Bizim için savaş, karşı tarafa irademizi kabul ettirmeye zorladığımız, ezen egemen sınıfı ve onun sistemini yıkmak için kullandığımız stratejik bir araçtır. En bilindik tanımıyla ise “politikanın başka araçlarla yürütülmesidir.”

Savaş, devrimde şiddetin rolünü kabul eden komünistlerin baş vurduğu sınıflı toplumun dayattığı bir öğedir. Bizler ezen-karşı devrimci savaşla, ezilen işçi sınıfı ve halk kitlelerinin haklı ve meşru şiddeti/savaşı arasına net çizgiler çizeriz. Doğrudur, aramızda hem nicel hem de nitelik farkları vardır. Bunun ayırdına varmak elzemdir. Ancak, genel anlamıyla savaş teriminin sınıf ayırt etmeden ortaya koyduğu kurallar vardır. Bu kurallar sınıfın damgasına göre özellikler-nitelikler taşır, bunlar göz ardı edilmeden değerlendirmeye tabi tutulması gereken hususlardır.

Bunlardan en önemlisi, savaşta kitleleri tek vücut ve ruh halinde birleştiren, hareket ettiren, ordunun hareketini ve geleceğini belirleyen, gücün iradesini, direncini, moral ve motivasyonunu omuzlarında taşıyan Komutanlıktır.

Komutan, kendi cesaretini, inancını, moral durumunu, disiplinini komutasındaki güce aktaramazsa komutan da aynı seviyeye düşerek öncülük misyonunu yitirir. Yani devrim inancını ve motivasyonunu diri tutmayan, kendi yaşamını disipline etmeyen, kendisi savaşın ve örgütün kurallarını işlemeyen/işletmeyen, uymayan birisi bir savaş gücünü de o yönlü geliştiremez. Bu bir komutan için çok önemlidir.

Komutanın savaştaki kıvraklığı ve iradesi güce akmalı ki ortak bir savaş iradesi oluşabilsin ve savaş gücü tek beden olabilsin. Komutan savaşçı arasındaki bağ beyin ve kalp gibidir. Beyin işlevini görmezse kalp boşa çalışan bir motora döner, kalp durursa beyin ölümü hemen onun ardından gerçekleşir.

Komutan kendisine güven sahibi olmalıdır. Sadece başkalarının verdiği telkinlere göre, önerilerine göre hareket eder, kendisi gözlem yapmazsa ilk kez karşılaştığı pratiklerin/saldırıların/pusuların vb karşısına çıktığında ne yapacağını bilemez ve ne yazık ki tekrar döner başkasının telkinlerine bakar. Bundan dolayı hangi konuda olursa olsun, kendi gözlemi, değerlendirmesi birinci planda olmalı ve gelen önerileri, tavsiyeleri yaşamın kendisiyle, kendi fikirleriyle sürekli karşılaştırıp sonuca gitmelidir.

Komutan, savaşta ve savaş yaşamında hangi araçlardan yararlanacağını bilmelidir. Yönetmelik, kişilerin yetenekleri, teknik donanımlar, silahlar, saldırı-savunma, eğitim, askeri disiplin vs hepsi birer araçtır ve doğru yararlanılırsa savaş gücünün niteliğini yükseltir ve güçlendirir.

Komutan, en yüksek heyecanlı olduğu anda, riskli anlarda, moral ve sinir durumlarında kendisini kontrol etmeyi başarmalıdır. Örgüt ilkelerini, savaşta mantıklı ve doğru olanı duygularına yenik düşmeden ısrarla uygulamalıdır. Çünkü savaş, insanın zeka gücü ve mantığıyla yürütülen hassas bir eylemdir.

İdeolojiden yoksun veyahut bu yönü zayıf bir Komutan ve askeri güç devrimci savaşta başarıya ulaşamaz. Hele ki KP önderliğinde yönetilen bir ordu ve Komutan istenilen başarıyı muhtemeldir ki yakalayamaz. Bizim için savaş ve ordulaşma, ideolojiye-politikaya, ezilen halk kitlelerine hizmet eder. En basit günlük yaşam pratiğinden, en yüksek eylem pratiğine kadar buna uygun şekillenmelidir. Tarihsel bakımdan gerilla hareketlerinde öne çıkan komutanlar da öyle bireysel özelliklerinden dolayı öne çıkmamıştır yada belirleyici yanları o olmamıştır. Dayandıkları ideolojik-politik temelleri, inançları ve bağlılıkları bu yoldaşlarımızı öne çıkartmıştır. Yaşadıkları en ufak çatışmayı, pusuyu, keşif faaliyetini deneyimleyip yaşamına katmasını bilmişlerdir en basitinden.

Partinin, devrimciliğin temel değerlerinden yoksun kişiler de komutanlık yapmışlardır, fakat vardıkları yere baktığımızda, esas olarak ya mücadeleden kopmalar, ya da ihanete sürüklenmeler vs yaşanmıştır bu kişiliklerin şahsında. Bu hem bizde hem dost örgütlerde yaşanmış deneyimlerdir.

İdeolojik bağlılık çok önemlidir, moral ve coşku verir aynı zamanda, bilinçten gelen cesareti de yaratır. Bundan dolayı komutanlaşma ve öncüleşme her şeyden önce ideolojiye ve inanca dayanmalıdır. Komünist Partinin savaş gücünde, komutan örgüt gibi olmalıdır. Bundan dolayı komutan amacına uygun yaşamalıdır. Duygularını amaca bağlamalıdır. Düşün dünyasını davranış biçimlerini buna göre şekillendirmelidir. 

Mücadele yaşamımızda hepimiz ilkelerimizle yaşamayı öğrenmeliyiz. Komutan bunun yanında etrafına da bunu kavratan, eğiten kişidir. Komutan aynı zamanda öncülüğü yaymada, kolektif yaşamı örmede-örgütlemede belirleyicidir. Hem merkezi yanı diri tutar, hem de komutanlığı kurumsallaştırma doğrultusunda güç ile ortak çalışır, ileri unsurları öne çıkarır, yeni halefler yetiştirir.

Bir savaşta öz güven, inisiyatif çok önemlidir ama Komutanlık ta hayati önemdedir. Komutan kendi deneyimi, tecrübesi ve gözlemine güvenmelidir. Vereceği talimatlar net, anlaşılır, kendinden emin olmalıdır. Bir komutan kendinden emin olmadan talimat verir ve o talimatın yanlış anlaşılacağı yada uygulanmayacağı kaygısı duyuyorsa o talimatın yanlış anlaşılması yada yanlış yerine getirilmesi ihtimali çok yüksektir. O yüzen kendine güvenmediği anda ince eleyip sık dokumalıdır.

Komutanlaşmada düşmanı ve kendi gücünü iyi tanımak, bu yönü boş bırakmadan kurmay aklı ortaya koymak önemlidir. Gücünü doğru tanıyabilesin ki doğru öncülük yapabilesin. Düşmanı iyi tanıyabilesin ki, onun zayıf noktasını-gücünü-yönelimini bilebilesin.

Gücünün yaşadığı sorunları, eksik yanlarını, özelliklerini, yetkinliklerini bilmelisin ki uyumlu ve etkili vuruş gerçekleştirebilesin.

Komutan, yeri gelir güven verir, bazen gücün moral kaynağıdır, bazen inançlarını ve azimlerini yükseltir. Kişileri mücadeleye güçlüce katandır. O yüzden komutanın silahı uzmanca kullanması, bir kaç eylem deneyimine sahip olması, askeri yetkinlikleri tek başına yeterli ölçütler değildir. Sadece bunlarla komutanlaşmayı belirleyemeyiz. Tarihimizde bir Baba Erdoğan örneği vardır. Yine Cüneyt Kahraman yoldaş örneği vardır. Hem siyasi yetkinlik hem komuta gücüyle örnektir bu yoldaşlar. Yine Şahin ve Mercan yoldaşlar en yakın örneğimizdir.

Komutanlaşmada ideolojik-siyasi çizgi, Partili yaşam tarzı, örgüt anlayışı, devrime göre yaşamak tüm bunlardan sonra askeri yetkinlikler belirleyici olmalıdır. Burada şöyle bir yanlış anlaşılma olmamalıdır, MLM’de çok fazla derinlikli olma şartı, üst düzey bir ideolojikleşme şartı değildir, elbette bu hedeflenmelidir.  Temel örgüt görüşlerine, çizgisine hakimiyet, örgüt işleyişini kavrama-uygulama ve uygulatma-sahiplenme, yaşamı ve duruşuyla devrime ve partiye göre şekillenen kişidir. Aksi taktirde temel parti görüşlerini, değerlerini öğrenmeyen (bilmeyen değil), kibirli, her şeyin ölçütünü askerliğe bağlayan bir anlayış Parti siyasetinin ürünü olan savaş tarzımızı doğru kavrayabilir mi? Elbette kavrayamaz.

Komutan dediğimiz düzenli ve planlı olmalıdır. Savaş gibi risklerle dolu bir işte rast gele hareket edilemez. Her durumu her riski göz önünde tutarak yedek bir örgütlenme yapmak, buna göre gücü bölmek yada bölmemek kısacası konumlandırmak hayat kurtarıcı olmaktadır. Örneğin bir operasyonu en az kayıpla atlatmak yada kayıpsız atlatmak, bir eylemi yine aynı şekilde gerçekleştirmek komuta ve komutanlığı doğru kavradığımızı gösterir.

Komutan geniş bir bakış açısına sahip olmalıdır. Etrafını, yakın ve uzak çevresini bilmelidir. Savaşta, coğrafya, dağlar, dereler, boğazlar düşmanın bu alanları kullanım tarzı çok önemlidir.  Günümüz teknolojisinde bile iklim koşulları gerillanın hareket tarzını, düşmanın hareket tarzını ciddi düzeyde etkilemektedir. Yağmurlu havada üslenme ve eylem normal havalardaki ile aynı olmuyor. Yapılan düzenlemeler bile eski savaş tarzlarındaki gibi hava koşullarına göre yapılmaktadır. Yada bir bölgenin siyasi eğilimleri, çelişkileri bize bakış açısını belirler. Bu siyasi eğilim halkla askeri güçlerin-halkla ilişkilerini belirler, halktan insanların verdiği bilgilere ne düzeyde güveneceğimizi belirler. Düşmanın da bölgede ki halk üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu doğru okumak lazım. Halkın üzerindeki etki faşist baskı yöntemleriyle mi yoksa halkın gönlünü kazanarak mı oluyor bunu tespit etmek gerekir. 

Clausewitz “bir komutanın siyah bulutların altında çakan her şimşeği bilmesi gerekir” der. Buradan da anlıyoruz ki hiçbir bilgi es geçilmemelidir. Her şeye hakim olmak, değerlendirmek ve sonuçlar elde etmek önemli bir husustur.

Bir komutanın; siyasal durum, düşman yönelimi ve tarzı gibi hususlarda doğru bir kavrayış sahibi olması gerekir ve tespitlerini de buna göre yaparsa somut yaşamda karşılık bulacağının farkında olması elzemdir.

Her yoldaşı ilgilendiren ve komutanlaşmayı örgütleyen bir etken, önemli bir etken de disiplindir. Bizlerde tüm bireyleri merkezi olarak hareket ettiren, düzene sokan, dağınıklığı ve kendiliğindenciliği engelleyen bir yönetmelik, alt üst ilişkisi vardır. Bu ilişki bizi düşman karşısında proletarya ve ezilen halk kitlelerinin güçlü bir yapısı haline getirmektedir. Çünkü sınıf savaşımı kendiliğindenciliğe bırakılmayacak, bireysel özgürlük anlayışına, aşırı demokrasiye, herkesin kendi bildiğini yaptığı bir yaşama izin vermeyecek kadar sert ve çetindir. Devrimci ordumuzda ve ordularda disiplin çerçevesi net bir şekilde çizilmiştir. Zaten disiplinin olmadığı veyahut uygulanmadığı yerde kargaşadan, parçalanma tehlikesinden ve savaştıramama halinden bahsedilebilir. Komutanında buradan hareketle bulunduğu her alanda disiplinli yaşaması, disiplini oturtması, bunu kendisinde yaratması gereklidir.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da kişi kendisinde değişimi başlatmalıdır. Düzelmeyen düzeltemez, disiplinli düzenli yaşamayan birisi güç içinde etkili bir yer tutmayacaktır. Gerilla, başarı için öz disiplini esas alır. Kişinin sistem içi yaşamdan getirdiği küçük burjuva özgürlüğünün etkilerini aşmayı, anarşizmi değiştirip dönüştürmeyi, örgüt disipliniyle yaşamayı, savaş disipliniyle yaşamayı da ordu yapısı içinde komutan öğretir. Yani bir komutanın eğitme ilerletme görevi de vardır.

Komutan, yoldaşların çevresindeki dinamiklerinden yararlanması, onları öne çıkarması ve geleceğin komutanlık yapısını sağlam temellerde parça parça kurması önemli bir husustur. Yoldaşlarının dinamiklerine bend olup gelişmesini engellememelidir. Eleştirilerine kulak veren, onlarla iletişimini koparmayan, inisiyatif vermekten çekinmeyen, kişileri pratikte sınayabilen vs vs yanları olması gerekir. Ancak komutan yoldaşın böylesi olumlu devimci yanlarını talimat dinlememeyle, kafasına göre davranmayla, eleştiri adı altında boşa düşürme yaklaşımıyla ele alıp ilişki geliştirenlere karşı da yapıdan komutanlığa kadar her yoldaş bilinçli olmalıdır.

Öncüleşme

Öncüleşme konusunda partimizin tarihsel bir perspektifi vardır o da “her aktivist kendi faaliyet alanında bir önder olmalıdır”perspektifi. Partinin her faaliyetçisi, militanı bulunduğu alanda partiyi yaşatan, var edendir. Bir yerde Maoist Komünist Parti militanı, faaliyetçisi vs varsa orada Parti var demektir. Yani burada örgüt yok, çalışma yok, tek kaldım vs gibi yaklaşımlarımız aslında yanlıştır. Belki yetersiz kalırız veya zorlanırız ama elimizden geleni yapmalıyız. Bir yerde görevliysek, savaşçıysak orada Partiyi temsil etme, Partiyi yaşatma yaklaşımında ve perspektifine sahip olmalıyız. Partililer yok, komite yok, önderlik yok vs vs gibi yaklaşımlar bizim mücadelede elimizi kolumuzu bağlar ve bizi hep yakınan çözümsüz bireyler konumuna düşürür.

Her yoldaş, bulunduğu alanda tek başına da olsa Parti duruşundan taviz vermemelidir. Displinde, işleyişte, yaşamda, ilişkilerde, üslüp ve hitapta o kişi MKP’lidir, HKO’ludur, PHG’lidir. Yaklaşımımızda artık ‘BEN’ yoktur. Tartışmalarımızda, görüşlerimizde, yaşam biçimimizde belirleyen olarak örgüt vardır. Zaten öncüleşmek dar anlamıyla bir örgütsel konuma sahip olmak değildir, örgüt konumuna da sahip olmadan, örgütün olmadığı yerlerde örgütü-örgütlülüğü örgütleyebilecek niteliğe ve iradeye sahip olmaktır. Öncüleşmenin yolu buradan geçer. Bir fabrikada, bir mahallede, bir okulda partinin siyaseti doğrultusunda örgütleme yapabilmek, halkı örgütle-örgütü halk ile buluşturabilmektir.

Spontane, kendiliğinden gelişen durumlarda tavır takınabilme, örgüt içinde – yoldaşlar bileşeni içinde yanlışlarla mücadele edebilme, bulunduğumuz her yerde örgüt tavrını ve disiplinini ortaya çıkarmak… tum bunları yapmak için üstten-Partiden talimat beklemeden harekete geçebilmek öncüleşmenin önemli ayırt edici özelliğidir.

Örgüt boşluğu olan yerlerde de öncüleşme yetkinliğini sergileyebilme önemlidir. Örgüt yöneticisinin veya temsilcisinin, komutanının olmadığı yerlerde de öncüleşme, Partiyi layıkıyla temsil etme, örgütleyebilme başarısına sahip olmaktır.

Hatta, Parti yöneticisi veya komutanının olduğu yerde de Parti görüşlerimize, işleyişimize yabancı-hatalı durumlar varsa Partinin ilkelerini, doğrularını ısrarla savunma ve uygulama her yoldaşın görevidir. Doğru bir öncülük böyle yakalanabilir. Ancak, belirtmek gerekir ki sorumlu yoldaşın, komutan yoldaşın iradesini tanımamak, eksiklikleri büyütmek, inisiyatif kırmak, sorumlu yoldaşları işlemez hale getirip sonrada “ben Partinin söylediğini-savunduğunu yapıyorum” demek Parti bayrağı altında Partinin altını oymaktır. Öncüleşme de bu değildir zaten.

Öncüleşme, Partinin perspektiflerini uygulama-uygulatma, disiplini uygulama-uygulatma, kendini ve etrafını örgütlü kılma, Partinin temel teorik-politik görüşlerini kavrama ve kavratma ile sağlanabilir. Sorumlu yoldaşların her talimatını tartışmaya sunma, öneri adı altında talimatları sürekli tartışma, tartışmaya açılmasa bile pratiklerle boşa düşürme, yoldaşların eleştiri ve perspektiflerini küçümseyip ciddiye almama, talimatlar karşısında zoruna gitme, sorumlu ve komutan yoldaşların yaşlarına bakarak deneyim ve tecrübesini, görev ve sorumluluklarını küçümseme gibi yaklaşımlar bırakalım öncüleşmeyi, saflarda kabul edilemeyecek pratiklerdir ve bunlar anarşizmden etkilenmiş küçük burjuva özgürlükçü anlayışın etkileridir. Kendini çok iyi bilen olarak merkeze koyan, ama sorumlu yoldaşlarını tanımayan anlayış kendisini öncüleşmenin yakınında bile hissetmemelidir. 

Elimize E-posta yoluyla ulaşan bu yazı ilk olarak Maoist Komünist Parti merkezi kitle yayın organı olan Sosyalist Halk Savaşı Gazetesi’nin Haziran 2022 özel sayısında yayınlanmıştır.

Önceki İçerikMilitan Devrimcilik-Devrimci Yaşam
Sonraki İçerikMafya, Çete ve Cemaatler İlişkisinde “TC” Devleti Hakim Sermayesinin Kimlik Tarifi!