Stonewall’un ruhu Orlando’nun hesabını soracak

ABD’de 12 Haziran  Pazar günü yapılması planlanan Onur Yürüyüşü öncesi LGBTİ’lerin gittiği bir bara girerek kullandığı silahla onlarca kişiyi katleden ve onlarcasını da yaralayan saldırganın yine karşımıza barbar IŞİD örgütünü çıkarması pek şaşırdığımız bir durum olmadı. İslam dinini benimseyen ama sırf aynı mezhepten olunmadığı için bile öldürülen insanların yaşadığı Ortadoğu’da bu çetelerin ilerleyen dönemlerde Avrupa ve diğer ülkelerde de bu tür saldırıları gerçekleştirebilecekleri önceden tahmin ediliyordu. 

Amerikan halkının büyük bir şok yaşadığının söylendiği tüm haberler aynı zamanda gündeminde seçim olanların da argümanlarına yön verdi. Beyaz Saray önce “iç terör” olarak değerlendirdi. Ama çok geçmeden saldırganın bu eylemi IŞİD’e adadığı, yine bazı haberlerde de saldırıyı yapmadan önce FBI’ı arayarak bu örgüte katıldığı söylendi. Irkçı Trump ise yapılan protestolar sonucu Müslümanlara yönelik söylemlerini azaltmışken bu saldırı ile birlikte tekrar eski argümanlarına döndü. Cumhuriyetçi Parti saldırıyı kınıyordu ama ne hikmetse saldırının yapıldığı yerin LGBTİ’lerin gittiği bir bar olduğunu söylemiyordu.
Nefret cinayeti tanımının  yetmediği bir saldırı söz konusu! Bilinçli, kendi gerici düşüncelerine göre “sapkın” olarak değerlendirilen bu insanlara yönelik planlı bir saldırı olduğu kesin. Akit Gazetesi’nin de böylesi tanımlamaları yapması bu algının Türkiye/Kuzey Kürdistan’da da oldukça yoğun olduğunu hatırlatıyor bize.
Bu durum karşısında cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimliklerinden dolayı sürekli tehdit altında olan LGBTİ’lerin yaşam hakkını savunma kampanyaları yürütmek ve duyarlı olmak zorundayız.

Cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleriyle itibariyle toplumda ezilen ve katliamlara maruz kalan LGBTİ’lerle ortak bir mücadele hattı oluşturulmalı, haklı-meşru mücadeleleri söz dışında da eylemsel olarak desteklemeli ve sahiplenmeliyiz. ‘Genel kültür’ ve ‘genel ahlak’ bakış açısına sahip erkek egemen anlayışla etkin mücadele etmeli ve bunu devrimci görev ve sorumluluklarımız içinde değerlendirmeliyiz. Barbar ve katliamcı IŞİD çetelerine karşı yürüttüğümüz her türlü mücadeleyi LGBTİ mücadele alanında da aynı duyarlılık ve sorumluluk bilinciyle ilerletmeliyiz. Bilinmelidir ki; Maoist komünistler sosyalizm koşullarında da cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin kendilerini özgürce ifade edebilmesini ve haklarının korunmasını savunur.

Bu doğrultu da içinden geçtiğimiz hafta itibariyle başta Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası olmak üzere bir bütün dünya genelinde homofobi ve transfobiye karşı Trans Onur Haftalarına aktif katınılmalı ve Orlando katliamı başta olmak üzere LGBTİ’lere yönelik katliam ve saldırılar protesto edilmelidir! Unutulmamalıdır ki, 1969’da Stonewall’da ortaya çıkan direniş ruhu Orlando’nun hesabını soracaktır!

 

Önceki İçerikProleter devrim eksenli devrimci/komünist örgütün stratejik mahiyeti
Sonraki İçerikİbrahim’in Kemalizm tahlillerine giden yolu döşeyen taşlar