Şehir savunması

Kürtler, ordunun hava destekli, tanklı, toplu topyekûn saldırısına karşı, beklenilenin üstünde bir inat ve kararlılıkla direndiler. Tarih, tümünü diyemem ama bazı ayaklanmaları ve savunma babında bazı mevzi direnmeleri -yenilecekleri baştan belli olsa bile – kaçınılmaz hale getirir. 1871’in Paris’inde, sınıf çelişkilerinin vardığı nokta ile yüzyılı sarsan barikat savaşlarının yenilmiş ama tamamen teslim olmamış narası, Paris işçilerine ve yoksullarına ayaklanmayı telkin ediyordu. Paris’in lanetlileri ayaklandılar, Komün’ü kurdular ve Prusya süngüsünün desteğini alan Fransız burjuvazisi tarafından da çok kanlı bir şekilde bastırıldılar.

Devletin yağma sofrasına sonradan oturan ve oldukça iştahlı olan İslamcı burjuvazinin iki kanadı, blok halinde hareket ederek hükümeti, parlamentoyu ve sivil bürokrasinin önemli bir bölümünü ele geçirdi. Devleti tamamen ele geçirme sürecinin son aşamasında, yani orduyu ele geçirme gibi kritik bir aşamada devlet harekete geçti, sınanmış kamasını iki blok arasındaki çatlağa soktu ve blokları, bloklar arasındaki rekabet ve dalaştan da yararlanarak ayırdı. Önce büyük blokun desteğini alarak küçük bloku tepeledi, sonra da büyük blokla uzlaştı; tabi büyük blokun kısmi teslimiyeti temelinde…

Kürtler, 1984’ten bu yana çok ciddi bir yenilgiye uğramadılar. Kuyruğu dik tuttular. Kuşkusuz, bu onların kararlılıklarının bir belirtisiydi. Silahlarının namlularını da sürekli doğrultmadılar ve zaman zaman dik tuttular, yani barış istediler. Bu onların kitleselleşmesine, güç toplamalarına yol açtı. Son barış süreci, İslamcı burjuvazinin, bir kesim Kemalist burjuvazi ile birlikte Kürtleri silahsızlandırma ve oyalama taktiğinden başka bir şey değildi. Kürt direniş güçlerinin, şehirlerde halk desteği alarak yığınak yapması ve özyönetimin maddi zeminini güçlendirme doğrultusunda ciddi adımlar atmış olması, devletin topyekûn saldırısına yol açtı. AKP bu saldırıyı, seçim için kendi lehine kullanmayı da ihmal etmedi.

Kürtler, bu saldırı karşısında, direnmeden, mevzilerini terk ederek çekilemezlerdi. Böylesi bir pasif savunma, çok daha büyük kayıplara yol açar, devleti, askeri ve moral olarak güçlendirirdi. Kürtler bunu yapmadılar, kendi tarihlerinde eşi görülmemiş, çetin ve uzun süreli bir şehir savunma savaşı verdiler. Devlet şehirleri yıktı ve direnişçilerin yavaş yavaş dağlara doğru çekilmesine yol açtı. Şu anda bunu yaşıyoruz. Aslolan, haklı ve ileri bir zeminde kalarak direnmedir. Yaşamın görünmeyen yanlarını bunlar gösterir bize. Görür ve geleceğimize dair daha gerçekçi ütopyalar kurarız.

Önceki İçerikMahkûm edilmiş tahripkâr ‘’eleştiri’’ tutumunun yönü ileri değil geriye doğrudur!
Sonraki İçerikKAPİTALİZM, BARBARLIK VE PROLETARYANIN KARŞI HEGEMONYASI