MAOİST İLKELERDEN HAREKETLE DOGMATİZMİ PARÇALA

Bilgi kuramımız; algısal/ampirik, tanıma/tanımlama ve kavramsal süreçlerden geçerek cisimleşir. Algısal/ampirik aşamada, olguların tek tek özelliklerini algılayıp tanımaya çalışırız. İkinci aşamada ise bu olguları tanımaya, diğer olgularla ilişkisini, dış koşullarla bağıntısını anlamaya çalışırız. Ve son aşamada, bu sarmal hareket bilincimizde kavramsallaşmaya evrilir. Bu süreç, bilgi kavramımızın nesnelliğe ve dolayısıyla maddi toplumsal yaşama, toplumsal yaşamın her bir sürecine bağlı olduğunu gösterir. Toplumsal yaşamdaki gelişmeler bilgilerimizi ve düşüncelerimizi değişime uğratır.

Peki bilginin gelişme sürecinin materyalist teorisini, günümüzde yaşanan olgu ve olaylarda veya Proletarya Partisi içerisindeki gelişmelerde yaşamsallaştırabiliyor muyuz?

Bilincimiz/düşüncelerimiz maddi yaşamın yansıması ise toplumsal yaşamda değişim olduğu halde düşüncelerimiz olduğu gibi mi kalacak? Düşüncelerini maddi yaşamdan koparanlar doğru konumlanabilir mi? Doğru konumlanamayanların açmazını, materyalist bilgi teorisinin zayıflığı ve MLM felsefesini kavrama zayıflığına yorabiliriz.

Zira sistemli düşün dünyasına sahip olmayan, nesnel değişimi ve ilerlemeyi okuyamaz. Alanımızdaki kimi yol arkadaşlarımızın MLM kavrayışı çok geri olduğundan nesnel olguları hesaba katamayarak dogmatik anlayıştan beslenmeye devam etmektedir.

Nesnelliği ve toplumsal değişimleri/süreçleri okuyamayanların düşüncelerinin değişmeyeceğini, bunun sonucunda kah sola kah sağa yalpalayarak feveranları koparıp, sekter tutum ve davranışlar takınacaklarını kestirmiyor değildik. Nesnel sürece dair bilgi edinmeyenin tökezleyeceği, yalpalayacağı, sorunlara, olay ve olgulara tek yanlı, öznel, parçalı, üstünkörü bakacağı kaçınılmazdı.

Alanımızdaki dogmatik, sağ- oportünist, goygoycu fertlerin hal-i pür melali tam da budur.

Maalesef mevcut formülasyonların nesnel durumun gerisinde kaldığını hatırlatanlara hakaretler yağdırıp, çığlık çığlığa histerilere tutulan bu çizgi sahiplerinin ilk başvurduğu argümanların ve yaftalamacıların yabancısı değiliz. “Sağa kaydılar” ile başlayan cümleleriyle sağ- oportünist düşün dünyalarını perdelemeye çalışırken, sekter özelliklerini gizleyemiyorlar. Açıkçası bütün ikna, eleştiri ve ikazlarımıza karşın değişmeyip felsefi idealizmin batağına saplandıktan sonra savrulup gitmelerine zerre kadar acımıyoruz. Diyalektik- materyalist düşünce sisteminden kopuk olan pratiğin sonuç almada tökezlemeye mahkum olacağını bilmekteyiz.

Gelişmenin ve ilerlemenin tıkacı olan, kavgamızın öznesi olan kitleleri ve yoldaşlarını birer nesneden ibaret sanan şeflerin devrime ve mücadeleye faydasının dokunacağını düşünmek saflık olacaktır. Felsefi idealizmden beslenen ve diyalektik tarihsel materyalizmden kopan, bazen sağ bazen de sol oportünizmin temsilcisi olan bu şefleri yel değirmenleriyle baş başa bırakıp, MLM felsefesiyle yolumuza devam edeceğimizi bir kez daha söylerken, pratik yoluyla doğru bilgiye açılan kapılardan bir bir geçmekten korkmadan ve çekinmeden cüretle ilerleyeceğiz.

Alan kurumsal mekanizmamız, Maoist ilkelerden şaşmadan yenilenip gelişmek ve daha ileriye gitmek için dogmatizmi parçala perspektifini önüne görev olarak koymuştur. Egemen sistemin bütün saldırılarına karşı mevzilerimizde politik tutarlılığımızı sağlamlaştırırken, bulunduğumuz alanlarda kolektif ve planlı çalışmalarımızı gevşetmeden sürdürüp goygoycu sağ oportünizme, tasfiyeciliğe ve hizipçiliğe karşı parti birliğini güçlendirip 3. Kongremizin önümüze koyduğu kısa, orta ve uzun vadeli görevleri alanımız özgünlüğüyle, diyalektik yöntemlerle bağını kurup bir türlü güçlendiremediğimiz Maoist Parti kültürünü inşa etmekle sorumluyuz.

Her yeni sürecin kendine özgü kaçınılmaz sıkıntılar ve sorunları, yeni görev ve sorumlulukları da taşıdığının bilincindeyiz. Bu bilinçle, evvela alanımızda sol- sekter tarz ve anlayışa maruz kalan, sessizce süreci izleyen yoldaşlarımızı dinlemek, onların haklı eleştirilerini, önerilerini dikkate alarak tüm eksikliklerimizi birlikte ortadan kaldırabileceğimizi bıkmadan usanmadan anlatmakla başlayabiliriz.

Yine, komünal yaşamı tahayyül eden bizlerin alanımızda bunu layıkıyla yaşamsallaştıramadığımız ve en küçük tepkileri anında çözmeyip, birikip patlamasına yol açtığımız nedenler üzerine düşünmeliyiz. Özellikle 2000 yılı sonrası F tipi sisteme geçilmesiyle birlikte bireysel yaşamın tercih edilir hale gelmesi düşündürücü değil midir?! Maoist Parti kültürümüz komünal yaşam felsefesini esas almaktadır. Komünal yaşam; maddi ve manevi ortaklaşmaya, kültürel birliğe ve paylaşıma dayanır. Bu yaşam, katı kural ve çizgileri dıştalar. İhtiyaç ve karşılıklı sorumluluk bilincini esas alıp katı kurallardan daha esnek ve değiştirilebilir kurallara ve buradan da yalnızca ihtiyaç ve sorumluluk bilincine evrilmelidir. İçeriden dışarıya açılarak genişletilmelidir.

Sorumluluğumuzun sırf alanımızda belirlenmiş metre karelere sığdırılamayacağını bir kez daha yüksek sesle haykırma zamanıdır. Dışarıdaki yoldaşlarımızın kalp atışlarının ritmini duyumsadığımızı gösterecek işçi havzalarında/grevlerde, mitinglerde, yürüyüşlerde flamalarımızın neden görünmediğine; yayınlarımızın sıkıntılarla çıkartıldığına; kadın katliamlarına karşı yapılan protestolarda yeteri düzeyde katılım sağlayamayışımıza; hapishanelere ilişkin kampanyalar örgütleyemeyişimize; dinamik olan gençliğin içinde olamayışımıza; inanç gruplarının, azınlıkların haklarının ve onların demokratik taleplerinin örgütleyicisi olamayışımıza; Kürdistan’da önderimiz Kaypakkaya’nın yaktığı meşaleyi niçin harlandıramadığımıza ve Rojava devrimini uzaktan izlediğimiz üzerine sıraladığımız sorunlarımıza eklenecek birçok olguyu gözeterek perspektifler sunma, önerilerle, eleştirilerle diğer mevzilerde de bulunabileceğimizi göstermeliyiz.

Önceki İçerikYAKLAŞAN BELA
Sonraki İçerikTecavüzcüye ‘takdir indirimi’!