“Ovacık Doğa, Kültür ve Emek Çadırı” etkinliği gerçekleştirildi

Ovacık belediyesi tarafından organize edilen “Ovacık, Doğa, Kültür ve Emek Çadırı” kamp etkinliği, 1-5 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirildi. Etkinlik çerçevesinde paneller,geziler ve müzik dinletisinin yanı sıra  2 Temmuz 1993 Madımak katliamında yaşamını yitirenler de anıldı

DERSİM (06.07.2014)- Ovacık belediyesi tarafından organize edilen “Ovacık, Doğa, Kültür ve Emek Çadırı” kamp etkinliği, 1-5 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirildi. Ülkenin farklı şehirlerinden gelen katılımcılar, 5 gün boyunca doğa gezileri, paneller, müzik dinletileri, kısa film, resim, fotoğraf atölye çalışmaları, film gösterimleri gibi çalışmalarla kolektif üretim ve paylaşımı deneyimlerken, Ovacık’ın doğasına, kültürüne ve sosyalist belediyecilik anlayışıyla çalışmalarını yürüten Ovacık belediyesine dair edindikleri deneyimlerle verimli bir kolektif ortam yakaladılar.

Kampçıların karşılanması ve yerleşmesiyle başlayan 1. günün akşamında, Ovacık’ın farklı yönleriyle tanıtımınım yapıldığı bir gösterimin ardından katılımcılar, Ovacık Belediye başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu ve oluşturulan halk konseyleri bileşenleriyle sosyalist yerel yönetim anlayışının Ovacık’ta nasıl hayat bulduğuna dair bir sohbet gerçekleştirdiler. Sohbette, yerleştirilmeye çalışılan halkçı yerel yönetim anlayışı doğrultusunda oluşturulan kadın, gençlik, mahalle, esnaf gibi halk konseyleri üzerinden halkın kendisiyle ilgili sorunların dışında değil bizzat içerisinde yer alarak söz söyleme, karar alma ve yönetme yeteneklerini geliştirme mekanizmalarının işler hale getirilmesi ve bu konseylerin mevcut belediye organının bir üst organı haline getirilmesi gibi çalışmaların halk üzerindeki etkileri, mevcut eksiklikleri ve bu anlayışla bugüne kadar elde edilen deneyimler ışığında gerçekleştirilebilecek projeler üzerine fikir alışverişinde bulunularak karşılıklı öneriler paylaşıldı.

Kampta paneller düzenlendi

Etkinliğin 2. günü Munzur dağı Kırkmerdiven şelalelerine bir gezi düzenlendi. Erken saatlerde yola çıkan katılımcılar 3 saatlik bir tırmanışın ardından Kırkmerdiven şalelerine ulaşarak, 2 Temmuz 1993 Madımak katliamında yaşamını yitirenleri, katledilenlerin fotoğrafları ve karanfillerle anarak, TC devletinin katliamcı gerçekliğini lanetledi. 2. günün akşamında  Av. Özgür Ulaş Kaplan ve yazar Doğan Munzuroğlu’nun katıldığı “Çevre ve çevre sorunları” ve “Dilimiz, kültürümüz, inancımız” konulu bir panel düzenlendi. Panelin ardından Japon emperyalizminin 1937’de Çin’in Nanjing şehri işgali sırasında sivil halka ettiği zulmü anlatan 2009 Çin yapımı “Ordusuz Kalmak” filmi gösterildi.

Panelde söz alan yazar Doğan Munzuroğlu, Dersim coğrafyasının kültürel ve inançsal ritüellerine dair bilgilendirmelerde bulundu. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan çeşitli halklardan birçok açıdan karşılıklı beslenen bu kültürel birikimin, yakın zaman içinde çeşitli sebeplerle aldığı tahribatlara değinen Munzuroğlu, bu durumun en somut ifadesi olarak da Kırmancki (Zazaki) dilinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olmasına dikkat çekti. Bir halkın dilinin yok olmasının o halkın taşımış olduğu bütün kültürel birikimlerinin de yok olacağı anlamına geleceğine dikkat çekerek, bu durumun önüne geçmenin, Kırmancki’nin evlerde, sokaklarda, okullarda, günlük yaşamdaki bütün alanlarda kullanılmasıyla mümkün olacağını, bir dilin ancak böyle soluk alabileceğini ifade etti.

“Halkın yaşam alanlarına sistem tarafından direkt olarak yapılan saldırıların önüne geçmek için halkın duyarlılığı üzerinden toplumsal bir karşı duruş sergilenmeli”

“Çevre ve çevre sorunları” üzerine konuşan Avukat Özgür Ulaş Kaplan ise, Dersim coğrafyası üzerinde yapılan baraj, HES ve siyanürle altın arama gibi projelerinin içeriğine ve arka cephesindeki planlamalara dair ayrıntılı bilgilendirmelerde bulundu. Kaplan baraj, HES ve Maden projelerinin yapıldıkları coğrafyaların doğasında, bitki çeşidinde, hayvanlarında, fiziki yapısında (yer altı sularına baskı yapılması sonucu mevcut fay hattında deprem oluşma riskini arttırması bakımından) sağlık ve kültürel yaşamında yarattıkları tahribatlara değinerek, bilenen ve denenen alternatif enerji üretme imkanları varken kapitalist sistemin enerji ihtiyacını gerekçe göstererek, sıcak para ve kar amaçlı üretilen projelerle bütün dereler üzerinde bu tür girişimlerde bulunmasının (2000 civarındaki HES projesinin sadece 400 kadarı Doğu Karadeniz’de) arkasının iyi sorgulanması gerektiğinin altını çizdi. Doğaya ve insana, yaşam alanlarımıza sistem tarafından direkt olarak yapılan bu gibi saldırıların önüne geçmek için halkın duyarlılığı üzerinden toplumsal bir karşı duruşun sergilenmesinin büyük önem taşıdığını belirten Kaplan, aynı zamanda ÇED raporu gibi mevcut yasal boşluklar üzerinden yürütülecek hukuki mücadelenin de önemli olduğuna dikkat çekti. Panel katılımcıların konuya dair görüşlerini ifade etmeleri ve sorularla devam etti.

Etkinliğin 3. günü Munzur Vadisine gezi düzenlenerek akşam saatlerinde ise çalışmalarını Kırmancki dilinde yürüten Grup Yegane’nin müzik dinletisiyle halaylarla geçti. Kampın 4. gününde Munzur gözelerine yapılan ziyaretin ardından akşam saatlerinde Munzur nehri kıyısında mumlarla dilek balonlar uçuran katılımcılar, halkın kendi yaşamına dair konularda birebir dahil olduğu yönetim anlayışının ve böylesi kolektif çalışmaların geliştirilmesinin gerektiğini dile getirerek ertesi gün kamp alanından ayrıldılar.

 

Önceki İçerikGezi şehitlerinin aileleri Roboskili aileleri ziyaret etti
Sonraki İçerikEMPERYALİZME ‘İLERİCİLİK’ MİSYONU!