Sınıf mücadelesinin keskin dönemeçlerini kararlı yürüyen bir yol yürüyüşçüsü, bilge bir önderlik, teorik pratik bütünlüğün diyalektiğidir komünist önder Kaypakkaya.

O, devrim davasına adanmış kısa bir ömür; ezilenlerin bilimini kuşanarak örsle-çekiç arasında yoğrulan yeni bir dünya, yeni bir yaşam çağrısıdır. “Kahraman” ve “abide” olmak değil onun yaşamla kurduğu bağ. Ezilenlerin ayağa doğrulması için, ilmek ilmek geleceği örmenin emeği, ürettiği düşüncelerle insanlığın nihai kurtuluşu olan komünizme açılan kapıdır. Gerici mülkiyet sisteminin tarihsel nedenlerinin bilincine erişmiş ve bu çürümüş dünyayı devrimci savaşla değiştirmeye azmetmiş mülksüzlerin cüretiydi.

Kaypakkaya… 24 Nisan 1972 manifestosu ile, proletarya ve sömürülen halkların, ezilen ulus ve inançların kurtuluş umudunu bayraklaştırırken, sarsılmaz bir kararlılık, militan bir başkaldırı, teorik-ideolojik-siyasal ve pratik bir çığır olarak meydan okuyordu gerici dünyanın karanlık ablukasına. Bu abluka sadece karşı devrimin dolaysız kuşatması ile sınırlı değildi. Sol ve sosyalizm adına, burjuva karargahlardan beslenen reformist-revizyonist-pasifist çizgi de 50 yıllık bir karabasandı ezilenlerin zihninde. Proletaryanın politik iktidar mücadelesini, tarihin nostaljik güzellemeleri olarak okuyan, ezilenlerin devrim eylemini, sistem içi “iyileştirmelere” hapseden, teorik-ideolojik olarak sosyalizm adına yığınlarca çarpıklıkları savunan bir çizginin kuşatmasıydı bu. İşte proletaryanın devrimci darbesini paslı zincirlerle bağlayan bu anlayışların karşısında, devrim iddiasının yeniden silahlanmasıdır Kaypakkaya. Bu köklü komünist meydan okuyuş, gericiliğin her türüne karşı ilan edilmiş ezilenlerin savaş kararlılığıydı. 1973 yılının 18 Mayıs’ında Amed zindanlarında bu tarihsel hesaplaşmanın bayrağı olarak göndere çekilen kutup yıldızımız, geçmişten geleceğe uzanan ezilenlerin özgürlük güzergahını aydınlatan fener olarak ışıdı tarihimize.

18 Mayıs 1973’te komünist çizgimizin tayin edici rehberliğinde proletaryanın politik iktidarı zapt etme perspektifinin ölümsüzleştiği tarihtir. Türkiye-Kuzey Kürdistan ezilen halklarına, komünizmin çağrısı olarak bu tarih, yolumuza ışık tutmakta, devrim yürüyüşümüzde yol göstermektedir. Bugün 50 yıllık devrim ısrarı ve kararlılığına sahipsek, sınıf mücadelesinin mevzilerinde devrim ısrarımızı ağır bedellerle yarınlara menzil ediyorsak bu Kaypakkaya yoldaşın tarihsel çıkışı sayesindedir.

Enternasyonal proletaryanın Türkiye-Kuzey Kürdistan müfrezesi olarak TKP(ML) ve kurucu önderi Kaypakkaya, devrimimizin somut teorik-pratik sorunlarını komünizmin evrensel ilkelerini temel alarak çözümlemede nitel bir bayraktır. O’nun politik iktidar bilinci, sadece devrimi gerçekleştirip iktidarı almakla sınırlı değil, bu köklü alt üst oluş eylemini, proletaryanın iktidarı eliyle komünist toplum perspektifi ile ele almasıdır. Kaypakkaya yoldaştaki bu komünist düzey, Marksizm-Leninizm biliminin üçüncü nitel aşaması olan Maoizm kavrayışı ile direkt alakalıdır. Burjuva ve türevi gerici sınıfların, bu kulvarın esiri olmuş “sosyalizm” adına hareket eden tasfiyeci anlayışların resmi tarih tezlerine dayanan çarpıtmaları başta olmak üzere, ülkemiz devrimci hareketinin Kemalist hareket yanılgısına, “ulusalcı-cumhuriyetçi” medeniyet paradigmalarının sosyal şoven çizgilerini aşan, resmî ideoloji ve gelenekçi eğilimlere dayanan tüm bağları kökünden koparıp atan bilimsel öz, Kaypakkaya yoldaşın ayaklarını sağlam bastığı MLM zemindir. İşte yarım asırlık bir zamandır, devrim ısrarımızda yol gösterici olan MLM ideoloji ve bilimsel sosyalizm teorisi ile yetkinleşen Kaypakkaya’nın açtığı bu çığırdır.

50’nci ölümsüzlük yılında; şan olsun O’nun kızıl direnme ruhunu yaşatan kırın, sokağın, işkence hanelerin ve zindanların ölümsüzlerine!

Türkiye-Kuzey Kürdistan ezilenlerinin tarihsel devrimci kökleriyle buluşup ayağa doğrulmasında tayin edici bir öneme sahip olan komünist önderimiz Kaypakkaya, bundan 50 yıl önce faşizmin eli kanlı cellatları tarafından Amed zindanlarında ağır işkenceler altında katledildi. O’nun “ser verip sır vermeme” ilkesiyle bayraklaştırdığı direniş, işkence hanelerdeki bir direnişi sembolize ettiği kadar, ezilenlerin kurtuluş mücadelesi ve meşruluğunu düşmanı ininde temsil etmesiyle bir yenilmezlik abidesidir. Bu nitelik, Kaypakkaya’yı sadece devamcısı olan bizlerin değil, aynı zamanda uluslararası ve ülkemiz devrimci hareketinin tartışmasız bir değeri, komünist mirası yapar. 50. ölümsüzlük yılında, Kaypakkaya’yı bu enternasyonal kimlikle sahiplenmek, komünist çizgisini devrimin güncel görevlerine uyarlamak, politik iktidar perspektifinde daha ileri bir donanımla yürümek, O’nu anmanın tayin edici ayağıdır.

Kaypakkaya’nın açtığı bilimsel yolda yürüyen ölümsüzlerimizin yarattığı tarih, üstünde nostalji yapılan bir alan değil, örgütlenme ve ilerlemeyi kamçılayan dinamizmi ifade eder. Kaypakkaya yoldaşın açtığı yoldan, kitleleri devrimci eylemlerde birleştirme ihtiyacının önem arz ettiği bir süreçteyiz. Karşı devrimin koyu karanlık kuşatmasını yarmak için, kendi tarihsel deneyimlerimizden ögreneceksek, 50. ölümsüzlük yılı bunun için tarihsel bir motivasyondur. 50. ölümsüzlük yılında komünist önderimizi anmanın yolu, eli kanlı cellatların “tehlikeli mührü” bastığı görüşlerini içselleştirmek, ezilenlerin kurtuluş manifestosu olan bu görüşleri günün ve sürecin şartlarını aşmaya uyumlu çıkışlarla sınıf savaşını harlamaktır. 18 Mayıs ruhunu kuşanıp Nisan Müfrezesi’nin işaret ettiği istikamete yürümek, Kaypakkaya yoldaşlığının komünist karşılığıdır.

Kaypakkaya, devrimimizin komünist çizgisidir!

Burjuvazi ile proletaryanın arasındaki çelişkilerin en yüksek çözüm metodu devrim ise, bunun karşılığı devrimci savaş ve şiddet ilkesidir. Kaypakkaya’da işçi sınıfı ve ezilenlerin, gerici sınıfların iktidarını al aşağı etmesi eyleminin en yüksek düzeyi bağlamında, komünistlerin önündeki tarihsel görevi tanımlar. Tanımlanan bu görev, proletaryanın önderlik müfrezesi olan komünist partisinde karşılık bulur. Yani devrimci zor ve şiddet, devrim denen o kapsamlı değişimin bir temel ilkesi iken, komünist partisinin önderlik rolü, aynı düzlemde tayin edici olan ilkedir. Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimiyle donanımlı komünist partisi, yani proletaryanın önderliği, politik iktidarı alma ve proletarya iktidarı altında komünizme yürüme ilkesiyle başarı kazanır. Komünistler açısından bağlayıcı ilke açıktır: Siyasal iktidarın alınması ve proletarya diktatörlüğü denen ara aşamada devrimin sürdürülmesi ve sınıfsız toplum hedefine uluşmaktır. Coğrafyamızda bu tarihsel kaynaktan beslenen komünist çizginin temsiliyeti Komünist Önder Kaypakkaya’nın görüşlerinde somutlanır.

Kaypakkaya çizgisi, bu evrensel komünist ilkeleri parça devrimine uyarlayan komünist güzergahtır. O, asla ulusal ölçeğe indirgenip, somut devrim teori-pratiğiyle daraltılamaz. O’nun tüm tespit ve tahlilleri, stratejik-taktik tüm çözüm metotları, somut devrimi ele alışı, kısacası temsil ettiği ideolojik-teorik-siyasi ve örgütsel hat, komünist devrim perspektifinde anlam bulur. Bu perspektiften koparılan Kaypakkaya çizgisi, derinliğinden koparılmış olarak noksan kalır. Kaypakkaya’nın ideolojik-teorik-siyasi doğrultusunu verili tarihi şartlarda biçimlenen somut devrime, somut siyaset ve pratiğinin çerçevesine hapseden yaklaşım asla Kaypakkaya çizgisinin özünü yakalayamaz.

Kaypakkaya çizgisi, proleter dünya devrimi doğrultusundan yalıtılmış bir devrim tasavvuruyla bağdaşmaz. Bilakis, proleter dünya devriminin bir parçası olarak, emperyalist zinciri zayıf halkasından koparmayı enternasyonalist görevin somut ödevi sayar. O, “Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünüyüz” derken tam da bu muhteva ve gerçeği anlatıyordu. O, evrensel komünist çizgiden bahsediyordu, ulusçu ufka hapsolmuş dar devrimci çizgiden değil. Şayet çizgisini uluslararası komünist mücadelenin bir parçası değil de ulus ölçekli devrimci bir çizgi olarak tasavvur etseydi, BPKD ürünüyüz demezdi. Lakin O, ideolojik-siyasi-teorik çizgisini uluslararası komünist çizginin parçamızdaki temsili olarak tasavvur etti. O’nun, devrimci niteliğin ötesinde komünist niteliği temsil etmesi buradan ileri gelir. Kaypakkaya çizgisinin doğru kavranışı budur. Bundan başka her yaklaşım Kaypakkaya çizgisini kavramayan, özünü anlamayan ve geriye çekendir…

Kuşkusuz ki; Kaypakkaya çizgisi, ortaya çıktığı parça coğrafyasından ve bura sınıf hareketinden yalıtık değildir. Bilakis, parça coğrafyamızda yaşanan sınıf hareketleri, toplumsal çelişki ve pratikler ve siyasi gelişmeler Kaypakkaya çizgisinin somut temellerine dayanak oluşturur. Kaypakkaya bizzat bu somut pratikler içinde pişti, gelişip ilerledi. Fakat bu, Kaypakkaya çizgisinin nesnel koşullarını, bu dayanaklarını izah eder; ideolojik-teorik-siyasi niteliğini değil. İdeolojik-siyasi niteliği ise, bizzat kendisinin de ifade ettiği gibi, uluslararası komünist hareketin komünist çizgisinin en ileri düzeyini ifade eden BPKD’nin yarattığı sıçramadır.

Kaypakkaya yoldaşın devrim sorununa dönük yaklaşım ve perspektifi, bu ideolojik-teorik-siyasi etki zemininde anlam kazanırken; Kemalist hareket, Kemalist “devrim”, Kemalist diktatörlük bağlamındaki saptamaları, milli mesele ve bu eksenli sorunlara dönük tarihsel tutumu, bilimsel tarih bilinci bağlamında dayandığı tarihsel mirasın izahı, uluslararası çizgi bağlamında benimsediği komünist çizgi BPKD ve Maoizm’le bütünleşir. Kuşkusuz ki, somut toplumsal koşullar ve siyasi şartların tahlili, devrimin niteliği, stratejisi, taktikleri, ittifakları ve düşmanları gibi ayrıntılı yelpazedeki somut siyasi çizgisi de aynı dokudan beslenmektedir. Hiçbir şey rastlantı değil, birbirini koşullayan zincirin birer halkası olarak tezahür eder. Ki, bu süreç her parçasıyla Kaypakkaya’nın genel siyasi çizgisinin bütünleyeni olarak rol oynar.

Kaypakkaya, coğrafyamızda Suphi’ler sonrası yaşanan 50 yıllık siyasi felcin doktrini olan pasifist-revizyonist-parlamenterist çizgileri, Mahir ve Denizlerle birlikte “silahlı devrim manifestosu” çıkışıyla alt ederek devrim ütopyamızı kökleriyle buluşturmuştur. Ama 71 devrimci kopuşunun ortak paydası olan “silahlı devrim” yolundan öte, ideolojik ve teorik olarak, resmî ideolojiden, burjuva ideolojinin zehri olan tüm çizgilerden, geleneksel tarih anlayışından köklü kopuştur KAYPAKKAYA yoldaşın 24 Nisan 72 manifestosuyla göklere çekip dalgalandırdığı komünizm bayrağı. Bu nedenle geçmiş hatalardan ve sapmalardan arınmış, bu özelliğiyle de lekesiz ve kızıldır.

Kaypakkaya’nın kopuş çizgisi, onu durmaksızın geliştirmenin komünist perspektifidir

Verili tarihsel koşullarda, dünya çapında süren kitle hareketleri ve devrim çalkantıları, Türkiye-Kuzey Kürdistan sahasına da yansımış ideolojik-siyasal etkisiyle devrimci hareketin gelişimine dinamizm katmıştır. Sınıf çelişkileri ve buna bağlı şekillenen tüm toplumsal çelişkiler, toplumsal dinamiklerde önemli hareketlenmeler yaratmış, dalga şeklinde gelişen kitlesel hareketler, bağrında yükselen devrimci çıkışı tetiklemekteydi. Dünyada kabaran bu kitlesel kabarış, coğrafyamızda da karşılığını buluyor, devrimci siyasal süreç, her ideolojik duruşun rengine göre devrimci kulvarda anlam buluyordu. İşte Kaypakkaya çizgisi, bu siyasal tablo içinde devrimin kızıl rengini coğrafyamıza taşıyordu.

Kaypakkaya yoldaş, sınıf mücadelesinin temel görevlerini üstleniyor, reformist-revizyonist kuşatmayı, önderliğindeki bir avuç kadro ile kırmak için proletarya partisini örgütlüyordu. Komünist partisinin kuruluşu dahil, devrimin tüm stratejik görevlerini, silahlı mücadele içinde örgütleme görevine paralel olarak Kaypakkaya, tüm enerjisini devrim denen o büyük davaya adadı. İktisadi-sosyal gelişim analizi ile ulaştığı sentezlerle devrim teorisini oluşturdu. Yakın devrim hedefi bağlamında demokratik devrimi tanımlarken, sosyalist toplum inşasını demokratik devrim sürecinin geliştirilmesinden sonraki süreç olarak tespit etti.

Yeni Demokratik Devrim, 1970’li yıllara has günün sosyo-ekonomik toplumsal koşulları tarafından doğrulanarak bilimsel temele oturan devrim niteliğiydi. Bu tahlil ve tespitler ışığında saptanan devrim niteliğine bağlı olarak, devrim stratejisinin Halk Savaşı Stratejisi niteliğinde belirlenmesi, aynı bilimsel anlayış ve metodun tutarlı halkasıydı. Buna bağlı biçimlendirilen devrimin görevleri, stratejik ve taktik siyasetleri, mücadele biçimleri ve araçlarına dönük örgütsel kurgu, devrimin önder ve temel güçleri, devrimin müttefikleri ve itici güçleri, devrimin dostları ve düşmanları biçiminde belirlenen genel yönelim ve alınan pozisyon bütünlüklü bir ideolojik-siyasi-örgütsel/askeri perspektifi ifade etmektedir ve bunlar o günün komünist doğrultusu olarak tartışma kaldırmayacak ölçüde tarih tarafından da teyit edildi. Ancak, Günümüz, 70’lerin feodal koşulları değil, muazzam gelişmelerin dünyayı kuşatıp sarmaladığı 2022’lerin gelişmiş koşullarıdır. Tarih ilerledi, toplum ilerledi, çelişkiler değişti, yaşam değişerek ilerledi, her şey ilerlemek zorundadır. Durağanlık hiçbir şeyde yoktur. Değişmeyen şey sınıf devrimi gereksinimidir. Bu devrimin nasıl, hangi yolla ve hangi nitelikte gerçekleşeceği somut toplumsal koşullara ve değişimlere tabidir ki, devrimin bu biçim ve nitelikleri değişen koşullarla değişmiştir…

Somut toplumsal koşul ve sınıf çelişkilerin incelenip somut olarak tahlil edilmesi, bu koşulların çelişkilerin çözülmesine dair bütünlüklü metodun geliştirilmesi, dolayısıyla strateji ve siyasetin belirlenmesi, mücadele araçları ve biçimlerinin tespit edilmesi için, yani devrimin görevlerini yerine getirmek için mevcut koşulların somut tahlil ön şarttır. Komünist prensiplere dayanan Kaypakkaya’nın devrim çizgisi bu metodu izler, şabloncu ve slogancı repliği yadsıyarak somut şartların somut tahliline dayanır. O’nun bilimsel özü ve niteliği, mekanik materyalizmden beslenen kalıpçı dogmatizm ve hazır reçeteciliğin ruhsuz nutuklarını reddeder; diyalektik ve tarihi materyalizme dayanan yorumlama ve tahlil-tespit metodunu esas alır. 72 çizgisini, verili tarihsel koşulların ve sentezlerin doğmaca savunusuna hapsedip, dinamik bilimsel özünü daraltmak, Kaypakkaya’yı kavramamaktır.

Komünist çizginin bilimsel özüne uygun olarak gelişen ve değişen şartların somut tahlili üzerinden, bilimsel özüne uygun ilerleyen koşulları devrimin temel görevlerine göre ele almak ve politik iktidar perspektifini bura üzerinden icra etmek, bilimimizin özüdür. TKP(ML) den MKP ye ilerleyiş, bu değişim üzerinden gerçekleşen sıçramadır. Bilimimiz, toplumsal gelişmelerin dinamik durumuna göre ilerletilmek durumundadır. Bilimi, toplumu donduranlar, Kaypakkaya çizgisinin komünist niteliğinden kopup, dar tarihsel sürece ve ulusal sınırlara hapsolan anlayışlardır. Her toplumsal süreç gibi, devrim dinamik bir süreç izler. Kaypakkaya’nın MLM bilim yöntemiyle sadece karşı devrimin ideolojik-politik paradigmalarını yıkarak bir gelişim seyri izlemedi, aynı zamanda bir tarihsel koşunun somut durumuna göre oluşturduğu paradigmaları, farklı tarihsel koşulların devrimci özüne uygun yıkarak gelişti. Önder Kaypakkayayı rehber edinen proletarya partisi, bu tarihsel dinamizmi bağrında taşıyarak bu günlere gelmiştir. Ve bu doğru-yanlış denklemindeki ideolojik mücadele ile kesintisiz olarak devam edecektir. Kaypakkaya mirasının özü bunu salık verir.

50. ölümsüzlük yılında devrim idealimizin mihenk taşı Kaypakkaya ve 18 Mayıs ruhuyla ölümsüzleşenler, sosyalist devrim mücadelesinde ısrar azmimizdir

18 Mayıs, devrim, sosyalizm ve yüce komünizm için mücadelede kararlılığın mihenk taşıdır; direnmeye ve kazanmaya komünist cürettir. Kaypakkaya yoldaşın ardılları da 18 Mayıs’ı bedellerin ne olacağını önemsemeden sınıf mücadelesinde ısrar etmek olarak benimsediler ve bu tarihsel çıkışın zemininde yaşamlarıyla büyük değerler biriktirdiler. Bugün de bu değerler ışığında sürdürülen devrim, sosyalizm ve nihai hedefimiz olan komünizm için mücadelemiz, ölümsüzlerimizin bıraktığı bu mirasın enerjisinden besleniyor. Zira her komünist de bilir ki, proletarya ve emekçilerin, ezilen ulus ve inançların, kadınların, yani tüm ezilenlerin kurtuluşu olan devrim, ağır bedeller pahasına gelişen kararlı ve fedakâr mücadelenin eseridir.

50. ölümsüzlük yılında, 18 Mayıs’ın siyasal ve ideolojik güzergahında, proleter devrimimizin güncel ihtiyaçlarına cevap olmak, bu davada ölümsüzlerimizin devrimci mirasına bağlılığı gerektirir. Bayrağı politik iktidar perspektifimiz olan 18 Mayıs destanı, O destanın sürdürücüleri olarak ölümsüzleşen devrim kahramanları, mücadele tarihimizin belleği olduğu kadar, devrim yürüyüşümüzün sönmeyen meşaleleridir.

Yarım asırlık tarihimizin sönmeyen meşalesi Kaypakkaya yoldaşı 50. ölümsüzlük yılında bu bilinçle anıyor, ölümsüz neferlerimizle birlikte, sınıf mücadelesinin canlı pratiği içinde yaşatıyoruz. Komünist önderimizin 50. ölümsüzlük yılı vesilesiyle, bu yılı daha anlamlı ve daha görkemli ele almak, devrimci savaşımıza niteliksel ve niceliksel katkılar sunacağını farkındayız. Kaypakkaya yoldaşın ideolojik mücadelede keskin, komünist partisinin iç birliğinde ilkeli tutumunun bir sonucu olarak, bu yıl Kaypakkaya yoldaşı, geleneğimizin bir parçası olan ama farklı örgütsel yapılar olarak devrimci sahada varlığını sürdüren yoldaşlarımızla birlikte gerçekleştirmeyi, Kaypakkaya yoldaşın ölümsüz anısına güçlü bir katkı olarak görmekteyiz. Somut olarak bazı sahalarda Sınıf Teorisi ve Partizan iradesinin ortak planlamış olduğu, 50. yılında Kaypakkaya yoldaşı anma yaklaşımımız, sadece bazı alanlara has bir politika değil, mücadelenin bütün boyutlarında, toplumsal muhalefetin dinamik olduğu tüm alanlarda, hayata geçireceğimiz genel tutumumuzdur.

Geleneğimizin bir parçası olan örgütsel güçlerle, birlik sorunumuz ve birlik siyasetimiz, kamuoyuna açık muhataplarımızla sürmekte olan bir tartışmadır. Bu konudaki siyasetimiz açıktır ve ideolojik mücadele ile iç-içe olarak günceldir. Bu tartışmaların dışında, karşılıklı hassasiyetlerimizi devrim kaygılarla ele alarak, Kaypakkaya yoldaşı anma faaliyetinde, ortak zeminde buluşmamız son derece değerlidir. Ve bu ortaklık zemininde, komünist önderimiz Kaypakkaya’nın 50. ölümsüzlük yılına dair sürdürdüğümüz anma kampanyası, takvimsel bir görevden öte, günün devrimci görevlerini yerine getirme sorumluluğudur. Sadece planladığımız kampanya etkinliği ile değil, aynı zamanda güncel sürecin öne çıkardığı tüm devrimci görevlere cevap olmak, komünist önderimizi anmanın tayin edici yönüdür.

Ve son söz olarak, Partizan ve Sınıf Teorisi kolektifinin, Avrupa’da 50. yılında Kaypakkaya yoldaşı anma kampanyasının ortak çağrısını, örgütlü olduğumuz tüm alanlara çağrı niteliğinde yinelemek istiyoruz.

“Tüm ezilen ve sömürülenlere, devrimci dostlarımıza, devrimci aydın ve sanatçılarımıza, kavgamıza emek veren tüm devrim emekçilerine, yoldaşlarımıza çağrımızdır!

Tarihsel komünist mirasımızın tayin ettiği devrim güzergahımızın kılavuzu Komünist Önderimiz Kaypakkaya şahsında, devrim-sosyalizm ve komünizm yürüyüşümüzde tüm ölümsüzlerimizi anma etkinliklerimize katılmaya çağırıyoruz.”

Ocak ayında ölümsüzleşen enternasyonal proletaryanın önderlerinden Karl Liebneck, Rosa Lüksemburg, Lenin ve proletarya partisinin komünist kadroları Ali Haydar Yıldız, Meral Yakar şahsında, devrim davasında tüm yitirdiklerimizi, Kaypakkaya yoldaşın göndere çektiği kızıl bayrağımızın temsil ettiği bilinçle anıyoruz.

Önceki İçerikSeçimler, Tek Adam Sultasına Son Veren Yeni Başlangıçların Olanaklarını Barındırmaktadır
Sonraki İçerikKapitalist-Emperyalist Sistemin Talan Politikaları ve Geri Bıraktırılmış Ülke Sorunları- 1