MKP: Faşist İktidar Kürt ulusunu topyekün ayaklanmayla savaşa çağırmıştır!

Maoist Komünist Partisi  Siyasi Büro bir açıklama yaparak HDP eş başkanalrı ve milletvekillerinin tutuklanması şahsında topyekün olarak Kürt ulusuna yönelik soykırıma varan düzeyde gerçekleştiirlen saldırıları protesto ederek, mücadelenin bütün alanlarında direniş bayrağının geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Yapılan açıklamada;

 ‘Tarihsel bir dönemeç olan mevcut faşist saldırganlık süreci, ya demokratik Kürt ulusal iradesi ve devrimci, sosyalist tüm halk güçlerinin devrimci iradesiyle geriletilecek ya da tekçi faşist diktatörlük tek adam sultasıyla palazlanıp karanlık bir dönem olarak ilerleyecektir. İşte bu noktada mevcut faşist saldırılar şahsında sivil darbe iktidarına karşı mücadele tarihsel bir görev olarak önem kazanmaktadır. Bu görevin en anlamlı mevzisi devrimci sınıf savaşının ileri siperi olan Sosyalist Halk Savaşıdır. Faşizmi yenip faşist devleti yıkmak proleter devrimci sınıf çizgi ışığında parlayan Sosyalist Halk Savaşının  eseri olacak!‘‘denildi.  Yapılan açıklamayı öneminden dolayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

HABER MERKEZİ (10.11.2016)-‘Kürt ulusunun demokratik iradesine yapılan ağır faşist saldırılar Kışanak ve Anlı’nın tutuklanmasından sonra, HDP eş genel başkanları S. Demirtaş ve F. Yüksekdağ, gurup başkanvekilleri ve milletvekilleri kapsamında gerçekleştirilen geniş tutuklanmalarla sözün tükendiği halkaya ulaşmıştır.

Teslimiyet ve köleci esaret dayatması zemininde uygulanan milli zulüm ve soykırımcı saldırganlık, Kürt ulusu ve halk kitlelerinin oylarıyla seçilmiş olan milletvekillerinin tutuklamasıyla sınır tanımaz pervasızlık düzeyine çıkmıştır.

Gerçekleştirilen tutuklamalar Sivil Faşist Darbe yönetimi altında alenen uygulanan faşist devlet terörü olmakla birlikte, hukuksuzluğun hukuku olarak hüküm süren keyfiyetçi tek adam sultasının tekçi faşizmini her düzeyde yansıtarak resmeden niteliktedir.

Bu tutuklama saldırılarıyla Erdoğan/AKP iktidarının Sivil Faşist Darbe yönetimi, azgın katliamlarla yürüttüğü Kürt soykırımında yeni bir eşiğe dayanmıştır. Bu saldırganlık aşamasıyla her türden direniş ve eylemin kaçınılmaz olduğu yeni bir siyasi sürecin kapısı açılmıştır. Burjuva parlamentosu ve seçim oyunlarının hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Süreç tamamen devrimci metodun geçerli ve esas çare olduğunu kanıtlamış, dayatmıştır. Devrimci birlik ve mücadele cephesi çok daha acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. Komprador tekelci burjuva İktidarın devrimci sınıf savaşı ekseninde Sosyalist Halk Savaşı perspektifiyle yıkılmasının gerekliliği yaşanan faşist süreçle bir kez daha doğrulanarak ispat bulmuştur.

Sosyalist güçler hiçbir tartışma ve tereddüde yer vermeden faşizme karşı direnişin öznesi olarak rol almalı, Kürt ulusuna uygulanan milli esaret ve zulme karşı kararlıca mücadele etmeli, sorumluluklarına uygun davranmalıdırlar. Bu bağlamda Sosyalist Halk Savaşı siperlerinde yer almalı, bulundukları her alanda HDP ve dolayısıyla Kürt ulusuyla dayanışma pratiği içinde olmalıdırlar.

Bütün yoldaşları her mücadele alanı ve devrimci her eylemsellikle sivil faşist darbe iktidarına ve HDP’ye dönük tutuklamalar şahsında uyguladığı ırkçı-faşist saldırılara karşı kararlı  mücadele tavrıyla mücadeleye, Kürt ulusuyla dayanışma pratiğini geniş halk kitlelerine yaymaya çağırıyoruz.

Erdoğan/AKP iktidarı HDP milletvekillerini tutuklayarak Kürt ulusunun siyasi iradesine alenen darbe yapmıştır. Genel seçimlerde Kürt ulusu ve geniş demokratik güçler ile halk kitlelerinin oylarıyla seçilip milletvekili olarak parlamentoya giren ve burada Kürt ulusunun siyasi iradesini temsil eden HDP’ye dönük tutuklama saldırısıyla gerçekleştirilen ırkçı-faşist sivil darbe doğrudan Kürt ulusunun iradesine yapılmış bir darbedir. Kürt milletvekillerinin tutuklanması Kürt ulusunun tutuklanması ve siyasi iradesinin hoyratça çiğnenip yok sayılması demektir. Gerçekleştirilen tutuklamalar HDP’nin iktidara endeksli bir figür olarak dizayn edilmesini amaçladığı gibi, Kürt ulusunun susturulması, teslim alınması ve en demokratik haklarından yoksun bırakılması anlamına gelmektedir. Kapatılan TV kanalları ve gazetelerden sonra siyasi partilerinin de kapatılması bir tek Kürt sesinin duyulmak istenmediğini, Kürtlerin sessizliğe mahkum edilerek adeta yok edilmek istendiğini göstermektedir.

HDP’ye dönük gerçekleştirilen bu tutuklamaları Kürt ulusu ve seçmen kitlenin iradesine yapılmış faşist bir saldırı ve pervasız bir saygısızlık olarak görüyor, siyasi iktidarın darbe hukuku ve maşa olarak kullandığı tetikçi yargısını kararlarıyla birlikte meşru görmüyor,  uygulanan darbe hukukunu ve bu hukukun koruduğu devlet sistemini tanımıyoruz. İktidarın Kürt ulusu ve seçmen kitlelerin iradesine rağmen uyguladığı sivil darbe hukuku ve güdüm altına aldığı yargısının kararları asla meşru değildir, meşru olan Kürt ulusu ve devrimci halk kitlelerinin iradesidir.

Sivil Faşist Darbe Diktası altında Olağanüstü Hal ve Kanun Hükmümde Kararnameler yönetimiyle hüküm süren komprador tekelci burjuva iktidar olan Erdoğan/AKP sultası, halk düşmanı azılı faşist bir güruh olduğu kadar, soykırımcı katliamlarıyla tescilli bir Kürt düşmanı ve ırkçı Türk milliyetçiliğinin mimarıdır da. Kürt ulusunun demokratik iradesine yapılmış bu faşist darbeyi lanetliyor, Kürt uslunun yanında olduğumuzu beyan ederek, bu faşist darbeye karşı her alanda direnme ve mücadele etme çağrısında bulunuyoruz.

Bölgede emperyalizmin çıkarları temelinde gerici savaşın ileri bir karakolu olarak görev üstlenen bu iktidar, Suriye ve Irak halkları ile Batı Kürdistan yönetimi ve bölgedeki Kürt ulusu için ırkçı Türk milliyetçisi saldırgan bir tehdit olmakla birlikte, Türkiye-Kuzey Kürdistan halkları ve Kürt ulusu için tam bir ırkçı-faşist karabasan durumundadır. Söz konusu iktidarın öne çıkan en belirgin karakterlerinden biri hiç şüphesiz ki, kafatasçı soykırıma varan milli baskı ve zulüm eksenindeki Kürt düşmanlığıdır… Bugün Kürt ulusunun iradesine yapılan ağır saldırılar bu zeminde gelişmekle birlikte, Kürt ulusunu sindirip susturmayı hedefleyerek teslimiyet dayatmaktadır. Ki, bu baskılar esasta Batı Kürdistan’daki statünün verdiği rahatsızlığın bir tezahürü olmanın yanında, somut olarak başkanlık sistemiyle tek adam sultasının tesis edilmesi amacına bağlı gerçekleştirilmektedir. Burjuva muhalefete dahi tahammül gösteremeyerek geliştirilen faşist baskılar bu amaçtan bağımsız olmayıp, bu amacın güdüldüğünü kanıtlamaktadır.

Burjuva basın dahil, her türlü özgürlüğün sonuna kadar yasaklanıp cezalandırıldığı, hiçbir muhalif ses, eleştiri ve alternatif duruşun varlığına müsamaha gösterilmediği, iktidar dışı-karşıtı her söz ve davranışın ‘’terör’’ yaftasıyla damgalanıp bastırılması biçiminde uygulan açık  faşizm Suriye, Irak ve bölgedeki Kürt politikasında yaşadıkları açmaz ve sürüklendikleri savaş batağında yaşadıkları aczin ürünü olup, içerde karşı karşıya kaldığı muhalefet ve muhalif duruşun tek adam sultasına gidiş karşında oluşturduğu engellerin bertaraf edilmesi uğrunadır. HDP ve HDK şahsında Kürt ulusu ve demokratik güçlere dönük gerçekleştirilen tutuklama saldırıları bu saldırganlığın vardığı/varacağı en uç örneklerini temsil etmektedir. Bu zeminde baskı ve saldırıların daha da genişleyerek en geniş kesimleri kapsaması beklenmelidir. Ama bu çırpınışlar nafiledir! Kürt ulusunun demokratik iradesi ve devrimci, sosyalist halk güçlerinin direniş ve mücadelesi faşist saldırıları aşacaktır…

Kürt ulusuna dönük uygulanan kıyımcı katliamlarla yetinmeyip onun en demokratik kurum ve örgütlenmelerine yapılan saldırı özelde Kürt ulusunun iradesine, genelde ise tüm demokratik güç ve halk kitlelerine yapılmış bir saldırıdır. O halde faşizme karşı ortak direniş ve mücadele platformlarında geniş kitlelerin birleştirilerek harekete geçirilmesi mümkün olmakla birlikte, ötelenemez bir yükümlülüktür de.

Faşist iktidar, HDP eş genel başkanları, gurup başkan vekilleri ve milletvekillerine dönük gerçekleştirdiği tutuklamalarla Kürt ulusunun yasal demokratik alanda siyaset yapmasını ve örgütlenmesini yasaklayarak, Kürt ulusuna topyekun direniş ve ayaklanmayla kesin bir savaşa girmeyi dayatmış, devam edenin ilerisinde daha keskin bir savaşa davet etmiştir. Elbette bu faşist yönelim Kürt ulusuyla birlikte, tüm ülke halklarına karşı da aynı düzeyde keskin bir faşist yönelimi ifade etmektedir. Bu anlamda sorun sadece HDP veya Kürt ulusuna dönük saldırılarla sınırlı bir sorun değil, hüküm süren koyu faşist diktanın egemenliği olarak tüm emekçi halk kitleleri ve devrimci, sosyalist güçlerinin karşı karşıya olduğu faşizm ve tersinden bir demokrasi sorunudur. Somut saldırının tarihsel sorumluluk ve proleter devrimci tutumla omuzlanması ve karşı direnişin yükseltilmesi de bu zeminde genel muhtevaya sahip devrimci bir görevdir.

Tarihsel bir dönemeç olan mevcut faşist saldırganlık süreci, ya demokratik Kürt ulusal iradesi ve devrimci, sosyalist tüm halk güçlerinin devrimci iradesiyle geriletilecek ya da tekçi faşist diktatörlük tek adam sultasıyla palazlanıp karanlık bir dönem olarak ilerleyecektir. İşte bu noktada mevcut faşist saldırılar şahsında sivil darbe iktidarına karşı mücadele tarihsel bir görev olarak önem kazanmaktadır. Bu görevin en anlamlı mevzisi devrimci sınıf savaşının ileri siperi olan Sosyalist Halk Savaşıdır. Faşizmi yenip faşist devleti yıkmak proleter devrimci sınıf çizgi ışığında parlayan Sosyalist Halk Savaşının  eseri olacak!

HDP’ye dönük tutuklamalar şahsında Kürt ulusunun iradesine yapılan ırkçı-faşist darbeye karşı direniş ve mücadele çağrımızı yinelerken, aydın, demokrat, ilerici tüm dinamikler ile Türk milliyetçiliğinin zehriyle gözleri karartılmamış olan geniş halk kitlelerini bu faşist terör ve milli zulme karşı sessiz kalmamaya davet ediyoruz!

HDP’ye sahip çıkmak somutta Kürt usuna sahip çıkmak anlamına geldiği gibi, aynı zamanda Kürt ulusuna uygulanan milli zulüm şahsında sivil darbe faşizmine karşı çıkmaktır‘.

 

                                                                                                                                                                                                        

Önceki İçerikKöln’de binler tutuklamaları protesto etti
Sonraki İçerikOHAL gerekçesi ile yüzlerce demokratik kurum kapatıldı!