Koalisyon ve Erken Seçim Tartışmaları Üzerine!

Devrimci komünistler ise düzen partileri arasındaki koalisyon görüşmeleri ve onlar arasında gerçekleşecek herhangi bir koalisyon hükümetinin bir tarafı ol-a-mayacağını ve oluşturulacak herhangi bir koalisyon hükümetiyle birlikte ezilen ve sömürülenlere yönelik faşist saldırıların daha da artarak süreceğini, bunun da zaten mevcut güncel gelişmelerle gösterildiğini vurgulamışlardır. Bu anlamda devrimci komünistler, düzen partileri içerisindeki herhangi bir koalisyon hükümeti tartışmalarının bir parçası değillerdir. Ancak gerçekleştirilecek bir erken seçime ilişkin hangi taktik politika ve siyaset izleyeceğine yönelik ise kuşkusuz bir yönelimi olacaktır. Daha şimdiden söylenebilir ki, bağımsız siyasi iradesini koruyarak dostlarıyla ittifak yönelimini ötelemeden sürdürme durumunda olacaktır

HABER MERKEZİ(08.08.2015)- Gazetemizin 104.Sayısında yayınlanan ‘’ Koalisyon ve erken seçim tartışmaları üzerine’’ adlı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Erdoğan’ın Davutoğlu’nu 63. Hükümeti kurmakla görevlendirmesinin ardından ilk tur görüşmeleri tamamlanmıştı. Fakat aynı zamanda Erdoğan’ın daha görüşmeler başlamadan, hatta 7 Haziran seçimlerinden bu yana erken seçime yönelik açıklamaları ve yönelimleri bilinen bir durumdu. Bunu sık sık milli iradeden bahsederek yapması ise koalisyon hükümeti ve görüşmelerine değil aksine Erdoğan kumandalı AKP’nin erken seçime kilitlendiğinin ifadesidir.

7 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki birçok kesimce, AKP-CHP ittifakının kurularak geniş ve büyük bir koalisyon hükümetinin ülkeyi birçok açıdan rahatlatacağına yönelik çeşitli açıklama ve görüşmeler yapılmıştır. TÜSİAD, TOBB gibi daha birçok kurum, sivil toplum örgütleri ve oldukça geniş, çeşitli kurumların açıklamaları bu yönde olmuştur. Hatta HDP’nin bile gerçekleştirilecek AKP ve CHP koalisyon hükümetine dışarıdan destek beyanı kamuoyunda tartışılmaktadır. Yine farklı olarak bir AKP-MHP hükümetine ise karşı geldiği anlaşılmaktadır. Aslında HDP’nin yönelimi; AKP-CHP-HDP’nin içerisinde yer aldığı ve adına da bir Kurucu Meclis denilecek şekilde ülke sorunlarının demokratik bir sisteme kavuşması şeklindedir. HDP’ye göre böyle bir Kurucu Meclis içerisinde MHP’nin olmasında ise hiçbir sakınca yoktur. Ancak istemler ve ortaya konan görüşler başka, hayatın gerçeklikleri ve gelişmeleri ise başka yönde ilerlemektedir. Ülkenin hemen birçok çevresi tarafından AKP-CHP koalisyon hükümetinin oluşması isteminin baskılanması altında bazı ilerici ve devrimci kesimler süreci yanlış okuyarak süreçteki ana eğilimin; erken seçim olmadığını AKP-CHP koalisyon hükümeti olduğunu oldukça keskin bir şekilde dillendirilmiştir. Fakat mevcut gelişmelerin sadece bir yanı üzerinden böyle bir olasılıktan bahsedilmesi söz konusu olsa da, objektif koşulların tarihsel arka planı da dikkate alınarak yapılan tahlillerle; daha doğru, gerçekçi diğer olasılıklar ve gelişmelerin de ortaya konabileceğini söyleyebiliriz. Bülent Arınç’ın bu aşamadan sonra bir koalisyon hükümeti kurulamazsa sorumluluğun AKP dışındaki diğer partilerde olacağı yönlü açıklamaları da dikkat çekici, önemli bir ayrıntıdır. Erdoğan ve Davutoğlu’nun bir koalisyon hükümetinden bahsedip arka pencereden erken seçime yönelik yönelimleri ve hazırlıkları yabana atılacak gelişmeler değildir. Zira Erdoğan ve AKP’nin bütün yönelimi ve kilitlendiği halka %40 oyunu arttırıcı çizgi ve pratikleridir. Erdoğan ve Davutoğlu’nun “Çaresiz değiliz, asıl merci millet iradesidir” gibi beyanları buna işarettir. Ve yine Erdoğan’ın “Dolmabahçe müzakerelerine ve bu yöndeki ortaya konan üsluba da aynı şekilde karşıyım” açıklamalarıyla da süreçte özellikle tekçi faşist çizgi ve yönelimleriyle oy devşirerek yapılacak erken seçimde daha fazla oy alma niyetinde olduğu anlaşılacaktır. Erdoğan’ın Dolmabahçe görüşmelerindeki anlaşma çerçevesinden haberinin olmadığı yönlü beyanı, kamuoyunda ortaya çıkan tartışmalara da yeni bir boyut kazandırmıştır. Cumhuriyet yazarı Can Dündar’ın, Erdoğan’ın bizzat haberinin ve ellerinde kanıtlar olduğu şeklindeki basında çıkan haberleri ardından Yalçın Akdoğan ise bunun çarpıtılarak aktarıldığını ve doğru olmadığını belirtmiş, HDP ise ‘’kısmen doğru’’ şeklindeki beyanlarıyla sürecin gidişatına göre bir yaklaşım-eğilim içerisinde olduğunu göstermektedir.        

İkinci tur görüşmeleri daha başlamadan Davutoğlu “Şu anda koalisyon görüşmelerini yürütüyoruz ancak seçime de her an hazır olun” şeklinde AKP’nin bütün il başkanlıklarına ve teşkilatlarına talimat vermişti. İlk tur görüşmelerinin ardından Davutoğlu ve ekibinin Erdoğan ile kesin “istişare”de bulunarak gerekli raporu verdiği ve daha sonra nelerin yapılması gerektiği üzerinde de talimat aldıkları tartışmasızdır. Ardından ise AKP Merkez Yürütme Kurulu ve Bakanları ile bir değerlendirme yaparak ikinci tur görüşmelerinin başlatılma durumu söz konusudur. Bütün bu ve buna benzer gelişmelerin çok açık ki bir koalisyon hükümeti kurulmasından öte erken seçim hazırlıkları ve çalışmalarının yapıldığı şeklinde ele alınması daha doğru bir değerlendirme olacaktır. Koalisyon için ikinci turda da CHP’nin 14 maddesinde ki ısrarı sürüyor. Sezgin Tanrıkulu’nun “Merak etmeyin ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağız” açıklamasını da sürecin hassas algı ve değerlendirmelerine karşı yumuşatıcı beyanlar olarak anlamak gerekiyor. MHP ise 7 Haziran seçimlerinin akabinde ki herhangi bir hükümette yer almama tavırlarını ve daha ziyade AKP-CHP ya da AKP-CHP-HDP koalisyon hükümetinin kurulmasının, kendilerinin ise ana muhalefet olarak kalma durumunu korumaktadır. 

Ve koalisyon hükümeti için AKP ile CHP arasında ikinci tur ön görüşmesi yapılarak belli bir temelde mutabık kaldıkları görülmektedir. Aslında çok da uzlaşılmayacak bir durumda yoktur aralarında. Bu anlamda her iki düzen partisini de al birini vur ötekine manasında değerlendirebiliriz. Bütün bunlar yani koalisyon hükümeti bir olasılık olarak söz konusu olsa da, erken seçim hükümeti ya da süreci erken seçime göre ele alıp hareket ederek gerçekleştirilecek olası bir erken seçimde oylarını arttırma yönelimlerinden de koptukları söylenemez. İnceden inceye ve derinden derine erken seçime göre bir hazırlık içerisinde oldukları söylenebilir. AKP-CHP arasında yapılan ikinci tur ön görüşmesinin hemen ardından Ömer Çelik “Şu anda bir koalisyon hükümeti ile erken seçim ihtimali yüzde 50-50” şeklindeki beyanı da o ana kadar ki sürecin gerçekliğini gösterir niteliktedir. Evet, çok geçmeden bu durumun da hangi yönde gelişeceği, daha fazla açıklığa kavuşarak ilerleyeceği söylenebilir.    

Gerek AKP-CHP arasında oluşturulacak bir koalisyon hükümeti gerekse de erken seçimle oluşacak tek başına ya da yine bir koalisyon temelli hükümetlerin hepsinin bir savaş hükümeti olarak işlev göreceği önceden bilinmelidir. Kaldı ki daha şimdiden ezilen ve sömürülenlere yönelik gemiyi azıya almış bir şekilde gerçekleştirilen faşist saldırılar bunu kanıtlar niteliktedir. Zaten AKP’nin on yılı geçen süre zarfında tek başına hükümet olması da baştan itibaren bir savaş hükümeti olma gerçekliğinden ibaretti.

Özellikle son süreçte gerçekleştirilen faşist saldırı politikalarıyla topyekün savaş ve tasfiye ilanında ısrar durumu vardır. Bu temelde, sürecin istikrarsızlıklar eşliğinde ilerleyeceği de söylenebilir. Egemenler açısından süreç; ülkeyi yönetim anlamında siyasi olarak istikrarlı bir şekilde sürdürme yönlü değil yaşanan ve ortaya konan faşist politikalarla istikrarsızlığı daha fazla arttırdığı, arttıracağı şeklinde yorumlanabilir. Bu minvalde Erdoğan ve AKP kumandalı egemenlerce; süreci ilerici, yurtsever ve devrimcilerin dinamitleyerek istikrarsızlaştığı şeklindeki manipülasyonları da kendi özüne uygun tekçi faşizm ve bu eksende sürdürülen tasfiye politikaların ısrarı konusunda yeterince açık ve anlaşılırdır.    

Kürt Ulusal Hareketi yönetici kademesi yetkilileri ise ne AKP-CHP ne de AKP-MHP koalisyon hükümetinin, özellikle Kürt ulusal sorunu başta olmak üzere sürecin önemli ve temel konularına olumlu yönde cevap olamayacağını kamuoyuna açıklamışlardır. Aynı şekilde artık eski statüyle sürece çözüm olunamayacağını ve yeni bir çerçeve temelinde sürecin ele alınarak çözüme kavuşturulabileceğini dile getirmişlerdir. Kürt Ulusal Hareketi de oluşturulacak bir Kurucu Meclis temelli uygulamaların demokratik çözüme doğru yol alabileceğini, bunun dışındaki bütün yönelimlerin eski redçiliğin devamı nitleiğinde olacağını deklere etmiş, etmektedir. Bu temelde HDP’nin AKP-CHP arasında oluşturulacak bir koalisyon hükümetine dışarıdan destek vereceği yönlü beyanlar yerine Kürt Ulusal Hareketi’nden dostlarımızın yaklaşımı; yani hangi düzen partisi yer alırsa alsın oluşturulacak hükümetin temel sorunların çözümü yerine çözümsüzlükte ısrar edeceği beyanları doğru ve mantıklıdır.

Kuşkusuz ki karşı-devrimci düzen partilerinin de kendilerine göre bir “çözüm” ya da daha doğrusu çözümsüzlük süreci söz konusudur. Ve özellikle AKP-CHP-MHP arasında bu noktada çok büyük farklılıkların olmadığı, daha ziyade tek tek denilebilecek tekçi faşist hegemonyada birleştikleri rahatlıkla söylenebilir. Şimdiki durumda her ne kadar CHP-AKP arasında bir yumuşama durumu ve MHP’de ise daha katı-sert tavır gibi görünen durumlar olsa da, hâkim sınıf klikleri ve bu partiler arasındaki dalaşın sömürücü sistemin teşhir olması bazında faydalı olacağı söylenebilir. Karşı-devrimin teşhiri için düzen partileri arasındaki çelişki ve çatışmaların daha da artarak gelişmesi durumu da olasılıklar dâhilindedir. Özellikle bu sürecin, demokratik ve devrimci güçlerin de bu noktada çeşitli kampanyalar örgütleyerek kurulu sömürü ve zulüm düzeni teşhir etmesi için önemli avantajlar yaratacağı da tartışmasızdır. Dolayısıyla gelinen durumun, objektif koşullara yönelik bilinçle müdahil olunarak süreci devrimci temelde ilerletme görevini koşulladığı da bu şekilde anlaşılmalıdır.   

Devrimci komünistler ise düzen partileri arasındaki koalisyon görüşmeleri ve onlar arasında gerçekleşecek herhangi bir koalisyon hükümetinin bir tarafı ol-a-mayacağını ve oluşturulacak herhangi bir koalisyon hükümetiyle birlikte ezilen ve sömürülenlere yönelik faşist saldırıların daha da artararak süreceğini, bunun da zaten mevcut güncel gelişmelerle gösterildiğini vurgulamışlardır. Bu anlamda devrimci komünistler, düzen partileri içerisindeki herhangi bir koalisyon hükümeti tartışmalarının bir parçası değillerdir. Ancak gerçekleştirilecek bir erken seçime ilişkin hangi taktik politika ve siyaset izleyeceğine yönelik ise kuşkusuz bir yönelimi olacaktır. Daha şimdiden söylenebilir ki, bağımsız siyasi iradesini koruyarak dostlarıyla ittifak yönelimini ötelemeden sürdürme durumunda olacaktır.

 

Önceki İçerikCizre’de çatışma; 1 polis öldü
Sonraki İçerikEgemenler arasında çeşitli yönelimler ve eksen kaymaları üzerine!