Komünizmin Bayrağını Dalgalandıran Partimizin 43. Kuruluş Yıldönümünü Kutluyoruz!” başlığıyla bir açıklama yayınladı
HABER MERKEZİ (18.04.2015)- Maoist Komünist Partisi (MKP) Merkez Komite-Enformasyon Bürosu’nunelimize e-posta yoluyla ulaşan “100. Yılında Ermeni Soykırımını Lanetliyor, Komünizmin Bayrağını Dalgalandıran Partimizin 43. Kuruluş Yıldönümünü Kutluyoruz!” başlığıyla yayınladığı açıklamayı paylaşıyoruz:
“100. Yılında Ermeni Soykırımını Lanetliyor, Komünizmin Bayrağını Dalgalandıran Partimizin 43. Kuruluş Yıldönümünü Kutluyoruz! “
Dünya ve Türkiye- Kuzey Kürdistan Devrimci Kamuoyuna!
Farklı Ulus ve Azınlıklardan Türkiye-Kuzey Kürdistan Proletaryası ve Emekçi Halklarına!
Batı Ermenistan, Anadolu ve Mezopotamya, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın kadim halklarının her bir tarihsel süreci özel öneme sahip bir nitelik göstermiştir. Büyük trajedi ve acılar ihtiva eden her tarihsel süreç, aynı zamanda hemen bütün halkların küllerinden yeniden doğarak ayağa dikilmenin anlamlı miraslarıyla da doludur.
Söz konusu coğrafyalar, harcı kanla yoğrulan imparatorlukların önemli ve stratejik egemenlik odağı olarak geçmişten bugüne varlığını sürdürmektedir. Kadim halklar bu egemenlik odakları tarafından bir yandan teorik ve pratik tüm tarihsel kökleriyle fiziki ve kültürel topyekün yok edip çökertme ve göçertme operasyonlarına tabi tutulurken diğer yandan ise bin bir türlü emekle yaratılan zenginlikleri de talan edilmiş ya da zorla gasp edilmişlerdir.
Ulusal bilinci ilk gelişen halklardan biri de Ermeni ulusudur. Ancak o verili koşullardaki egemenlik odağı emperyalist kapitalizme yarı- bağımlılık ilişkisine girmiş feodal despotik Osmanlı devleti emperyalist efendilerinden aldıkları güç ve referanslarla da gayrı-Müslimler olarak Asuri, Süryani, Ermeni, Yahudi, Rum, Pontus vb ulusal toplulukların kendi kaderlerini tayin etme hakkına kayıtsız şartsız karşı gelirken ulus-devlet konseptli ekonomik politik gerekçelerle de onları topyekun ortadan kaldırma yönelimine girmiştir. Diğer uluslar gibi Ermeniler de kendi kaderlerini tayin etmek için silahlı mücadele vermeye başlarlar. Barbar ve ceberut Osmanlı devleti 1789’dan itibaren işkenceci, katliamcı ve soykırımcı ünüyle tanınan Teşkilat-ı Mahsusa önderliğindeki Hamidiye Alayları’yla Asuri, Süryani, Ermeni, Rum, Yahudi uluslarına her türlü vahşeti uygular. Van, Erzincan vd bölge ve alanları kapsayan Batı Ermenistan olarak bilinen coğrafyalarda yüz binlerce Ermeni vd topluluklar alçakça ve hunharca katledilirken birikimleri de aynı tekçi zihniyetle talan edilir. 24 Nisan 1915 itibariyle bugün 100. yılına giren Asuri- Süryani/Ermenilere uygulanan soykırımının miladı da bu şekilde başlamıştır. Hiç şüphe yoktur ki daha önceki süreçlerde de inkar ve imha operasyonları söz konusudur ancak böylesi bir süreçte fiziksel ve kültürel jenosidin çok daha sistematik, kapsamlı ve stratejik bir çizgi ve konsept ile ele alınıp icra edildiği tartışma götürmez bir gerçekliktir. Kuşkusuz bu durum söz konusu sorunun aynı zamanda yapısal ve oldukça derin mahiyetini de doğrudan ortaya çıkarmaktadır. İşte böylesi bir stratejik soykırım planıyla ve yönelimiyle birlikte Türk komprador bürokratik burjuvazisi ve büyük toprak ağaları sınıfının gayrı Müslümlerin bütün mal varlıklarını zorla gasp ederek palazlanmalarının yolu da bu şekilde döşeniyordu. Bu anlamda TC’nin kuruluş sürecindeki Türk komprador burjuvazisi ve büyük toprak ağaları sınıfının mazisi de tamamen İttihat- Terakki Cemiyetine dayanmaktadır.
Asuri- Süryani/Ermeni Soykırımıyla yaklaşık 1,5 milyon Ermeni ve yüz binlerce Asuri- Süryani, Rum canımız kıyımdan geçirilirken bir o kadarı da yaşadıkları topraklarından tehcir, sürgün vb politikalarla yurtlarından aynı stratejik konseptin ürünü olarak zorla göçertilmiştir.
“Jön Türk” saray darbesini gerçekleştirenler kuşkusuz İttihat-i Terakkici kadrolardır. Bu soykırımcı kadro aynı zamanda faşist Türk devletinin de kadrolarıdır. İsmi geçen kadro Osmanlı’nın soykırımcı katliamlarını kesintisiz biçimde her fırsatta daha acımasızca uygulayarak bugünlere gelmişlerdir. Başını M. Kemal’in çektiği bu faşist Kemalist kadro, Asuri-Süryani/Ermeni ve Rumlara uyguladığı soykırımın aynısını Kürt ulusuna ve halkına yönelik de gerçekleştirmiştir. İnkâr ve yok etme siyaseti üzerinde biçimlenen bu vahşi siyaset, hızından ve yoğunluğundan görece belli farklılıklar olsa da bu güne kadar özü ve niteliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir.
Asuriler, Süryaniler, Ezidiler, Ermeniler, Rumlar, Pontuslar, Lazlar, Çerkesler, Araplar, Kürtler vb vd ulus ve milliyetlerin yanısıra Aleviler başta olmak üzere diğer inançlara mensup kesimlere uygulanan baskı ve şiddet, asimilasyon, inkar ve imha, katliam ve soykırımlar feodal despotik Osmanlı egemenlik sisteminden TC’ye ve bugünlere uzanan ırkçı faşist devletin niteliğidir. Türk hakim sınıflarının tekçi Sünni Türk İslam sentezli faşist niteliği diğer ulus, azınlık milliyetler ve inançlara baskı, inkar ve imha çizgisi ve yönelimine bugün de devam etmektedir.
Asuri- Süryani/Ermenilere yönelik gerçekleştirilen bu kapsamlı kültürel ve fiziki soykırımda, emperyalizmin payı büyüktür. İşlenen bu suça onlar da şu ya bu düzeyde uşaklarıyla birlikte ortaktırlar. Her ne kadar faşist Türk devletinden belli tavizler koparmak için Ermeni ulusuna ve halkına yönelik yapılan bu soykırımı belli dönemlerde dillendiriyor olsalar da yaptıkları bu sahtekarlık onları aklamaya yetmez. Emperyalist-kapitalist devletlerce ortaya konulan tutumlar Ermeni soykırımını teşhir etmek değil bilakis kendi ekonomik-politik çıkarları için kullanmaktır. Asuri-Süryani/Ermeni halkları ve uluslarının soykırımdan geçirilmesinde şu veya bu düzeyde payı olan emperyalist haydutlar timsah gözyaşları dökerek ‘’soykırımı kınadığını” söyleyip ne kadar da üzüldükleri yönlü sahtekarlıklarını devam ettirmektedirler. Oysa bilinmeli ki ezilen-sömürülen dünya halklarına ve ezilen uluslarına yönelik uygulanan ve geçmişten bugüne kadar gerçekleştirilen tüm soykırımların birinci derecede uygulayıcıları emperyalist haydutlar ve onların suç ortakları uşak rejimler olmuştur. Ezen-sömüren tiranlar tarafından ezilen-sömürülen halklara karşı uygulanan sadece ama sadece kanlı gelenek olmuştur.
Bütün bu soykırımda payı olan başta İttihat-i Terakkiciler ve onun bugüne kadar ki devamcıları da dahil olmak üzere buna seyirci kalan veya destekleyen tüm emperyalist-kapitalist haydutlar çetesini nefretle kınıyoruz. Dahası Maoist bilinçle tarih karşısındaki yükümlülüklerimizi yerine getirmeye çalışırken hem onları yaptıklarıyla tarih karşısında yargılamayı hem de bu karanlık sahiplerini hak ettikleri yere göndermeyi kendimize görev ve sorumluluk biliyoruz. Bu bilinçle Ermeni ulusunun ve halkının acısını en içten duygularımızla paylaşıyor ve sorumluları da yine aynı bilinç ışığında nefretle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Dünün emperyalist efendileri ve işbirlikçi faşist rejimleri, bugün de Hrant Dink, İmam Boztaş, Manuel Demir, Nubar Yalım, Armenak Bakırcıyan, Kürt ulusu ve diğer azınlık milliyetlere yönelik inkâr, imha ve katliamlarıyla kapsamlı stratejik saldırılarını devam ettirmektedirler. Bu bilinçle ezilen ulus ve azınlık milliyetler mozaiği coğrafyamızı gerçekten yaşanabilir hale getirerek bağımsız ve özgür kılmak için tüm ezilenleri Sosyalist Halk Savaşı siperlerinde kardeşleşme ve militanlaşmaya çağırıyoruz.
Tarihin iki zıt kutbu olarak 24 Nisan 1915 Asuri- Süryani/Ermeni Soykırımından 24 Nisan 1972’de Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş önderliğinde yoldaşlarıyla kurulan Maoist hareketimizden bahsetmemek düşünülemez.
Bir halklar ve kadim medeniyetler bahçesi olan Batı Ermenistan, Anadolu ve Mezopotamya, Türkiye- Kuzey Kürdistan topraklarının soykırım ve katliamlarla çoraklaştırılması ve tam bir halklar hapishanesine dönüştürülmesi, proletarya ve emekçiler için bir mengeneye çevrilmesine karşı Kaypakkaya önderliğindeki Komünist Partimizin kuruluşu büyük bir nitel çığırdır.
Kaypakkaya önderliğinde devrimci metotla 24 Nisan 1972’de nitel olarak kaldırılan komünizm bayrağıyla on yıllardır süregelen karanlık reformist ve revizyonist tezlere karşı da bir zihniyet devriminin yolu yeniden açıldı. Bundandır ki Maoist hareketimiz, Asuri, Süryani, Ermeni, Rum, Pontus, Laz, Çerkes, Kürt, Dersim vd katliam ve soykırımlara karşı çıkmış, Jön Türkçü, İttihat Terakkici ve Kemalist cumhuriyetçi mirası kökleriyle reddetmiştir. Pir Sultanlar, Şeyh Bedreddinler, Babailer, Ermeniler, Süryaniler, Lazlar, Rumlar, Ezidiler, Kürtler vb lerinin son derece haklı ve meşru isyanları, onların ilerici, kahraman, demokratik ve devrimci miraslarına sahip çıkmış, çıkmaya da devam etmektedir.
Komünizmin devrimci yöntemiyle ulaşılan bilimsel gerçeklik, dünya ve Türkiye- Kuzey Kürdistan’da yeni nitel bir tarih bilinci ve tarihsel doğruluştur. Bu devrimci komünist doğruluşun ve Maoist hareketimizin önderi Komünist Kaypakkaya’ya selam olsun. Bu bilinçle Komünist önder Kaypakkaya yoldaş, burjuva medeniyetçi- uygarlıkçı, Avrupa merkeziyetçi, üretici güçler temelli kalkınmacı ve ikameci, reçeteci tüm paradigmalara ve onların gerici tarih anlayışı, çizgisi, felsefesi, ideolojisi ve tüm zihniyetine devrimci metotla karşı gelerek stratejik olarak komünizmin bayrağını yükseklerde dalgalandırmıştır. Maoist Partimizin kurucusu komünist önder Kaypakkaya yoldaşın lafzına değil de özüne ve siyasetine sarılan hareketimiz onun çizgisi, tezleri ve perspektifiyle bugün de üzerinden yükselmemiz gereken doğru ve bilimsel bir temel ve devrimci yöntem olarak yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir.
Kaypakkaya yoldaş önderliğinde gerçekleştirilen bu nitel çıkış çok geçmeden Maoist Komünist gelenekte Armenak Bakırcıyan, Nubar Yalım, Manuel Demir, Hrant Dink, İmam Boztaş ve ismini sayamadığımız Ermeni yoldaşlarla buluşmuştur. Bu temelde komünistler, tarihin devrimci mücadelede bir silah haline getirilmesini öngörmüş ve bu bilinçten hareketledir ki ezilen ve sömürülenlerin tarihinin ilerici yönlerini de kendilerine referans almıştır. Bu perspektifle yol üstünde kadavralara karşı genetik kodlarımızdan aldığımız güçle günümüz mücadelesini de güncelleştirmişlerdir. Buradan hareketle tarihin ve insanlığın başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olarak Asuri- Süryani/Ermeni soykırımını lanetlerken Ermeniler ve diğer bütün ulus, azınlık milliyet ve ezilen inanç kesimlerine yönelik tarihi haksızlıkları tekrardan kınarken, somut ve güncel haklı talepleri ve en demokratik meşru haklarının savunucuları olarak mücadelemizin birer parçaları olarak görüyoruz. 24 Nisan 1972 Nisan Güneşi, Anadolu ve Mezopotamya, Batı Ermenistan, Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki kadim halkların gerçek kurtuluş geleceklerini muştulayan bir ışıktır. Bu doğan güneşi komünist coşku ile kutluyor ve selamlıyoruz.
Tarih okumasını zamanın ruhuna ve özüne uygun olarak sürekli doğru yere oturtma çabası içerisindeyiz. Bu bilinçle Türkiye- Kuzey Kürdistan’da komünist fikirlerin savunusu ve tabi ki Komünist Manifesto’nun Ermeni sosyalist devrimcileri tarafından ilk olarak çevrilerek yayılma gerçekliği de görülmek durumundadır. Türkiye- Kuzey Kürdistan’da Komünist Parti Manifestosu’nu ilk çeviren Ermeni sosyalistlerine, 15 Haziran 1915’de İstanbul’da asılan Ermeni sosyalisti ‘’Paramaz’’ Sarksiyan ile 19 yoldaşına ve yasaklı Türkiye Komünist Partisi’nin Ermeni üyelerine, TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim! diyerek Komünizmin bayrağını nitel olarak ilerletmede öne atılan önder Kaypakkaya yoldaşın ardılları Armenak Bakırcıyan, Nubar Yalım, Manuel Demir, Hrant Dink, İmam Boztaşlarla yükseklerde dalgalandıran Ermeni komünist önder ve savaşçı yoldaşlarımızın da devrimci anısı önünde bir kere daha eğilirken tüm inkar, imha, katliam ve soykırımların hesabını sorma bilinciyle devrim, sosyalizm ve komünizm mücadelesini sürdürme kararlılığımızın da altını çizmek isteriz. Diğer bütün milliyetlere mensup parti ve devrim şehitlerimiz gibi Ermeni kökenli komünist yoldaşlarımız da kavga bayraklarımızda yaşamaktadır.
Partimiz kurulduğu günden itibaren düşmanın şiddetli saldırılarına maruz kaldı. Hakim sınıflar partimizin programatik görüşlerini ”İhtilalci komünizmin en tehlikeli görüşleri” olarak hedef belirledikleri için, ilk elden yok edilmesi gerektiği görevini önüne koyarak azgınca saldırır. Ancak, Maoist bayrak Kaypakkaya sonrası TKP(ML)’den MKP’ ye dalgalandırılmaya devam ediyor.
Komünizme kadar komünist ısrar, doğru ve bilimsel gerçeklikleri egemen kılıp zafere ulaşana kadar mücadelede ısrarı emrediyor ve Maoist Partimiz tüm hataları ve doğruları ile bu ısrarını sürdürmektedir. Bizler asla kuru, şekilsel ve yüzeysel, zamanı ve tarihi dondurup belli kalıplarda sıkışıp kalan, dogmatik ısrarcılar topluluğu değiliz. Tabi ki oldukça hatalarımız oldu. Ne var ki, önemli olan hatalarına takılıp kalan değil, doğru ve bilimsel cüret ve ısrarla devrimci temelde onları aşma iradesini ortaya koyabilmektir. Yaptığımız hatalardan doğru dersler çıkararak, geleceğe emin adımlarla yürümenin bilincini kuşanıp yarınları adımlamaya çalışıyoruz. Kendiliğindencilik teorisini kesinkes reddediyor ve sınıflar mücadelesine devrimci bilinçle müdahil olarak görev ve sorumluluklarımıza sahip çıkıyoruz.
Hiçbir şey mükemmel değildir ve arı- saf halinde de olamaz. Birçok yanılma-isabet, başarı-başarısızlık, utku ve yenilgilerin iç içeliğine koşut olarak yürüyüşümüz yaşamsallaştırıldı-yaşamsallaştırılıyor. Doğa ve toplumdaki tüm olay, olgu ve gelişmelerde bunların olumlu ve olumsuz yanları çok rahatlıkla görülebilir. Yanılsama-olumlama, olmadan gelişme olmaz. Bundandır ki geçmiş pratikler doğru ve bütünlüklü bir muhasebe bilinci ile değerlendirilip doğrular açığa çıkarılmalıdır. Parti 1. Kongremiz bilimsel ve gerçekçi temelde bütünlüklü bir muhasebe ruhu ve bilinciyle geçmişini tüm kamuoyuna açıkça deklere etti. Yanlışlarından korkmadan ve inkâr etmeden, onları bilimsel sorgulayıcı tutumla ele alarak, Maoist ayrıcalığını ortaya koydu.
Tarihini devrimci eleştiriye tabi tutarak kitleler karşısında açık olmayan ve ondan öğrenme prensibiyle geleceğini inşa etmeyenlerin, yarınlar adına hüküm- ahkâm kesmeleri kuşkusuz ki yeteri kadar anlamlı değildir. Bu bilinçle komünist bilimimizin özüne ve ruhuna sarılarak Parti 3. Kongremiz Marksizm- Leninizm- Maoizm’in bir eylem kılavuzu olduğu perspektifiyle onun yaşayan canlı ruhu olan somut koşulların somut tahlili prensibinden hareket ederek hemen bütün yönleriyle teorik ve pratik görevlerini somutlama ve güncelleme çizgisi ve kavrayışına ulaşmıştır.
Maoist Komünist Partisi bu bilinç ve geleneğini, her mücadele kesitinde olduğu gibi bundan sonra da ısrar ve inatla sürdürme kararlılığındadır.
Kuruluşunun 43. yılında, tarihsel ve bilimsel haklılığından aldığı güç ve yüzlerce şehidinin yanılmaz tanıklıkları ile perçinleyerek kanıtladığı tarihsel yürüyüşünü aynı doğrultu ve kararlılıkla daha fazla bedel ödeme-ödettirme pahasına da olsa ilerleteceğini beyan eder.
24 Nisan 1972 sınıfsal, ulusal, cinsel vd tüm eşitsizliklere karşı temsili parlamenterist bürokratik burjuva sistemi ve salt demokratik bir ufuk, resmi bir tarih, reformcu bir ilerleyiş, özel bir imtiyaz, tekçi ve ötekileştirici bir zihniyet ve konsept, bireyci ve özel mülkiyetçi hegemonik bir paradigma, ekolojiyi kökten tarumar eden bir çizgi ve yönelim, dünden bugüne kadar ki ataerkil erkek egemen geleneksel sistemin bir düzenlenmesi değil, tarihsel köklü ve bütünlüklü stratejik olarak nitel bir kopuşla ilerleyerek komünist bir dünya geleceğine çağrıdır.
Partimizin 43. Kuruluş Yıldönümünü Kutluyoruz!
100. Yılında Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımını Lanetliyoruz!
Kahrolsun Emperyalizm ve Komprador Tekelci Kapitalizm!
Kahrolsun Emperyalist- Kapitalist, Cinsiyetçi, Ekolojiye Düşman, Tekçi- Sömürücü Merkeziyetçi Tüm Egemenlik Sistemleri!
Bütün İnkar, İmha, Katliam ve Soykırımların Hesabını Soracağız!
Yaşasın Ulusların Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı!
Kahrolsun Soykırımcı Osmanlı ve Devamcısı Tekçi Faşist Türk Devleti!
Geçmişten Günümüze Tüm Katliam ve Soykırımların Hesabını Sosyalist Halk Savaşıyla Soracağız!
Yaşasın Komünizm! “