Partinin yeni yönelimini kavramak ertelenemez görevdir!

Kongre’nin yeni bir süreç olarak ifade edilmesi yanlış değildir. Yeni süreç tanımlamamızdan öz olarak yeni bir yönelim anlaşılmalıdır. Bütün kastımız budur. Yeni süreç ya da yeni dönem, yeni ya da yenilenmiş bir çizgi ve bütün bu zeminde yeni bir yönelim… Bu içeriğin dışında tarihi kapatıp 3. Kongre başlatma gibi bir çarpık bilincimiz olamaz, böyle bir iddiamız da yoktur

Yeni çizgi ve yeni yönelim zemininde anlam bulan yeni süreç vurgumuzun maksadı, parti başta olmak üzere tüm yoldaşların bu süreç veya yeni yönelime uygun donanıp konumlanması gereksinimine dikkat çekmektir. Yönelimin yeni bir niteliğe sahip olması, yoldaşların bu yeni yönelimi kavrayıp özümsemesini gerektirir. Aksi halde ne yeni süreç ne de yeni yönelim hedeflerine ulaşamaz. Bir anlamda yeni yönelimin yeni kadro ve aktivistleri olmak durumundayız. Yeni yönelim kavranmadan uyum sağlanmasının ve dolayısıyla sürecin örülmesinde etkili aktivistler ya da kadrolar olmamız düşünülemez. Bu da yeni sürecin başarısızlığını koşullamaktan başka bir yola çıkmaz.

Teorik seviyeyi yükselterek yeni yönelimi kavrayalım

3. Kongre ve dolayısıyla da partinin yeni yöneliminin kavranması öncelikle devrim iddiasına bağlı olmanın bir zorunluluğudur. Devrim iddiası tabi olarak devrimi gerçekleştirmek üzere yapılan plan-programın ya da belirlenen teorik-politik-örgütsel yönelimin kavranarak pratikleştirilmesini gerektirir. Bu temel konuyla birlikte, partinin yeni yöneliminin kavranmasının diğer bazı önemleri yeni yönelimin savunulabilmesi veya karşıt görüş ve eleştirilere karşı savunulabilmesi ihtiyacından ileri gelir. Aksi halde yeni yönelime temelli-temelsiz getirilen eleştiri ve yapılan saldırılar karşısında savunmasız kalmaktan kurtulamayız. Ki son derece hatalı ve çürük zeminde gündeme gelen kimi karşı çıkış ve eleştiriler hepimizce bilinmektedir. İşte bu sakat yaklaşım ve hatalı anlayışların mahkum edilerek etkisizleştirilmesi de 3. Kongre parti yönelimini iyi özümsememizi ve bilince çıkarmamızı gerektirir. Ancak öncelikle dikkat çektiğimiz esas mesele tabii ki daha önemli ve temeldir. Yani 3. Kongre yöneliminin kavranmasının temel nedeni kuşkusuz ki devrimin örgütlenmesine dönük görevimizdir. Diğer konuları bu esasa bağlı olarak ele alıp göğüslemek doğru olandır.

Yeni yönelim doğru kavranıp bilince çıkarılmadan ne Halk Kurtuluş Ordusu (HKO)’nu ve onun komutasındaki mücadeleyi geliştirip ilerletebiliriz ne de Partizan Halk Güçleri (PHG) ve onun mücadele alanını geliştirip ilerletebiliriz. Aynı biçimde bu alanlar dışında kalan kapalı-açık diğer bir dizi örgüt ve mücadeleyi de geliştirip mantıki sonuçlarına ulaştıramayız. Bütün bunlar gerçekleştirilmeden ya da başarılmadan da partinin geliştirilmesi sağlanamaz. Parti yönelimi kavranmadan ne parti geliştirilebilir ne de yeni yönelimi kapsamındaki devrimci görev ve mücadeleler ilerletilebilir… Kuşkusuz ki partinin geliştirilmesinde zorunlu olan bir ayak da ideolojik mücadele sahasıdır. Bu somutta ve aynı zamanda hatalı yaklaşım ve anlayışlara karşı yeni yönelimin temsil edilerek etkin biçimde savunulması anlamına gelir. 

3. Kongre sonuçlarının kafadan reddedilmesine ön yargılı tutum olması itibarıyla anlayış gösterilemeyeceği gibi, kongre sonuçlarının, mantığı ve ayrıntılarının kavranmasından kopuk durmak da anlayışla karşılanamaz. Mesele nasıl karşılanacağı değildir elbet. Mesele kongre mantığı ve kararlarının, yani özetle, yöneliminin bilince çıkarılarak etkin biçimde uygulanıp hayata geçirilmesi meselesidir. Bu ihtiyacın bilince çıkarılarak gerekli çabanın gösterilmesi şarttır. Elbette bu kavrayış süreci sonuçların mutlak doğru kabul edilmesi, hatasız görülmesi ve eleştiriden muaf tutulması anlamına asla gelmez. Bilakis eleştiri zemininde kavramak en sağlıklı kavrama biçimidir. Ancak öncelikler meselesi göz ardı edilemez. Öncelikli olan mesele 3. Kongre yöneliminin esas itibarıyla kavranıp pratikleştirilmesi tutumudur. Bu esasa bağlı kalınarak ve bu zeminde eleştiriler de tabi olarak devrede olacaktır. Burada doğru eleştiri ile hatalı eleştiri yöntemleri arasındaki ayrım çizgisi önem kazanmaktadır. Ve bu eleştiri yöntemindeki nüans aynı zamanda örgüt bilinci ve örgütsel sorunla örgütsel işleyiş, bilinç ve kavrayış sorunları biçiminde de yankı bulabilmektedir.

Parti işleyişini çiğneyip hak-hukuk yanılgısına sapanlar!

Örneğin, 3. Kongre sonuçlarının okunmadan ayrılıkçı tutuma dökülen karşı çıkış pratiği hiç bir açıdan masum ve makul değildir. Örgütsel disiplin, işleyiş ve hukuk açısından zerre kadar sağlam zemine sahip olmayan bu yaklaşım-tutum, gerekçe edindiği nedenler açısından da hiçbir haklılığa sahip değildir. Bu zeminde eleştiri ve gerçekleştirdiği saldırılar ise çok daha çürük ve sorumsuzcadır. Somut ya da doğrulanmış bilgiye dayanmadan ve muhatapların görüşleri alınmadan, dedikodu ve ön yargılar üzerine ileri sürülen iddialar veya geliştirilen tutum elbette ki ciddi olamaz. Dahası, örgütsel düzlemde mütalaa edilebilecek ve tartışılması için olanakların bulunmasının ötesinde sorunların tartışılmasına yönelik önerilerin-çağrıların yapıldığı zeminde disiplin ve işleyiş dışına çıkarak partiyi tanımamak parti bilincinden yoksunluktan başka bir şey değildir.

Partinin niteliğine uygun olarak biçimlenen örgütsel ilkesi tarafından tayin edilen işleyiş ve disiplini, örgütsel iç sorunların örgüt dışına taşırılmadan örgüt içinde tartışılmasını şart koşar. Bunu çiğneyen tüzük, disiplin ve işleyişi çiğneyerek hukuk dışına çıkmış demektir ki, bunun örgüt tüzüğünde karşılığı bilinmektedir. Kendisine liberalizmi isteyenler istedikleri gibi ve her yerde örgütsel-iç sorunları tartışıp istedikleri gibi konuşma hakkı kendilerine tanımaktadırlar. Ancak onların kendilerine tanıdığı bu burjuva hakkı, parti tüzüğü, disiplin ve işleyişi, hatta kültürü ve bilinci de asla tanımaz. Bu sorumsuzluk parti disiplini karşısında hiçbir savunma kalkanına sahip değildir. Dolayısıyla kendilerini zorlama ve yapay-üretme gerekçelerle izah etmeye çalışmaları nafile çabadır. O halde söylenecek tek söz bunların aldıkları bozucu ve ayrılıkçı tutumdan dolayı öz-eleştiri yaparak gelip parti içinde sorunları tartışmalarıdır. Bunun ötesinde hayal görmek de düş aleminden çıkmamak anlamına gelecektir.

Yine partinin açık muhalefet gruplarını benimseyen anlayışından hareketle, ’’açık muhalefet’’ , “eleştiri hakkı’’ veya “ideolojik mücadele-çizgi mücadelesi’’ adı altında örgütsel disiplin denen olgunun kökten rafa kaldırılması, proleter parti işleyişinin kişi keyfiyetine uyarlanarak sıfırlanması ve böylece ilgili partiyi adeta kaos ve keşmekeşe sürmekle birlikte, partiyi bir fikir kulübüne ve hatta gerçek niteliğinin tam tersi nitelikte bir parti haline getirmeye yönelik parti dışı burjuva liberal anlayışlar da mevcuttur.

“Açık Muhalefet’’ adına bağlayıcılık taşınan hukukun, disiplin, işleyiş ve tüzüğün yok sayılması pratiklerine girilmektedir. Yukarıda da değindiğimiz gibi, parti tüzüğünün sınırlayarak tayin ettiği hak ve özgürlükler dışında hak ve özgürlükler kullanmak pek tabii ki parti tüzüğüyle vb bağdaşmaz. Ama hem bu bağlayıcılığı ve bağlayıcılık bağlamında tüzüğü ortadan kaldırıp, hem de bunu paralel olarak hak-hukuk iddia etmek gülünçtür. Partinin meşru demokratik platform ve mekanizmaları vardır. Bunları kullanmayıp meşru olmayan zeminlerde tartışma yürütmek, dışarıdan muhalefet etme tercihidir. Bunun lafazanlığa boğulması mümkün değildir. Gün kadar açık olan örgütsel disiplin, işleyiş ve tüzük unsurları art niyetle bile çarpıtılamayacak kadar nettir. Dolayısıyla kendine alan açmaya çalışan küçük hesap erbabının sağa-sola çekiştiren çabaları faydasızdır. Hele hele partiye hakaret etmeyi hüner sayan ucuz poz kahramanlarının bu saygısızlığı onların durumunu tanıtlayandır. Somut anda bir tek devrimci çalışma pratiğinde bulunmayanların devrim iddiası altına sığınarak laf etmeleri kadar uygunsuz bir tutum olamaz.

Partiye karşı açık tanımama çağrıları yapacaksın ama partici olmaktan geri durmayacaksın?! Partinin iç sorunlarını-içte tartışılması gereken sorunlarını kamuoyuna yansıtacaksın ama bunu da demokrasi adına-hak-hukuk adına yapacaksın?! Bütün bunlar siyasi ciddiyetten uzak ve sorunlu tipleri eğlendirmeye yönelik yapılan cambazlıklardır. Özellikle devrimcilikte samimi olmayıp yaşam ve yolunu düzen içinde çizenlerin bu türden parti karşıtı faaliyetlerde bulunması, hiçbir dürüstlükte yer edinmedikleri-edinmeyecekleri açıktır. Dürüst olmadıkları gibi, objektif olarak gerici rol-pozisyon almaktadırlar. Zira devrim derdi olmayan ve devrimcilik yapmadıkları-yapmayacakları su kadar berrak olan birçok lafazanın salt partinin burnunu sürtme güdüsüyle hareket edip siyasi laflar etmesi açıklanabilecek olağan bir durum değildir. Uzatmayalım ki, bu nitelikler muhatap alınmayı hak edecek kadar ciddi değildir.

Gönüllü ve bilinçli iradeyle sorumluluklarımıza sarılalım

Evet, kısaca değindiğimiz bu bulanık su avcılarının çabalarını boşa çıkarmak için de partinin yeni yönelimini sıkı sıkıya kavramak şarttır. Bu kavrama süreci aynı zamanda pratik süreçle de paralel olduğu için yoldaşların sıkı çalışıp, disiplinli yaşama prensibine uymaları zorunludur.

Unutulmaması gerekir ki, düşmanla mücadele dışında diğer tüm mücadele biçimlerinde bizlerin benimseyeceği tek tutum doğru-yanlış mücadelesinde özetlenir. Asla karşıtlarımızın benimsediği hatalı yöntemleri kullanamayız. İkna ve değiştirip dönüştürme hedefi bizlerin tek yöntemidir. Bizlere karşı mücadele edenlere bu hakkı tanımamız demokrasi anlayışımız gereğidir. Tek sorun bunları doğru yöntemlere davet etmektir. Bizlere karşı mücadele etmelerini kabul ederiz ama hatalı yöntemlere başvurmalarını onaylayamayız. Partiyle çatışan her kişi-grup vb, parti disiplinini tanımak kaydıyla partinin meşru platformlarında bu mücadeleyi sürdürmesinin önünde hiçbir engel yoktur. Tek çağrımız şudur; parti disiplinini tanıyarak parti içine gelip, mücadelenizi parti güvencesi altında sürdürün! 

 

 

 

Önceki İçerikKİTLELERE DAYANALIM DİSİPLİNİ YAŞANIR KILALIM
Sonraki İçerikGenel seçimlere doğru AKP-Gülen Cemaati dalaşında basın etabı!