Soykırım ve katliamın adı: T.C.

Gazetemizin 93. Sayısında yayınlanan Maraş Katliamı’nı ele alan “Soykırım ve katliamın adı: T.C.” başlığını taşıyan analiz yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (19.12.2014)- Faşist Türk devletinin şimdiki temsilciliğini üstlenen AKP, göreve getirildiği günden bu yana sergilediği sinsi ve riyakâr politikalarıyla ün yapmış durumdadır. Halkımızın on yıllardır özlemini duyduğu demokrasi, özgürlük ve refah içinde yaşama taleplerini sinsice manipüle edip, yıllardır yarattığı hegemonyayla faşist özünü gizleme çabalarına karşın, özellikle son birkaç yıllık süreçte gerçekler halkımız tarafından daha iyi idrak edilmeye başlanmıştır. Açılımlarıyla nam salan AKP iktidarı, özellikle Kürtler ve Aleviler üzerinden geliştirdiği sinsi politikaları sonucunda kısmi bir başarı sağlamasına karşın, gelinen aşamada hem ezilen Kürt halkı ve hem de Aleviler açısından pozitif yönde herhangi bir anlam ifade etmemektedir. TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun Dersim’e giderek burada siyasi şov sergileme çabaları komünist-devrimciler tarafından engellenmiş, Davutoğlu da devlet kurumları ve Cemevi’ni ziyaret ettikten sonra kentten ayrılmak zorunda kalmıştı. Dersim Soykırımı üzerinden siyasi rant sağlama yarışına giren AKP, CHP ve MHP gibi burjuva düzen partileri, 2015 genel seçimlerine az bir zaman kala temcit pilavı misali yeniden Alevileri hatırlamaya, Alevilerin haklarından bahsetmeye başladı. Daha önce faşist AKP tarafından piyasaya sürülen ama büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan “Alevi Açılımları”ndan biriyle daha karşı karşıyayız. Ezilen-emekçi halk kitlelerinin en meşru, demokratik haklarını gasp eden faşist Türk devleti, şimdi de bu haklar kendi tekelinden sunulacak bir lütufmuş gibi hareket edip, adeta sadaka kültürü yaratmaya çalışmaktadır. Aleviler noktasında yaşanan realitede bundan başkası değildir. 91 yıllık faşist Türk devleti tarihi, yine 12 yıllık faşist AKP iktidarı dönemi ezilen-emekçi halk kitlelerine, farklı ulus, milliyet ve inançtan kesimlere yönelik nasıl bir soykırım, katliam, baskı ve zulüm uygulandığının en çıplak resmidir. Bugün Alevilerin haklarından dem vuran faşizmin tarihi boyunca Alevilere yönelik gerçekleştirdiği baskı ve zulüm politikası, katliamlar oldukça canlı bir şekilde hafızalardadır. Türk-İslam gerici-tekçi-faşist anlayışı üzerine inşa edilen Türk devlet gerçekliği Osmanlıdan devraldığı soykırım-katliam geleneğini, daha sinsi bir şekilde, aynen koruyup devam ettirmiştir. Komünistlere, devrimcilere, Ermenilere, Kürtlere, Alevilere, Hristiyanlara…vs. diğer bütün farklı ulus, milliyet ve inançlara karşı gerçekleştirilen baskılar, uygulanan zulüm ve yapılan katliamlar sayılamayacak kadar fazladır. Ki bu katliam ve zulüm gerçekliği bugün en sinsi politikalarla olduğu gibi devam ettirilmektedir. Kobanê, Gezi, Roboskî, Hrant Dink Katliamı… Yaşanan katliamların her biri bahsini ettiğimiz mazlum kesimleri, komünist, devrimci ve ilericileri hedef almaktadır. Faşizm gerçekliği bu kadar yalın bir şekilde her gün yaşamlarımızı tehdit ederken, AKP tarafından geliştirilen sahte politik oyunların peşine takılan, AKP’den ezilen-emekçiler için “barış-demokrasi” bekleyen her kimse ya akıl tutulması yaşamakta ya da faşist Türk devletinin gerici politikalarıyla ortaklık yaşamaktadır.

Türkiye-Kuzey Kürdistan halkı açısından bir yılın her ayı, aynı zamanda her günü farklı bir acının, zulmün ve katliamın tarihidir. Aralık ayı da özellikle 1978 yılında gerçekleştirilen Maraş Katliamı’yla, 19-22 Aralık Hapishaneler Katliamı’nın gerçekleştirildiği tarih olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu makalemizde 19-26 Aralık 1978 tarihinde Maraş’ta gerçekleştirilen faşist katliamı bir kez daha ele alıp, söz konusu katliamda yaşamını yitirenleri anacağız.

Maraş’tan bir haber geldi

Maraş, ülkemiz tarihinde oldukça önemli bir bölgedir. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası ülkemizde yaşanan emperyalist işgale karşı gelişen halk direnişinin en önemli merkezlerinden biri de Maraş’tır. Oldukça kozmopolit bir yapıya sahip olan Maraş’ta yoğun bir Alevi nüfusu da bulunmaktadır. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da devrimci mücadelenin boy verip geliştiği her dönemde Maraş, bu mücadelenin merkezlerinden biri olmuştur. Özellikle ’71 silahlı devrimci çıkışı sürecinde THKO ve partimiz TKP(ML) Maraş bölgesinde etkin çalışmalar yürütmüş, gerilla mücadelesine hazırlık olarak bu bölgede ön plana çıkmıştır. THKO kurucu kadrolarından Sinan Cemgil ve yoldaşlarının Nurhaklarda şehit düşmesi bu bölgedeki devrimci çalışmaları büyük oranda etkilemiş ve 1970’li yıllar boyunca Maraş devrimci mücadeleye kucak açan bölgelerden olmuştur. 1970’li yıllar ülke genelinde devrimci mücadele ve halk muhalefetinin büyük gelişme gösterdiği bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Bu dönem boyunca özellikle Aleviler içerisinde devrimci düşünce ve mücadele büyük bir etkide bulunmuş ve Dersim, Maraş, Çorum, Antep, Malatya…gibi Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde devrimci mücadelede büyük ivme kazanmıştır. Yaşadıkları tarihi ve güncel haksızlık, baskı ve katliamlar sonucunda devrimci düşünce ve mücadeleyle daha çabuk buluşan Alevilere karşı, faşist Türk devletinin saldırıları da aynı paralelde daha da pervasızlaşarak artmıştır. Osmanlı dönemi boyunca birçok kez katliama maruz kalan Alevilere yönelik, kuruluşundan itibaren faşist Türk devleti de aynı geleneğin mirasçısı olarak birçok kez katliamlar uygulamıştır, uygulamaktadır. Koçgiri, Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi… Büyük kıyımların yaşandığı, devlet eliyle yürütülen soysuz katliamlardan yalnızca birkaçıdır. Faşist Türk devletinin 1970’ler boyunca gelişen devrimci mücadele ve halk muhalefeti karşısında Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması yaratmaya çalışarak, bizzat istihbarat örgütleri ve hizmetindeki sağcı-faşist örgütlenmeleri kullanarak birçok katliama imza attığı bilinmektedir. 1980 Askeri Faşist Cuntası (AFC)’na giden yolda en önemli kilometre taşlarından biri kuşkusuz 1978 yılında yaşanan Maraş Katliamı’dır. Bizzat faşist Türk devleti tarafından planlanıp, uygulanan Maraş Katliamı sonrası, sözde “ülkede huzur ve güvenliği sağlama’’ adı altında ardından birçok ilde sıkıyönetim ilan edilerek, faşist baskı politikaları yasal güvenceye kavuşturuluyordu. Maraş gibi Alevilerin yoğunlukta olduğu, devrimci düşüncelerin halk içinde etkin bir şekilde yaşam bulduğu ve özellikle partimiz TKP(ML) başta olmak üzere komünist-devrimci örgütlerin güçlü olduğu bir bölge faşist Türk devleti açısından sinsi-soysuz oyunlarını yaşama geçirmek için bulunmaz bir alandı. 19 Aralık tarihinde kentteki Çiçek Sineması’na bomba atılmasıyla başlayan katliam 26 Aralık tarihine kadar sürerken, Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahalleler, dükkanlar yağmalanıp, net olmayan rakamlara göre 500’e yakın kişi öldürülürken, yüzlercesi yaralanmış ve binlerce Alevi kenti terk etmek zorunda kalmıştı. Kentteki Sünni inanca mensup halkın dini duygularını kullanarak gerici-faşist emellerine alet eden faşist Türk devleti, olayların baştan sona organize edilip, uygulanmasından bizzat sorumludur. Katliam sırasında ve sonraki yıllarda açığa çıkan gerçekler söz konusu katliamın bizzat Türk istihbaratı tarafından organize edildiğini belgelemiştir. Katliamda yer alan yüzlerce sağcı-faşist unsur ise göstermelik yargılamalar sonrası birer birer tahliye edilerek ödüllendirilmiştir. Maraş Katliamı’nın kilit isimlerinden olan ve bizzat katliamda yer alan Ökkeş Kenger (Şendiller) adlı faşist köpek ise 1991 yılında Refah Partisi listesinden seçimlere girerek Maraş milletvekili seçilmiştir. Yine katliamda rol oynayan birçok faşist unsur, devlet kademelerinden görevlendirilerek ödüllendirilmiştir. Katliam sonrası ortaya çıkan birçok belgede, katliamın bizzat MİT tarafından organize edildiğini kanıtlamaktadır. Katliam gerçekliği böyleyken faşist Türk devleti, burjuva kalemşorları aracılığıyla özellikle bölgede etkili olan partimiz TKP(ML)’yi karalamak ve halk nezdinde itibarını zedelemek için büyük bir  kampanya yürütmüş ve katliamı partimizin üzerine yıkmaya çalışmıştır. Bu kirli politikayla bir yandan gerçekleştirdiği katliamın hesabını vermekten sıyrılmaya çalışan diğer yandan ise partimizin özellikle Aleviler nezdindeki itibarını zedeleyip gözden düşürmeye çalışan faşist Türk devletinin bu kirli oyunları bugün de devam etmektedir. Sözde “Alevi Çalıştayları”yla Alevileri kendine yedeklemeye çalışan AKP, CHP, MHP gibi faşist düzen partileri, komünist-devrimci güçlere yönelik ise sürekli Alevileri “uyarmakta’’, bu “provokatif-marjinal’’ örgütlere karşı Alevilere “akıl’’ vermektedir. Alevilerin hakim sınıflara karşı tarihi boyunca süren direniş çizgisini kırıp, teslim almaya çalışan faşist Türk devletinin bu sinsi oyunlarının boşa çıkarılması, Alevi halkımızın devrimcilere ve devrimci mücadeleye olan sempatisinin örgütlü bir güce dönüştürülmesi elzem görevlerimiz arasındadır. Bugün AKP’den medet uman, bu faşist partiden Alevilerin sorunların çözmesini bekleyen yaklaşım, on yıllar boyunca aynı şekilde faşist CHP’den umar beklemekteydi.

Ortak paydamız ezilmişliğimiz ve yok sayılmamızdır

Bugün AKP tarafından Aleviler yönelik gerçekleştirilen faşist politikaların aynısı yıllarca CHP tarafından gerçekleştirilmiştir. Alevilere yönelik geliştirilen bu faşist politikaların hepsi resmi devlet gerçekliğidir ve bu gerçeklik her dönem bir başka burjuva partisi tarafından yapılmaktadır. Dersim’in, Koçgiri’nin, Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Gazi’nin…sorumlularından tek biri bile gerçek anlamıyla yargılanıp, cezalandırılmamıştır. Dikkat edilirse bu katliamların birçoğunda faşist CHP ve türevleri hep hükümet görevini yürüten partiler olmuştur. Aradan 36 yıl geçmesine karşın Maraş’ta yaşanan kanlı katliama dair tek bir faşist unsurdan hesap sorulmamış, bilakis katliamın sorumluları ödüllendirilmiştir. Maraş katliamından 23 yıl sonra yine 19 Aralık tarihinde başlayan ve onlarca komünist-devrimcinin katliyle sonuçlanan hapishaneler katliamı da göstermektedir ki faşist Türk devleti varlığını ezilen-emekçi halkın kanı üzerinden sürdürmektedir. Bu faşist düzen temellerinden yıkılıp yerine halkımızın gerçek anlamıyla özgür ve kardeşçe yaşayacağı bir düzen yani sosyalizm kurulmadığı sürece kanlı-faşist katliamlar da devam edecektir. Alevilerin kendi inançlarını, kültürlerini özgürce yaşayabilmesi için bizzat devrimci iktidar mücadelesi içerisinde yer almaları gerekmektedir. Tıpkı işçi sınıfı, yoksul köylülük…bütün emekçi kesimler, Kürtler, Süryaniler, Çerkezler gibi Aleviler de gerçek özgürlüğü ancak ve ancak sosyalizm bayrağı altında yaşayabilir. Bundandır ki partimiz önderliğinde yürütülen Sosyalist Halk Savaşı’na Aleviler de katılıp bizzat bu savaşın öznesi olmalıdır.

 

 

 

 

Önceki İçerikMaraş Katliamı unutturulmak isteniyor
Sonraki İçerikEskişehir’de Abdullah Kalay eylemine gözaltı terörü