Polisten sonra askerde sınırsız öldürme hakkına kavuşacak

Önümüzdeki günlerde Meclis’e sunulacak yasa tasarısıyla askere geniş yetkiler verilmesi hedefleniyor. AKP bu yasayla hem askerin kaderini eline almak hem de polis gibi askeri de dokunmazlık zırhıyla koruma altına almayı hesaplıyor. Bunu, Kürtlerin, Alevilerin, devrimcilerin ve muhaliflerin ezilmesi için devlet cephesinde meydana gelen çatlaklıkların giderilmesi ve çelişkilerin etkisizleştirilmesi için atılan adımlar olarak da görebiliriz. Aynı zamanda asker ve iktidarın güç paylaşması olarak da okuyabiliriz. Bu tasarıya CHP ve MHP’nin peşinen destek vermesi, askeri vesayet ve AKP vesayetinin bir ortak zeminde buluştuklarına işarettir

HABER MERKEZİ (19.06.2016)-Gazetemizin 124.Sayısında yayınlanan ‘’Polisten sonra askerde sınırsız öldürme hakkına kavuşacak’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Irkçı devlet terörü saldırılarını her geçen gün daha üst boyutlara taşıyor. Faşizm baskılarını artırarak sürdürürken baskılarına dayanak olarak oluşturmaya çalıştığı sosyal tabanını genişletme arzusunda. Irkçılık üzerinden yürütülen siyaset, Sünni İslam siyasetiyle birleştirilerek daha da güçlendirildi. Yani ezmek istediği güçleri çok yönlü baskı altına alabilecek bir siyaset sahneye konuldu.

Irkçı  devlet terörü, Sünni İslam çizgisiyle birleştirilerek devlet eliyle savaş terörü aşamasına geçildi. Böylelikle faşist baskıların dozu daha da artırıldı.

AKP eliyle oluşturulan faşizmin bu boyutlu saldırıları çok yönlü örgütlenerek hayata geçiriliyor. Bilindiği  gibi bu kapsamda İç Güvenlik Yasası yürürlüğe konuldu. Bu yasayla polis dokunmazlık zırhına kavuştu. Dolayısıyla polis terörü iyice azgınlaştı. Polise verilen bu yetkilerin ne anlama geldiğini en yakıcı haliyle Kürt illerinde gördük. Çocuk, yaşlı, kadın denmeden yüzlerce insan katledildi. Canlı yayınlarda binalar çökertildi, onlarca sivil insanın binaların altında nasıl katledildiği tüm topluma izlettirildi. Ölüm makinesine dönüştürülen polis gücünü İç Güvenlik Yasası’ndan alıyordu. Şimdi ise benzer bir yasa asker için gündemde. Polise verdikleri yetkilerin benzerini askere vererek devlet terörünü artırmak istiyorlar.

Öte yandan MİT Yasası, yargıda yapılan düzenlemeler, bürokraside yapılan atamalar şiddetlenen devlet terörünü besleyecek düzenlemelerdi.

Devlet terörünün şiddetlendirilmesi için atılan adımları bu yasal düzenlemelerle sınırlamak eksik kalır. Zira bu saldırılardan havuz medyasını, tetikçi olarak kullanılan mafyayı, linç yönteminin devreye konulmasını muaf tutmak büyük bir eksiklik olur.

Bilindiği gibi barış için bildiri yayınlayan ve bu suça ortak olmak istemiyorum diyen akademisyenler tutuklandı. İşlerinden olanlar oldu. Havuz medyası bu aydınları hedef haline getirecek bir yayın çizgisi izledi. Hedef haline getirilen bu onurlu insanlara karşı devlet destekli mafya harekete geçti. Devlet destekli mafyalardan biri de Sedat Peker’in başında bulunduğu mafyadır. Mafya dünyasında yalakalığı kimseye kaptırmayan Sedat Peker akademisyenlere tehditler savurdu. Seçim döneminde AKP faşizmiyle kol kola giren Peker, halkı oluk oluk kan akıtmakla tehdit ediyordu. AKP iktidarının katliamcı politikalarına karşı çıkan akademisyenleri ise “Kanınızla duş alacağız” şeklinde tehdit ediyordu. Peker’in bu söylemlerine karşı iktidar partisinde en ufak bir tepki oluşmadı. Bu sözlerinden dolayı bırakın gözaltına alınmasını veya tutuklanmasını, devlet mahkemeleri kamu davası açmaya bile gerek duymadı. Yapılan suç duyurularıyla ilgili ise en ufak bir adım atılmadı. Atılmaz da. Zira AKP’nin ve devletin onların kanlı ellerine ihtiyacı var. İhtiyacı olduğundan  bu elleri koruma çabası içindeler. Tüm ülkenin gözü önünde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a karşı silahlı saldırı oldu. Bu saldırıya karşı açılan dava için savcı iddianamesini bitirdi ve ilgili mahkemeye sundu. İddianamede saldırganın eylemi “Öldürme amacı gütmeyen saldırı” olarak nitelenmiş. Yani sadece yaralama amacı taşıdığına kanaat getiren savcı bu saldırganın ödüllendirilmesi için üstüne düşeni yapmış ve topu mahkemeye atmıştır.  Böylelikle anlamış olduk faşizme yedeklenmiş mafyaya da dokunmazlık zırhı verilmiş.

AKP ve devlet baskısını artıracak sivil saldırılarda destek görüyor. Bu saldırıların en başında ise linç saldırıları geliyor. AKP’nin saldırganlık konsepti boyunca Kürtlere ait onlarca iş yeri kundaklandı ve yağmalandı. Kürtlerin işçi olarak çalıştığı işyerleri basıldı, işçiler öldüresiye dövüldüler. Sırf sokakta Kürtçe konuştukları için linç edilip öldürülen Kürtler var. Tüm bu olanları devlet seyirci kalarak Kürtlere karşı girişilen linç saldırılarını destekledi.

AKP’nin havuz medyası ise hem saldırılara zemin hazırladı hem de bu saldırılarda bulunanları koruma çabası içine girdi. Halka karşı suç işleyen AKP beslemeleri ve havuz medyası da dokunmazlık zırhına büründürülmüş.

Asker de sınırsız öldürme hakkına kavuşacak

Önümüzdeki günlerde Meclis’e sunulacak yasa tasarısıyla askere geniş yetkiler verilmesi hedefleniyor.  AKP bu yasayla hem askerin kaderini eline almak hem de polis gibi askeri de dokunmazlık zırhıyla koruma altına almayı hesaplıyor.

Bunu, Kürtlerin, Alevilerin, devrimcilerin ve muhaliflerin ezilmesi için devlet cephesinde meydana gelen çatlaklıkların giderilmesi ve çelişkilerin etkisizleştirilmesi için atılan adımlar olarak da görebiliriz. Aynı zamanda asker ve iktidarın güç paylaşması olarak da okuyabiliriz. Bu tasarıya CHP ve MHP’nin peşinen destek vermesi, askeri vesayet ve AKP vesayetinin bir ortak zeminde buluştuklarına işarettir.

Hatırlanacağı gibi AKP’nin askere vereceği bu yetkiler daha önce askerin elinde vardı zaten. 1997 yılında gerçekleşen ve adına 28 Şubat darbesi dedikleri dönemde düzenlenen EMASYA Protokolü ile askerin yetkileri artırılmıştı.

AKP iktidara geldiğinde ‘normalleşme’ ve ‘demokratikleşme’ söylemleri altında EMASYA Protokolü’nü ve OHAL Yasası’nı kaldırdı. Tabi aklı başında olan her insan bunun demokratikleşme ve normalleşme adına yapılmadığını çok iyi biliyordu zaten. AKP iktidarda gücünü pekiştirdikten sonra şimdi kontrollü bir şekilde güç paylaşımı metodunu seçti.

Tasarının içeriği tam olarak netleşmemiş olmasına rağmen İç Güvenlik Yasası’yla polise sunulan sınırsız terör hakkı askerinde eline geçmiş olacak.

Aynı İç Güvenlik Yasası tasarı halindeyken gösterilen tepkilerin yetersizliği şimdi de nüksediyor. Bu tür gerici yasalların engellenmesi için mücadele verilmesinin ne kadar önemli olduğu şu son dönemde yaşadığımız olaylar biz tüm yakıcılığıyla gösteriyor.

Asker için düzenlenecek olan tasarıya ilişkin HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar şunları söylüyor: “Bu tasarının anlamı açık aslında; Türkiye’de hukuk devleti askıya alınıyor. AKP’nin övündüğü iki şey vardı: Birincisi AKP, kurduğu hükümetler zamanında OHAL’i kaldırdığını söylüyordu. İkincisi AKP’nin ülkeyi yönettiği dönemlerde askeri vesayete son verdiğini söylüyordu. Bu tasarıyla askere OHAL’den daha geniş yetkiler veriliyor. Şartlar (faili meçhullerin yoğun olarak yaşandığı, toplu katliamların yapıldığı, köylerin yakıldığı) 1990’lı yıllardan daha ağır olacak. Şu an askere EMASYA’dan daha geniş yetkiler veriliyor. Bunun da Türkiye’de hukuka, demokrasiye ve toplumsal barışa darbe vuracağını düşünüyorum.”

Egemenler işçi sınıfına, ezilen halklara ve farklı inançlara karşı ne kadar acımasız saldırılar devreye koysalar da ve istedikleri kadar dokunmazlık zırhına bürünseler de önce zırhları ve sonra iktidarları parçalanacaktır.

 

Önceki İçerikSarıgazi’de 17’ler anması
Sonraki İçerik15-16 Haziran tarihselliği ve önderlik