KOBANE ZAFERİNİ IŞİD ELİYLE KANA BOĞMAK İSTEYENLER KİM(LER)DİR

Adı ister PYD olsun isterse PKK veya başka bir şey olsun, son tahlilde Kürtlerin bölgedeki IŞİD denen kara belaya diz çöktürdüğü sosyal pratikte görüldü. Yeni saldırı ve katliam denemeleri de Kürt odağı tarafından ezilecektir. IŞİD denilen karanın karası gerici hortlağın sadece Kürtler için değil, bölge halkları ve nihayetinde insanlık için bir tehdit ve katliamcı çete olduğu tartışma götürmez gerçektir. IŞİD, bölgedeki dengelerin ayarlanması ve hatta bölgenin yeni haritalara bölünmesi planlarıyla devreye sokulan emperyalist oyunun bir unsurundan başka bir şey değildir. “T.C.” devletinin AKP iktidarı IŞİD’in arkasında durup onu beslese de, bölgede aleyhine gördüğü gelişmeler nedeniyle IŞİD’i her bakımdan finanse edip kendi emelleri doğrultusunda işbirliği yapsa da, IŞİD’in Kürt direnişi ve savaşı karşısında ezilmekten kurtulamayacağı açıktır.
Kürtler IŞİD gericiliğine karşı ilerici savaşında ve somut olarak IŞİD’i geriletme pratikleriyle tarihi bir rol oynamış, kahramanlıklarla örülen muazzam bir direniş ortaya koymuştur. Bu sayededir ki, Kürtler kendi adına olmaktan öteye, başta bölge halkları olmak üzere tüm insanlık adına takdiri hak eden bir misyon oynamış ve aynı gerekçeyle dünya halklarının sempatisini hak ederek tüm meşruiyetini kanıtlamışlardır.
Özellikle Kobanê direnişi ve zaferiyle IŞİD’in yayılmacı kara istilası somutta durdurulmuş, en azından bölge halkları açısından bir kurtuluş gücü olmuştur Kürtler. Kürtlerin IŞİD’e karşı zaferi IŞİD’in durdurulması ve yenilgiye uğratılmasının ön adımı ve işaret fişeği olmuştur. Bu bağlamda IŞİD’in tehdidi altındaki herkesin Kürtlere borçlu olduğu söylenebilir. Kobanê’de yazılan tarih, insanlık tarihinde hak ettiği yeri alacaktır. IŞİD’e karşı Kobanê’de kazanılan zafer Kürtler tarafından yazılsa da bu zafer insanlığa mal olan ya da insanlık adına kazanılmış bir zaferdir.
Bugün Kobanê bir kez daha IŞİD’in katliam saldırılarına maruz kaldı. Bu saldırı da Kürtler tarafından bertaraf edilerek ezildi. Meselenin burasında her şey açıktır. Kürtlerin IŞİD’e karşı ilerici-devrimci zaferi, kuşku duyulmayı gerektirmeyecek kadar emin bir gerçektir. IŞİD Kürt kalelerini istila etme yeteneğinde değildir, Kürtlerin zulme karşı direniş yeteneği denenmiş pratik olarak güven verici başarı noktasındadır. Bunda bir kuşku yoktur. Ancak meselenin arka planı gerçekleştirilen katliam ve saldırı kadar önemlidir.
Mesele Kürtlerin sergileyeceği direniş ve kahramanlık meselesi olsa bunda bir sorunun olmadığı açıktır. Fakat bu gericiliğin nereden beslendiği, tekrar tekrar denenen katliam saldırılarının arka planının ne olduğu görülmesi gereken temel meseledir. Buradaki bütün sorunun, olası bir Kürt devleti veya Kürtlerin elde edeceği statüde düğümlendiği alenidir. Bölgede değişik statüde muhtemel bir Kürt oluşumunun kurulması kimleri rahatsız etmektedir sorusu meselenin özüne gitmenin temel noktasıdır. IŞİD’in neden ve kimler tarafından desteklenip finanse edildiği, aynı zamanda yeni katliamlar gerçekleştirmesinin dayanakları, bu soruya verilecek yanıtla bir kez daha açığa çıkarılmış-çıkmış olacaktır. Bu arka planın açığa çıkarılması (ki, bu esasta açıktır da) gerçekleştirilen saldırı ve katliamlardan IŞİD ile birlikte kim(ler)in sorumlu olduğunu ortaya koyma açısından önemlidir.
Erdoğan “T.C.” devletinin Cumhurbaşkanı olarak, yanımızda bir devlet oluşumuna ne pahasına olursa olsun izin vermeyeceğiz, Kürt koridoruna izin vermeyeceğiz şeklindeki açıklamasıyla bu soruya yanıt vermiş durumdadır. Kürt coğrafyasında bir Kürt devleti veya Kürtlerin kendi topraklarında elde edeceği herhangi bir statünün “T.C.” devleti ve somut olarak da Erdoğan/AKP gericiliği tarafından hazmedilmediği tartışma götürmeyecek kadar alenidir. O halde bölgede muhtemel bir Kürt yönetiminin oluşumunu engellemek için “T.C.” devletinin IŞİD’i kullandığı açıktır. Dolayısıyla IŞİD’in Kürtlere yönelik saldırı ve katliamlarının planlayıcısı da “T.C.” devleti ve AKP/Erdoğan gericiliğidir. Kürtlerin maruz kaldığı katliam saldırılarından IŞİD ile birlikte işbirliği yapan “T.C.” devleti doğrudan sorumludur. Aynı zamanda IŞİD’i bölge stratejileri uğruna kullanan emperyalist güçler sorumluluğun diğer asli unsurlarıdır. O halde Kobanê direnişi IŞİD’i ezerken, objektif olarak emperyalist gericilik ve “T.C.” devleti gericiliğini de hedeflemek durumundadır. IŞİD’e karşı pratiğiyle fiilen bu gericilikleri de darbelemektedir.
Kobanê zaferi Kürtler açısından önemli gelişmelerin eşiğidir de bir anlamda. İşte ırkçı faşist AKP iktidarının/”T.C.” devletinin kana boğmak istediği bu zafer ve zaferin koşulladığı gelişmelerdir. Bugün yeniden girişilen katliam saldırısı ve yüzlerce sivilin katledilmesinin gerçek nedeni Kobanê zaferinin yolunu açtığı bölgedeki Kürt statüsünün kaçınılmaz gelişimi ve somutta girdiği rotadır.
Tüm dünya iknadır ki IŞİD “T.C.” devleti veya AKP iktidarı tarafından desteklenerek katliamlar gerçekleştirmesi için her bakımdan finanse edilip kullanılmaktadır. IŞİD’in bölgede oluşturduğu kaos ve katliam saldırganlığı, “T.C.” devletinin işine gelmektedir. Çünkü bu ortamı fırsat sayarak bölgede muhtemel bir Kürt yönetimi veya statüsüne karşı duyduğu düşmanlığı IŞİD’in vesile olduğu kaos sayesinde sergileme olanağı bulacaktır. En azından böyle bir tasavvur içinde olduğu söylenebilir.
IŞİD’in hem emperyalist proje olarak tanımlanıp hem de emperyalistlerin hedefi olma pozisyonu arasında esasta bir çelişki yoktur. Emperyalist strateji ve projeler tam da görünürde çelişki gibi yansıyan bu tablo ekseninde cereyan eder, etmektedir. Bölgede kaosun yaratılması; emperyalist müdahale ve stratejilerin hayata geçirilmesinin zeminini yaratmak içindir. Dolayısıyla emperyalist strateji temelinde bir kaos ve saldırganlık unsuru olarak ileri sürülen IŞİD, emperyalizmin (ve hatta “T.C.” devletinin de) bölgeye müdahalesini meşrulaştırıp kurtarıcı rolüyle bölgede planlarını hayat geçirmenin unsuru olarak kullanılmakta, işlev görmektedir. Bu bakımdan hem emperyalist proje olup hem de emperyalizmin görünürdeki hedefi olma pozisyonu bir çelişki değil, emperyalist strateji ve oyunların bir derinliğidir. Dahası belli emperyalist güçlerin IŞİD’i desteklemesi, belli emperyalist güçlerin ise hedef olması son derece olağan olup emperyalistler arası denge ve çelişkilerin bölgedeki biçimlenişinin ürünüdür.
Devrimci, demokratik ve sosyalist güçlerin Kobanê ve bölgedeki gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez. Yüzlerce sivilin katledildiği barbar saldırı, bölgede devreye sokulan ve sürdürülecek olan savaş kışkırtıcılığı ve faşist provokasyonların bir örneğidir. Bu provokasyonlar gündemde olacağı bilinmek durumundadır.
Gericiliğin katliamcı saldırganlıklarına ve yayılmasına karşı olduğu gibi, faşist provokasyon ve katliamlara karşı devrimci savaşın geliştirilmesi sürecin en önemli görevleri arasındadır. 

Önceki İçerik“…ESASEN BİZ KOMÜNİST DEVRİMCİLER, PRENSİP OLARAK SİYASİ KANAATLERİMİZİ VE GÖRÜŞLERİMİZİ HİÇ BİR YERDE GİZLEMEYİZ..”
Sonraki İçerikKÜRT ULUSAL SORUNU VE DEVRİMCİ SINIF TAVRI