Refik Demir yazdı: Faşist diktatörlüğe karşı halkların devrimci birleşik cephesini yaratalım!

Proleter devrimciler silahlı-silahsız tüm mücadele biçimleri ile sahnedeki yerini almalıdırlar. Mazlum Kürt ulusunun tarihsel devrimci direnişi tüm toplumsal güçler tarafından tartışmasız olarak sahiplenilmeli ve daha da büyütülmelidir. Bu anlamda son dönemlerde artan toplumsal duyarlılık önemli bir yerde durmaktadır. Görev; bu toplumsal duyarlılıkları daha da büyüterek, birleşik bir toplumsal mücadele hattı geliştirmek olmalıdır

HABER MERKEZİ (20.01.2016) – Türkiye-Kuzey Kürdistan’da sınıf mücadelesi daha da keskinleşerek devam etmektedir. Türk hâkim sınıfları AKP başta olmak üzere bütün burjuva gerici klikleriyle topyekûn halklarımıza savaş açmış durumdadır. Kendi aralarında ciddi çelişkiler olmasına rağmen somutta tüm burjuva gerici odaklar halklara karşı birleşmiş durumdadırlar. Hele ki mesele Kürdistan ve Kürt ulusal sorunu olunca bu gerici birleşme daha da üst boyutlarda yaşanmaktadır. Bu süreç esas olarak 7 Haziran sonrasında başlatıldı. 7 Haziran’da Kürt Ulusal Hareketi başta olmak üzere tüm ilerici ve devrimci toplumsal güçlerin bir araya gelerek güçlü bir irade ortaya çıkarmaları ve burjuvazinin gerici barajlarını fiili olarak parçalamaları AKP başta olmak üzere tüm burjuva cenahı tedirgin etmiştir. O süreçte AKP’nin mevcut politikalarından ve tek başına iktidar olmasından rahatsız olan CHP başta olmak üzere bazı burjuva parti ve odakların AKP karşıtı mücadele yürütmeleri ve AKP’nin geriletilmesi bağlamında istemeyerekte olsa HDP’yi desteklemeleri var olan gerçekliği asla değiştirmez. Tarihte de onlarca örneği olduğu gibi burjuva klikler özellikle kendi aralarındaki çelişkilerin keskinleştiği dönemlerde birbirini alt etmek için genelde toplumsal mücadeleyi kendilerine payanda yapmaya çalışmaktadırlar. Ki bu burjuva klikler arası çatışma bazen onları toplumsal mücadeleyle yan yana getirmektedir. Gezi süreci bunun en yakın ve somut örneklerinden biridir.

Fakat bu özgün koşullar ve süreçler asla ve asla burjuva parti ve kliklere farklı anlamlar yüklemez. Onların bu özgün dönemlerde toplumsal mücadeleyle bir araya gelmeleri tamamen kendi burjuva gerici iktidarlarını güçlendirmekten ve toplumsal mücadeleyi buna yedeklemek istemelerinden ileri gelmektedir. Bunun ötesinde anlam yükleyenler iflah olmaz reformistler ve bilumum burjuva liberallerdir. Ki bu sınıf işbirlikçisi burjuva liberal çizgilerinden ötürü birçok ilerici ve hatta bazı devrimci güçler kaba AKP karşıtlığı üzerinden yumuşak CHP kuyrukçuluğuna düşmüşlerdir. Toplumsal mücadeleye devrimci sınıf perspektifinden bakamayanların bu duruma düşmeleri gayet anlaşılırdır. Ki mevcut sınıf işbirlikçisi ve burjuva liberal çizgileri bu güçleri burjuva klikler arasındaki mücadelede kah o tarafa kah bu tarafa savurmaktan öteye götürmeyecektir. Proleter devrim hareketi hiçbir koşulda burjuva gericiliğinin kendi arasındaki klik çatışmalarının tarafı olamaz. Onun görevi; burjuva gericiliğinin krizini ve çatışmasını daha da derinleştirerek zayıflatmak ve sınıf mücadelesini yükseltmektir.

Dolayısı ile burjuva gerici klikler arasındaki çatışma ve mücadele halklara karşı savaş ve saldırganlık olunca tatil edilmektedir. Çünkü tümünün beslendikleri ve temsil ettikleri siyasal tavır, sermaye ve onun ürünü olan burjuva faşist devlettir. Onun bekası ve geleceği için tüm burjuva gerici odaklar kendi aralarındaki dalaşı bir tarafa bırakarak halklara karşı birleşmektedirler. Somutta yıllarca AKP karşıtlığı yapan ve AKP iktidarını geriletmek için her türlü oyunlara ve manevralara başvuran Kemalist klik ve onun çizgisinden beslenen yığınca odak bugün Kürt ulusu başta olmak üzere halklara karşı yürütülen kirli savaşta AKP etrafında safa durmuşlardır. Bunda anlaşılmayacak ve şaşılacak bir durum da yoktur bizler açısından. Çünkü en nihayetinde hepsinin temsil ettikleri gelenek burjuvazinin özel mülk dünyası ve zorbalığıdır. Tarihten bugüne kadar burjuvazi tüm türevleri ve odakları ile halklara karşı savaş, saldırı, işgal, sömürü, katliam ve soykırımlarda hep tek vücut olmuştur. Dünyadaki toplumsal gelişmelerden buna yüzlerce örnek vereceğimiz gibi Türkiye-Kuzey Kürdistan’dan da onlarca örnek verebiliriz. Ermeni soykırımı, Dersim soykırımı, Kürt katliamları, 6-7 Eylül saldırıları, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamları ve binlerce, on binlerce devrimcinin, komünistin, aydının, ilericinin ve yurtseverin hunharca katledilmelerinde burjuva faşist devlet tüm klikleriyle tek vücut olarak rol oynamıştır.

Burjuvazi nasıl ki halklara karşı savaşta tek vücut oluyorsa ezilenler de burjuvaziye karşı tek vücut olarak mücadele etmelidirler. Faşist diktatörlüğe karşı devrimci ve komünist güçler başta olmak üzere, tüm toplumsal devrimci ve ilerici dinamikler birleşik bir mücadele hattı geliştirmek zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar. Topyekûn gerici savaş ancak ve ancak halkların topyekûn devrimci savaşıyla püskürtülebilinir. Bu zorunluluk ve devrimci görev perspektifi ile proleter devrimciler başta olmak üzere tüm devrimci güçler tarihsel sorumluluklarını yerine getirerek faşist diktatörlüğe karşı halkları birleştirmelidir. Bunun somut ve en önemli adımlarından biri kuşkusuz ki birleşik devrimci bir cephe yaratma zorunluluğudur. Bu anlamda proleter devrimciler başta olmak üzere bütün devrimci dinamikler zaman kaybetmeden harekete geçerek bu adımı atmalıdırlar. Sürecin tek tayin edici devrimci görevi budur ve bu devrimci görev acilen yerine getirilmek durumundadır. Proleter devrim hareketinin stratejik bileşenlerinden olan Kürt Ulusal Hareketi tartışmasız olarak oluşturulması gereken birleşik devrimci cephenin tayin edici öznelerindendir. Ki bu anlamda Kürt Ulusal Hareketi’nin mevcut duruşu ve yönelimi de oldukça ileri bir noktada durmaktadır.

Faşist diktatörlüğe karşı silahların ve devrimci şiddetin kahredici kudretini kuşanmak zorundayız. Halklarımıza barbarca saldıranlar ve halklarımızın kanını oluk oluk akıtarak ülkeyi tam bir kan deryasına çevirenler mutlaka ama mutlaka akıttıkları kan deryasında boğulmalıdırlar ve mutlaka boğulacaklardır. Bu anlamda proleter devrimciler tarihsel devrimci hesap sorma bilincini kuşanarak sahnede yer almalıdır. Kuzey Kürdistan’da ilmik ilmik kan ve can pahasına örülen tarihi devrimci direniş ülkenin her yanına yayılmalıdır. Kürdistan’daki mazlum Kürt ulusunun onurlu direnişi mutlaka ama mutlaka karşılık bulmalıdır. Proleter devrimciler silahlı-silahsız tüm mücadele biçimleri ile sahnedeki yerini almalıdırlar. Mazlum Kürt ulusunun tarihsel devrimci direnişi tüm toplumsal güçler tarafından tartışmasız olarak sahiplenilmeli ve daha da büyütülmelidir. Bu anlamda son dönemlerde artan toplumsal duyarlılık önemli bir yerde durmaktadır. Özellikle son süreçte aydın ve akademisyenlerin bu noktadaki tutumları gündemi önemli oranda etkileyen ve tartıştıran bir rol oynamıştır. Görev; bu toplumsal duyarlılıkları daha da büyüterek, birleşik bir toplumsal mücadele hattı geliştirmek olmalıdır.

 

Önceki İçerik“Çocuklar ölmesin” mesajının karşısındaki zavallılık ve acizlik halleri
Sonraki İçerikFaşist diktatörlüğün tarihsel genleri ve Hitler’in güncel hali olarak AKP-Erdoğan