Ölümü küçülterek yenenleri kimse yenemez!

96 Ölüm Orucu Direnişi’ne “Zafere mahkûm olanlar ölümü küçülterek yenerler” şiarı ile katılan Maoist Parti hem içerde hem de dışarıda geliştirdiği mücadeleyle etkin rol oynadı. Dışarı da gerek şehirlerde gerekse de gerilla alanların da ördüğü silahlı eylemlerle keza yine toplumsal mücadele düzleminde etkin biçimde yer alarak sürecin öznelerinden biri olmuştur. ‘96 Kardelen süreci gibi ağır koşullar altında süreci omuzlayan Maoist Parti hem içte hem de dışta geliştirilen karalama ve çarpıtma kampanyalarına Parti çizgisini ve direniş geleneğini tereddütsüzce kuşanarak cevap olmuş ve boşa çıkarmıştır. Bu tarihsel direnişte Maoist Parti üç seçkin kadrosunu yitirmiştir. Parti açısından ‘96 Ölüm Orucu Direnişi aynı zamanda bir ilke de imza atıyordu. Ölüm Orucu Direnişi’nde ipi ilk göğüsleyen Aygün Uğur Maoist Parti’nin ilk ölüm orucu şehidi olarak tarihe geçecekti

HABER MERKEZİ (22.07.2016)- Devrim ve komünizm yürüyüşü kan revan içinde yığınca yaratılan değerler ve ödenen bedellerle kendi mecrasında yoluna devam etmektedir. Bu mücadele seyri içinde bazı tarihsel süreçler vardır ki oynadıkları rol ve yarattıkları devrimci etki bakımından tarihe iz bırakarak not düşmektedir. Sınıf mücadelesinin en keskin alanlarından biri olan hapishanelerde de tarihe bu bağlamda not düşülen onlarca, yüzlerce devrimci pratik bulunmaktadır.

Hapishaneler cephesinde yaşanan ve tarihe not düşülen önemli tarihsel süreçlerden biri de kuşkusuz ki ‘96 Ölüm Orucu Direnişi’dir. Bu süreç, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar tarafından yürürlüğe koyulan gerici yasalar ve genelgelerle devrimci tutsakların can ve kan bedeli pahasına yaratıkları kazanımları hedefleyen, esas olarak ise toplumsal mücadelenin en diri alanı olan hapishanelerde devrimci tutsakları teslim almaya dönük kapsamlı bir saldırı olarak örülmekteydi.

Bu düzeyde kapsamlı bir saldırı ancak merkezi kapsamlı bir mücadele hattı ve direnişle püskürtülebilinirdi. Bu perspektifle süreci ele alan devrimci ve komünist güçler saldırıları boşa çıkarmanın en etkili araçlarından biri olan açlık grevleri ve ölüm oruçlarını devreye koyarak karşı saldırı başlattılar. Maoist Hareket’in başından itibaren özne olduğu ‘96 Açlık Grevi ve Ölüm Orucu Direnişi DHKP/C, MLKP, TKP/ML, TKEP/L, TDP ve Direniş Hareketi davasından tutsakların kamuoyuna yayınladıkları talepler doğrultusunda fiilen başladı. Gerçek anlamda bir siper yoldaşlığı ruhunun hâkim olduğu hapishanelerde yaratılan destansı direniş kısa sürede hapishane duvarlarını aşarak ülke ve dünyanın bir numaralı gündemi halini alır. Hapishanelerde yaratılan ölüm orucu direnişi dışarıda toplumsal mücadeleye ivme kazandırarak daha ileri bir düzeye taşır. Özellikle emekçi semtler günlerce barikatlarla tutuşturularak tutsakların devrimci direniş geleneği sokaklarda yangına çevrilir. Keza toplumsal mücadelenin bütün ilerici dinamikleri harekete geçerek tutsakların sesini ve soluğunu alanlara taşıdılar. Oluşan bu tarihsel devrimci direnişi ve toplumsal duyarlılığı hazmedemeyen devlet ise yine pervasızca hem içerde hem de dışarıda toplumsal muhalefete saldırarak ezmeye çalıştı. Fakat hem içerde hem de dışarıda örülen tarihsel direniş devletin bütün planlarını ve saldırılarını tozla buz etmekteydi.

‘96 Ölüm Oruçları Direnişi’nde 12 devrimci ve komünist tutsak bedenlerini halkların özgürlük ve kurtuluş mücadelesine armağan ederek ölümsüzler kervanına katıldılar. Direnişte; Altan Berdan Kerimgiller, İlginç Özkeskin, Müjdat Yanat, Yemliha Kaya, Ayçe idil Erkmen(DHKP-C), Hüseyin Demircioğlu(MLKP), Tahsin Yılmaz, Hicabi Küçük, Osman Akgün(TİKB), Aygün Uğur, Hayati Can, Ali Ayata(MKP) ölümsüzleşerek adlarını altın harflerle tarihe yazdırdılar.

Zafere mahkûm olanlar ölümü küçülterek yenerler!

‘96 Ölüm Orucu Direnişi’ne “Zafere mahkûm olanlar ölümü küçülterek yenerler” şiarı ile katılan Maoist Parti hem içerde hem de dışarıda geliştirdiği mücadeleyle etkin rol oynadı. Dışarı da gerek şehirlerde gerekse de gerilla alanların da ördüğü silahlı eylemlerle keza yine toplumsal mücadele düzleminde etkin biçimde yer alarak sürecin öznelerinden biri olmuştur. ‘96 Kardelen süreci gibi ağır koşullar altında süreci omuzlayan Maoist Parti hem içte hem de dışta geliştirilen karalama ve çarpıtma kampanyalarına Parti çizgisini ve direniş geleneğini tereddütsüzce kuşanarak cevap olmuş ve boşa çıkarmıştır. Bu tarihsel direnişte Maoist Parti üç seçkin kadrosunu yitirmiştir. Parti açısından ‘96 Ölüm Orucu Direnişi aynı zamanda bir ilke de imza atıyordu. Ölüm Orucu Direnişi’nde ipi ilk göğüsleyen Aygün Uğur Maoist Parti’nin ilk ölüm orucu şehidi olarak tarihe geçecekti. Direnişte ölüm orucu direnişçileri Hayati Can ve Ali Ayata da bu tarihsel direnişte ölümsüzler kervanına katılmışlardır.

Bu bağlamda tarihi ‘96 Ölüm Orucu Direnişi şehitlerinin devrimci/komünist hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.

Yine 20 Temmuz 2012’de ölümsüzler kervanına katılan Maoist Parti’nin yiğit militanı ve parti üyesi Ali Çelik yoldaşın devrimci hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğilerek anısını devrim ve komünizm mücadelemizde yaşatacağımıza söz veriyoruz.

 

 

 

 

Önceki İçerikHBDH: Trabzon’da 11 polis öldürüldü
Sonraki İçerikHalkın Günlüğü gazetesi 126’ncı sayısı çıktı