Maoist Kaypakkaya geleneğini savunan, bu zeminde geleneğin tüm parçalarına ilgi gösterip bunları çeşitli olanaklar üzerinden takip eden, etmeye çalışan bir taraftar ya da okurum. Okur olmama uygun olarak, Yeni Demokrasi ve Halkın Günlüğü gazetelerinde yürütülen ve olumlu gördüğüm tartışmaları belki her okur gibi heyecan ve ilgiyle izlemekteyim. Bu tartışmalarda, gelinen noktada, seyirci kalmaktansa okur olarak söz hakkımı kullanmayı görev saydım. Eklemekte fayda görüyorum ki, 3. Kongreye kadar safım netti. Ama sonra, Yeni Demokrasi gazetesinde yazan çizginin genelini kendime daha yakın buldum. 3. Kongre öncesi çizgi bana daha doğru geliyor. Bu temelde, bu çizgiye en yakın bulduğum geleneğin parçası olan ilgili kesimi-yapıyı bu çizgisi anlamında olumlu buluyorum ya da buluyordum. Bugün ise, birlik eksenli yürütülen tartışmalarda, yakın bulduğum çizginin yaklaşımlarını sağlıklı bulmayarak eleştiriyor, bu yakınlığımı sorguluyorum… Özetle, Halkın Günlüğü gazetesindeki birliğe yaklaşımı olumlu ama Yeni Demokrasi gazetesindeki yaklaşımı hatalı-yanlış buluyorum…

Şimdi, Yeni Demokrasi gazetesinde birlikle ilgili çıkan yazının 2. bölümündeki yaklaşım ve anlayışa dönük eleştirilerime geçiyorum…

Yeni Demokrasi’de yazan yazarımızı, ortaya koyduğu yaklaşım açısından anlamakta güçlük çekiyorum. DABK-darbe konusu Tarihi Muhasebe’de 62 tanımlamayla mahkûm edilmiş, yüzün üzerinde noktada geniş bir değerlendirmeye tabi tutulmuş, eleştirilmiş… DABK’ın, siyasi, ideolojik, politik, örgütsel, askeri hattı eleştiri konusu yapılmıştır! Bu konuda daha ne yapsınlar, dizlerinin üzerine çöküp dağı taşı öperek ayaklarına mı kapansınlar?…

Tarihi Muhasebe’de 3. Konferans her şeye rağmen haklı bulunmuş, eksik veya hatalı yaklaşımları da doğal olarak eleştirilmiş! 

Ayrıca Partizan dergisi (sayı 68 olmalı), bir birlik konulu cevapta kendisinin aslında 92’de hemen sonrası “hizip” çalışması yapmalıydık minvalinde ifadeler kullanmış-tı… 

Diğer bir yazısında ise, azınlıkta kaldıklarını da kabul ediyor. MK’de, PÜ, savaşçı, ileri sempatizan ve parti kitlesi nezdinde azınlık olduklarını söylüyor. Bu azınlık durumu, parti iradesi veya iradeyi temsil etme bakımından vb. vs. önemlidir; demokrasi bakımından meşruluk sorunudur! Ayrıca, “Hizipçiliği” iyi yapamadık diyerek “refleks” inceltmesiyle hizip çalışmasını meşrulaştırmaya çalışıyor, daha önce birlik anında yapamadığı için kendini eleştiriyor. Hizip yapmadık eleştirisi; eleştirinin böylesine “özrü kabahatinden büyük” derler ancak… 

Arkadaşlarda, kendilerini her koşulda lider, DABK kökenli kadroları da her koşulda kendilerinin savaşçısı görme yaklaşımı var. Mao şöyle der; “Kibirlilikten sakının. Bu yönetici durumda olan herkes için bir ilke sorunu ve birliğin korunmasının önemli bir koşuludur”             

DABK’ın partileşerek felakete dönüştüğünü söylercesine, partileşmesini kötü birey olarak anlatıyor yazar… “DABK partileşti”, ayrılan bir bölge de olsa son tahlilde kendini komünist olarak deklare etmiş ve iktidarı hedeflemiştir burada absürt olan ne? Yoksa dernek ve federasyon mu kursaydılar? 

Bugün o darbe diye dillinden düşürmediği ve “kişilerin rolünü” tartışmak istemediğini söyleyip, aslında iç dünyasında çok tartışmak istediği kişisel mesele haline getirdiği o süreci aşamadığını bize göstermektedir. 

“Bir Komünist, asla kendi bildiğinde direten ya da başkaları üzerinde baskı kuran bir kimse olmamalı ya da kendinin her şeyde en iyi, başkalarının her şeyde kötü olduğunu savunmamalıdır; küçük odasına kapanmamalı, başkalarına karşı palavra sıkmaya, böbürlenmeye ve ağalık taslamaya kalkışmamalıdır” (Mao cilt 3)

Cüneyt Kahraman’a dönük darbeci genel sekreter öldü diye yazan, bu şekilde beyan veren mantık hala devam etmektedir ne yazık ki.

 Dar grupçuluğun zirvelerinden biri de Baba Erdoğan yoldaşı parti şehitliğinden, devrim şehitliğine düşüren mantıktır. Yoksa nasıl açıklayacağız bunu? Onun perspektifi, özverisi, risk alması ve emekleri üzerinden Karadeniz’e açıldığınızı unutmayın! Onun şiarı hala kulaklarımızda çınlıyor; “Bir Dersim yetmez hedef bin Dersim olmalı!” Bu tavra düşüp, Karadeniz’de de kitlelere biz onun yoldaşıyız demek de bir siyasettir; ama nasıl?

Bu mudur yoldaşlık? Gerçi sizce zaten yoldaş değiller… Ayrıca 86’dan bu yana 37 yıl geçmiş ve DABK-konferans ayrılığı 92 birliğiyle aşılmıştır! Sizler hala 87’de yaşıyorsunuz bu neyin kinidir?

Yazarımız dar grupçu yaklaşımını aşamadığını iki kelimeyle aklamaya çalışıyor! 94 ayrılığı DABK-Konferans ayrılığı kesinlikle değildir, bu zorlama tutumla ne ispatlanmak isteniyor? 

Yukarda hizipçi yaklaşım kendi teşhir etmiştir! 

YD kendine oldukça nazik yaklaşırken diğer tarafa her satırda heyecanla darbeci yazma zevkini yaşamaktadır. 94’de kendisinin sürece “önderlik edemediğini” yazmakta, çözümü ise hizipçi “refleks” göstermekte bulmaktadır. Oysa komünistler tüm zorluklara rağmen partiyi korumalı, güçlendirmeli ve siyasi ideolojik, politik askeri hatalarla mücadele etmelidir. Refleks bu şekilde olmalıydı hizipçilikle değil!…

O gün geriydiniz bugün sanki çok ilerisiniz, komünist hareketin sorunlarını mı çözdünüz? Kendinizi asit kuyularına mı atınız? Öz eleştirel mi yaklaştınız. Parti güçlerini mi toparladınız? Bunların hepsine üzülerek hayır cevabı vermeliyiz. Hep suçlayıcı yaklaşıp DABK’ı takıntı haline getirdiniz. Ve bir tek özeleştiriye yanaşmadınız, yanaşmıyorsunuz… Oysa, ‘‘Partimizi diğer bütün siyasal partilerden ayrıt eden özelliklerden biri de özeleştirinin dürüst bir şekilde yapılmasıdır” der Mao.

94 sonrası yaşadığınız ayrılığınız da mı DABK’ın sucu? “Uzun yürüyüş”, “Güneşin Sofrasında Oturanlar” vs. ya da mevcut YD-ÖG bölünmesi… Peki bunlar nasıl açıklanır? “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”

92 baştan sona kötü bir birlikmiş, bence böyle büyük laflar edeceğin(iz)e, o gün yapılan işlere birde bugün yapılan işlere bakılsın!

Askeri eylem sayısına baksın birde bugüne baksın!

Gerilla güç sayısına baksın bir de bugüne baksın!

O günkü kitleselliğe baksın bir de bugüne baksın!

O günkü devrimci ruhuna baksın birde bugüne baksın!

Devrimci hareketlerin partiye ilgisine baksın bir de bugüne baksın!

Birliği bir de böyle ele alsınız ne olur?

Kişilerin rolüne bir iki örnek olsun;

NT’nin yanı sıra birde dönemin genel sekreterinin tarihine bakın, göreceksiniz ki, bu kişi her zaman bölücü ve hizipçi olmuştur. Tarih Muhasebe ’ye de göz atabilirsiniz. Bu kişinin pratik performansı ortadayken ve programsal farklı düşünüşüne rağmen örgütün bir numarası haline getirmek hangi aklın ürünüdür? Bu kişi 72 görüşlerini zaten savunmamaktaydı, örgütü bırakıp gittikten sonrada bunu açıkça söylemiştir. Bu mudur komünist uyanıklık?

Dönemin diğer bir kahramanın da yazdığı kitaplarda görüldüğü gibi Maoizm kavrayışı ortadadır dönemin genel sekreter iradesi verilmiş kişi, ayrılığı tüm gücüyle engelleme yerine körüklemiş, teşvik etmiş ve bu çabasının sonucu olan bölünme gerçekleşince de örgütü bırakıp kaçmıştır; sadece bu tutumun bile öğreten bir tarafı yok mu sizce.

Hem böl-parçala hem de kaç-git ve bu süreçte yaptığın her şey de doğru olsun: Bu objektiflik midir? 

Postunu kurtarma derdine düşenlerin bu işi zafere taşımaları mümkün müdür?

Ayrıca “darbecilik” devredilen ve miras kalan bir şey, bir mülk de değil. “Bunun zeminini yaratan sağcı anlayış” tır sözüyle geçiştirmek bence samimiyet değildir. Cezaevinden çıkan yurtdışına kaçmıştır! Her koşulda bu arkadaşlar en kızıl komünist… Ayrıca TMLGB zaten DABK’la birleşmek istiyordu, ondan kaynaklı numara yapıp birlik kararı çıkaranların da kendileri olduğunu yazsalardı, nasıl bir dümen çevirdikleri anlaşılırdı. Ayrıca birlik döneminde parti örgütlerini, komitelerini 2 yıl partiden saklayan, siz değil misiniz? Partinin parasını 2 yıl boyunca partiden saklayanların kendileri olduğunu yazsalar çok dürüstçe bir davranış olurdu, ama buralara söyleyecek bir sözleri yok tabi… “Nazik dönem ve refleks.”

Gazeteyi ele geçirme, depoları boşaltma vs. refleks ne güzel bir söz değil mi? Hiç suç barındırmıyor sadece refleks!

Arkadaşlar hep dürüstlermiş onca dürüstlüğe rağmen darbe yapılmış ve öyle olduğu için, onların tüm günahları affedilmiş oluyor! Çünkü gerçek komünistler onlarmış! 

Kim buna inanır? Mao, Lenin, Stalin yanlışlarla bu şekilde mi mücadele etti? İbrahim Kaypakkaya demedi mi ideolojik mücadele zemini olduğu müddetçe birlikte kalınmalıdır! Eee bu ne, rahatı seviyor zorluğu görünce kaçıyoruz, demek ki zoru sevmiyoruz. Peki bir ülkeyi yönetmek çok mu kolay. Dış güçlerin müdahalesi olmayacak mı, ajanlar olmayacak mı, yerli düşmanlar olmayacak mı, politikalarından dolayı kitlelerin dönem, dönem tepkisini çekmeyecek misiniz? SSCB ve ÇKP tarihi ortadadır, 36-37 yargılamaları ortadadır, BPKD, bunlar kolay iş mi sizin için? Milli burjuvazi Çin Devrimi’nde Mao’ya ve Çinli komünistlere neler yaptı; ÇKP ayrılık mı çıkardı? Yok. Ya siz neden en küçük zorlukta refleks gösterdiniz! Hani halkın çıkarlarıyla partinin çıkarlarının çeliştiği yerde halkın yanında tavır alma ilkesi? Böyle mi oluyor? Bu mudur zorlukların üstesinden gelmek ve komünist cüret… 

Birlik sizin için bu kadar mı ürkütücü? Sürekli ilkeli birlikten bahsediyorsunuz, nedir bu ilkeli birlik? Yenen, içilen bir şey mi? İlkeli birlikten söz edip bir türlü baklayı ağzınızdan çıkarmıyorsunuz, kast ettiğiniz nedir? Misal sizinle birlik için 1. Kongre 7 temel görev ileri sürmüştü, 2. Kongre 5 temel görev çıkardı. Ya sizin somut öneriniz nedir? İlkeli ama nasıl, kim ne yapmalı, hangi ilkeler ışığında vs.

Siz de birkaç madde sunabilirseniz, biz parti taraftarları olarak bu gizemli sözcüğü kavramış oluruz! 1999‘dan bu yana duyduğumuz “birlik olmalı ama ilkeli birlik” nedir, sayenizde anlamış oluruz. Sır gibi bir sözcük, istediğini anla, sizler bu kavramı sır haline dönüştürdünüz.

Siz kendi yoldaşlarınızla birleşemiyorsunuz Türkiye ve Kürdistan halkıyla nasıl birleşeceksiniz? İleri olanları etrafına toplayamayanlar, orta kesim ve geri kitleleri etrafına nasıl toparlayabilir? İbocularla birleşemeyen bir kafa, kapıları sıkıca kapatan bir zihniyet nasıl insanları halkın birleşik cephesinde toplayabilir? Kitleleri nasıl kucaklayabilir bu anlayışla bunu başarabilir mi? Kitleler bizden birleşmemizi istiyor, siz ise zorla ayrı kalacağız diyorsunuz! Çin’de kitlelere zorla izletilen tiyatroya benziyor haliniz. Kitleleri duyun!

Son söz olarak şöyle kapatalım:

 Zafer için sorunları aş, MLM’lerle birleş!

Güçlü bir halk ordusu inşa et; cepheyi büyüt! Kitleler kurtuluş için bunu istiyor; sağırı oynama!

Önceki İçerikBizim “Şansımız” Hatalarımıza Karşı Açık ve Dürüst Olmak, Sizin “Şansızlığınız” Bunun Tersini Yapmaktır
Sonraki İçerikAfganistan Komünist Partisi (Maoist): Filipinler’de devrimi ve halk savaşını ilerletmek için yaptığı zengin katkılar ve görkemli teorik mirası ayaktadır