Sınıf perspektifiyle mevcut durumun özeti ve muhtemel gelişmeler

Kürt Ulusal Hareketi belli bir süreçtir politik duruş ve pratik politika açısından olumlu devrimci bir hat izlemektedir. Bu olumlu süreç devrimci sınıf hareketiyle ittifaklar, güç ve eylem birlikleri temelinde olumlu ilişki ve gelişmelere de tanıklık yapmaktadır. HBDH bu sürecin öne çıkan devrimci kazanımı durumundadır. Bunun geliştirilerek milli baskı ve kıyım politikaları temelinde Türk hâkim sınıflarına karşı mücadele, anti-emperyalist ve anti-faşist mücadele cephesi içeriğiyle daha kapsayıcı olarak yaygınlaştırılması ihtiyaçtır. Dolayısıyla örgütsel güç yetersizlikleri barındıran sınıf hareketinin bu süreçte daha etkin rol oynaması gerekmektedir. Sınıf mücadelesi ve sosyalizm perspektifinin daha etkin olarak hayata geçirilmesi zaruridir. Bunun için devrimci sınıf hareketinin süreç karşısındaki görev ve yükümlülüklerini pratik politikada yerine getirmek üzere güçlerini geliştirmesi zorunludur. Aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi’ne karşı yaklaşımları ile ulusal sorun konusundaki yaklaşımlarını daha gerçekçi, objektif ve bilimsel zemine oturtması şarttır

HABER MERKEZİ (18.09.2016)-”Paralel” denilen eski iktidar ortağının eski ortağına karşı yaptığı askeri darbe girişimi ve iktidarın eski ortağına yaptığı karşı-darbe ile buradan devşirerek genelleştirdiği sivil darbe süreci, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yeni bir sürecin kapısını açtı veya açılmasına vesile oldu denilebilir. Özcesi, iktidar eksenli çıkar ve nüfuz dalaşından kaynaklanan Cemaatçi askeri darbe girişimi, açık faşizme geçilmek suretiyle iktidarın sivil darbesini geçekleştirmeye vesile oldu, birçok ayakta tesis edilerek geliştirilen sivil darbenin tamamlanıp açıktan gerçekleştirilmesine uygun şartlar sundu demek gerçeğin ifade edilmesi olur. Ki böylece bahis konusu yeni süreç fiilen başlamış oldu…

Bu yeni süreç Türk hâkim sınıflarının ırkçı-milliyetçiliğine dayalı tekçilik ekseninde Kürt ulusu ve diğer azınlıklar ile ezilen inanç kesimleri için olduğu kadar, değişik millet ve milliyetlerden proletarya ve geniş halk kitleleri için de son derece ağır bir faşist süreç anlamına gelmektedir. Sürecin, sivil darbe iktidarının tesis edilerek oturtulması ve gerçekleştirilen açık faşist uygulamaları zemininde taşıdığı keskin çelişki ve çatışmalar bağlamında, bağrında değişim olasılıkları da taşıyan değişken özellikte olduğu belirtilmelidir. Bu değişimin burjuva klikler arasındaki iktidar imtiyazlarının paylaşımı gibi burjuva siyasi zemindeki değişimler olduğunu da ekleyelim. Yani, demokratik, devrimci bir değişim olasılığından değil, burjuva klikler arası iktidarın el değiştirmesi veya imtiyazların yeni dengeler temelinde pay edilmesi anlamındaki bir değişim olasılığından ve bunun mümkün olduğundan söz etmekteyiz.

Kuşkusuz ki bu süreç salt burjuva hâkim sınıflar cephesindeki gelişmelerle sınırlı olmayacaktır. Açık faşizm ve sivil darbenin ağır şartlarından etkilenen geniş halk kitleleri ve bu süreç karşısında devrimci sınıf hareketi olarak sorumluluk üstlenen sosyalist ve devrimci hareket de sürece karşı bir mücadele refleksi geliştirecektir. Faşist barbarlığın karşıtı gelişmelere de gebe olan ve devrimci gelişmeleri olanaklı kılan bu süreç veya sürecin sunduğu uygun zemin, karşı-devrim cephesindeki gelişmelerin karşıtı olarak devrimci gelişmeleri dayatarak gündeme getirecektir. Kürt ulusuna dönük imha-inkâr eksenli geliştirilen azgın faşist saldırganlık ve soykırımcı gerici savaş, Kürt ulusu ve hareketinin büyük ayaklanmasını gündeme taşırken, sosyalist ve devrimci güçler de sınıf mücadelesi cephesinden görevlerine sahip çıkacak ve Kürt ulusuyla dayanışmasını gelişmelere bağlı olarak büyütecektir…

Komprador tekelci kapitalist Türk hâkim sınıfları devleti ve iktidarı açısından girilen bu yeni süreç hâkim sınıflar cephesinde ikili bir özellik taşırken, aynı süreç sosyalist ve devrimci tüm halk güçleri ve bağımlı ulus ve azınlıkları ilgilendiren niteliğiyle bu cephenin yeni süreci göğüslemek üzere pratik politikalar belirmesini koşullaması itibarıyla da ikinci bir özellik taşımaktadır. 

Türk hâkim sınıfları devlet kriziyle yüz yüze kalıp, iktidar ve hükümet düzleminde ciddi bir siyasi kriz sürecindedirler. Darbe girişimiyle devletin temel kurum ve kuruluşlarında karşı karşıya kaldıkları bu zayıflık, Kürt ulusuna karşı yürüttükleri gerici savaşın küçümsenemez siyasi-ekonomik faturası/sonuçları ve uluslararası politika ve gelişeler alanında içine girdikleri ağır siyasi şartlar ya da emperyalist egemenlerce itildikleri gerici savaş batağı Türk hâkim sınıfları iktidarını büyük açmazlarla yüz yüze getirmişken, iktidar açık sivil darbe ve faşizm maharetiyle ayakta kalmayı başarabilmektedir.

Ne var ki, mevcut iktidar süreci için yaptığımız tüm bu değerlendirmelerimiz, iktidarın çöktüğü-çökeceği anlamına gelmez. Faşist baskı ve darbe maharetiyle de olsa, bu zemindeki OHAL uygulaması ve Kanun Hükmünde Kararnameler yönetimiyle de olsa, iktidar otorite ve yönetme yeteneğini sürdürmekle birlikte, muhalefetin sunduğu destek ve özellikle Rusya ile düzeltilen ilişkiler sayesinde söz konusu iktidar kendisini tahkim ederek güçlenme eğilimini sürdürmektedir. Egemen olan açık faşizm ve sivil darbe şartlarıyla birlikte, yürüttüğü büyük tasfiye hareketiyle devlet kurumlarındaki kadrolamasını sağlamakta, iktidarını sağlamlaştırmada önemli bir avantaj elde etmiş bulunmaktadır. Yani, bir taraftan zayıflık ve açmazlarla yüz yüze olan iktidar, öte taraftan iktidarını sağlamlaştırma ve güçlenme şartlarına sahiptir.

Bu şartlar şöyle sıralanabilir:

1) Büyük bir tasfiyecilik yürütülüp yeni kadrolaşmaya gidilerek tekçi ve tek adam sultasının pekiştirilmesi mevcut iktidar için önemli bir süreç ve avantajdır. Muhalefetin yedeklenerek etkisizleştirilmesi ve ırkçı Türk milliyetçiliğinin geliştirilmesiyle toplumsal zemini uygun hale getirilmesi bu avantajı destekleyen diğer önemli bir unsurdur.

2) Rusya ile anlaşma bağlamında, Rusya’ya verilmiş olan ödünlere karşın, somut siyasi durumda iktidar için belli yönleriyle avantaj yaratan durumdur ki, bu avantaj sayesinde Suriye-Batı Kürdistan sınırlarını kendince güvenliğe alınması anlamında bölgeye işgalci güç olarak asker sokmuş ve muhtemelen istedikleri ”güvenli bölgenin” oluşturulmasını sağlama, dolayısıyla kâbusları olan sınır bölgesinin tamamen Kürt yönetiminin eline geçmesini engelleyerek kendileriyle işbirliği içinde olan güçlerin ilgili sınır alanında hâkim olmasını sağlamış olacaklardır. Bu da iktidarın Rusya ile anlaşma zemininde elde ettiği ikinci avantaj noktasıdır. Ekleyelim ki, Rusya emperyalizmi ile ilişkilerin düzeltilmesi önemli anlaşmalara oturmaktadır. Ki, Erdoğan/AKP iktidarının ABD ve AB emperyalizmiyle ilişkilerinin sorunlu olması ve eleştirilerinin giderek keskinleşmesi Rusya ile ilişkilerin derinliğine ve Rusya’dan aldığı öğütlerle hareket ettiğini göstermektedir…

3) Darbe girişimi sonrası gerek muhalefetin yedeklenmesi ve OHAL kararının alınması ile Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetme durumunu sağlanması ve gerekse de Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesinin sonuçları bağlamında elde ettikleri lehlerine olan şartlarda, Kürt politikası da ve somutta da Kuzey Kürdistan’da Kürt ulusuna karşı azılı milli zulüm politikasının hayata geçirilmesinin şartlarını yakalamış olmasıdır ki, bu durum seçilmiş olan Kürt milletvekillerinin yargılanıp tutuklanması ve yine seçilmiş olan belediye başkanlarının görevden alınması ve tutuklanması gibi Kürt ulusunun iradesini yok sayan en ağır milli baskı ve saldırganlığı biçiminde ayyuka çıkmış durumdadır. Yani, Kürt ulusuna karşı en acımasız kıyım ve imha-inkâr politikalarının uygulanarak, Kürt ulusunun iradesine darbe yaparak tüm sesi ve soluğunun kesilmesine dönük en ağır milli zulmün yürütülmesinin şartlarını yakalamış durumdadır…

Bütün bunlara paralel olarak iktidar tüm muhalif kesimleri tasfiye edip sosyalist ve devrimci hareketi ezme siyaseti de gütmektedir. Tasfiye dalgasının kapsamı en geniş kesimlere kadar genişletilirken, faşist baskı ve katliamların Kürt ulusuyla yetinmeyip, tüm devrimci harekete karşı azgın bir faşist terör dalgasının mevcuttan öteye tırmandırılacağı ve bunun daha da derinleşeceği beklenmelidir. Hedeflerin tek tek hırpalanıp ezilmesi ve karşıt ya da muhalif güçlerin bölünmesine dönük politikalarla hasım veya düşmanların parça parça yok edilmesi siyaseti güdülmektedir. Kuşkusuz ki, bu düşman veya hedeflerden ”Paralel” tehdit savuşturulmuş olup, esas hedef haline ezilmesi daha zor olan Kürt ulusal hareketi getirilmiştir.

Kürt ulusuna karşı savaşta izlenen politika ise, Kürt Ulusal Hareketi-PKK’nin ezilerek tasfiye edilmesi ve yasal Kürt siyasal hareketinin ağır baskı altında teslim alınarak zayıflatılıp etkisizleştirilmesi olarak sürmektedir. Bu politikanın sivil faşist darbe yönetimiyle en ağır biçimde uygulandığı da ayrı bir gerçektir. Bu politikanın diğer bir ayağı ise, Kürt Ulusal Hareketi’ni ezip Kürt ulusuna milli zulüm uygularken aynı zamanda Kürtleri PKK’den koparıp yedekleme biçiminde de yürütülmektedir. Bir yanı Kürtlerin Öcalan’la görüşmenin sağlanması için başlatılan açlık grevinin sonlandırılmasına dönük de olsa, esasta Kürt ulusunu etkileyerek yedekleme veya PKK’den koparma amacıyla Öcalan’a uzun yıllar sonra bayramda aile görüşü yaptırıldı. Bu görüşme açlık grevi direnişinin bir sonucu olarak da okunsa bile, uzun yıllardan sonra yapılan veya tanınan ilk görüşme olması itibarıyla anlamsız değildir… Dahası, kayyum olarak atanan belediye başkanlarından bir işgüzarın Kürtçe yazılı bir belediye tabelasını indirerek yerine Türkçe tabela asmasına, ”çiçeği burnunda” yeni İçişleri Bakanı SS’in (Süleyman Soylu’nun) derhal müdahale ederek ”Kürtçe dilimizdir, terörle mücadele edilmelidir” şeklinde açıklama yaparak Kürtçe tabelanın asılması talimatını vermesi de anlamsız olmayıp izlenen ilgili siyasetin ürünüdür. Ve bu politikayla Kürt ulusunu etkileyip yedekleyerek, PKK’den koparma hedeflemektedir… (SS isimli yeni İçişleri Bakanı darbeye karşı tutumuyla pohpohlanıp tam bir SS subayı olarak göreve getirildi. Bu gaz ve hızla SS’in azgın bir kontra olarak katliamlara imza atacağı anlaşılmaktadır. Tam bir savaş hükümeti elemanıdır. Dolayısıyla tabelayı geri astırma tavrı onu olumlamaz ve bu tavrı ona reisinin talimatıdır…)

Bu politikanın arka planı ”yeni muhataplar” söylemine de dayanmaktadır. Ve muhtemelen yakın zaman diliminde bunun adımları gündeme gelecektir. Yani, PKK’yi-Kandil’i devre dışı bırakarak yeni muhataplar politikasına uygun olarak, Kürtlerin doğrudan muhatap alınması ve kendi Kürtlerinden kanaat önderleri, akil adamlar gibi yapay muhataplarla, (muhtemelen HDP de dâhil) gerçek muhatapların devre dışı edildiği yeni bir süreç başlatılacaktır. En önemlisi de bu politika veya yeni muhataplar süreci Kürt Ulusal Hareketi ve ulusuna karşı acımasız savaş saldırganlığına paralel olarak yürütülecektir.

İkinci bir olasılık olarak, bu sürecin Öcalan eksenli bir diyalog-uzlaşma-görüşme süreci olarak gelişmesi de mümkündür. Eğer süreç bu zeminde, Öcalan ile diyalog temelinde gelişir ise, HDP’nin belli bir biçimde dizayn edilerek sürece dâhil edilmesi de olasıdır. Bu ikinci olasılığı mümkün kılan durum, Öcalan ile görüşme sürecinin açılmış olması ve belediyenin Kürtçe tabelasının tekrar asılması yaklaşımlarında belli ipuçlarına sahip iken, esasta da iktidarın savaş girdabında zorlanıyor olmasının ağır sonuçları ve darbe girişimi sonrası yaşanan zayıflamanın basıncının sonucudur. İçinde güvenilir bir zemine sahip olmayan, zorunlu ve istenerek yapılan tasfiyelerle doğan boşluğun devlet-iktidar kurumlarında yarattığı zayıflık, Rusya ile anlaşmanın bir faturası olarak IŞİD ile savaşa zorunlu olarak sürülmesi ve bunun etkileri ve elbette bütün bu aleyhteki durumda Kürt Ulusal Hareketi gibi büyük bir güçle savaşmak durumunda olması gibi şartlara sahip olan iktidarın, sinsi politikalar temelinde geçici ve tasfiye amaçlı da olsa Öcalan üzerinden bir süreci başlatması rahatlaması için duyduğu ihtiyaçtır, bu zeminde yen bir süreç başlaması kendi çıkarlarına dönük ”akıllıca” bir politikadır. Ancak bu ikinci olasılığın zayıf olduğu açıktır, birinci olasılığın yürürlükte olduğu ise reel gerçektir.

Birinci olasılıkta kaybeden ve giderek zorlanacak olan Erdoğan/AKP iktidarıdır. Stratejik açıdan karlı çıkacak olan ise Kürt Ulusal Hareketi’dir. İkinci olasılıkta ise, durum esasta tam tersinedir. Yani, geçici bir yumuşama süreci söz konusu olsa da, taktiksel göreli bir kazanım elde edilse de stratejik-uzun vadede zararlı çıkacak olan Kürt Ulusal Hareketi, kazançlı çıkan ise Erdoğan/AKP güruhu olacaktır…

Bu söylediklerimiz Kürt ulusunun gerici savaş saldırganlığı altında kıyımdan geçirilmesinin sürdürülmesini isteme anlamına gelmez, gelmemektedir. Bilakis Kürt ulusunun bağımsızlık hakkı dâhil, tüm ulusal demokratik haklarının kayıtsız şartsız tanımasını isteme ve gerici savaş saldırganlığının mücadele ile göğüslenip püskürtülmesini istemek anlamına gelmektedir. Kürt ulusunun elde edeceği ileri bir statüye hayır demek değil, her hak ve ileri statüsünün savunulması ve ulusal direniş ve mücadelenin burjuva oyunlara-hilelere heba edilmemesini istemektir. Kürt Ulusal Hareketi’nin tek tek anlaşmalar siyasetini benimseyip genel anlaşmalar stratejisini benimseyerek ulusal demokratik haklarından ve giderek bağımsızlık hakkından ödün vermemesi anlamına gelmektedir. Aldatmaca, oyalama ve hilelere düşmemesi, hak ve taleplerinden öteye kendisine ait olan haklardan geri adım atmayarak demokratik-devrimci duruşunu sürdürmesi anlamına gelmektedir. Kısacası işaret etmek istediğimiz şey, Kürt Ulusal Hareketi’nin yeni bir oyuna düşmemesi ve eşit demokratik şartlarda bir anlaşmadan yana tavrını koymasını istemektir. Seçilmiş milletvekillerinin yargılanıp tutuklanması, seçilmiş belediye başkanlarının görevden almaları, tutuklanıp hapsedilmesi saldırıları şahsında Kürt ulusa iradesine karşı gerçekleştirilen ırkçı faşist darbeyi ve yaşadığı soykırımcı katliamları kabul etmeyerek direniş ve mücadele hakkını kullanmasını isteyecektir. Ve nihayet Kürt Ulusal Hareketi’nin, kendisine dayatılan ve dayatılacak olan teslimiyet ve kölece yaşamı kabul etmemesi, ödediği ağır bedeller üzerine ve gerektiğinde bir o kadar daha ağır bedel ödeme pahasına ulusal bağımsızlık ve onurlu özgür yaşam hakkını geri almada kararlı duruşunu sürdürmesini istemektir!

Kürt Ulusal Hareketi belli bir süreçtir politik duruş ve pratik politika açısından olumlu devrimci bir hat izlemektedir. Bu olumlu süreç devrimci sınıf hareketiyle ittifaklar, güç ve eylem birlikleri temelinde olumlu ilişki ve gelişmelere de tanıklık yapmaktadır. HBDH bu sürecin öne çıkan devrimci kazanımı durumundadır. Bunun geliştirilerek milli baskı ve kıyım politikaları temelinde Türk hâkim sınıflarına karşı mücadele, anti-emperyalist ve anti-faşist mücadele cephesi içeriğiyle daha kapsayıcı olarak yaygınlaştırılması ihtiyaçtır. Dolayısıyla örgütsel güç yetersizlikleri barındıran sınıf hareketinin bu süreçte daha etkin rol oynaması gerekmektedir. Sınıf mücadelesi ve sosyalizm perspektifinin daha etkin olarak hayata geçirilmesi zaruridir. Bunun için devrimci sınıf hareketinin süreç karşısındaki görev ve yükümlülüklerini pratik politikada yerine getirmek üzere güçlerini geliştirmesi zorunludur. Aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi’ne karşı yaklaşımları ile ulusal sorun konusundaki yaklaşımlarını daha gerçekçi, objektif ve bilimsel zemine oturtması şarttır.

Süreç karşı-devrimin azgın saldırı ve gerici saldırganlığına açık ağır bir süreç olmakla birlikte, sınıf hareketinin gelişmesine de uygun koşullar barındırmaktadır. Hâkim sınıfların içinde bulunduğu kaotik şartlar ve siyasi kriz süreci devrim lehine değerlendirilerek devrimci kazanımların geliştirilmesi ve hâkim sınıfların geriletilmesi için uygundur. Sorun devrimci sınıf hareketinin kuvvetlerini toparlayıp siyasi güç olarak süreçte alacağı yer ve pozisyona bağlıdır.

 

Önceki İçerikÖzgürlüğün Kokusu
Sonraki İçerikBakış Can: Erdoğan ve iktidarı düzlüğe mi çıktı yoksa yokuşa mı dayanıyor?