Proleter devrim tasavvuru ve müzmin hal

Proleter devrim, reformlar uğruna mücadeleyi reddetmeden kabul eder. Fakat reformizmle arasına kalın çizgiler çekmeyi ihmal etmez. Reformlar için mücadeleyi benimserken, bunları amaçlaştırmaz ve siyasi iktidar mücadelesine tabi ele alır. Hiçbir hak kazanımını ve ileriye dönük hiçbir gelişmeyi görevleri dışında telakki etmez, reformların gerçekleştirilmesini devrimci ilerlemenin birer basamağı ve sonucu olarak kavrar. Amaç ve hedefleriyle çatışmayan hiçbir biçimi reddetmez. Bilakis mümkün olan en zengin mücadele biçimlerini devrimci plan kapsamında birleştirerek bütünlüklü bir savaşım ortaya koyar. Proleter devrim kendisini sınırlamayı değil, sınıf çelişkilerinin yansıdığı her alana yayılmayı, en geniş kitleleri kucaklamayı benimser

 HABER MERKEZİ (22.10.2015)-Gazetemizin 109.Sayısında yayınlanan ‘’Proleter devrim tasavvuru ve müzmin hal’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Devrim; devrimci teorinin bilimsel öngörü yeteneğiyle toplumsal sistemin baş çelişme, temel çelişme ve başlıca çelişmelerinden ibaret olan genel-egemen niteliği ve somut koşullarını tahlil edip sentezleyerek bir plan dâhilinde izah etmesi temelinde, devrimci sınıf ve halk katmanlarının proletarya partisi önderliğinde birleşerek veya bu önderlik altında devrimci cephede birleşip devrimci orduları vasıtasıyla gerici sınıf iktidarı ve devletini devrimci pratik hüneriyle yıkıp kendi iktidarlarını inşa ettiği bir sınıf hareketi ya da eylemidir.

Devrim, zor rolüyle radikal değişime dayalı bir yıkma ve kurma, yani gerici olanı yıkma devrimci olanı inşa etme hareketidir. O halde devrimin asgari hedefi gerici sınıf siyasi iktidarını alaşağı etmekten daha geri bir muhtevaya çekilemez.

Devrim, yukarıdaki rol ve görevleri, geniş halk kitlelerine dayanan proletarya partisi önderliğinde icra ederek, proletarya ve emekçilerin devletini-sınıf diktatörlüğünü kurmayı hedefler.

Devrim tasavvurunun komünist toplum hedefine bağlı olarak kurgulanması, devrim tarifi ve içeriğinin tam anlamına oturmasıyla küçük-burjuva devrim tasavvurlarından kopuşunu anlatarak proleter devrim niteliğine varır.  Proleter devrim kesin ilkelere dayanmakla birlikte, devrimlerin sürdürülmesi perspektifiyle komünist toplumu nihai amaç olarak benimser…

Siyasi iktidarı hedeflemeyen bir yönelim burjuva reformist bir hareket olmaktan öteye gidemez

Bu tanım çerçevesinde bir mütalaa edilirse; siyasi iktidarı konu edinmeyen bir hareket ve devrimci sınıfın gerici sınıf devletini yıkıp parçalamasını görev edinmeyen bir yönelim, dolayısıyla mevcut gerici sınıf düzeni içinde kalarak değişimi öngören bir hareket, ister sınıf hareketi adına hareket etsin ve isterse en gelişkininden bir dizi ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel hakkın kazanılmasına imza atmış olsun, yine de hareket burjuva reformist hareket olmaktan bir adım öteye geçmez.

Proleter devrim, reformlar uğruna mücadeleyi reddetmeden kabul eder. Fakat reformizmle arasına kalın çizgiler çekmeyi ihmal etmez. Reformlar için mücadeleyi benimserken, bunları amaçlaştırmaz ve siyasi iktidar mücadelesine tabi ele alır. Hiçbir hak kazanımını ve ileriye dönük hiçbir gelişmeyi görevleri dışında telakki etmez, reformların gerçekleştirilmesini devrimci ilerlemenin birer basamağı ve sonucu olarak kavrar. Amaç ve hedefleriyle çatışmayan hiçbir biçimi reddetmez. Bilakis mümkün olan en zengin mücadele biçimlerini devrimci plan kapsamında birleştirerek bütünlüklü bir savaşım ortaya koyar. Proleter devrim kendisini sınırlamayı değil, sınıf çelişkilerinin yansıdığı her alana yayılmayı, en geniş kitleleri kucaklamayı benimser.

Bütün bunlar ışığında toplumsal yaşamdaki sınıf çelişkilerini özenle takip eder. Gerici düzenle halk kitleleri arasındaki her soruna müdahil olarak bu sorun ve çelişkileri siyasi iktidar mücadelesine bağlar ve gerici düzene karşı her tepkiyi devrim lehine kullanarak, her mücadele mevzisini siyasi iktidar hedefine uygun olarak değerlendirir. Devrimci durum ve devrimci dalganın kabarma gösterdiği koşullarda ileri kitlelere göre belirlenen siyaset temelinde siyasi yönelimler geliştirir, halk kitlelerinin diri olan öfkesini devrimci fırsatlara vesile ederek bilinçli hareketlere dönüştürür. Bu zeminde devrimci birikim ve deneyimler sağlayarak güç toplayıp büyük kalkışmalara hazırlanır… Uygun olan devrimci şartlara kayıtsız kalmadan kitleleri düzenle çatıştırır, bu devrimci süreç ve pratikler içinde hem güçlerini pişirir hem de kendisini sınamış olur. Onlarca, belki yüzlerce defa sergilenen direniş, çatışma, ayaklanma pratiği zeminindeki mücadele serüveni siyasi partileri de geniş halk kitlelerini de devrime hazırlayan en gerçek okuldur. Devrimin bu seyir içinde güç olup zafer kazanmasının mümkün olacağı açıktır…

Bugün devrimci durumun, belli oranda devrimci hareket ve kitlelerdeki devrimci öfkenin son derece uygun olduğu siyasi şartlardan geçmekteyiz. Sadece bir saldırıda yüzü aşkın insanın katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı gerçek vahşi koşullardan söz etmekteyiz. Kuzey Kürdistan illerinin işgal altında yakılıp yıkılmasından, çocukları ayırmayan en ağır katliamların yapıldığından bahsetmekteyiz. Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasının gerici savaş konseptiyle topyekûn bir saldırganlık altında en ağır faşist baskı şartlarından söz etmekteyiz…  Dahası bu faşist saldırganlığa karşı özellikle Kuzey Kürdistan’da sergilenen kesintisiz bir başkaldırıdan, Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası halk kitlelerinin büyük öfkesinden ve mücadelelerinden söz etmekteyiz… Durumun devrimci çıkışlar için uygun olduğu, devrimci eylemin geliştirilerek devrimci savaşın yükseltilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğunu söylerken bu objektif koşulları ifade etmekteyiz. Devrimci mücadele ve silahlı savaşın geliştirilmesi için objektif koşulların uygunluğu adına daha başka ne olabilir ki?

Ne yazık ki, örgütlü devrimci hareket gerekli olan devrimci irade ve pratiğin sergilenmesinden uzak, koşullara önderlik yapıp devrim doğrultusunda yönetip geliştirmekten yoksundur. İşte tam da burada elzem olan ihtiyaçlar belirerek göze batmaktadır. Bunları nasıl okumalıyız?

Örgütlü devrimci hareketin örgütsel ve siyasi yetersizliği olarak anlam kazanan bu realitenin kırılarak değiştirilmesi ve devrim tasavvuruna uygun ele alınması zorunludur. Devrim hedefinin zayıflayıp silikleştiği, militan ruhun sönümlenme eğilimine hapsolduğu müzmin devrimcilik şartlarında kabuklaşmış yetersizliklerin kırılması elbette devrim iddiasının bir dizi destek ve pratikle diriltilmesiyle mümkündür.

Devrimci gelişmelerin önünü açan faktör devrimci militan çizgi ve pratiktir

Devrim tasavvuru teori açısından ihtiyaçlara cevap verecek düzeyde bir yeterliliktedir denebilir. Sorun bu teoriye uygun pratiğin sergilenmesinde açığa çıkmaktadır. Devrimci pratiğin ihtiyaçlara yanıt verecek düzeyde geliştirilerek hazır hale getirilmesi bir dizi emek ve uğraş sürecinin işidir esasta. Fakat somut ve acil görevlerin yerine getirilmesini, en önemlisi de devrimci çıkışlara elverişli şartların devrimci gelişme lehine değerlendirilmesini bilinmez hazırlık sürecine havale ederek işin içinden çıkamaz, sorumluluklarımızı öteleyemeyiz. O halde tüm yetersizliklere karşın devrimci pratik ve militan mücadelenin silahlı eylem zemininde vücut bulan pratik güçlerle sahnelenmesi ertelenemez görevdir.

Burada stratejik anlamda gerekli olan sadece güçlü bir komünist partisi değil, devrimci bir cephe, devrimci bir ordunun varlığıdır. Ne var ki, bunların bütünlüklü tesisinin ivedi de olsa hemen gerçekleşmesi beklenemez. O halde ifade ettiğimiz gibi mevcut sınırlı güçlerle bu görevlerin üstlenmesinin zorunluluğudur. Komünist partisinin yaşamsal önemiyle birlikte, bu partinin sağlam, kararlı bir kadro ve militan gücüne sahip olması önemlidir. Bir dizi kararlı devrimcinin militan pratiği müzmin devrimcilik eşiğinin aşılmasına ve sürecin ihtiyaçlarına göre bir rotanın gelişmesine yol açabilir. Dolayısıyla komünist partinin bu halkayı tutarak kararlı unsurlarıyla silahlı eyleme ağırlık vermesi günün öncelikli görevidir. Bu anlamda yoldaşların pratik görevler temelinde harekete geçmesi, devrimci eylemde öne fırlaması, militan mücadelelere gecikmeden başvurması ve kuşkusuz ki, keskin çatışmalara hazır olması elzemdir.

Elbette bu görevin etkin olarak yerine getirilmesiyle devrim gelemez. Görevler temelinde militan çizgi pratiğinin sergilenmesinden hemen devrim bekleme hayali beslenemez. Ancak devrimci gelişmelerin önü açılabilir, devrimci militanlıktaki paslanma giderilerek uyuşuk ve müzmin devrimcilik kabuğu kırılabilir. Dahası, sağ tasfiyeci reformist akımın etkilerini kovarak ve bu zeminde gelişen pasifist eğilime karşı devrimci bir barikat yaratılabilir. Buna somut örnek gerçekleştirilen silahlı eylem ve cezalandırma eylemlerinin militanlaşma dinamiğinin gelişmesine yol açan etkisidir. Partimizin somut bazı kazanım ve ilerlemelerinin yarattığı pozitif atmosferdir…

Evet,  hemen bir devrim beklenemez. Devrimin anlık gelişmelerin değişkenliğine, tek tek eylemlerin devrimci etkisine, belirli görev ve sorumlulukların yerine getirilmesine ve salt militanlık tutumuna devredilemeyecek kadar geniş kapsamlı bir iktidar planı olup; geniş halk kitlelerinin büyük eylemiyle sağlayacağı altüst oluşun eseri olarak gerici devletin yıkılıp sosyalist devletin inşa edilmesinin göğüslendiği çok daha karmaşık zorlu bir süreç olduğu açıktır. Ancak devrimin karşı-devrimle çatışma pratiği içinde gelişip ilerleyeceği kesindir. Bu çatışma sahasının devrim yönelimi temelinde ele alınarak kendiliğindenci pasif eğilimden kurtarılması ve özellikle sağ tasfiyeci reformist akıma karşı keskin devrimci çizgi temelinde nitelikli hale getirilmesi şarttır. Somut görev ve tarihsel sorumluluklar karşısında bugünden omuzlanan sorumluluğun yerine getirilmesi, keskinleşen sınıf çelişkisi ve çatışması karşısında devrimci irade ve inisiyatif temelinde sürecin devrim lehine geliştirilmesi, halk kitlelerine yönelen faşist baskı ve saldırılara karşı devrimci rolün devreye sokulması, genel anlamda devrimci mücadelenin geliştirilmesi ve varlık gerekçelerimize bağlı sınıf tutumunun sergilenmesi gibi yükümlülük ve tabii devrimci reflekslerle devrimci eylem pratiğini geliştirmemiz şarttır. Özellikle günümüz şartlarında bu pratik çok daha yakıcı bir gereksinimdir.

Devrimci eylem ve militan mücadele çizgimiz, devrim iddiamıza uygun köklü bir kurumsallaşma, kurumları nitelikli hale getirme, siyasi savaş partisi gerçekliğine göre planlı bir donanıma ulaşma, devrimin silahlı güçlerini ordulaşma perspektifiyle geliştirme, geniş kitlelere dayanarak kitleleri ve devrimci dinamikleri birleştirme, siyasi iktidar mücadelesinde kullanabileceğimiz mevzi ve araçları olanaklarımız ölçüsünde değerlendirme gibi konularda bütünlüklü bir devrim projesi kapsamında anlam kazanan yönelimle geliştirilmek durumundadır.

Karşı-devrim en azgın saldırılara başvurup hunharca katliamlar gerçekleştirirken, komünist devrimcilerin hangi gerekçeyle olursa olsun seyirci kalmaları düşünülemez. Nitekim yoksunluklar ve zorluklar içinde omuzlanan mücadele ve gösterilen çabalar seyirci kalmadıklarının göstergesidir. Ne ki, bu kadarı yetmez; cüretle meydan okuyup keskin çatışmalar içinde devrim ısrarını pratikleştirmeleri görev olduğu kadar, şarttır da.  Devrim fedakâr mücadeleler ve kaçınılmaz olan ağır bedeller üzerinde gelişecektir. Bedel ödemeyi göze alamayanların devrim tasavvuru olamaz!

 

 

 

Önceki İçerikSancı yeni sayısı ile raflarda!
Sonraki İçerik3 TİKKO gerillası ölümsüzleşti