1 Mayıs’a ilişkin açıklama yapan MKP dava tutsakları, “Sırtımızdaki tüm kamburlardan ve asalak sınıftan kurtularak yoksulluğa-açlığa son verebiliriz. Bu da yeni burjuva iktidar arayışları ile değil, işçi-emekçi kesimlerin önderliğinde gelişecek bir devrim ile mümkündür” dedi.

MKP dava tutsakları gazetemize gönderdiği mektupla, 1 Mayıs vesilesiyle açıklama yaptı. Açıklamada, “Salt dört duvar arasına sıkışıp teori-politika oluşturmak değil bunu kitlelerle buluşturmak devrimci mücadeleyi ilerletecektir. Bugünkü koşullarda da gençlerin işçi-emekçilerin, kadınların ortak çığlığı bizleri çağırmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Elimize posta yoluyla ulaşan açıklamanın tam metni şöyle;

Tarihsel gerçeği kavramak, tarihsel mirasa bakmak bugünü kazanma ve geleceği kurma mücadelede bizlere rehberlik etmeye devam ediyor.

Ezilenlerin tarihsel mirası içinde 1886’da Chicago’da dokuma işçilerinin ördüğü büyük grev tüm öğreticiliği ile yer almaktadır. “Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü” ilan edilen 1 Mayıs’ı yaratan işçi-emekçilerin enternasyonal birlikteliğini yaratan işçilerin grev ve direnişleridir. Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası da bu çizgide hareket ederek mayıs ayında hem coşku hem de kararlılıkla bugünü karşılamış bedeller ödemiştir.

Geçen yıldan bugüne süreç pandemi gölgesinde geçmiş işçi-emekçiler nezdinde ‘açlık-yoksulluk’ daha da katmerleşmiştir. 2001-2008 krizleri gibi bugün de büyük bir kriz yaşanmakta ve tüm toplumsal kesimleri cenderesi altına almıştır. Kapitalist üretimin ve buna bağlı paylaşımın sonucu olarak bir kesimin daha da zenginleşmesi, bir tarafında yoksullaşıp açlığa mahkum edilmesi ne sırdır ne de Marx’ın bir kehanetidir. Krizler bu gerici sistemin bir özelliği olarak varlığını sürdürecek ve her dönem yaşanacaktır. Yaşama bu krizde beraber bütün insanlığın ihtiyaçlarının karşılanabileceği bugünkü tarih evrede kapitalist sistemin kendi duvarına çarpmasına ve tıkanıklığına şahit olmaktayız. Coğrafyamızda can yakan enflasyon diğer emperyalist-kapitalist ülkelerde de son yılların en üst aşamasına gelmiştir. Bugün yaşananlar dünya çapında kapitalizmin genel bir krizidir.

Kriz ve emperyalist-kapitalist arasındaki ilişkiyi ortaya koymak, bu ilişkinin yapısını birlikteliğini kavramak doğru ve bilimsel nedenlere ulaşmamız için bir zorunluluktur. Yaşanan krizin faturasını tek başına “beceriksiz yönetici”, “yönetememe krizi”, “konjonktür” argümanlarıyla açıklayamayız. Bu sorunun esasını görmemek, bütünü görmemektir. Çözüm kapitalist sistemin dümenine kimin geçtiği değildir, çözüm kapitalist sistemin ortadan kaldırılmasıdır. Burjuva muhalif partiler de beş büyük sermaye grubunu işaret edip faturayı onlara kesmektedir. Kendilerini çözüm olarak sunarken bu gruplara sözde bayrak açılışları gülünç bir durumdur. İşaret ettikleri mesele doğruluk barındırsa da bu doğru, yanlış zeminden seslendirilmektedir. Yanlış zeminde duranların “doğru” işler bilinçli yapmasını beklemek hiç gelmeyecek olan “Godot”yu beklemek gibidir. Her burjuva iktidar bu beş sermayedar olmasa dahi kendi sermaye gruplarını oluşturup onlarla yol yürüyecektir. “İnsan emeğinin sömürülmesi ve bir avuç sermayedarın buna el koyması kapitalizmin özelliğidir”, bu durumu tersine çevirmeyi dillendirmek burjuva sınıf ve partilerinin riyakarlığıdır. Toplumun, işçi ve emekçilerin yarattığı zenginlik toplum tarafından eşit şekilde paylaşılıp tüketilmedikçe, bir avuç sermayedar toplumun sırtında kambur olarak kalmaya devam edecektir.

Var olan kriz salt ekonomik olarak değil pek çok açıdan da tahribat yaratmış psikoloji, sosyal-kültürel boyutlarıyla da bir yıkıma sebep olmuştur. Artan intiharlar, depresyon şiddetini tüm toplumsal kesimler öfke içinde akan suyun yolunu bulmasını beklemektedir.

‘MLM bir doğma değil eylem kılavuzudur’

Doğru ve bilimsel politikaları bulabileceğimiz yer kuşkusuz ki mücadele pratiğinin kendisidir. Keza bilginin kaynağı da bu pratik içinde yeni kitlelerin arasındadır. Unutmamak gerekir ki İbrahim Kaypakkaya yoldaş genç yaşta işçi direnişleri, köylülerin toprak işgalleri ve öğrenci eylemlikleri içinde analizlerini geliştirip bizlere yol-yöntem konusunda da örnek olmuştur. Salt dört duvar arasına sıkışıp teori-politika oluşturmak değil bunu kitlelerle buluşturmak devrimci mücadeleyi ilerletecektir. Bugünkü koşullarda da gençlerin işçi-emekçilerin, kadınların ortak çığlığı bizleri çağırmaktadır. Toprağına, deresine ve zeytin ağacına göz dikilen köylülerin isyanı bizleri çağırmaktadır. “Sosyalizm çağdaş kapitalizmin bütün pencerelerinden kendini gösteriyor” diyen Lenin, emperyalizmin mezar kazıcılarına seslenmektedir. Sırtımızdaki tüm kamburlardan ve asalak sınıftan kurtularak yoksulluğa-açlığa son verebiliriz. Bu da yeni burjuva iktidar arayışları ile değil, işçi-emekçi kesimlerin önderliğinde gelişecek bir devrim ile mümkündür.

Kadınların, göçmenlerin, çocuk işçilerinin, LGBTİ+’ların ve tüm emekçi-işçi kesimlerin emek sömürüsünden kurtulduğu sınıfsız-sınırsız bir geleceğe olan özlemimizin son bulması için günün yüklediği görev ve sorumluluklara daha fazla sarılmalı reformist, konformist anlayışlarla mücadele etmeliyiz.

Mayıs ayında Soma’da katledilen maden işçilerini anıyoruz!

Yeni dünyayı yaratmak için bedel ödeyerek yaşamını bu uğurda yitirenleri anıyoruz!

Ve tüm işçi-emekçilerin 1 Mayıs bayramını olan coşkumuzla kutluyoruz!

Önceki İçerikUkrayna Üzerinde Süren Emperyalist Savaşın Mahiyeti ve Olası Sonuçları
Sonraki İçerikHalkın Günlüğü 18. sayısı çıktı