Nüfusun içinde yüzde onuz toplumsal yaşamda yokuz!

Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şubesi üyeleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, kiracı olarak bulundukları belediye mülkünün ödenmemiş kira borçları için icra takibi başlatması üzerine 5 Kasım tarihinden beri belediye binası önünde oturma eylemi yapıyor. Halkın Günlüğü Gazetesi olarak derneğin Mali Sekreteri Önder Baytar’la röportaj gerçekleştirdik

İZMİR (20.11.2014)-Eylemde iki haftayı geride bırakan Sakatlar Derneği üyeleri, muhataplardan hiçbir cevap alamıyor. Sakatlar Derneği üyeleri eylemlerini kararlılıkla, talepleri kabul edilinceye ve cevap alıncaya dek sürdüreceklerini ifade ediyor. Biz de Halkın Günlüğü Gazetesi olarak derneğin Mali Sekreteri Önder Baytar’la eyleme dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kendinizi tanıtır mısınız?

-İsmim Önder Baytar.  Aslen Nevşehirliyim. 2009 yılından beri İzmir’de ikamet etmekteyim. Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şube Mali Sekreteriyim.

Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) hakkında bilgi verir misiniz?

-1963 yılında felçliler tarafından kuruluyor. Aynı yıl içerisinde de ismi değişiyor TSD adı altında Meclisten kamu yararı belgesi alıyor. Devlet adına Celal Bayar hükümet adına da İsmet İnönü imzasıyla 1963 yılından bugüne kadar faaliyetlerine devam ediyor. Devletten ve hiçbir kuruluştan ekonomik yardım almadan tamamen özgüven ve özgücüyle faaliyetlerine devam ediyor. Derneğimizin merkezi İstanbul’da bulunuyor. Türkiye genelinde 67 ilde şubemiz, 43 bin kayıtlı üyemiz var.

Kurumunuzun faaliyetlerini anlatır mısınız?

-Biz 2009 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait Karamürsel Mağazası’nın arkasında Milli Kütüphane’nin yanında bir büroyla başladık faaliyetlerimize. Ondan sonra gördük ki engellilerin talepleri, sıkıntıları, eğitim konusundaki eksiklikleri, sosyalleşmeyle ilgili sorunları vb. daha sonra bizim belediyeden 35 metrekarelik büroları tutmaya sevk etti. Onları da bulduk, kira yoluyla tuttuk fakat iktisadi bir işletme değiliz.Bugüne kadar belediyeye 20 bin lira kira bedeli ödedik. Kira bedelini de bağışçılarımız sayesinde ödedik.

Şu an bu kiralarla ilgili bir sıkıntımız var. 16 bin liralık birikmiş kira borcumuz var. Bu borcu ödeme konusunda sıkıntıya düştük. Biz bunu ödediğimiz takdirde kira bedellerinin arkası kesilmiyor. Bizlerin bu miktarı bir seferde yatırabilmemiz mümkün değil. Mevcut bağışlarla finanse etmeye çalışıyoruz. 16 bin lira gibi bir meblağı bir anda yatırabilmemiz mümkün değil. Ortak bir proje yapalım dedik. Bu proje dahilinde engellilerin ihtiyaçlarıyla ilgili eğitim verelim düşüncesiyle kendilerine diğer il ve ilçelerdeki sistemlerin örneklerini defalarca sunduk fakat onlar kabul etmedi. Bu parayı yatırmanız gerekiyor dediler ve şu an 16 bin liralık kira borcu yüzünden ayın 18’inde 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nde duruşmamız var. Mahkeme sonrasında muhtemelen oraları boşaltmamız gerekecek ve zaten basın bildirisinde de Aziz Kocaoğlu bunu ifade ediyor.

Kurumumuzda bilgisayar, İngilizce kursu, halkla ilişkiler ve resim eğitimleri verdik. 360 kişi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınan bu eğitimlerle ilgili sertifika aldı. Bu şekilde faaliyetlerimize devam ediyoruz. Engelli arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin diğer aparatlardaki sıkıntılarının çözümleriyle ilgili sorunları gidermeye dönük çalışmalarımız var.

Bu eylemlilik süreci içerisinde muhataplarınızdan ne tür bir yanıt aldınız?

-Muhataplardan herhangi  bir tepki görmedik,cevap almadık. Ayın 5’inde saat 13.30’dan bu güne kadar şu kapının önündeyiz. Bir Allahın kulu çıkıp da olursa nasıl olur, olmazsa nasıl olmaz bunlarla ilgili mantıklı bir açıklama yapmadı. Sürekli kendilerini kaçırıyorlar. Kendilerini medya üzerinden savunmaya çalışıyorlar. Örneklerini de gösteriyoruz. Kendileri başka sivil toplum örgütü olduğu halde İKSEV’e 350 bin lira geçmiş haziran-eylül arasında Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’ni,  açık hava müzesini ücretsiz tahsis ediyorlar. Artı Meclisten de tekrar karar çıkartarak 82 günlüğüne 350 bin lira bunlara belediye bütçesinden istihak yardımı yapılıyor. Hani bizde diyoruz ki toplum adına çalışan bu sivil toplum örgütlerine destek olunsun. Ortak bir proje yapalım, engellilerin eğitim aldığı bu birimler kapatılmasın. Çünkü eğitim anayasal bir haktır. Engellilerin bugüne kadar eğitim alamamalarının tek sebebi, bizim yönetici diye kendimize seçtiğimiz insanların bizim bütçelerimizle yaptırmış olduğu bu eğitim yerlerindeki engellilerdir. Sosyal hayatın içerisinde var olan çevresel düzenlemelerin engellilere uygun olmaması, evrensel tasarıma bir türlü geçememeleri, beyin ve düşünce olarak geçemememiz, bugüne kadar engellilerin sadece yaşadıkları o odada hayatını dışarıya taşıyamadan, hayatı hep kenardan seyreden insan oldu. Artık bu böyle olmaz. İnsanlar sosyal hayatın içerisine girsin, sosyalleşsin. Çünkü bizim derneğimize gelen engelli kardeşlerimizde biz şunu gördük. Kendini ifade ederken bile bir çekince ve kaygılar içerisindeler. Kendilerine özgüvenini yitirmişler. Özgüvenini kazanmasını, toplumun içerisinde seyreden insan değil yaşayan insan olsun istiyoruz. Bizim bir engelliyi kalkıp da dünya turuna çıkarma gibi bir şansımız yok. Ama o engelliye bir eğitim verip bilgisayar öğrenmesine vesile olabilirsek, dünyayı bu insanın ayağına getirmiş oluruz. Bu mantıkla çalıştık. Bu çalışmalarımızda da yerel yönetimden destek bekliyoruz. Çözüm odaklı destek bekliyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Engelsiz İzmir’ diye bir projesi var. Bu projeden yararlanıyor musunuz?  Ya da bu proje gerçekten engelleri ortadan kaldırmaya yönelik bir projemi?

-Buna ben şöyle başlamak istiyorum. Bu projeyle ilgili çalışma en başta Krom Plaza’da yapıldığında biz dernek olarak davet edildik. Oraya gittik. Bu projenin ortaya çıkmasına vesile olan kişiler bir gün, bir sabah kahvaltısında biz bir engelli kongresi yapalım, diye düşünmüşler. Bu düşüncenin sonucunda da hemen çalışmalar başlatıp Engelsiz İzmir Kongresini 400 milyar küsür bir harcamayla 2 günde İnciraltı’ndaki Krom Plaza’da başlattılar. Onun haricinde bunun belediyenin bütçesiyle ve olanaklarıyla uluslararası bir şey olması için çaba harcadılar. Ben şunu merak ediyorum. Bu kongreler yapıldıktan sonra acaba bu engellinin kapısının önünde ya da sosyal alanlarda var olan o 15 cm kaldırımın 2 cm eksilmiş midir?  Bu da şu oluyor, engellinin üzerinden bir popülizm sevdası var. Engellinin milletimizin gönlünde var olan değerini kıymetini bildiklerinden dolayı o gönüllere hitap edebilmek için engellileri konu mankeni olarak kullanıyorlar. Engelli zaten müsamahalı bir kesim, bunların adına biz ne kadar harcama yaparsak yeridir, bir şekilde bunu kılıfına uydururuz, bize soran da olmaz mantığı var. Şimdi ben sormak istiyorum. Hollanda’dan, Almanya’dan gelen bir akademisyen engelliler konusunda fikir sahibi olan akademisyen İkiçeşmelik’i, Kadifekale’yi, Karşıyaka’yı ne bilir? Fizyolojik ve fiziki durumunu nereden bilir, ne bilir ki? Oradaki o toplu taşımadaki düzenlenmemiş yerleri ne zaman görür?. Bu insanları Türkiye’ye davet edip tüm masraflarını karşılayıp Engelsiz İzmir Projesi’ni yapıp belediye bütçesinden bu paraları harcamak güzel de acaba İzmir’de yaşayan 600 bin engellinin, 4 milyonluk bir nüfusun yüzde 12’sinin,  hayatında ne gibi bir kolaylık sağlamış? Hiçbir kolaylık sağlamamıştır. Sadece popülizm! 5378 sayılı yasa çıkalı 9 yıl olmuş. Van’da depremzedelerin yaşaması için gerekli olan konutları 1 yılda yapan devlet, bizim rampaları yapmıyor. Mesela burada Konak’ta bir rampa var. Uluslararası düzeyde rampa yüksekliği % 8’ in altında olması gerekiyor. Burada  % 30’un üstündedir. 9 yılda buradaki rampayı yapamadılar. Geçen meclis toplantısına girerken bir arkadaşımız belediye önündeki rampanın yapılmaması yüzünden oradan düştü ve şu an evde yatıyor. Yapılan düzenlemeler 9 yıldır gecikmesine karşın, 2005ten bu yana düzelen ne var? Otobüs almışlar. Engellilere zorunlu olarak alması gereken otobüsü alman gerekirken 9 yıldır tamamlayamamışken çıkıp da biz engellilere bunu yaptık demek için insanın biraz edep sahibi olması lazım! Bu insanlar adına milli bütçeden gelen payı engellilere, bireysel olarak kendilerine, nasıl yansıtacaksın? 600 binlik bir nüfus var. Bu Anadolu’da 6 tane şehir demek. Bu insanları görmezden nasıl gelebilirsin? Bir sosyallikten bahsedeceksin, sosyal devletten bahsedeceksin, sosyal yönetim ve mantıktan bahsedeceksin, öbür yandan bunları bir lütuf olarak sunacaksın.  Bu yasal bir hak zaten. Bu duyarsızlığı bir kenara bırakarak ben otobüs aldım, ben şunu aldım vs. diyorlar, almayacaktın da bu makamda işin neydi? Yıl 2014. Millet uzaya çıkmış uzayda farklı noktalara ulaşmış bizim kapımızın önündeki, bize paralarımızla yaptıkları engelleri kaldırmaktan aciz bir zihniyet var. Ve oturdukları makamda da sürekli seçiliyor olmaları bunlarda, demek ki millet bizim yaptıklarımızı beğeniyor, kesinlikle biz çok iyiyiz, algısı yaratmış. Bu makam milletin makamı. Bu makama seçilmiş olmak birilerine istediğim gibi bir şeyler veririm, birilerine de hiçbir şey vermem özgürlüğünü tanır mı? Biz burada adalet istiyoruz. Eğer o makama oturmuşsan, o makama gelen talepleri sosyal hayatın gerekleri neyse o açıdan bakacaksın.


Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

-Artık kuru inadı bıraksınlar. Biz ne siyasal endişe ve çıkar, ne de ideolojik bir çıkar peşindeyiz. Bizim tek amacımız bugüne kadar eğitimi engellenmiş olan (bir diyet borcu bu) insanları artık daha fazla engellemesinler. Ve bu engelliler sosyalleşmek ve eğitim haklarını istiyor. Buna engel olunmasın, Popülizm yapılmasın. Bizimle oynamasınlar, oyalamasınlar; sakat, engelli, özürlü kelimeleriyle oynamakla hayatımızda hiçbir şey değişmiyor. Bize soyut şeylerle değil somut şeylerle gelsinler ve bizim üzerimizden slogan kaşifliği yapmaktan vazgeçsinler. Bunların bize hiçbir faydası yok. Yapılması gereken düzenlemeler yapılsın.

 

 

Önceki İçerikKemalizm asla aklanıp paklanamaz
Sonraki İçerik“Trans cinayetleri politiktir”