On yedi kızıl karanfilimize

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi’nde kalan MKP dava tutsaklarının gazetemize yolladıkları “On yedi kızıl karanfilimize” isimli yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (20.06.2015)- “Umut, yaşadığımız Türkiye-Kuzey Kürdistan dağlarında, 1972 24 Nisan’da toprağa düşmüştür. Nasıl ki cemrenin toprağa düşüşü sonrası doğadaki canlılar ilkbaharın gelişini hisseder, uykularından uyanarak sarılırsa yaşama, bizler de Mayıs’ın kızıl umutlarını kır çiçekleri gibi yayıyoruz yemyeşil dağlarımıza. Papatyalar, menekşeler, Ana Fatmalar coşarak dansa duruyor gökyüzünün sonsuzluğunda. Gelincikler kızıla boyamış tarlaları, en güzel ezgilerle alınlarından öpüyor güneşin ve umudun yılmaz direnişçilerini. İşte 43 yıllık kanla yazılan tarihimiz böyle bir atmosfer yaratmış göndere çektiği kızıl bayrağıyla.

Yaşadığımız coğrafyada proletarya ve emekçi halkımız bu 43 yıllık tarihimizi aynı coşku ve dirençle karşılamıştır. Bu anlamlı çıkış ile birlikte sınıf karşıtları afallamış, yeri geldi bozguna uğramış ve korkuları iliklerine kadar işlemiştir. Bu korku onların, faşizan kimliklerinin adıydı.

Hepimiz bilmekteyiz ki! Bu tarih öyle sıradan, basit bir tarih değildir. Uzun soluklu, özünü MLM ideolojisinden almış, çetin, zor ve aynı zamanda bedelleri vardır. En küçük kazanım bile bedelsiz değildir. Bizler unutmadık! Bundan tam on yıl önce 17 Haziran 2005’te Dersim’in Munzur Dağları’nın Mercan Vadisi’nde ölümsüzleşen 17 kızıl yoldaşımızın ardından “Bir darbede biten örgüt, yenildiler, yılgına uğradılar” diyenleri. Ama onlar unutuldular. Bir çiçek ki rüzgarın hışmına uğrayabilir, dalından koparılabilinir, lakin tohumundan savurur toprağa, dağlara ve ertesi baharlara. “Bir çiçeğin bin çiçek olacağını” unuttular. Bizler de o çiçeklerin tohumlarıyız. Unuttular kızıl anka gibi küllerimizden yeniden yaratılacağımızı! Bizler 17’lerimizi ve ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımızı ne takvim yapraklarının arasında yaşatmaktan yanayız ne de yas tutmaktan yanayız. Bizler o değerli sosyalist halk savaşı yolunda Maoist kızıl güzergahta şehit düşen yoldaşlarımızın ideallerini savunan mirasçılarıyız.

Bu anlamlı günde gerek 17 kızıl karanfilimizi gerekse tüm şehitlerimizin bizlere bıraktığı mirasla bir kez daha dağlardan, şehirlerden ve zindanlardan haykırıyoruz, emperyalizme, kapitalizme ve onların uzantıları olan tüm sömürücü, talancı ve katliamcılara! 17 yoldaşımızı fiziken aramızdan almış olabilirsiniz, biz Maoistler Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında sosyalist halk savaşının oraklı çekiçli kızıl bayrağını göndere çekeceğiz ve çarpışa çarpışa zafere yürüyeceğiz. İşte o gün geldiğinde direnç mutlaka papatyalar güzelliğinde tomurcuklar açacaktır. Umudu çoğaltanların tutsak kalmış yüreklerinde yaşam baharı yeniden hediye edecektir bizlere. Unutmayalım ki “Hasada bırakılmış topraklar ille de filizle uyanacak, er ya da geç demir dövülme tavına gelecektir.”

Bir kez daha 17 yoldaşımızın anıları önünde saygıyla eğiliyor ve bizlere bıraktığı tarihi mirasa sahip çıkıyoruz.

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm
Vartinik’ten Mercan’a Bu Tarih Bizim
Yaşasın Sosyalist Halk Savaşı

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi
MKP Dava Tutsakları “

Önceki İçerikBayrak edebiyatı yada Bayrak severlik
Sonraki İçerik“Tekçi faşist T.C.’nin çöken karşı-devrimci barajı”