Tutsaklara yayın yasağına son

Hapishanelerde tutsaklara gönderilen süreli yayınlara getirilen yasağa karşı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde, Atılım, Halkın Günlüğü, Kızıl Bayrak, Mücadele Birliği, Özgür Gelecek, Siyaset, Türkiye Gerçeği, Barikat Dergisi ve Yarın Gazeteleri tarafından basın toplantısı düzenlendi   

İSTANBUL (24.11.2014)-Bugün İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında, Kasım ayının ilk haftasından itibaren tutsaklara parası ödenmeyen süreli yayınların verilmesinin engellendiği belirtilerek hapishane yönetimlerine bu yasağın gerekçesinin sorulduğu ancak bu sorulara yanıt verilmediği ifade edildi.

Ardından Atılım, Halkın Günlüğü, Kızıl Bayrak, Mücadele Birliği, Özgür Gelecek, Siyaset, Türkiye Gerçeği, Barikat Dergisi ve Yarın Gazeteleri adına hazırlanan basın açıklaması okundu.

Yayınlara yasak getirildi

Açıklamada hapishanelerde tutsaklara yönelik ardı arkası kesilmeyen saldırılara bir yenisinin daha eklendiği belirtilerek 10 Kasım 2014 tarihli emirle hapishanelerde süreli yayınların posta yoluyla ya da ziyaretçiden alımına yasak getirildiği kaydedildi. Tutsaklara gönderilen yayınların hiçbir yasal zemini olmayan bir uygulamayla tutsaklara verilmediğinin belirtildiği açıklamada, bu yasağın kabul edilebilir olmadığı ifade edildi. 13 Aralık 2004 kabul tarihli 5275 No’lu Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un konuya ilişkin maddesi şu ifadelerle dile getirildi:

“’Süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı

Madde 62- (1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkarılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tabi tutulamaz.

(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen, haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.’

Yasa maddesinin bugüne kadar böyle yorumlanmayıp bugün yasakçı bir zihniyetle yeniden yorumlanması ‘yasalara uyma’yla değil, devrimci tutsaklara ve düşünceye saldırma niyetiyle açıklanabilir ancak. Kaldı ki, yasanın böyle yasakçı bir yorumlanışı, devrimci tutsakların sadece süreli değil, süresiz yayınlara erişimini de engellemeye kadar götürülebilir. Muhtemelen asıl amaç da budur. Bunun (yayınlara ücretli erişim zorunluluğu) anlamı ise, çoğunlukla yoksul ailelerin çocukları olan ve sınırlı maddi olanakları bulunan devrimci tutsakların muhalif yayınlara ulaşmasının bütünüyle engellenmesidir.”

‘Yayın yasağı F Tipi tecrit saldırısının bir parçasıdır’

Yayın yasağının onlarca hapishaneye 19 Aralık 2000’de eş zamanlı olarak düzenlenen ve tutsakları tecrit, kimliksizleştirme ve yok etme hedefi taşıyan saldırıların bir parçası olduğu ifade edildi. 

Basın açıklaması şu ifadelerle sona erdi: “Yaklaşık 10 yıl öncesinde dağıtım şirketlerinin, fiyatları arttırması ve sözleşme koşullarını ağırlaştırması ile devrimci sosyalist yayınların Türkiye dağıtımı fiili olarak engellendi. Kendi imkanlarımızla kitapçı ve bayilere ulaştırmaya çalıştığımız bugünkü koşullarda, devletin bu durumu bilerek getirdiği yasaklama, sosyalist / sol / muhalif yayınların okurlarının eline geçmesini önlemekten, yani bu yayınlarda dile getirilen yasaklamadır.

Sansür, baskı ve yok etme, Türkiye devletinin karakteristik bir özelliği olagelmiştir. Yıllardır bilinen bu gerçek, son dönemdeki Gezi süreci ve birçok toplumsal sorunda bir kez daha kendini gösterdi.

Bu saldırı rantın, yağmanın ve sömürünün rahatlıkla yapılabilmesi için, öncüleri şahsında toplumun teslim alınmasına yöneliktir. Bizler aşağıda adı yazılı basın kurumları olarak, bu tecrit ve sansüre karşı mücadeleyi büyüteceğimizi belirtiyoruz. Buradan özelde basın yayın kuruluşlarını, gençleri, kadınları, işçileri ve ezilen halklarıyla birlikte özgürlüğe ve dayanışmaya inanan herkesi, mücadelemize ortak olmaya, sansür ve tecridi kırmaya çağırıyoruz.”

‘Tutsakların düşünsel üretimleri engellenmek isteniyor’

Basın açıklamasının ardından Av. Sezen Uçar açıklama yaptı. Uçar yayın yasağını öğrendikleri zaman hapishane idarelerine başvuruda bulunduklarını belirten Uçar, kendilerine herhangi bir yanıt verilmediğini, bu yasağın Adalet Bakanlığı’nın sözlü talimatı üzerine uygulanma olasılığının yüksek olduğunu belirtti. Uçar, yayın yasağının İnfaz Kanunu, Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu açıkladı. Devletin yayın yasağıyla esas hedefinin tutsakların düşünsel üretimlerini engellemek olduğunu ifade eden Uçar, kitap ve yayınların hapishanelerdeki tutsaklar için önemine dikkat çekerek yayınların hapishanelere gönderilmeye devam edilmesi çağrısı yaptı. Bunun yanı sıra çeşitli eylemlerle bu yasağa karşı mücadelenin kamuoyunun gündemine taşınması gerektiğini ifade ederek konuşmasını bitirdi.   

‘Tutsaklara yönelik saldırıya karşı mücadele edeceğiz’

Ardından Türkiye Gazeteciler Sendikası adına Arzu Demir söz alarak tutsakların bilgi edinme ve haber alma hakkının engellenmeye çalışıldığını belirterek bu yasağa karşı mücadeleyi sürdüreceklerini ifade etti.

Tutsak Ailelerinden Gülşah Tağaç da tutsaklara 12 Eylül döneminde uygulanan yasaklara benzer uygulamaların hayata geçirilmeye çalışıldığını belirterek ‘ülkeye demokrasi getiriyoruz’ söylemleriyle gerçeklik arasındaki çelişkiye dikkat çekti. Uygulanan yayın yasağıyla tutsaklar üzerinde baskı kurulmaya çalışıldığını belirten Tağaç, bu saldırılara karşı mücadele edeceklerini ifade ederek konuşmasını bitirdi.  

‘Yasağın hiçbir yasal zemini yoktur’

İnsan Hakları Derneği (İHD) Cezaevi Komisyonu adına Av. Neriman Çelik de söz alarak yayın yasağına ilişkin fikirlerini dile getirdi. Hapishanelerde tutsaklara yayın yasağının getirildiği bir genelgeden söz edildiğini ifade eden Çelik, ancak bu genelgeye ulaşamadıklarını açıkladı.  Herhangi bir yasal zemini olmayan bu uygulamayla tutsaklara yayınların verilmediğini belirten Çelik, bu yasakla yasaların ve uluslar arası sözleşmelerin uygulanmadığının açıkça görüldüğünü ifade etti. Çelik konuşmasını bu yasağa karşı mücadeleyi sürdürecekleri ifadeleriyle bitirdi.

Açıklama 28 Kasım 2014 tarihinde saat 12.00’de Bakırköy Kadın ve Çocuk Hapishanesi önünde yapılacak basın açıklamasına katılım çağrısıyla sona erdi. 

Önceki İçerikDKH Kürt göçmenlerin kamplarını ziyaret etti
Sonraki İçerikSuruç’ta kadınların etkinliği başlıyor (Yenilendi)