Özgürlüğü yaratacağımıza olan inancımızla mücadeleye!

Dün Kürdistan’da katlettikleri Ekin Wan’ın çıplak bedenini teşhir eden devletin bugün OHAL süreci ile beraber saldırılarının ilk adresi yine bedenlerimiz olmuştur. Dün ölü bedenlerimizi sokak ortalarında sürükleyenler bugün bizleri hapishanelerde işkenceden geçirenlerdir. Pervasız saldırıların tarihte kendisini tekerrür ettiği bugünlerde kadın ve LGBTİ’lerin ortak bir mücadele hattı perspektifi geliştirerek faşizmi, şovenizmi ve cinsiyetçiliği bertaraf etmesi elzemdir. Bu bilinç berraklığı ile safımız ezilenlerin safı olmalı ve her bir kadın bulunduğu alanda kadın mücadelesinin tarihsel köklerine sımsıkı sarılarak hâkim sınıflara karşı verilen haklı savaşta ısrarcı olmalıdır. Faşizmi uğratacağımız yenilgiye ve özgürlüğü yaratacağımız gücümüze olan inancımız tamdır. Her türlü gerici egemenliğe karşı kadınların ön safları doldurduğu mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de tüm keskinliği ile devam ediyor ve edecektir

HABER MERKEZİ (15.09.2016)-Tekçi faşist “TC”nin ezilen azınlık, inanç, cins ve mezheplere yönelik pervasız saldırıları devam ediyor. Kendini ezilen halklara karşı geliştirmiş oldukları topyekûn savaş konsepti ve bununla beraber bir bütün antidemokratik uygulamalar üzerine inşa eden “TC” gerici saldırılarını OHAL ilanından bu yana tırmandırıyor.

Aylardan bu yana Kürdistan’da mazlum halka milli zulüm ve baskı uygulayan “TC” ve gerici kanalları, OHAL süreci ile beraber saldırı konseptini günden güne genişletmeye devam ediyor. İlan edilen 3 aylık OHAL kararı ile birlikte ilerici, devrimci yurtsever tüm güçleri hedef haline getiren Erdoğan/AKP iktidarı saldırı fulyasını derinleştirmektedir. OHAL süreci ile beraber sivil halka yönelik gerçekleştirilen katliam ve infazların yanı sıra hapishanelerdeki tecrit politikaları, ilerici-muhalif basına getirilen sansür ve yasaklamalar, kadın ve LGBTİ alanındaki saldırılar ve çeşitli cinsiyetçi gerici yönelimler, sendikal alandaki saldırılar, askeri operasyonlar ve bununla bağlantılı doğa katliamları günden güne tırmandırılmaktadır.

Dünden bugüne kadın ve LGBTİ alanındaki çifte sömürü, baskı ve tahakküm, OHAL süreci ile beraber varlığını daha belirgin bir noktaya getirmiştir. Tekçi “TC” kendinden olmayan her türlü fikir ve fikriyata amansız bir savaş verirken kadın ve LGBTİ alanındaki cinsiyetçi söylem ve yönelimlerini de bu süreçte şaha kaldırmıştır. Sol sosyalist güçlere gerçekleştirmiş olduğu saldırılar kapsamında infazlar, işkenceler yaşanırken bunların yanında kadınlara karşı her türlü cinsel ve fiziksel şiddet kendisini açığa çıkarmıştır. Devletin trans kadınlara yönelik cinsiyetçi söylemlerini referans alan gerici güruhlar trans kadınlara karşı açıktan bir saldırı geliştirmiş; trans kadınlar bu süreçte hedef haline getirilerek her türlü cinsiyetçi yönelim ile karşı karşıya kalmıştır. Şiddetin mihenk taşlarını oluşturan hapishanelerde de durum bunlardan bağımsız değildir. Faşist “TC” ve gerici aygıtları OHAL süreci ile beraber hapishaneleri adeta bir kıyım makinesi haline getirmiştir. Devrimci tutsakların en meşru hakları elinden alınmış, görüş, telefon, mektup haklarına kısıtlamalar getirilmiş, en temel ihtiyaçlarını temin etmeleri engellenmiş, avukat görüşleri rafa kaldırılmış ve fiziksel, cinsel şiddete maruz bırakılmışlardır.

Özgürlük mücadelesinin en direngen kanadı olan kadın ve LGBTİ’ler bu süreçte hedef haline getirilmiş ve faşizm toplumun tüm hücrelerine nüfuz ettirilmeye çalışılmıştır. Kadınları yalnızca bedenleri üzerinden bir değerlendirmeye tabi tutan “TC” bu süreçte sokakları kadınsızlaştırarak, kadınları kendisine reva gördükleri alanlara taşımayı arzulamıştır. Faşizmin ezilen halklara pervasız saldırıya geçtiği bu süreçte hiç kuşkusuz devlet eliyle üretilen erkeklik baki kalmıştır. Tüm bu saldırı konseptinde isyanımız büyümüş, kadın mücadelemiz bir kez daha kendisini zorunlu kılmıştır.

 Dün Kürdistan’da katlettikleri Ekin Wan’ın çıplak bedenini teşhir eden devletin bugün OHAL süreci ile beraber saldırılarının ilk adresi yine bedenlerimiz olmuştur. Dün ölü bedenlerimizi sokak ortalarında sürükleyenler bugün bizleri hapishanelerde işkenceden geçirenlerdir. Pervasız saldırıların tarihte kendisini tekerrür ettiği bugünlerde kadın ve LGBTİ’lerin ortak bir mücadele hattı perspektifi geliştirerek faşizmi, şovenizmi ve cinsiyetçiliği bertaraf etmesi elzemdir. Bu bilinç berraklığı ile safımız ezilenlerin safı olmalı ve her bir kadın bulunduğu alanda kadın mücadelesinin tarihsel köklerine sımsıkı sarılarak hâkim sınıflara karşı verilen haklı savaşta ısrarcı olmalıdır. Faşizmi uğratacağımız yenilgiye ve özgürlüğü yaratacağımız gücümüze olan inancımız tamdır. Her türlü gerici egemenliğe karşı kadınların ön safları doldurduğu mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de tüm keskinliği ile devam ediyor ve edecektir.

Başta kadın ve LGBTİ’ler olmak üzere bütün ilerici güçler ertelemeksizin faşizme karşı verilen haklı mücadelede yerini almaları ve mücadele özneleşmeli, önderleşmelidir. Faşizme, homofobi-transfobiye ve her türden cinsiyetçiliğe karşı öfkemize örgütlü bir güce dönüştürmenin, kendi kurtuluşumuzu elimize alarak alanları mesken eylemenin zamanıdır. Kazanacağımız günlere olan inancımız ve ısrarımız tamdır. Kurtuluşu kendimizden bağımsız görmeden mücadelede özneleşmenin ve önderleşmenin, kadın mücadelesindeki yerimizi almanın zamanıdır.

 

Önceki İçerikÖrgütlü bir halk haline gelmek için uğraşıyoruz
Sonraki İçerikKabına sığmayan bir komünist önder: Baba Erdoğan