‘’Kürt direnişi karşısında zorlanan bir devlet gerçekliği bulunmaktadır!’’

Kürt ulusal hareketinin yöneliminin doğru olduğu kanısındayım. Direnmenin dışında hiçbir seçenek bırakılmadı ona. Şehirlerin yıkılması pahasına direndi ve bugün de direniyor. Devrimci ve komünist güçlerin, Kürt direnişiyle ittifak politikasında ısrar etmesi gerekiyor. Devlet, direnmenin dışında bir seçenek sunmuyor. Tüm devrimci demokratik ve komünist güçlerin Kürtlerle birlikte, tek bir cephe halinde direnmeleri bana çok daha doğru ve anlamlı geliyor. Bu konuda çok berrak ve karalı olduklarını sanmıyorum. Tarihi, günü ve geleceği hissetme ve anlama sorunudur bu. Hissetme ve anlama kolay bir iş değildir

HABER MERKEZİ (12.12.2016)- Devrimci aydın ve yazar ve aynı zamanda gazetemiz köşe yazarı da olan M. Oruçoğlu ile güncel-siyasal gelişmelere dair yapmış olduğumuz söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

HG: Kısaca Erdoğan/AKP iktidarının Kürt ulusu başta olmak üzere muhalif tüm toplumsal dinamiklere yönelik yürütmüş olduğu topyekün stratejik savaş politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

M. Oruçoğlu: Erdoğan, devlet politikasının gereğini yerine getiriyor. Zafer şişinmeleri, kazandık, sonuna geldik iddiaları ne olursa olsun, Kürt direnişini yok edemiyorlar. Batı Kürdistan, kurtarılmış bir bölge olarak varlığını sürdürüyor. Kuzeydeki direnişin Kandildeki kurmayı ve bu kurmaya bağlı gerilla birlikleri, güneyde ve kuzeyde varlığını sürdürüyor. Kentleri yıkılan, henüz haklarını elde edemeyen milyonların milli uyanışı, varlığını sürdürüyor. Devlet, Kürt direnişi karşısında çok daha caydırıcı bir güç haline gelmek için merkezileşme ve bunun için bir an önce başkanlık sistemine geçme gayretlerini sürdürüyor. Osmanlıya, Cumhuriyet tarihine ve günümüze baktığımızda bunun bir Erdoğan meselesi olmadığını, tüm parçalarda kitleselleşen, güçlenen ve dünya kamuoyunun desteğini alan Kürt milli uyanışı ve direnişi karşısında zorlanan ve mevzi kaybeden bir devlet sorunu olduğunu kolayca görebiliriz.

HG:  Erdoğan/AKP iktidarının ”eksen kayması” düzleminde tartışılan emperyalist güçlerle olan yeni politik hattı ve ABD özellikle AB ile yaşadığı kriz ve çelişkinin arkasında yatan esas nedenler sizce nelerdir ve olası sonuçları ne olabilir?

M. Oruçoğlu:  Küresel güçler, Kürt sorununu, küresel sermayenin Ortadoğu’daki güvenliği ve gelişimi açısında bir sorun olarak görüyorlar ve bu sorunun bir şekilde çözümünü dayatıyorlar. Küresel güçlerin bu çözüm politikası, son yirmi yıl içinde biti kanlanan, palazlanan Cumhuriyet rejiminin, neredeyse yüz yılı bulan inkâr ve asimilasyon politikasına çarpıyor. Sorun, hiç kuşku yok ki bu noktada da Erdoğan sorunu değildir. Küreselleşen kapitalist dünya sermayesinin çıkarları ile sömürgeci Türk devletinin yerel çıkarları arasında cereyan eden bir sorundur. Küresel sermaye, genel çıkarlarına helal getirmemesi, bu çıkarları güçlendirmesi şartıyla her rejimi destekler. Söz konusu çelişki, son tahlilde Türk devletinin değil, Küresel sermayenin izlediği politika yönünde çözülecektir. Bu gerçeğin yanında ve bu gerçeğin ötesinde bir başka tayin edici gerçek daha vardır ki o da, parçalanmış büyük bir ulusun, her parçada, ağır sömürge esaretlerine karşı, haklı mücadeleler yürütmesi ve parçaları birleştirme eğilimi içine girmiş olması gerçeğidir.

HG: Yaşanan siyasal konjöktür bağlamında yeni anayasa ve başkanlık tartışmalarını ve bu sürecin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

M. Oruçoğlu: Hâlihazırda bir sömürge savaşı yürütülüyor. Üstelik bu savaş bugün sınır ötesine kaymış durumdadır. Yeni anayasa, devletin daha bir merkezileşmesini, faşizmin tahkim edilmesini beraberinde getirecektir. Erdoğan’ın, güçlü iç ve dış müttefiklere sahip olamamasından ve sömürge savaşı yürütmesinden dolayı, muhalefeti tamamen bastırabileceğini sanmıyorum. Henüz bu güce sahip değil. Bu güce kazara kavuşup da muhalefeti bastırması durumunda bile, rejimi, majestelerine bağlı bir muhalefetle birlikte yürütmek zorunda kalacaktır. Erdoğan’ın karşısındaki muhalefetin bugün güçlü olduğu ve kolay pes etmeyeceği kanısındayım.

HG : Yaşanan siyasal süreç karşısında Kürt ulusal hareketi de dahil devrimci ve komünist güçlerin politik yönelim ve tavırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 M. Oruçoğlu:   Kürt ulusal hareketinin yöneliminin doğru olduğu kanısındayım. Direnmenin dışında hiçbir seçenek bırakılmadı ona. Şehirlerin yıkılması pahasına direndi ve bugün de direniyor. Devrimci ve komünist güçlerin, Kürt direnişiyle ittifak politikasında ısrar etmesi gerekiyor. Devlet, direnmenin dışında bir seçenek sunmuyor. Tüm devrimci demokratik ve komünist güçlerin Kürtlerle birlikte, tek bir cephe halinde direnmeleri bana çok daha doğru ve anlamlı geliyor. Bu konuda çok berrak ve karalı olduklarını sanmıyorum. Tarihi, günü ve geleceği hissetme ve anlama sorunudur bu. Hissetme ve anlama kolay bir iş değildir.

 

 

Önceki İçerikSilahlı mücadele terörizm değildir!
Sonraki İçerikSGDF üyesi Helin Yılmaz polis tarafından kaçırıldı!