Kitlelerin meşru isyanı buzlu sulara gömülmez!

Gazetemizin 80. Sayısında yayınlanan Gezi Ayaklanması’nın analizinin yer aldığı ‘Kitlelerin meşru isyanı buzlu sulara gömülmez!’ başlıklı yazıyı öneminden dolayı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (07.04.2014)- Gazetemizin 80. Sayısında yayınlanan Gezi Ayaklanması’nın analizinin yer aldığı ‘Kitlelerin meşru isyanı buzlu sulara gömülmez!’ başlıklı yazıyı öneminden dolayı okurlarımızla paylaşıyoruz.

“Gezi Haziran Ayaklanması Türkiye Kuzey Kürdistan geneline yayılan kitle isyan hareketi olarak ilk örnektir. Gezi’den devrimci demokratik hareket ve burjuva partileri anlam ve anlayış çıkarmaktadır. Burjuva kliklerin Gezi’ye yaklaşımı sahtedir. Haziran Ayaklanması’nı manivela olarak kullanmak ve halka zulmetmek isteme ayrıcalığına sahip olmak için yaman bir gezici profili vermeye çalışmaktadırlar.

Liberaller AKP ile ortaklıkları son bulunca ‘demokrasi odağı’ onlar açısından değişti. Dün ‘askeri vesayet rejimini tasfiye eden demokratlar’ ,  ‘Kürt sorununu barışla çözecek olan Türkiye tarihinin karizmatik lideri’ ve onun üç dönem seçilmişlik üzerine kurulu ‘demokrasi abidesi’ -AKP’si, bir zaman sonra despotik lider ve tek parti diktatörlüğünün Latin versiyonu olarak anılmaya başlandı. Kazan kazancılar ‘yetmez ama evetçi’ liberal tayfa bugün AKP’yi tali yanlarından eleştirmektedir. Bunlar demokrasi ve demokratik toplum ve barışın anahtarlarının bir tanesinin AKP’nin elinde olduğunu vaaz ediyorlardı. AKP’yi halk kitlelerine ideolojik olarak kabul ettirme noktasında önemli başarılar elde edip ciddi anlamda sınıflar gerçeğini manipüle ettiler. Şimdi de despotik faşizan eleştirisi yürütüyorlar. Kitlelerin, liberallerin siyasal aklına önemli oranda dikkat etmeleri önemlidir. Tarihsel analiz ve anlamlandırmaların liberaller tarafından nasıl sunulduğu geniş olarak kavranmalı ve tavır geliştirilmelidir.

Lenin reformistlerin dar kafalığını birçok kere çarpıcı bir dille açıkladı. Liberallerin arkasına takılan reformcular bu işten demokrasi çıkaracakları vaazıyla ortalığı inletiyorlardı. Öyle ki milyonlara devrimci şiddetine, tarihin kalbine gömdüklerini ilan eden en yüksek bildirgelerle sesleniyorlardı. Devran döndü ve bugün AKP ile bir adım atmanın, imkansız beyhude çabasından bahseder oldular.

Gezi Ayaklanması kitlelerin bilincini geliştirdi

Bir isyan bütün kimyaları bozdu, bir isyan gerçeğin hükmünü ortaya koydu. Anlayan, tarihten gelip geleceğe mi yürüyecek, anlama becerisi gösteremeyenleri isyanlar, daha çok kimyalarını bozup apoletlerini mi sökecek, yaşayıp birlikte göreceğiz. Gerçekler daha çok hüküm verecek. Gezi Haziran Ayaklanması isyan ve direniş olarak kitleleri bilinç ve pratik olarak ilerletti. Bu bilinç ve pratiğin devrimci komünistlerce nasıl okunduğunu veya okunacağını yakın zamanda gördük ve göreceğiz.

Gezi Haziran Ayaklanması tarihsel çıkışının temellerinde tek bir neden yoktur. Bu ayaklanmanın bütünsel olgular yığını olduğunu söylemek doğru bir belirleme olacaktır. Çevre sorunları bilinci ve direnişi, emek sömürüsünün yarattığı sorunlar, kadın sorunu ve cinsel kimlik baskısı ile sömürüsü, inançlar sorunu, ulusal kimlikler sorunu, gençlik sorunları, entelektüel akademik sorunlar, köylülerin sorunları, küçük üreticilerin sorunları, kentsel ranta maruz kalanların sorunları vb. yaşam dayatmasının, kültürel ekonomik ve siyasal sorunlarından gelen birleşik yaşam gerçeğinden oluşmaktadır. Hayatın her alanında sorun yaşayanlar isyanın temelidir. Bu isyan tarihsel mücadelenin birikiminden yani bütün direnişlerden gelen, kaynağını bu direnişlerin oluşturduğu gerçeğine sahip olan ancak son kertede onu muazzam derece aşan sosyal, siyasal ve kültürel yönelim açan bir gerçeğe sahiptir.

12 Eylül askeri faşist cuntasıyla beraber bütün çözümlemelerde toplumun üstüne ölü toprağının çekildiği tespitiyle analizler yapılmaktaydı. Dönem açısından cuntanın faşizan gücünün, halka ve halkın her türden hareketine ağır darbeler indirdiği doğru bir tespittir. En azından genel için bunu söylemek abartılı değildir. 12 Eylül askeri faşist cuntasına karşı devrimci silahlı mücadele ve kitle mücadeleleri önemli gelişmeler kat ederken, toplumun siyasal bozgundan sıyrılmasına önemli derecede katkılar sundu. Bu mücadele geleneği, bilinci, aklı ve pratiği olmasa, bu kadar derin sonuçlar yaratan bir ayaklanmanın ruhu anlaşılamaz. Yılların mücadelesinin kan ve can bedeli üzerinden verilen çabaların ve taleplerin isyana tarihsel temel yarattığı kesin ve açıktır. Bu anlamıyla denilebilir ki 12 Eylül askeri faşist cuntasıyla egemenler lehine gelişen süreç bitti. Ezilenler bu tarihsel hesabı, bu ayaklanmayla kapattı. Ayaklanmanın ruhuna uygun davranıp onu kurumsallaştırarak ilerletip ilerletmeme sorunu orta yerde durmasına karşın, bu tarihsel seslilik düzeyi ayaklanmayla desibeli kulakları delen seslerin harmonisi olarak ezilenlerin birliği bağlamında büyük bir çıkıştır. Sessiz hiç olunmadı ancak bu kadar büyük çaplı bir sese de ulaşılamadı.

Direnişin öznesi ezilenlerdir

Haziran Ayaklanması ruhunda komün pratiği, demokratik katılım tarzları ve demokratik platform olarak forumların ve halk meclisleri anlayışının, hiçten çıkmadığı, tarihsel mücadelenin bellek birikimi olarak isyanın sürdürülmesinde çözüm gücü olduğu ve gerçek halk demokrasisi ve sosyalizm algısının kabiliyetini de gösterdi. Ayaklanma bu anlamda ideolojik somutluk bağlamında yapılmak isteneni yapan olarak yeni eşik ve tarzın da açığa çıkmasına vesile oldu. Bundan aşağı bir ideolojik feraset kitleleri ilerletmez, kitleler neyi istediğini gösterdi. Devrimcileri ve komünistleri isyanı derinleştirmek ve geliştirmek göreviyle yüz yüze getirdi. İsyanın politik, kültürel ve ideolojik gücü oldukça geniş tartışmalara ihtiyaç duymaktadır. Yayıldığı mekânsal boyutla direnişin politik aklı arasında bir bağ bulunmaktadır. Direnişin öznesinin hayatın her alanında ezilenler olduğu gerçekliğini göstermektedir. Belki politik kazanım anlamında önemli sonuçlar içermedi. Ancak kesinlikle politik kazanımı yaratacak kadar isyanın oluşmasına yönelik de içten bir bilinç yaklaşımını geliştirdi. Kültürel olarak erkek egemen zihniyeti duvarlardan ve dillerden sökmeye önemli bir katkı sundu. Hem de şovencilik histerileri ve Mustafa Kemal’in askerlerini Mustafa Keser’in askerleri haline getirip durumlarını trajik kılan tam hak, eşit birliktelik ve halkların ve ulusların birliğini savundu. İnançlar sorununda Alevilerden Hristiyanlara ve inançsızlara, devletin dini anlayışını reddeden antikapitalist Müslümanları içeren yeryüzü sofralarında birleştirdi. İdeoloji alanında öyle bir çıkış yaptı ki, toplumsal üretim ve ihtiyacına göre tüket anlayışını pratik olarak komün örneğinde sergiledi,  yönetme ve yönetilme meselelerinde üst yapı kurumları ve kitleler boyutuyla karar alma ve tartışma mekanizmaları, forumlar vb. geliştirerek nasıl bir yönetim ve demokratik katılımın gerekli olduğunu gösterdi.

Bu isyanın ruhunda bürokratik temsiliyetçilik yoktur. Bu isyanın ruhu sosyalizmin bilimsel aklına yürümüştür. Bu isyanın politik kalkışma gücünden, parlamento aklını yaratmak isteyen her bakış açısı fena halde yanılmaktadır. Bu isyan bu akla patladı ve bu akılla yürüyecek olanlara da patlar.

Haziran Ayaklanması’nın parlamentoya sığmayan ve politikleşen kitle hareketinin çözüm ve demokratikleşme yönelimini, parlamentoların salonlarında görenler hareketin ruhuna yabancıdır. Parlamentodan yaralanmayı stratejik çözüm aracı olarak görenlerin bu hareketi ve gelişen yoksunluk ve yolsuzlukla, özgürlük arayışlarını karanlık dehlizlerde boğması kaçınılmazdır. Doğan şafağın renginde özgürlük var ve bu halkın öz iktidarına dönüşmelidir. Şafağı kızıllaştırmak için ve halk hareketi için birleşik kitle eyleminin gereği olan sorumluluk ve siyasal olgunluğu bütün devrimci demokratik hareketler göstermek durumundadır. 2008’de başlayan klikler tasfiyesi sonlanmamış yeni biçimlerde devam ederek yürütülmektedir, bu defa çok daha genel ve derin bir açmazdadır. Kitlelerin gözünde burjuva partileri de önemli oranda teşhir olmuştur. Tabii ki bir algı yaratmaya çalışmaktadırlar, bu anlamıyla bu isyanı önlemek de önemli bir yerde durmaktadır. Devlet krizi birkaç yılı alacak karakterde özellikler içermektedir. Her kitle hareketi ve siyasal gelişim bunu muazzam derinleştirecek ve kitlerin dönüşümünü gerçekleştirecektir. Büyük imkanların dönemi açılmıştır. Haziran Ayaklanması’nın muştusu gelişecektir. Gelişen devrimci akımdır. Birleşik eylemi inşa etmek için sürece bütünlüklü ve birlikte yaklaşmak, geleceği belirlemede ve dönemin kimin lehine sonuçlanacağını gösterecektir.

‘Bu çelik aldığı suyu unutmayacak’

Berkin Elvan’ın hayatını elinden alanların cevabını yüz binlerce insan, kentlerin meydanlarını zapt ederek vermektedir. Bu isyan ruhu yıkıcıdır. Ve burjuvazi bu ruhu durduramayacaktır.  Çünkü tarihsel derinlikten gelen ve her an ilerleyen bir yan taşımaktadır. Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın ifadesiyle “bu çelik aldığı suyu unutmayacak”, tarihin hükmü odur ki ezilenler bunu unutmuyor.

Ve komünistler, devrimci ve demokratik hareketler, kurumlar, bireyler, entelektüel aydınlar fabrikalarda, kahvehanelerde, tarlalarda ve okul kampüslerinde, kadınlar, LGBTT’ler, ezilen uluslar, milliyetler ve ezilen inançlar, dahası hayatın yaratıcıları her gün çeşitli boyutlarda bunu tartışıp anlama, anlamlandırma ve pratiğe geçirme uğraşındadır. Bu isyanın özü anlaşılacaktır ve bu isyanın rotası devrimci sularda ilerleyecektir. Bir kez tartışılmaya başlandı. Gün gelecek isyanın sahibi olan yığınlar, doğruları ve yanlışları yaparak öğretecek ve öğretmeye devam edecektir.

1971 devrimci silahlı çıkış ve ardı sıra gelen devrimci partiler ve komünist partisinin kuruluşu yeni bir tarihsel anlam içermekteydi. Dünyanın ve Türkiye Kuzey Kürdistan’ın durumu ve uluslararası komünist akıl ve Türkiye Kuzey Kürdistan’ın mevcut aklı arasından oluşan bir çıkıştı. Devrimci silahlı parti çıkışı, devrimci yönelime açık giriş anlamına gelmekteydi.

 Bugün dünyanın ve Türkiye Kuzey Kürdistan’ın aklı ve gerçeği ne diyor. Hiç de öyle milyonlara yapılan manifestolar gibi bir durumdan bahsetmiyor. Hiç de silahlı mücadele dönemi kapandı demiyor. Ama dedikleri tabii ki var, devrimci parti çıkışıyla başlayan ve silahlı devrimci parti çıkışının olmazsa olmazını belirleyen tarih, bugün devrimci parti çıkışından daha genele yayılan devrimci ve demokratik cephe çıkışını istemektedir. Birleşik eylem ve kitlelerin birleşik yönelimi bu anlama gelmektedir. Bu partilerin ve ideolojik farklılıkların tarihe karıştığı anlamına gelmez, dünyayı bilimsel yorumlama ve ideolojik bakış kesinkes mücadeleyi gerektirir. Bu anlamda ideolojik farklılıklar ve örgütsel ayrılıkların devrimci birleşik cepheyle yeniden ele alınma dönemidir. Onlar ve yüzlerle başlayan bu toprakların devrimci pratiği, aktif olanların ve aktif olmada atıl olanların milyonudur. Bu milyonluk gerçek, yeni bir yaklaşım geliştirmeyi ve uygulamayı gerekli kılıyor.

Uluslararası ideolojik mücadele ve politik mücadele Türkiye Kuzey Kürdistan’da 68 gençlik hareketi, toprak işgalleri,1970 Haziran direnişi, öğrenci direnişleriyle mayalanıp, devrimci silahlı çıkış olarak başlayan ve ideolojik siyasal çözümlemeler ve askeri oluşumlara dönüşen devrimci komünist partilerin çıkışı, dünyadaki ve ülkedeki gelişmelerin, tarihsel birikim ve kitlelerin eylemleriyle ortaya çıkan Haziran Ayaklanması pratiği açık hale getirmiştir ki, yolu devrimci birleşik cephe yönelimi sağlayarak devam ettirmeye doğru bir yönelim ortaya çıkacaktır.

Bu isyan ne ideolojik ne politik ne de kültürel olarak buzlu sulara gömülmez, isyan ruhuna uygun davranışı istemektedir. Ne parlamentocu temsiliyet, ne erkek egemenliği, ne de şoven ve tekçi yaklaşımlar bu isyanı boğamaz, olsa olsa bu isyanın çok daha köklü gelmesini ve kendilerini vurup geçmesini sağlar.”

Önceki İçerikT.C. devleti ve Suriye savaşı
Sonraki İçerikAdana ve Mersin’de Grup Munzur coşkusu