‘’Suriye ve Irak’ın Toprak ‘Bütünlüğüne’ Saygı Duymak/Bakış Can

Tartışmanın başka önemli konusuna daha gelirsek; bizler gerek Suriye, gerek Irak, gerekse de Kürdistan ve muhtelif her hangi bir coğrafyasındaki emperyalist varlık ve müdahaleye, gerici işgal ve hesaplara ya da yerel gericiliklerin gerici oyunlarının tümüne proleter tutarlılıkla net biçimde karşıyız. Bu zeminde, Irak ya da Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olup, bunların iradeleri ve iç işlerine dönük her türden gerici müdahaleye karşı kararlıca mücadele ederiz. Ama bizler, Suriye’nin de, Irak’ın da emperyalist paylaşım savaşlarıyla vb belirlenmiş olup, ulus ve azınlıklar üzerinde egemen ulus merkezli devlet sınırlarını ve devlet niteliklerini meşru görmüyor, bu nitelikteki toprak bütünlüğüne saygıı göstermiyoruz. Bir bölüm Kürdistan toprağının zorla gasp edilip kendisine dâhil edilmesi üzerinde biçimlenen veya tanınan Kürdistan parçası toprağının ‘’bütünlük’’ olarak tarif edildiği bir Suriye ve bir Irak ‘’toprak birliğine’’ elbette saygı gösteremez, bu bütünlüğü savunamayız. İlgili ülkelerde ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı tanınmış olsaydı ve buralardaki her ulus ve azınlık demokratik şartlarda ve demokratik iradesiyle birlikte yaşamaya karar verseydi, elbette ki buraların toprak birliğinden yana olup sonuna kadar saygı gösterirdik. Ne ki, başka ulus ve azınlıkları ve bunlara ait toprakları zorla kendi devlet sınırlarına dâhil edip tutan her hangi bir toprak bütünlüğü tanınamaz. Ne Irak’ta, ne Suriye’de, ne ‘TC’’ devletinde ve ne de İran ya da başka ulus ve azınlıkların bağımsızlık hakkını gasp ederek çiğneme üzerine kurulu olan başka bir ülkenin toprak birliğine saygı göstermiyoruz, gösteremeyiz.

HABER MERKEZİ (20.10.2016)-Anlaşılıyor ki,  Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü ve merkezi devlet yapısı ve siyasi birliğine kast edenler bu eylemlerinin arkasında duramıyorlar. Yaptıkları açıklamalarda görüldüğü kadarıyla hepsi buralardaki fiil ve emellerinin arkasında durmuyorlar. Duramıyorlar! Duramazlar,  çünkü buralardaki tüm siyaset ve siyasetin bir üst aşaması olan savaş politikaları tamamen gerici hesap, plan ve çıkarlarına endekslidir. Daha da önemlisi bütün bu hegemonyacı nüfuz politikaları ve emperyalist tahakküm ve talan stratejilerinin ürünü olarak buralarda yaşananlar, Ayla Kurdi’nin unutulmaz acıyla resmettiği büyük insanlık dramları ve karartılamaz derecede açık insanlık suçları niteliğindeki gelişmeler olduğu için arkasında duramıyorlar. Emperyalist haydutların şefliğindeki bilumum gerici koro Suriye’nin, Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız nakaratını dilendirmektedir. Sanki tarladaki Hasan amca, fabrikadaki Ayşe teyze, öğrenci Ali, Çukurova’nın mevsimlik işçileri, Amed’deki hamallar, Urfa’nın adı gereksiz aşiretin ırgatları Suriye ve Irak toprak bütünlüğünü zedeliyor… Bu gerici koroya yabancı olup da bu koronun seslendirdiklerini duyanlar, inanmaktan ve ‘’ne kadar masum çocuklar’’ demekten kendini alıkoyamazlar. Oysa yalanı yol, zulmü hal eylemiş bu riyakâr gerici barbar zümre, yeryüzünün insana ait tüm kötülüklerinin kaynağı, sahibi, başı ve üreticisi durumundadır…

Mizansene bakarak, kim ‘’kim toprak bütünlüğünden yana ve saygılı’’, kim değil daha somut biçimde görelim. Suriye sorununda, Lozan kentinde düzenlenmesi planlanan ve katılımcı ülkeler beyan edilerek gerçekleştirileceği deklere edilen zirve/toplantı çıplak gerçekleri açıklamaktadır. Konu Suriye’deki durum. Toplantıya karar verenler; ABD emperyalizmi ile Rusya emperyalizmi! Toplantıya katılacak taraflar; ABD, Rusya, ‘’TC’’ ve Suudi Arabistan! Katılımcı ülkeleri tayin edenler; ABD ve Rusya! Peki, sorun Suriye olduğu halde taraflar neden Suriye muhalefet cephesi ile iktidar cephesi değil de ‘’ilgisiz’’ ülkelerdir? Normalin de kurulacak masa veya toplantıda Esat iktidarı temsilcileri ile Muhalif güçlerin temsilcilerinin olması gerekmektedir. Ancak ilginçtir ki, hiç izaha bile gerek duymadan, sıkılıp kızarmadan dünyanın gözleri önünde, alenen, Suriye sorununu hiç bir Suriye gücü ve tarafı olmaksızın ABD ile Rusya emperyalistleri (yanına bölge deki piyonu olarak aldıkları ‘’TC’’ ve S. Arabistan ile birlikte) tartışıp kararlaştırmaktadırlar! Bu ki toprak bütünlüğünü bölüyor, neden ve nasıl bölüyor vb vs sorularını en yalın biçimde açıklamaya yeterlidir…

‘’Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız’’ nakaratını tekrarlayan bu gerici koronun, bu sözlerini ‘’Suriye’nin de, Irak’ın da toprak bütünlüğünü böleceğiz’’ diye okumak en makul ve objektif okuma olur. Yaptıklarının arkasında asla duramayan bu ikiyüzlü gericilerin, ‘’Doğuya gidiyoruz’’ dediklerinde, ‘’Batıya gidecekleri’’  anlaşılmalıdır ki, bu tarihsel tutum ve tüm süreçleriyle desteklenen doğrudur. Her ‘’demokrasi götürmeye’’ geldiklerinde, kan ve ölümle, işkence ve insanlık dışı uygulamalarla işgal-ilhaka geldiklerini dünya halkları ve özelikle de Irak-Suriye-Ortadoğu halkları ve mazlum ulusları çok iyi bilmektedirler. Komprador tekelci kapitalist Türk hâkim sınıfları ve bunların organik öncelleri faşist hâkim sınıfların benzer beyanları da çarpıcı olup, bu sınıfların söylemlerini doğru okumayı öğreten bir örnek durumdadır ki, bahis konusu koroya komik sesle Türk hâkim sınıfları da katılmış durumdadırlar. Erdoğan ve şürekâsından da son günlerde sık sık ‘’Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız, saygılıyız…’’ şeklinde ‘’bonkör’’ beyanlar duymaktayız. ‘’Kendi kendine gelin güvey olma’’ diye buna dense gerek… Hey be maşa güruh, sen zaten istesen de tersi bir eylemde bulunamazsın. Her ne kadar ‘’kendi göbeğimizi kendimiz keseriz’’ diye ABD emperyalizmine blöf yapıp mesaj vermeye çalışsan da, ‘’sen’’ göbek bağıyla emperyalist ağababalarına bağlısın, onların izni olmadan değil Irak’a, Suriye’ye girmek veya toprak birliklerine tehdit olmak, kendi topraklarında bile bağımsız tek bir karar alıp politika yürütemezsin… Gerçek bu.

Peki, neden Erdoğan ve Şürekâsı neden bu boş laflardan geri durmamakta veya sıklıkla dillendirmektedir? Özele, Erdoğan-AKP güruhu, Rusya emperyalizminin icazet ve referansıyla Suriye/Batı Kürdistan topraklarına asker sokmasından kaynaklı olarak uluslararası hukuk ve güçlerle karşı karşıya gelmekte, hatta Irak’taki askeri gücü hakkında Irak açık tavır alarak rahatsızlığını en yüksek biçimde seslendirerek tavır alarak ortaya koymuştur. Dolayısıyla Rusya emperyalizminin telkiniyle, buralardaki (istenmeyen) askeri varlığını makul göstermek için veya meşrulaştırmaya dönük demagoji veya gerici cinsten siyaset/diplomasi yapmaktadır. Oralardaki mevcut varlığını meşrulaştırma, kabul edilir gösterme, işgalci pozisyonunu savunmanın manevrasını yapmak bu söylemin önemli sebepleri durumundadır. Bununla birlikte, bölgede dışlandıkları uluslar arası (‘’koalisyon güçlerinin’’) güçlerin düzenlemekte olduğu IŞİD’e dönük (Halep vb) operasyonlara katılma zemini yaratarak kendince somut durumda bölgedeki gelişme çerçevesinde belli oranda söz sahibi olma, süreçten çıkar gözetme hesapları da bu söylemi besleyen nedenlerdir… Elbette bütün rol ve siyaseti esasta Rusya emperyalizmi lehine ve onun garantörlüğü ile yapmaktadır.

Tartışmanın başka önemli konusuna daha gelirsek; bizler gerek Suriye, gerek Irak, gerekse de Kürdistan ve muhtelif her hangi bir coğrafyasındaki emperyalist varlık ve müdahaleye, gerici işgal ve hesaplara ya da yerel gericiliklerin gerici oyunlarının tümüne proleter tutarlılıkla net biçimde karşıyız. Bu zeminde, Irak ya da Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olup, bunların iradeleri ve iç işlerine dönük her türden gerici müdahaleye karşı kararlıca mücadele ederiz. Ama bizler, Suriye’nin de, Irak’ın da emperyalist paylaşım savaşlarıyla vb belirlenmiş olup, ulus ve azınlıklar üzerinde egemen ulus merkezli devlet sınırlarını ve devlet niteliklerini meşru görmüyor, bu nitelikteki toprak bütünlüğüne saygıı göstermiyoruz. Bir bölüm Kürdistan toprağının zorla gasp edilip kendisine dâhil edilmesi üzerinde biçimlenen veya tanınan Kürdistan parçası toprağının ‘’bütünlük’’ olarak tarif edildiği bir Suriye ve bir Irak ‘’toprak birliğine’’ elbette saygı gösteremez, bu bütünlüğü savunamayız. İlgili ülkelerde ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı tanınmış olsaydı ve buralardaki her ulus ve azınlık demokratik şartlarda ve demokratik iradesiyle birlikte yaşamaya karar verseydi, elbette ki buraların toprak birliğinden yana olup sonuna kadar saygı gösterirdik. Ne ki, başka ulus ve azınlıkları ve bunlara ait toprakları zorla kendi devlet sınırlarına dâhil edip tutan her hangi bir toprak bütünlüğü tanınamaz. Ne Irak’ta, ne Suriye’de, ne ‘TC’’ devletinde ve ne de İran ya da başka ulus ve azınlıkların bağımsızlık hakkını gasp ederek çiğneme üzerine kurulu olan başka bir ülkenin toprak birliğine saygı göstermiyoruz, gösteremeyiz. Bu toprak bütünlüklerini tanıyıp saygı göstermek, uygulanan işgal-ilhakları, sömürgecilikleri vb vs onaylamak anlamına gelir. Irak toprak bütünlüğü denen şey demagoji ve safsatadır, gerçekte yoktur. Kast edilen o topakların bir bölümü Kürt ve Kürdistan toprağıdır. Suriye ve Türkiye-Kuzey Kürdistan için de aynı şey geçerlidir.

 

Önceki İçerikSiyasal Süreç Zemininde Musul Operasyonu ve İşgalci İştah!
Sonraki İçerikİSİG: ’’ 9 ay’da 79 göçmen işçi yaşamını yitirdi’’