Orduyla başa çıkamayan, memur atayarak hiç başa çıkamaz!

Erdoğan/AKP güruhu memurlar atayıp kent merkezlerini değiştirerek katliam ve soykırım maharetiyle Kürt ulusunun direnişini ezerek teslim alma hedefine ulaşmayı tasarlıyor. İyi ama ordular yıkıp en ağır silah ve teknolojisini kullanarak Kürt ulusunun haklı direnişiyle başa çıkamayan Erdoğan/AKP güruhu memurlar atayarak bu onurlu direnişle başa çıkacağını mı sanıyor? Nafile!

HABER MERKEZİ (06-02-2016)- Gazetemizin 115. sayısında gazetemizin köşe yazarlarından Bakış Can’ın “Orduyla başa çıkamayan, memur atayarak hiç başa çıkamaz!” başlığıyla kaleme aldığı makaleyi okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Faşist iktidarın şimdiki son hamlesi Hakkari şehir merkezini Yüksekova’ya, Şırnak il merkezini ise Cizre’ye transfer etmek oldu. Yani, Hakkari şehir olmaktan çıkarılarak bu hakkı veya tüzel statüsü Yüksekova’ya verilecek, Şırnak’ın kent-şehir statüsü de Cizre’ye verilecek. Karmaşık ya da anlaşılmaz görünen bu durum şöyle açıklanabilir; Cizre’ye Vali unvanlı memur atanacak, aynı biçimde bir memur-vali de Yüksekova’ya atanacak. Tabi ki, Hakkari ve Şırnak için de bu durumun tersi olacak. Anlamsız olan bu transfer ve oyunun tüm özü güvenlik çıkışlı olup, belediye ve başkanlarının yetkilerinin otoriter ya da iktidar tetikçisi valilere devredilmesi veya bu valilerce ilgili hakların gasp edilmesi sağlanmak istenmektedir. İllerin tabelalarıyla oynanan bu oyun, açıktan gerici savaş ve katliamcı soykırım saldırganlığı ekseninde olup bu saldırganlığın ihtiyaçları uğruna oynanan bir oyundur. Daha vahşi bir savaş ve saldırganlığın sürdürüleceği bu hamle ve oyunlarla teyit edilmiş durumdadır. Nitekim Erdoğan tarafından “Muhataplar değişti, artık muhatap halktır” şeklindeki söylem de aynı savaş saldırganlığının giderek tırmandırılıp uzun vadeye yayılacağının açık işaretidir.

Anlaşılıyor ve görülüyor ki, Erdoğan/AKP güruhu uzun süreli yeni barbar katliamlar, kıyımlar ve canilikler planlamaktadır. Hakkari-Yüksekova/Şırnak-Cizre hattında amaç ve niyeti belli olan ama derin arka planı tam olarak açık olmayarak sahnelenen sinsi plan onlarca entrika, provokasyon, katliam, siyasi cinayet, soykırım eksenli abluka-kuşatmanın bir parçası durumundadır. Erdoğan/AKP güruhu memurlar atayıp kent merkezlerini değiştirerek katliam ve soykırım maharetiyle Kürt ulusunun direnişini ezerek teslim alma hedefine ulaşmayı tasarlıyor. İyi ama ordular yıkıp en ağır silah ve teknolojisini kullanarak Kürt ulusunun haklı direnişiyle başa çıkamayan Erdoğan/AKP güruhu memurlar atayarak bu onurlu direnişle başa çıkacağını mı sanıyor? Nafile!

Akla ve insanlığa sığmaz, hiçbir ahlakla bağdaşmayan düzeyde barbar katliamlar gerçekleştiren, hamile kadınları, kadınların rahmindeki bebeleri katletmekten sakınmayan, cesetleri kah araçların arkasına bağlayarak sürükleyen, kah kadın direnişçilerin cesetlerini çırılçıplak teşhir eden ve cesetleri defnettirmeyerek sokaklarda çürüten, bazen buzdolaplarında saklanmasını dayatan, vahşi bir zulüm gerçekleştiren bu iktidarın Kürt ulusunun kahramanca direnişi karşısında başarılı olma şansı kalmamıştır. Sinsi oyunlar, hile ve entrikalar, yasa, hukuk ve etik tanımaz bu pervasızlıklar Kürt ulusal direnişinin değil, aciz içindeki Erdoğan/AKP güruhunun yenilgisinin belirtileri olabilir ancak. Faşist ordusu-polisi, yargısı-mahkemesiyle haklı direnişi bastıramayan faşist iktidar çaresizliğinin yankısı olan oyunlarla asla direnişi kıramaz.

Erdoğan/AKP iktidarı açık bir yenilgi yaşamakta ve bu yenilginin sendromlarını politikaya dökmektedir. Barbar katliamlara ek olarak belediyelerin yetkinlerini gasp etmeye dönük çıkarılan yeni yasalar, memur atama biçiminde alınan yeni kararlar bu iktidarın yenilgisini gizleyemeyeceği gibi engelleyeme de yetmez. Açıkça ortadadır ki, Kürt ulusal direnişi kahramanca bir mücadele ve savaş yürütmekte, kentleri kontrol ederek işgalci faşist devleti-iktidarı bu direniş kalelerine koymamaktadır. Faşist iktidar her türlü askeri, teknik, teknolojik gücüne rağmen Kuzey Kürdistan’ın direnen kent kesimlerine girememekte, Kürt direnişçiler işgalci güçleri bu kent direniş merkezlerine sokmamaktadırlar. İleri geri yapmaya gerek yok ki, ortada bir savaş var ve bu savaşta faşist Erdoğan/AKP iktidarı yenilgi yaşamakta, yaşadığı yenilginin acziyle her tarafa saldırmakta, her yola başvurmaya çalışmaktadır.

Türk hâkim sınıfları ve özelde de bugünkü iktidarları, ordusu-polisiyle, tanımlanmamış suç ve ölüm mangaları ve militarist güçleriyle Kuzey Kürdistan’a-Kürtlere karşı işgalci olduğu kadar vahşi bir savaş yürütmektedir. Yürütülen gerici-haksız savaş Kuzey Kürdistan kentlerine, muhtelif yerleşim birimlerine karşı ve bu mekânlarda yürütülmektedir. Dağda gerillaya karşı değil! Bir grup eylemci militana karşı değil, doğrudan ve açıkça kentlere karşı yürütülmekte, evler, mahalleler top atışlarıyla yıkılmaktadır. Yani savaş kentlerde yürütülmekle birlikte, sivil yaşam mekânlarına, evlere dönük yürütülmektedir. Bu savaşın Türk hâkim sınıflarıyla Kürt ulusu arasındaki bir savaş olduğu dünüyle bugünüyle su götürmez biçimde gözler önündedir. Dolayısıyla, “terörle, teröristle mücadele” biçimindeki demagojik safsataların en geniş toplumsal kesimlerce de itibar edilir bir tarafı kalmamıştır. Kürt ulusu kaderini tayin etmek, kendisine ait olan hakları almak, bu uğurda direnerek, mücadele ederek kendine ait olanı kazanmak istemektedir. Bu doğrultuda ilerlemektedir. Türk hâkim sınıfları devleti ve mevcut Erdoğan/AKP iktidarı Kürt ulusunun bu haklı istemi karşısında imha-inkâra dayalı katliam ve soykırımla çıkmaktadır. Dolayısıyla Kürt ulusu haklı savaş yanını, Türk hâkim sınıfları haksız savaş tarafını temsil etmektedirler.

O halde ilerici, devrimci ve sosyalist güçler başta olmak üzere, her millet ve milliyette tüm Türkiye-Kuzey Kürdistan halk Kürt ulusunun haklı direnişine destek vermeli, haklı mücadeleleriyle birleşmeli, katliam ve soykırımdan geçirilmelerine seyirci kalmamalıdır. Bunun bir ayağı da faşist Erdoğan/AKP iktidarına karşı her alanda mücadele etmektir.

Kuzey Kürdistan’daki her atanmış mevcut memur gibi, yeni atanan vali-memurlar da işgalci tahakkümün birer memuru durumundadırlar. Kürt ulusunun iradesi hiçe sayılarak kentleri hakkında kararlar alıp uygulamak da aynı derecede işgalci, ilhakçı ve tahakkümcü ırkçı-faşist gericiliktir. İşgal ve ilhak kabul edilemez. Bir ulusun iradesine ipotek koymak, baskı altına almak, tanımamak ve saygısızlık yapmak da asla kabul edilemez. Kuzey Kürdistan’da işgal ve ilhaka, her türden gerici baskı ve zulme son!

Önceki İçerikErdal Güler: Temiz AKP Arınç, kirli AKP Tayyip mi ?
Sonraki İçerikİktidarın kadınlaştırıldığı bir dünya mümkün