Mayıs Ayında Özel Olarak Andığımız Şehitlerimiz ve Geldikleri Tarihsel Miras Damar!

Coğrafyamız,bu devrimci tarihi kuşanarak geri kalmadı devrimci çalkantıdan. 71 devrimci çıkışına tırmanan coğrafyamız 68 gençlik hareketi, BPKD’nin etkilerini doğrudan taşıdı. Elbette,Osmanlı dönemi Ermeni sosyalistlerinin (Paramazların) ve hatta Kürt ulusal isyanlarının da oluşturduğu tarihsel bellek vardı.Ekim devrimi sonrası Mustafa Suphi’lerin Komünist atılımı da coğrafyamız 71 devrimci hareketine doğrudan tesir etti… 68 gençlik hareketiyle başlayıp 71 devrimci çıkışına ve oradan günümüze uzan Türkiye-Kuzey Kürdistan Komünist ve devrimci hareketi tüm niteliğini,dünya sınıf mücadeleleri tarihi birikiminden, MLM biliminden ve parça coğrafyamızın devrimci dinamizmi ile tarihi mirasından aldı…

İnsan türünün sınıflı topluma geçişi, insanlar arası en köklü ve en uzlaşmaz çelişkinin doğması anlamına gelirken, tarihin en büyük ve en belirleyici temel çelişkisiyle tanışmasına da yol açan gelişme oldu. Oluşan bu siyasi sınıf sistemleri giderek tüm dünya toplumlarına yansıyarak damga vurdu. İstisnasız olarak tüm toplumlar ezen-ezilen çelişkisi temelinde iki ana sınıfa bölünerek adata bir çatışma ve mücadele tarihine geçtiler.


Toplumların bu tarihle hız kazanan gelişmesi sınıf mücadelelerinden ibaret bir sınıflar mücadelesi tarihidir. Sınıflar sınıf çelişkilerini derinleştirip
büyüterek bu çelişkiler zemininde sınıf çatışmalarının gündeme gelmesini koşulladırlar. İnsanlık sınıflara bölünüp sınıf çelişkileriyle tanıştıktan sonra, sınıf mücadeleleri/çatışmaları kaçınılmaz oldu. Sınıf mücadeleleri modern sınıfların doğuşuyla birlikte yeni niteliğe büründüler.
Burjuvazi feodalizmi tasfiye ederek egemen sınıf durumuna geldi. Burjuvazinin doğuşuna paralel gelişen işçi sınıfı ilk aşamalarda sınıf bilincinden yoksun olduğu gibi, feodalizmin tasfiye edilmesinde burjuvazinin önderliğinde hareket etti, onun yedeğindeydi. Bu aşamada işçi sınıfı kendiliğinden bir sınıftı. Daha sonra işçi sınıfının ilkel mücadeleleri boy verdi, Çartist mücadele dönemlerinde işçi sınıfı önemli birikim edindi. Nitekim burjuvaziye karşı gelişen sınıf mücadelesi, sınıf bilincinin hasıl olmasına yol açtı.

Yoğunlaşan işçi sınıfı mücadelesi edindiği birikimlerle Paris Komünü atılımına yürüdü ve esasta kendiliğinden sınıf olmaktan çıkıp kendisi için sınıf olma bilincine adım attı. İşçi sınıfının bu tarihsel hamlesiyle, burjuvazinin yedeğinden çıkarak burjuvaziye karşı tehdit haline geldi ve bu tarih burjuvazinin devrimci barutunu tükettiği bir tarih olarak yeni nitel bir dönemi açtı. Marksizm bilimi, Alman felsefesi, İngiliz ekonomi-politiği ve Fransız ihtilalci ruhu/sosyalizm’i olmak üzere üç ayak üzerinde teorik-pratik nüfuzunu derinleştirdi.

Komünizm hayaleti Parisli işçilerin devrimci pratiği Komün’ü tarihe kazıdı… Büyük Ekim Devrimiyle birlikte, gericileşmiş olan burjuvazi bu kez de işçi sınıfına karşı savaşında feodal sınıfları yedeğine aldı. Emperyalizm ve proleter devrimler çağı işçi sınıfı devriminin açtığı bir çağ olmakla birlikte, işçi sınıfı mücadelesinin yeni niteliğe büründüğü bir çağ da oldu. Bu nitelik, sınıf iktidarları ve devletleri uğruna mücadele niteliğine net olarak oturdu. Çin devrimi devasa çalkantısıyla takip etti Komünist toplum yürüyüşünü. Altmışlı yıllarda Büyük Proleter Kültür Devrim’i devrimler tarihine yeni nitel pencere açarak rüzgarıyla sarstı dünyayı. 68’in büyük dalgası sardı toplumları… Coğrafyamız devrimci hareketi geri kalmadı akımdan. Gençlik hareketi yaşadığı devinimle vardı 71 devrimci çıkışına…
İstisnasız tüm dünya ve her parça coğrafyasında yaşanan devrim mücadeleleri burjuvazinin acımasız baskı, saldırı ve kanlı katliamlarına tanıklık etti. Her devrimin temel sorunu siyasi iktidar olarak biçimleniyordu.

Siyasi iktidar uğruna mücadele, her sınıf açısından uzlaşmaz bir mücadelede karşılık buluyordu. Sınıf düşmanlığı iktidar sorununa dayanan bir siyasi düşmanlıkla seyrediyordu. Tamamen uzlaşmaz, tamamen acımasız ve kanlı bir savaştı bu. Toplumlar tarihine paralel olarak tüm insanlığın tarihini kökten değiştirerek yeni bir tarihe uzanan derin bir düşmanlık ve acımasız bir savaşın doğasıydı hüküm süren… İşçi sınıfı ve tüm devrimci sınıfların burjuvaziye karşı eşitsiz koşullarda verdiği keskin sınıf savaşımı işçi sınıfının ağır bedellerle omuzladığı bir mücadele oldu, oluyor… Tarihsel meydan okuyuş olan devrimci sınıf mücadelesi, iddialı hedeflerine koşut, kıyımlara varan ağır bedeller pahasına tarih yazdı. Adeta bir ölümsüzler ordusunu geride bırakarak ilerledi.

Devrimlerle ulaşılan devrimci sınıf iktidarları/devletleri deneyimi, bu kararlılık ve ağır bedeller pahasına verilen savaşın ürünü oldu. Yani, devrimler, dolayısıyla devrim savaşlarında verilen bedeller, savaşın yaşandığı toplumun tarihine olduğu kadar, insanlık tarihine de büyük izler bırakıp Sosyalist toplum aşaması gibi devasa bir kazanımı armağan ettiler. Tarihi yeniden yazdılar, yeni tarih yarattılar. Köleleştirilmiş sınıfların kurtuluşundan insanlığın özgürlüğüne uzanan yolu açarak, yeni bir dünyanın mümkün olmanın ötesinde zorunlu olduğunu gösterip kanıtladılar. Tarihin ilerleyişinde insanın bilinçli dinamik rolü ve bu temelde sergilenen siyasi eylemin, dolayısıyla sınıf savaşlarının tayin edici gücünü ortaya koydular.

Tarihin kendiliğinden ilerleyişi değil, devrimci müdahale ile ilerletilmesinin zorunluluğunu ve tarihin ilerlemesi önündeki gerici sınıflar engelinin devrimci yoldan tasfiye edilmesiyle olanaklı olduğunu gösterdiler…

Kan can bedeli ağır bedeller pahasına değiştirme pratiğine girerek güne ve geleceğe ışık tuttular…


Coğrafyamız, bu devrimci tarihi kuşanarak geri kalmadı devrimci çalkantıdan. 71 devrimci çıkışına tırmanan coğrafyamız 68 gençlik hareketi, BPKD’nin etkilerini doğrudan taşıdı. Elbette, Osmanlı dönemi Ermeni sosyalistlerinin(Paramazların) ve hatta Kürt ulusal isyanlarının da oluşturduğu tarihsel bellek vardı. Ekim devrimi sonrası Mustafa Suphi’lerin Komünist atılımı da coğrafyamız 71 devrimci hareketine doğrudan tesir etti… 68 gençlik hareketiyle başlayıp 71 devrimci çıkışına ve oradan günümüze uzan Türkiye-Kuzey Kürdistan Komünist ve devrimci hareketi tüm niteliğini, dünya sınıf mücadeleleri tarihi birikiminden, MLM biliminden ve parça coğrafyamızın devrimci dinamizmi ile tarihi mirasından aldı…

Bu bağlamda, 71 devrimci mirasını sahiplenerek sürdüren ve geliştiren günümüz coğrafyası devrimci ve Komünist hareketinin tarihi bu köklere dayanmakta, buradan beslenmekte ve bu tarihi temsil etmektedir. Kendi başına bağımsız bir devrimci ve Komünist hareket olmadığı gibi, yürüttüğü mücadele ve bu mücadelede verdiği bedeller de bu tarihten bağımsız değil, onun tezahürüdür. Devrim, sosyalizm ve Komünizm mücadelesinde ölümsüzleşen yoldaşlarımız ve tüm devrimciler bu tarihsel serüvenin parçaları, bu tarihsel yürüyüşte verilen ağır bedellerin bizzat kendileridir. Tarihsel devrimci damarın coğrafyamıza kök salmış filizleridir… Ölümsüzlerimiz ancak bu bütünlük içinde, bu tarih anlayışı içinde anlaşılabilir, tam anlam kazanırlar. Şehitlerimizi bu bilinçle anıyoruz…


Tarihi anlamlandıran, tarihin ilerletilmesi ve değiştirilmesi için ödenen bedeller, sağlanan kazanımlar ve yaratılan değerdir. Her tarih bunlarla vardır, varolur. Tarihin belli kesitleri büyük anlam-lar taşır ve tarihe rengini vererek onu unutulmaz kılar. Devrim tarihleri böyledir. 8 Mart’ı var eden kadın direnişi ve katliamı bu tarihi kesitlerdendir. Newroz, 1 Mayıs böyledir. Coğrafyamızda 30 Mart, 6 Mayıs, 18 Mayıs unutulmaz anlamlı tarihi kesitleridir. Tarihe iz bırakan kazanım ve bedellerin tümü böyledir… Dünya devrimler tarihi gibi, coğrafyamız devrimci hareketinin tarihi de büyük kahramanlıklarla, ağır bedellerle ve elbette mücadele mevzilerine dönüşen kazanım ve tarihlerle doludur. Coğrafyamız devrimci hareket tarihinin bir parçası olan partimizin Komünist mücadele tarihi de aynılıkla kahramanlıklarla, kazanımlarla ve ödenen ağır bedellerle doludur… İşte bu tarihi kesit ve günler asla unutulamaz.

Unutulamaz çünkü onları anlamlandıran en kuvvetli değerler ödenen ağır bedellerdir… Partimizin kurucu önderi Kaypakkaya yoldaş Mayıs ayında katledilerek ölümsüzleşti. Devrimci hareket önderlerinden Deniz Gezmiş Mayıs ayında idam edilerek ölümsüzleşti. Binlerce komünist ve devrimci Mayıs ayında ölümsüzleşti. Mayıs ayı coğrafyamız devrimci hareket tarihi açısından olduğu gibi, partimiz açısından da unutulmaz tarihlerdedir. Özellikle kurucumuz Komünist önder Kaypakkaya yoldaşın Mayıs ayında katledilmesi, Mayıs ayına özel anlam yüklemektedir. Ki, parti ve devrim şehitlerini anma özel etkinliklerini Mayıs ayında yapmamız nedeni Mayısın unutulmaz tarihi bir bağra sahip olmasındandır. Kaypakkaya yoldaş, Komünist çizgisinde billurlaşan kurucu önder rolüyle partimiz için sarsılmaz bir kaleyken, aynı çizgi ve rolüyle coğrafyamız devrimi için de tayin edici bir doğrultu durumundadır.

O, devrimimizde açtığı yeni Komünist çığırla öz veren tarihi simalardandır. Onun açtığı çığırda ilerleyerek Halk Savaşından Sosyalist Halk Savaşı Stratejisine silahlı devrim mücadelesinde ölümsüzleşen yoldaşlarımız devrim, sosyalizm ve Komünizm mücadelesinin unutulmaz değerleridir…
Partimiz siyasi iktidar somutunda sosyalizm ve Komünist toplum uğruna yürüttüğü mücadelede dolu-dolu bir tarihsel tecrübe ve pratiğe sahiptir. Büyük hata ve eksiklikler bu tarihimizin parçaları olarak inkar edilemezken, bu mücadele tarihinde bizzat savaş ve silahlı mücadele pratiği içinde yaratılan değer ve miraslar, ödenen bedeller ve temsil edilen tutarlı devrimci çizgi, bu çizginin geliştirilmesi ve devrim iddiasında gösterilen bilimsel kararlılığın ürünü olarak devrim cephesine sağladığı kazanımlar bakımından son derece güçlü bir mevzi olduğu görülmek durumundadır.

Onları anmak güne-takvime sığmaz, sığdırılamaz bir görev ve sorumluluktur Kuşkusuz ki, ölümsüzleşen yoldaşlarımız da hata ve eksikliklerden muaf değildi. Fakat şurası kesin ki, onlar, devrim adına, sosyalizm ve Komünist toplum adına verilmiş olan mücadelemizde onurla övündüğümüz her değer ve kazanımın birinci dereceden yaratıcıları, savaş-devrim ısrarımızın sönmez meşaleleri ve devrimci tarihimizin granitten kaleleridir. Tarihimizi yazan onların fedakar mücadelesi ve bizzat onlardır. Devrimci tarihimizin arkasında onların kan ve can bedeli yatmaktadır… Bu ve daha fazlasıyla devrim mücadelemize ruh ve anlam katan ölümsüzlerimizi anmak, hiç şüphesiz ki, Onlara ve ideallerine bağlılığımızın bir göstergesidir.


Onları anmak güne-takvime sığmaz, sığdırılamaz bir görev ve sorumluluktur. Onları anmak, devrim, sosyalizm ve Komünizm mücadelesinin her anı, her pratiği ve nihayetinde bu mücadeleyi başarıya taşıma sürecinin tümünü kapsayan bir sürekliliktir. Devrimci mücadele ve savaşımız, onların anıları, temsil ettikleri değer ve siyasi hedefleriyle kopmaz biçimde iç içedir. Ne var ki, onların anılarını tespit edilmiş belli anlamlı günlerde yapılacak özel anmalarla kavga ve mücadele mevzilerine dönüştürmek ve onların unutulmaz anılarını silaha dönüştürerek özel anlam atfetmek de nesnel bir zorunluluktur. Tarihin bu belli gün ve kesitleri halkların hafızasında mücadele ve kahramanlıklar içeriğiyle iz bırakmış, kesin biçimde yer edinmiştir. Yine bu anlamlı gün ve tarihler, mücadele ve toplumlar tarihinde sıçrama ve gelişmeler muhtevasıyla anlam taşıyıp unutulmaz bir miras bırakmıştır. Ve her mücadele süreci belirli gün ve tarihlere, belirli olay ve hatta belli simalara özel anlam yüklenmiştir…

Yılın her gününe serpilmiş olan ölümsüzler kervanımızı, onları anmanın gerçek içeriği olan mücadele pratiğimiz dışında, ölümsüzleştikleri her gün özel anmalarla anmanın olanağı ne yazık ki yoktur. O halde, onların temsil ettikleri mücadele değerleri ve siyasi mirası özel yüklenimleriyle temsil ve ifade etmeye uygun olan gün-tarihlerde veya Onları Komünist devrimci çizgi önderliği ile temsil eden önder simaların ölümsüzleştiği günlerde özel olarak anmak olanaklı ve doğru olandır.

Tam da bu bilinçle, Kurucumuz Komünist önder Kaypakkaya yoldaşın ölümsüzleştiği tarihte, tüm parti ve devrim şehitlerini yoğunlaşmış özel etkinliklerle merkezi biçimde anmaktayız. Mayıs ayının şehitlerimizi anma ayı olarak tespit edilmesinde, Kaypakkaya yoldaşın ölümsüzlük ayı olması birinci dereceden rol oynarken, aynı ayın devrimci mücadele ve hareketin tarihsel arka plan-la da kabardığı, dolayısıyla mücadele şehitlerinin yoğunlaştığı bir ay olması da önemli bir etkendir. Partimiz, parti ve devrim şehitlerini anma etkinliklerini 1978 yılında gerçekleştirdiği parti 1. Konferansında kararlaştırdı. Dünya devrimler tarihinin büyük öğretmeni Lenin ve bir çok devrimci önder ve kadronun ölümsüzleştiği, aynı zamanda partimizin de ilk şehidini verdiği ay olması bilinciyle parti 1. Konferansımız Ocak ayını Parti ve devrim şehitlerini anma ayı olarak kararlaştırmıştı. Ve partimiz uzun yıllar her Ocak ayında Parti ve Devrim şehitleri özel anma etkinliklerini gerçekleştirdi.

Buna koşut olarak, kurucu önderimiz Kaypakkaya yoldaşın ölümsüzleştiği Mayıs ayında da Kaypakkaya yoldaşı anma etkinlikleri sistemli olarak gerçekleştirdi. Ki bu yıllarda, esasta her şehit düşen yoldaş için de özel anma etkinlikleri gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyordu. Gerçekleştirilen anma etkinlikle-rinin ölümsüzler ordusunun büyümesiyle, neredeyse her güne yayılması gerçekliği karşısında, partimiz yeni bir karar alarak, Parti ve Devrim şehitlerini anma etkinliği ile Kaypakkaya yoldaşın anma etkinliklerini birleştirme kararı aldı ve tek anma tarihi olarak Mayıs ayını/Mayısın son haftasını tespit etti. Her ölümsüzleşen yoldaş için yapılan özel anmaları da, oluşturduğu yoğunluk nedeniyle bu merkezi anma etkinliğine dahil etti. Bu tarihten sonra, düzenli ve merkezi olarak her yılın Mayıs ayında Parti ve Devrim şehitlerini anma etkinliği gerçekleştirmekteyiz.

Bu yıl tüm toplumları adeta esir alan Korona virüs salgını(pandemi) tehdidi nedeniyle, tek merkezi anma etkinliğini gerçekleştirmek mümkün olmadı. Merkezi anma etkinliği niteliğinde özgün duruma uygun şekil ve biçimlerde bir haftalık sürece yayılan yoğun anma etkinlikleri gerçekleştirildi. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi, Avrupa’nın bir çok ülkesinde yoğun ve sahiplenme bilincinin kabardığı anma etkinlikleri gerçekleştirildi. Olumlu bir süreç yaşandı. Militan ruh göze batar biçimde öne çıktı. Asıl mesele bu ruhu sürekli kılma iradesini göstermek ve Mayıs kararlılığını bütün mücadele pratiğine yansıtmaktır…

Önceki İçerikHalkın Günlüğü Haziran sayısı çıktı
Sonraki İçerikHalkın Günlüğü’nün 8.Sayısı ‘’Gerici Savaş ve İşgallere Başkaldır’’ manşetiyle çıktı