Maoist Komünist Parti (MKP), Merkez Komite/Siyasi Büro Newroz’a ilişkin açıklama yayımladı. Açıklamada, “Faşizme karşı birleşik mücadeleyi Newroz’un devrimci öfkesiyle büyütelim. Newroz’da harlanan İsyan ateşini 24 Nisan’a taşıyalım, 24 Nisan’ı kazanalım” ifadelerine yer verildi.

Ezilenlerin tarihi isyanların, direnişlerin ve büyük mücadelelerin tarihidir. Ezilenlerin başkaldırılarına tanıklık etmeyen hiçbir dönem kaydedilmemiştir tarih sayfalarına. Diyalektiğin temel yasası gereğidir, zalimler var oldukça direnenlerde karşısında olmuştur her daim.

Milattan önce 612 yılında yeni bir mücadele daha işleniyordu tarih sayfalarına. Demirci Kawa’ nın isyanı, Asurlu kral Dehak’ın zulmüne son vermiş, bu zaferi yaktığı Newroz ateşiyle halklara müjdelemiştir demirci Kawa. Zalim Dehak’ın Mezopotamya halkları üzerinde kurduğu kanlı hükümdarlığın demirci Kawa’nın isyanıyla sonlandırıldığı gün olan 21 Mart, bu tarihten itibaren mücadele ve kurtuluş bayramı olarak bu günlere taşınmıştır. Dehak’ın öldürülmesi sebebiyle kurtuluş, aynı zamanda zulmün başka başka zalimlerce devam ettirilmesinden ötürü de mücadele etmenin simgesi olarak kalmıştır Newroz. Bu nedenle, başta Kürtler olmak üzere bölge halkları Newroz’u, bir kurtuluş bayramı olarak kutlarken aynı zamanda mücadele etmenin gerekçesi kılmışlardır. Demirci Kawa’nın isyanından sonra da daha nice başkaldırı destanları yazılmıştır 21 Mart’lara. Çünkü ne zalimlerin zulmü ne de bu zulme karşı savaşanlar ebediyen yok olmuşturlar. Farklı yer ve zamanda farklı isimlerle bir taraftan Dehak’ın takipçileri olan zalimler diğer taraftan demirci Kawa’nın çekicini devralıp silahlananların kavgası bugüne dek eksik olmamıştır yeryüzünden.

Dün olduğu gibi bugün de tüm görkemi ile sürüyor, coğrafyamızda, Ortadoğu’da, dünyanın geri kalanında ezen ile ezilenin tarihsel kavgası. Bir avuç azınlık dünyanın geri kalanını kendi gerici çıkarları için açlığa, yoksulluğa, savaş ve işgallere, katliam ve zulme maruz bırakmaktadır. Bir avuç emperyalist gücün sınıf çıkarları uğruna, dünya halklarına reva gördüğü zulmün sonu gelmemiştir daha. Çünkü, zulmün son bulmasını sağlayacak olan yegane kuvvet dünya halklarının kendi ellerinde, proletarya ve emekçi halkların örgütlenmiş gücünde olup başka hiç bir yerde bulunmamaktadır. Emperyalist dünya sistemi ve onun zulmünden kurtuluş, işçi sınıfı ve ezilen emekçi halkların komünizme kilitlenmiş örgütlü-bilinçli başkaldırı eylemiyle mümkündür.

Faşist “TC” devletinin işçi sınıfı emekçi-ezilen halklarımıza yaşattığı felaketlerin hesabını, Newroz ateşini harlayarak, Newroz ateşinin etrafında birleşerek soralım!

Faşist “TC” devleti, kuruluş sürecinden itibaren Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını yok saymış, Kürtlerin varlığını inkar etmiş ve sistemli bir biçimde katliam politikalarına başvurmuştur. Tıpkı diğer ulus, azınlık milliyet ve inançlara yaptığı gibi. Bu kanlı politikalar AKP/MHP faşist  iktidarı tarafından devam ettirilmiş ve bugün de en şiddetli biçimiyle sürdürülmektedir. Bu zulüm karşısında Kürt ulusu, büyük bedeller pahasına direniş ve mücadelesini büyütmüş, demirci Kawa’dan devraldığı direniş mirasını bugüne taşımıştır. Faşist “TC” devletinin Türkiye-Kuzey Kürdistan sınırlarını aşarak Başur ve Rojava Kürdistan’ına dönük işgal saldırıları, hem içte hemde dışta tarihsel bir direniş ile karşılanmıştır. Günümüz Dehak’larına karşı günümüzün Kawa’ları, Newroz’un isyan ruhuyla savaşmakta, yeni destanlar yaratmaktadırlar.

AKP/MHP faşizmi, iktidar bekaları için emekçi halklarımıza karşı top yekün bir savaş sürdürmekte,  sınırsız bir zulüm uygulamaktadır. Yoksulluk ve sefalet içerisinde olan halk yığınları, yaşam mücadelesini çetin koşullarda devam ettirmeye çabalarken, kapitalist sistemin ve onun gerici iktidarının aşırı kar hırsının sebep olduğu felaketleri de yaşamak durumunda kalmaktadırlar. 6 Şubat depremi ve sonrasında yaşanan seller bu felaketlere örnektir. Toplu katliama dönen 6 Şubat depremi ve sonrasında yaşananlar faşist devletin halk düşmanı niteliğini açık bir biçimde geniş kitlelere göstermiştir. Devletin, emekçi halkın çıkarları için değil burjuvazinin çıkarlarını korumak ve ona hizmet etmek için var olduğu bir kez daha görülmüştür.

Her türden burjuva devlet, emekçi halk üzerinde baskı, işkence, sömürü ve savaş demektir. Yüz binlerin enkaz altında kalması, on binlerin ölmesi ve milyonlarcasının en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaması durumu devletin ve sistemin gerçek özünü göstermektedir. Halka karşı açtığı savaşa milyarlarca dolar bütçe ayıranların, bir “mermi”nin fiatını yapan faşist iktidarın “güçlü devlet’ imajıyla dünyaya hava atanların, emekçi halklardan çaldıklarıyla saltanatlık kuranların, foyaları-yalanları bu depremler dolayısıyla bir kez daha bir bir ortaya çıkmış, geniş yığınlara göstermiştir. Görünen odur ki deprem sonrası, öncesi gibi olmayacaktır.

Depremin ilk anından itibaren halkın yaralarını halkla, halkın öz gücünü harekete geçirerek sarmak için deprem bölgesinde seferber olan devrimci-sosyalist güçlerin, bundan sonraki sürece de aynı kararlılıkla halkla birlikte, halkın örgütlü gücüyle müdahale etmesi önümüzdeki sürecin talebi, mücadelenin bir gereğidir. 2023 Newroz’u bu müdahaleye ve mücadeleye vesile olmalı, meydanlar faşist iktidardan hesap sorma bilinciyle doldurulmalı ve Newroz ateşi halkların birleşik mücadelesinin ileri atılımının işaret fişeği olarak yakılmalıdır.

Faşist iktidarın, Devrimci-sosyalistlere ve Kürt ulusuna karşı yürüttüğü savaşın, Güney Kürdistan ve Rojava’ ya dönük işgal saldırılarının, kadınlara, LGBTİ+ lara ve kadın özgürlük mücadelesine yönelik sistematik saldırgan politikalarının, işçi- emekçilere dayattığı sefaletin, devrimci tutsaklar üzerindeki tecrit ve işkencelerin vb vs hesabını sormak için örgütlenelim, Newroz’da sokaklarda ve meydanlarda direnişi ve birleşik mücadeleyi büyütelim, devrim mücadelesini daha ileri taşıyalım.

8 Mart ile başlayan ve devam edecek olan aylarda, geniş halk yığınlarının baskıya, işgale, sömürüye, yoksulluğa karşı sokakları mücadele alanlarına dönüştüreceği bu tarihsel süreci devrimci militan duruşla halkları örgütleyerek karşılamalı ve ileriye taşımalıyız. Bahar aylarını sokakta, sokakları ise barikatlara çevirerek stratejik yürüyüşümüzü devrimle buluşturmalıyız.

Açık faşizmin kuşatması altında bunalan geniş halk yığınlarının, burjuva muhalefet tarafından tek kurtuluş yolu olarak seçimlere kanalize edilmeye çalışıldığı bu süreçte, sokağın ve devrimci militan  çizginin önemi ortada dururken bizlerin görevi, halkın sisteme karşı biriken öfkesini sokağa militan mücadeleye akıtmak ve bu mücadeleye önderlik etmektir.

Newroz, isyan ateşidir. Zalimlere karşı direnenlerin yaktığı bu ateş yine zalimlere karşı mücadele içinde direnenlerin elinde bugünlere taşındı, bugünden sonrada zalimlere karşı direnenlerin elindedir, yanmaya devam edecektir.

2023 Newroz’unda, alanlarında ezilen-emekçi halklarla birleşerek Newroz ateşiyle sokaklarda devrimci militan mücadeleyi örgütleyelim. Faşizme karşı birleşik mücadeleyi Newroz’un devrimci öfkesiyle büyütelim. Newroz’da harlanan İsyan ateşini 24 Nisan’a taşıyalım, 24 Nisan’ı kazanalım.

Önceki İçerikMKP: Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!
Sonraki İçerikHalkın Günlüğü 28. sayı çıktı