HABER MERKEZİ (24-02-2016)- Gazetemizin 116. sayısında gazetemizin köşe yazarlarından Refik Demir’in “Mücadelenin biçim ve araçları arasındaki bağ” başlıklı makalesini okuyucularımızla paylaşıyoruz
Sınıf mücadelesi değişik toplumsal sorun ve çelişkiler bağlamında keskinleşerek devam ediyor. İstisnasız olarak gök kubbenin altında yaşanan her sorun mutlak biçimde sınıflar mücadelesine tekabül etmektedir. Yani kısacası günümüz dünyasında sınıflar mücadelesinden azade bir toplumsal sorun asla düşünülemez. Bu berrak devrimci gerçekliği kavramayanlar ya da muğlâklaştıranlar iflah olmaz sınıf işbirlikçileri ve MLM’yi reddeden post Marksistlerdir. Dolayısı ile sınıf mücadelesinin olmazsa olmaz ayaklarından biri olan ideolojik mücadele bugün her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir. İdeolojik mücadelenin rafa kaldırılarak ya da önemsizleştirilerek ele alındığı bir sınıf mücadelesi kesinlikle proleter devrime hizmet etmez. Reel politika adına koşullara teslim olanlar ve toplumsal mücadeleyle ilişkilenmeyi devrimci ilkelerden kopuk ele alanlar kesinlikle bir devrim hareketi yaratamazlar.
Sınıflar mücadelesini sadece andaki konjonktür devrimciliğine indirgeyenler olsa olsa iflah olmaz oportünistlerdir. Mevcut konjonktür değiştiğinde bu iflah olmaz oportünistlerimizin ne yapacaklarını merakla beklemekteyiz. Devrim; bütünlüklü bir ideoloji, program, strateji ve taktikler toplamıdır. Bugün açıkça belirtmek gerekir ki; devrim hareketi burjuva ideolojik kuşatmanın basıncı altındadır. Sınıflar mücadelesinin ve MLM’nin reddedildiği ya da silikleştirildiği ve buna bağlı olarak da siyaset yapış tarzından tutalım da örgütlenme meselesine oradan da kullanılan dile ve araçların muhtevasına kadar hepsi bu düzlemde biçimlendirilmeye çalışılmaktadır. Proleter devrimin kendine has devrimci argümanları, araçları ve siyaset yapış tarzı yerine anti MLM siyaset yaşama geçirilmektedir. Somutlarsak, DKÖ’ler yerine STÖ(Sivil Toplum Örgütleri)’nün, proleter demokrasi yerine radikal demokrasinin ya da Kürt Ulusal Hareketi yerine Kürt Özgürlük hareketi kavramlarının üst perdeden kullanılması gibi. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Kuşkusuz ki bu yaklaşımlar sadece basit birer kavram kargaşası yüzeyselliğinde ele alınamazlar. Her kavram mutlaka bir ideolojik zeminden beslenmektedir. Yukarıda vurgulamaya çalıştığımız gerçekliklerden kaynaklı proleter devrim hareketi MLM bir zeminde ideolojik mücadeleyi daha berrak ve keskin bir biçimde yürüterek kendi devrimci yasalarını bayraklaştırmalıdır.
Sınıflar mücadelesi, stratejik, taktik, silahlı-silahsız, illegal-legal vb. onlarca değişik ve her birinin kendi içinde özgünlükler taşıdığı mücadele biçimleri ve araçları ile sürdürülmektedir. Mücadele biçimlerinin ve araçlarının muhtevasının farklılığı ve özgünlüğü onları asla karşı karşıya koymaz ve önemsizleştirmez. Esas-tali diyalektiği düzleminde ele alınması gereken tüm mücadele biçim ve araçları devrimin objektif birer devrimci mevzileridir. İstisnasız olarak bütün mücadele biçim ve araçları proleter devrim hareketine kan taşıyan ve onu besleyen bir perspektifle ele alınmalıdır. Bunu öteleyen ya da sıradanlaştıran anlayışlar reformizme kaymaktan kurtulamazlar. Bu anlamda legal mücadele biçimleri ve araçları kesinlikle devrimci meşruluğu ve militan devrimci bir hattı esas alarak örgütlenmelidir. Bu alan plansız, programsız, hedefsiz ve kendi misyonunu sadece belli görevlerle sınırlandıran sığ yaklaşımlarla asla ele alınamaz. Diğer tüm devrimci çalışmalar gibi legal alandaki çalışmalarda sınıf mücadelesinin keskin çelişkilerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir ciddiyet ve perspektifle ete kemiğe bürünmek zorundadır.
Her mücadele ve araç mutlak biçimde sınıf mücadelesinin nesnel gerçeklikleri ve ihtiyaçlarına göre biçimlenmek durumundadır. Yani sınıf mücadelesinin nesnel yasalarına dayanmayan ve sübjektif yaklaşımlarla ele alınan bir mücadele hattı proleter bir içerik taşımaz ve son tahlilde küçük burjuva bir muhtevaya dönüşür. Her sürecin temel ve başlıca çelişkilerine göre bütünlüklü bir siyaset geliştirmeliyiz. Bütün mücadele araçlarımız gündemde olan devrimin niteliğine uygun olarak biçimlenmelidir. Yani gündemde olan devrimin niteliği başka, kullandığımız araçlar ve mücadele biçimleri başka bir içerikle ele alınamazlar. Sosyalist devrimin gündemde olduğu bir durumda demokratik devrime tekabül eden mücadele biçim ve araçlarıyla sınıf mücadelesi yürütülemez. Bu anlamda tartışmasız olarak tüm mücadele araçlarımız demokratik devrimin kalan görevlerini de üstlenen sosyalist devrim perspektifi ile ele alınmalıdır. İçerikten tutalım da, argümanlara oradan da isme kadar tüm mücadele araçlarımız ve kurumlarımız sosyalist devrim ve sosyalist devrimle paralellik arz eden sosyalist bir halk hareketi yaratma perspektifini rehber alarak biçimlenmek durumundadırlar. Bu devrimci gerçeklik tüm araçlarımız ve kurumlarımızın önüne komünler, konseyler ve meclisler tarzında örgütlenmeyi esas alan bir perspektif koymaktadır.
Sosyalist bir halk hareketi yaratma perspektifi ile mücadele eden devrimci-sosyalist kuvvetler kurultaylar sürecine girmiş bulunmaktadırlar. Kuşkusuz ki bu süreç her açıdan yeni bir devrimci motivasyon ve enerji yaratacaktır. Bu bağlamda kurultaylar süreci aynı zamanda kitle seferberliği ile kitlelere gitme ve kitleleri örgütlemenin bir aracına dönüştürülmelidir. Sadece klasik komitelerle ve belli sınırlılıklarla bu süreç asla ele alınmamalıdır. Her aşamasında geniş kitlelerle tartışma ve kitleleri bu sürecin öznesi yapma perspektifi ile kurultaylar süreci ele alınmalıdır. Nasıl bir halk hareketi, komünler, konseyler ve meclislerden ne anlıyoruz gibi önemli gündemleri bu süreçte kitlelerle tartışarak hem kavrayıp hem de kavratarak daha da ilerletebiliriz. Bu anlamda kurultaylar süreci kesinlikle kitlelerle buluşmanın siyasal bir kampanyasına dönüştürülmelidir.