Maoist Komünist Parti (MKP), Merkez Komite/Siyasi Büro “Seçimlerde Stratejik Tavır ve Taktik Politikamız!” başlıklı bir açıklama yayımlayarak seçimlere dönük tavrını kamuoyuyla paylaştı.  

Yapılan açıklamada, “Komprador tekelci burjuvazi tarafından demokrasi safsatasıyla mizansen edilip halka sunulan burjuva seçimler oyununda yeni bir perde daha sahneleniyor. “Cumhuriyet”in 100. yılıyla isabet eden 2023 Mayıs sahneli bu seçim oyunu, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş kurgusu temelinde koyu faşist tek-adam sultasından ırkçı-faşist tekçi paradigmalara dönüş içeriğiyle belli bir anlam yüklenmektedir. Ancak bu anlam, demokratik muhteva taşıyan bir geçiş ya da değişim süreci değil, bilakis burjuva devlet sistemi ve yönetim biçimlerinde birinden ötekine geçiş kadar anlamlıdır. Daha somut ifadeyle açık faşizminden parlamento peçesiyle örtülmüş faşizme geçiş kadar manidar, bu kadar güdük, bu kadar cılız ve anlamlıdır. İşte, “tarihsel süreç”, “demokrasinin kaderi” gibi demagojilerle propaganda edilen bu seçimler, yüklenen yapay anlamların aksine, bu kadar kof, bu kadar kısır ve tüm özüyle burjuvadır” ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın devamı şöyle;

 “Cumhuriyet”te ifade bulan burjuva parlamenter sistem kadar, bu sistemin yapı-taşı olan burjuva seçimler de gerçek demokrasiden fersah-fersah uzak olup faşizmi maskelemek ve halk kitlelerini manipüle ederek düzene yedeklemekle maluldür. Burjuva seçimlerin özü budur. Kısacası, burjuva devlet formu altındaki bütün yönetim biçimlerinin en ileri niteliğini temsil eden burjuva parlamenter sistemin tüm demokrasi serüveni, burjuva devletin “güven tazeleme” zemininde tahkim edilmesi ve halk kitlelerinin kendisini ezip sömürecek olan burjuva iktidara yasal meşruiyet kazandıran manivela olarak kullanılmasının ideal aracı olan burjuva seçimlerle sığ ve sınırlıdır. Burjuva seçimlerin kitleleri demokrasi yanılsamasıyla manipüle eden bir oyun, bir aldatmaca, kaba bir hile olduğu ve hakim sınıf klikleri arasında iktidar pastasının paylaşılmasının bir aracı olduğu aşikardır. Faşizmi maskelemekle birlikte, baskı, sömürü ve zulüm düzenini halk kitlelerine şirin göstererek gerçek yüzünü gizleme işlevi gördüğü kesindir…

Seçimlerin demokratik, özgür ve bağımsız olduğu kaba bir yalandır. Aynı seçimlerin halk kitlelerinin özgür iradesini yansıtarak temsil ettiği ya da bağımsız iradelerinin sandık ve seçim sonuçlarına yansıdığı şeklindeki iddia da o kadar yalandır. Daha da önemlisi, yoksulluğu satın alma, paralı vekil transferleri, seçim rüşvetleri, gerçekleştirilmeyen seçim vaatleri, demokrasi ve özgürlük nutukları, faşist baskı ve şiddet kuşatması gibi spesifiklerle biçimlenen burjuva seçimler yoluyla demokratikleşmenin sağlanmasını tasavvur etmek boş bir hayaldir. Burjuva düzenin değiştirilmesini öngörmek ise, sınıf tavrından uzaklaşan derin reformist bir kırılmadır. Özetle, burjuva seçimlerden proletarya ve halk kitleleri lehine büyük değişim, gelişme ve köklü iyileşmeler beklemek ideolojik kırılma ve burjuva yanılgıdır. Biçimsel ve göstermelik olarak kısmi ve geçici yumuşamaların gündeme gelmesi, siyasi iktidarın muhalefet ve mücadele güçleri karşısında içinde bulunduğu belli bir denge durumu, siyasal konjonktür ve kimi tipik gelişmeler sürecinde mümkündür. Ancak bunun ilerisinde bir beklenti, eğer ideolojik-siyasi savrulma değilse, burjuva sınıf ve devlet gerçeğini kavramamak, unutmaktır… Bütün bu görüşlerde proleter devrimcilerin tavrı son derece berrak ve nettir…

Buna karşın proleter devrimcilerin burjuva seçim okuması, bu temel görüşlerden feyz alır, sınıf tutumu ve proleter bakış açısını asla ihmal etmez. Fakat bu okuma, bilimsel sosyalizm teorisinden uzaklaşan tek yanlı bakış açısı, dogmatik yaklaşım ve öznelci değerlendirmeye indirgenemez. Bundan hareketle; burjuva seçimlerin özü, işlevi ve temel niteliği hakkında yukarıda ifade ettiklerimize bağlı olarak, burjuva seçimlerin en geniş toplumsal yelpazeyi içine alan politik-yoğun bir süreç olduğunu da görmek durumundayız. Öyle ki, geniş halk kitlelerini politik atmosfer altına alarak siyasi aktivite ve dinamizme dahil edip sürükleyen tek süreç burjuva seçimler süreci olmaktadır. Devrimci dalganın kabararak kitle hareketlerinin büyük patlamalarla dışa vurduğu koşulları bir kenara bırakırsak, kitlelerin politikleştiği ve siyasi dinamizm göstererek aktif ve diri biçimde devreye girdiği ender siyasi koşulların başında burjuva seçim süreçleri gelir-gelmektedir. O halde, kitleler neredeyse öncüler de orada olmalıdır. Bu görüşten hareket etmek bilimsel, objektif ve sınıf bilinçli tutumdur. Kitleler öyle siyaset yaparken öncülerin seyirci kalması beklenmez. Kitleler burjuva düzen partileri tarafından manipüle edilip yedeklenirken öncüler buna kayıtsız kalamaz. Devrimin mantığı ve gelişme süreci kitlelerle birleşme, birlikte hareket ederek birleşme ve onları bilinçlendirerek örgütlemekten geçer.

Dahası, hiçbir mücadele biçimi ve alanı ilke olarak reddedilemez ve bu alan ve biçimler ne burjuvaziye, ne de onun ideolojik türevlerine terk edilemez. Özellikle de burjuvazinin yasal boşluklarından devrim adına yararlanma, burjuvazinin kurum ve zeminlerini mücadele arenasına çevirme, devrimci ajitasyon-propaganda ve mücadeleyi her alanda yükselterek yoğun çalışma ve yaygın bir saldırıyla hücuma geçme, gerici sınıf ve iktidarlarının siyasi teşhirini yürütme, devrim ve mücadele adına yararlanabileceğimiz her fırsat ve olanağı değerlendirme bilinciyle burjuva seçimler sürecini devrimci çalışmalarımızın hizmetinde kullanma taktiğini gütmek ama burjuva düzen, parlamento ve seçimleri meşrulaştıracak ya da kitlelere çare olarak sunacak stratejik hatalardan sakınarak proleter devrimci bir siyasete bağlı bir siyaset gütmek gerekli ve doğrudur. Özcesi, burjuva seçim okumamızın ikinci yanını da bu değerlendirme oluşturmak durumundadır. Kuşkusuz ki, burjuva seçimlere dönük okuma daha geniş zeminde mütalaa edilebilir geniş bir çerçeve taşır ki, bunun yeri mevcut açıklamamız değildir…

Yaptığımız değerlendirmeler temelinde, Mayıs ayında yapılacağı açıklanan parlamento/milletvekili seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde izleyeceğimiz taktik siyaseti şöyle özetleyebiliriz.

Milletvekili(parlamento) seçimlerinde, hem genel Marksist teori zaviyesinden ve hem de somut siyasi koşulların tahlil-tespiti, devrimci ihtiyaç ve devrimin ihtiyaçları zaviyesinden bakıldığında, seçimlere katılma tavrı devrimci taktiğe uygun doğru siyasettir. Seçimlere katılmama ya da seçimleri boykot etme tavrını gerektirecek somut siyasi nedenler olmadığı gibi, bilimsel düşünüş tarzı ve Marksist fikir ve taktikler açısından da bir dayanak yoktur. Seçimlere katılma tavrının ise, asgari şartları olmakla birlikte, devrimci strateji ve siyaset açısından ya da ideolojik-siyasi tavır açısından bir sakıncası yoktur. Bilakis, seçimlere katılmak, maddi kazanımların ötesinde, mücadele ve örgütlenme çalışmalarımıza hizmet eden uygun koşullar barındıran dinamik bir süreç olma özelliğiyle de tamamen gerekli, isabetlidir. Boykot tavrı siyasetsizliğin ürünü olup dogmatik görüşün eseridir. Katılmak ise, objektif, bilimsel ve devrimci görüş taktiğidir…

Bu bağlamda, mevcut demokrat -devrimci ittifaklar başta olmak üzere, seçimler sürecine özgü geliştirilerek örgütlenebilecek yeni demokrat – devrimci ittifak biçimleriyle de milletvekili seçimlerine girmek, dolayısıyla ittifak adayı olarak gösterilen adaylarımızı destekleyerek seçim çalışmalarında sıkı-yoğun bir çalışma performansı ortaya koymak dönemsel olarak ertelenemez görevdir. İttifak adaylarının olmadığı yerlerde, diğer devrimci, demokratik halk güçlerinin gösterdiği aday ve aynı nitelikler taşıyan bağımsız adayları desteklemek doğru tutumdur…

Milletvekili seçimlerine dönük siyasetimizin diğer yanı ise, taktik politikamız kapsamında değil, stratejik devrimci sınıf tavrımıza bağlı ilkesel yaklaşımımızdır. Bu ilkesel yaklaşım, istisnasız olarak bütün komprador tekelci burjuva sınıf klikleri ve düzen partileri ve adaylarına oy vermeme, desteklememe, bilakis teşhir etme biçiminde özetlenir. Bu teşhir faaliyetlerinde okların sivri ucu iktidar kliği ve ittifakına yöneltilmeli, burjuva muhalefet klikleri ve siyasi partileri de siyasi teşhirimizin hedefi olmalıdır. Asıl ve birincil hedef iktidar kanadıyken, ikincil hedef burjuva muhalefet kanadıdır.

Bu stratejik siyaset ve ilkesel tavrımız zemininde hiçbir burjuva düzen partisi ya da ittifak bloğuyla doğrudan ya da dolaylı, zımni veya açık hiçbir ilişki kurulamaz veya ittifaka girilemez. Demokrat-devrimci ittifak güçlerinin bu yönlü gireceği muhtemel eğilim ve tutumlar eleştiri konusu yapılmakla birlikte, ittifakın demokratik normlarına bağlı olarak ittifak bileşenlerinin geliştirebileceği bağımsız siyasi iradelerine saygı göstermek temeldir, bu anlamda burjuva düzen partileriyle bağımsız iradeleri temelinde girebilecekleri ilişki-ittifaklar oluşturulan demokrat-devrimci ittifakların bozulmasına da gerekçe olmamalıdır. İkili ittifaklar sürdürme veya hem devrimci- sosyalistlerle hem de burjuva düzen partileriyle ittifak sürdürme tasarrufu tamamen ilgili güçlere aittir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde izleyeceğimiz politika ise, stratejik değerlendirme, ideolojik-siyasi saiklerle biçimlenen proleter devrimci bakış açısı ve ilkesel tavrımız temelinde boykot tavrıdır. Bu tavrımızdaki nüans şudur; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakının veya diğer demokratik devrimci ittifak güçlerinin göstereceği devrimci demokratik adayları desteklemek biçimindedir.

Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle! Tavrımızın özü budur. 

Önceki İçerikMKP: Şan olsun 8 Mart’a, şan olsun 8 Mart’ı yaratanlara!
Sonraki İçerikMKP: Newroz’un İsyan Ateşini Birleşik Mücadeleyle Büyük Harlayalım!