“Kudretli olalım, cüret edelim, daha ileri çıkalım’’/Kazım Cihan

İşte o bilimsel bir devrim ütopyacısıydı. Tarihsel materyalistti ama kaba değil diyalektik materyalistti. Belli gerçekleri atlamıyor, kitlelerin tarihi, tarihsel koşullar içerisinde öncülükle birleşmiş bilinçli bir eylemle yaratacağını biliyor, devrim rüyaları görüyordu. Bunun için “cüret et” diyordu. Gerçeküstü yaşanacak hakikatlere gericiliğin dayandığı durumun sebeplerini anlayarak ve nasıl değiştirileceğini bilerek ulaşıyordu. Zaten böyle düşünmeyen, gerçeküstü düşünmeyen devrime yelken açamaz. Realist bir fotoğrafçılıkla dünyayı resmedenlere karşı dünyayı değiştirmenin büyük eylemcisiydi Şahin

HABER MERKEZİ(10.10.2017)-Şahin böyle söyledi. Çünkü, gerçek kahramanın kitleler olduğunu, ezilen kitlelerin öfkesinin mayalandığını, bugünün emperyalist gerici hegemonyasının manipüle etmeye çalıştığı toplumsal çelişkilerin bir volkan misali patladığını, bilinç ve örgütlülük açısındaki zayıflıklardan ötürü sonuca gitmese de çok elverişli bir objektif zemin olduğunu devrimin güncel bir ihtiyaç olarak kitleler nezdinde de embiriyonik de olsa bir bilinçlenmeye yol açtığını görüyordu. Çünkü, her verili düzenin tarihsel koşullar itibariyle varlığını sürdürürken çarlık, Napolyon, Hitler, Mussoloni, Osmanlı ve diğer gerçeklerde olduğu gibi değişeceğini tüm taktik üstünlüklere rağmen stratejik kuvvetin ezilen emekçiler olduğunu biliyordu. Realist değildi, pozitivist değildi. Hangi zalimler yenilmedi ki. Hitlerin sonu ne oldu? Cezayir’de Fransızların sonu ne oldu. Balkanlarda Osmanlıların sonu ne oldu. Kürtler Ararat’a gömülmüştür diyen Türk egemenlerinin, Halepçe kimyasal zehirleriyle katledilen Kürtlerden sonra BAAS’çıların bugün karşı karşıya kaldığı halkçı tehlike bir gerçek değil mi? Gerici ideolojiler de taktik hegemonyalarını sürdürseler de dayandıkları stratejik ideolojik zayıflıkları itibariyle yıkıldılar, yıkılırlar. Kemalizm, BAAS’çılık yıkılmıyor mu? RTE sultan ideolojisi de yıkılacaktır.

İşte o bilimsel bir devrim ütopyacısıydı. Tarihsel materyalistti ama kaba değil diyalektik materyalistti. Belli gerçekleri atlamıyor, kitlelerin tarihi, tarihsel koşullar içerisinde öncülükle birleşmiş bilinçli bir eylemle yaratacağını biliyor, devrim rüyaları görüyordu. Bunun için “cüret et” diyordu. Gerçeküstü yaşanacak hakikatlere gericiliğin dayandığı durumun sebeplerini anlayarak ve nasıl değiştirileceğini bilerek ulaşıyordu. Zaten böyle düşünmeyen, gerçeküstü düşünmeyen devrime yelken açamaz. Realist bir fotoğrafçılıkla dünyayı resmedenlere karşı dünyayı değiştirmenin büyük eylemcisiydi Şahin. Bu açıdan “bu dünya böyle gelmiş böyle gider” demedi. Stratejik üstünlüğü ve nitel örgütlenmiş bir geleceği derinden kavradı yüzünü dağlara döndü. Artık her şey bu. Sınırlar çizilmiş, tarih sonlanmış hiçbir şey değişmez diyen ve verili taktik güç üstünlüğünün ötesini düşünemeyen anlayışlara karşı tarihin akışının özgür Kürdistan ve Birleşik Demokratik Sosyalist Kürdistan’a yöneleceğini 2. ve 3. Kongre ile bayraklaştırmıştı. Çünkü var olanın nedenlerini biliyor, kitlelerin öfkesini görüyor geleceğe uzanan boyutlarını kavrıyordu. Gelecek var olanın içindeydi. Onu formüle edip onu örgütleme çabası içindeydi. “Ezilenler ezilendir. Kadın kadındır. Amale amaledir” demiyordu. Bu şimdiki tarihi bir olgudur. Sebepleri vardır, aşılabilmesinin yolu da bellidir diyerek bir gelecek imgesi olarak yükseliyordu. Kavramların ve tüm düzenlerin sosyalizmde dahil tarihselliğini derinden fethediyordu. Onun için sosyalizme dairde “değişmez tanrı” sözleri yoktu. Çünkü diyalektik düşünüyordu. Bir donemler dünya yuvarlaktır, dönüyor diyenleri ateşe atıyorlardı. Ve yine Hallâc-ı Mansûr gibi kutsal tanrıya “dine karşı çıktı” diye yok edileceğini bile bile “yaşam ölümdür” diye gerçekten ölümsüzlüğü seçenlerin mirası Şahin’de komünist tarzda yükseliyordu. Şu gerici emperyalist hegemonyayı yaşamak yani biat ederek yaşamak onun için korkunç bir teslimiyetti. Sahip olduğu ideolojik temel, teorik yörünge genel stratejik, siyasal ve askeri çizgi onu cüret etmeye, dağların zirvelerine çıkmaya oturuyordu. İşte onun mutluluğu, ölümsüzlüğü buradaydı. Yol gösteren komünizm ufku önce sosyalizm diyordu. Ama o, sosyalizmin zayıflıklarından da öğrenerek ufkun gerektirdiği kararlılıkla geleneksel tarihsel muhafazakarlığı aşıyor, ilerliyordu. Kavramları ve uygulamaları tarihselliği içerisinde ele alarak, anlayarak bilimde aynı zamanda devrimci temelde kopuş çizgisinde yürüyordu. Kudreti, cüreti ileri atılması buradan geliyordu. Bu, mistik ve mitolojik bir hikâye değil. Bilinçli komünist bir duruştur. Paris Komünü’nün komünarlığı, Lenin’in Sovyet kültürü, BPKD’nin Şhangay bayrağı onda biçim olarak da burjuva ideoloji ve devletten köklü kopuşu gürül gürül akıtmıştı. Burjuvazinin sahte demokrasisinin kitleleri hiçleştiren temsili devlet dedikleri hilelerle kitleleri siyasetten sözden, karardan dışlayan gerici egemenliğine parlamenter oyunlarına karşı sözün kararın, doğrudan emekçilerde olduğu, doğrudan demokrasi bayrağını almıştı. O, komünizm için tekçiliğe, yeni burjuva bürokratik yeni burjuva sosyalist maskeli iktidarlara karşı, tekçiliğe karşı komünal toplumun komünal yürüyüşün, tekçi ve inkarcılığın her yönünün inkarıydı. Ana ve zamana bugünden hükmünü geçirme bayrağıydı “zamanın ruhu” deyip, ideolojik gerici modalara uymadı. Gerçekteki değiştirici özneleri birleştirmek için ileri çıktı. Sosyalizmi de bir kutsal ayinler gibi ele almadı. İnsanın, doğanın, kozmosun komünist şarkısı olarak çelişkilerin bilinçli kavranışı ve bilinçli müdahaleyle değiştirilmesi öncüsü olarak bir meşale yaktı. Bunun için cüretkardı. Gerçekçi pozitivist devrimciler, halkın gerçek gücünü anlayamazlar. Bunun için bu atılımcı ruha “akılcı olun” diye karşı çıkarlar. Gericilik de gerçekçidir. Onlar da bilimi kullanırlar. Ama verili durumu kutsamak, muhafaza etmek, tanrılaştırmak için kullanırlar. Başka bir tasavvur imkansızdırlar. Evet Şahin bir devrimci romantizm bayrağıdır. Vartinik atılımı onda Sosyalist Halk Savaşı bayrağı olarak yükseldi. Halkların gerici hegemonyalarla yitirilmiş özelliklerinin fethine çıktı. Onu daha çok anlatacağız. Anlatmalıyız. O, geleceği Mercan gibi işledi, tufan gibi ezdi. Savaşçıları Fırat oldu, Şiar oldu.

Bugün savaş çığırtkanlığı ve ablukayla ilhakçı ve işgalci statükolarını tezkere, savaş bombardıman uçakları ile muhafaza etmeye çalışanların taktik üstünlükleri olsa da Kürt ezilenleri zincirleri kırma iradesi olarak ortaya çıkmışlardır. Önderliklerin çizgi sorunlarının tartışılmasının yeri bu küçük makale değildir. Kaldı ki arkalarında hangi parmak olursa olsun, hangi gerici plana karşı zayıf durumda olurlarsa olsunlar ki zaten biliyoruz. Buradan gerçek bağımsızlık çıkmaz. Ama en uçtan söylüyoruz bir bağımlılık durumunda dahil ezilen Kürdün milliyetlerin iradesine saygısızlık yapılamaz. Bu Güney Kürdistan için de böyledir, ondan çok ileri Rojava federalizm ilanı için de böyledir, tarihi ileri bir adımdır bu. Hayat herkesi hizaya getirir. Dün Kürdistan demek bir “bölücülük” ve suçlanma gerekçesiydi. Bugün “Birleşik Demokratik Sosyalist” demek yine “olmaz rüyalar görüyorsunuz”, “ayılın gerçeğe gelin” diye itiraza uğruyor. Şahin Birleşik Demokratik Kürdistan stratejik yöneliminin ve Ortadoğu’da eşit özgür ulus milliyet ve inançların birleşik ortak evinin inşa edilmesinin embriyonlarını özgür Dersim, özgür Êzidîstan’ı görüyordu. Halkların birliği eşit özgürlerin ortaklığı ile olur. Kardeşliği de öyle. Bu açıdan ulus merkezli bir bakış açısıyla değil, birleşik halklar konfederasyonuna Kürdistan üssünden Ortadoğu’ya uzanan bir çizginin hiç de ihtimal dışı olmadığını görüyordu. Bir mozaik olan Kürdistan ve Ortadoğu gerçekliğinde ulus merkezci, tekçi yaklaşımlara karşı bölgesel özerklik, özerk yaygın yönelim çizgisiyle halkların birleştirilmesine kendini hasretmiş bu devrimci komünist önderi daha çok yazacağız. Onun yazdıklarını sizlerle paylaşacağız ve onu anlamak için bu görev ve sorumlulukla onun yolunda yürüyeceğiz.

 

Önceki İçerikBarzani’nin asıl sınavı nedir?/Bakış Can
Sonraki İçerikRoman/Muzeffer Oruçoğlu