TÜTÜN TABAKASININ ANISI

Devlet ve kuklalarının MKP’yi karalamak için birçok spekülasyona başvurduğu eşitli zamanlarda kamuoyuna yansıyanlarla bilinmektedir, bilmekteyiz. Bu sınıflar mücadelesinin burjuva ahlaka uygun olarak o cepheden gelişen bir biçimi olarak anlaşılırdır. Konumuz bu kirli burjuva yöntemin incelenmesi olmadığı için uzatmaya gerek duymuyoruz. Ancak bu spekülasyonlara konu olan bir olayın (ki bu olayda iki yoldaş şehit düşmüştü) özel ve derin bir anısı bulunmaktadır. Bu anı şimdilerde bir tütün tabakasının hatırasıyla yeniden tazelendi.

Evet MKP gerillalarından bir yoldaşın hatıra olarak gönderdiği tütün tabakası derin bir duygu hareketine vesile oldu. Hatıranın kendisi özel bir anlam ifade ederken, bu hatırayla tütün tabakasının daha da anlamlı olan anısı canlanarak bizleri o günlere, yani Rojhat ve Özgür yoldaşların ölümsüzleştiği unutulmaz ana götürdü… Bu durumda duyguların ifade edilmesinin başka bir olanağı olmadığı için yazmadan edemedik. Selamı yanıtsız bırakmak ise asla benimsenemez. Tütün tabakası bir selamdan da öteye derin anlamlarla yüklüdür…

Sorunu kişisel sorun olarak değerlendirmek elbette yanlış olacaktır. Zira yaşanan anı kişisel değil, ölümsüzleşen yoldaşlara ait tüm yoldaşları ve devrimcileri ilgilendiren anıdır. En azından bizlerin anıyı bu değerde ele aldığımız kesindir.

Yoldaşların bin bir duygu ve sıcaklığını taşıyan tütün tabakasının bizlere hatıra olarak ulaşması muazzam bir sevinç vesilesi olmakla birlikte, son derece anlamlı bir an ve iletişimdi. Yoldaşları aynı duygularla kucaklıyor, selamlıyoruz.

Tütün tabakasının canlandırdığı büyük anı ya da hatıra edilen tütün tabakasının büyük anıyla bağıntısı nedir sorusuna gelirsek;

Dediğimiz gibi spekülasyonlara konu olduğu için de kamuoyuna yansıyan MKP/HKO gerillalarının düşman tarafından kış barınağında kuşatılması olayı ve bu olayda iki yoldaşın şehit düşmesi gibi bir çarpışma yaşandı. 2005 Nisan 15-16 günleriydi…

Bu zorlu kuşatmada ana birliği savunma görevi yapan Özgür ve Rojat yoldaşlar iki gün süren bu çatışmada bulundukları savunma mevzisinde şehit düştü. Kobra tipi olarak tabir edilen helikopterler, çatışmanın başlamasıyla birlikte savunmadaki iki yoldaşa yöneldi. Barınağın üstüne gelen düşmana ilk ateşi ederek çatışmayı başlatan Özgür ve Rojat yoldaşlar olmuştu. Düşman askeri vurulmuştu. Bu aşamada çatışma fiilen başladığı gibi, düşman için ilk hedef de bu yoldaşlar olmuştu. Çünkü bu yoldaşlar aşılmadan barınağa girmek veya barınak gücüyle çatışmaya girmek mümkün değildi. Düşman helikopterleri yerden koordine ederek yoldaşlara yönlendirirken, kendisi de yerden uzun menzilli ferdi silahlarla yoldaşlara yöneldi. İlk günün ortalarında Özgür yoldaş yara alıyor. Akşam saatlerinde telsiz bağlantısı kurduğumuzda telsize Rojat yoldaş yanıt vermişti… Özgürün gün içinde vurulduğunu, ağır yaralı olduğunu anlatıyordu. Bu irtibat süresi bitmeden Özgür yoldaşın şehit düştüğünü telsizden ifade etti Rojat yoldaş…

Ortak noktaya çekilme şansımız yoktu. Zira barınak karşıdan top atışları da dahil ciddi bir kontrolle yüz yüzeydi. Çıkamıyorduk. Akşam denedik ve ateş başladı. Termal vb ile gözettikleri ve uygun silahlarla ateş ettikleri anlaşıldı. Çıkamayacağımız kesinleşti. Rojat’a gelemeyeceğimizi ifade ederek sağlam yere çekilmesini söyledik. Kendisini kurtarması yeterliydi artık. Çünkü bizlere savunma yapması bir şeyi veya sonucu değiştirmeyecekti… Rojat sağlam yere çekilmek için hareket ettiğinde düşmanın yoğun ateşi başladı… Ve Rojat artık telsiz çağrılarımıza yanıt vermedi…

Günün ağarmasıyla düşman teslim al anonslarıyla faaliyete başladı. Gerçi o saate kadar uykumuzu almıştık. Çağrılara karşı verilen ateşle ikinci günün sabah erken saatte çatışma yeniden başladı. Fakat düşman kayalıktan ‘iki teröristin’ kendilerine ateş ettiğini telsizden komutanlarına iletiyordu. Rojat’ın şehit düşmediğini anladık, sevindik. Ne yazık ki, saat 10 olduğunda düşman telsizleri ‘’iki paketin hazır olduğu’’nu anons etti. Artık Rojat da şehit düşmüştü…

Çatışma öğleden sonraki saatlere kadar devam etti. Saat 15.00 sıraları düşman telsizden çekilmelerden-sortilerden söz etmeye başladı. Ateş de kesilmişti. Barınağa giremediklerinden oyun yapıp bizi dışarı çıkarmak istiyorlar diye düşündük… Sonra helikopter sesleri de kesildi. Durumu anlamak için dışarıya çıkarak görüntü verdik. Fakat ateş eden olmadı. Düşman saklanabilirdi. Dikkatlice daha dışarı ve barınağın üstüne kadar çıktık. Düşman gerçekten de yoktu, çekilmişti… O an durumu anlayamadık, çekilmelerine anlam veremedik. Tartıştık fakat bir anlam veremedik…

Tekrar geleceklerini öngörerek karda takti izler yapmaya başladık. Düşman geldiğinde hangi izden gittiğimizi, nereye, ne tarafa gittiğimizi anlamayacak, en azından yerimizi tespit etmek için zaman kaybedecekti. Zaman kazanmak da bizler için önemli bir avantajdı…

İz yaparken yağmur başladı. Yağış sonra doluya ve daha sonra kara döndü. İşte o zaman düşmanın neden çekildiği anlaşılmış oldu. Zira iki günlük çatışma boyunca gece Munzurlarda helikopterle taşıdıkları odun ve benzin sayesinde ateş yakarak kalmıştı. Ama Munzurlarda kar yağışında kalmayı göze alamamışlardı… Daha önce doğanın hırçınlığının düşmanlığa vararak yoldaşlarımızı aramızdan almasına tanık olduğumuz olay bu kez lehimize işlemişti. Doğa düşmanın kuşatmayı terk edip geri çekilmesine ve birliğimizin imhadan kurtulmasına yol açmıştı…

Yoldaşların mevzilendikleri yeri ve/veya vuruldukları yeri kontrol ettik. Rojat’ın akşam çekilme esnasında yara aldığı, geri çekildiği hattaki düştüğü ve kanının aktığı yerden belliydi. Özgür ateş ederken önündeki kayaya dökülen kanından ve oracıktaki izlerinden-eşyasından vurulduğu yeri belli etmişti bizlere. Not aradık, yoldaşlar dışarıdan düşmanı takip ederken gördüklerini aktarmış olabilirler diye… Düşman sıkı yoklamıştı yoldaşların koyunu ve iki metre karelik kar olmayan kaya kavuğunu…

Derin bir hüzün ve üzüntüyle tek tek bakıyorduk yoldaşların yeleklerine… Rojat’ın cebinde tütün tabakası duruyordu. Tütünü, kağıtları içindeydi. Bir de…

Evet işte şimdi hatıra olarak gerilladan gönderilen-gerillanın gönderdiği kendi tütün tabakası işte bu anıyı tazeledi… Rojat’ın Tütün Tabakasını açtık. Kağıtları dağılmasın diye tabakanın içine koyduğu mıknatısa mermi uçları yapışmıştı. Zehirli mermi de denilen esasta çift patlar olan kurşunların ucu tütün tabakasını delip içeri girmiş ama mıknatısa yapışıp kalarak diğer tarafa geçememişti. Ama bu merminin geçmemesi sonucu değiştirmemişti, değiştiremezdi de… Binlerce uçaksavar mermisi, yüzlerce roket helikopterden atılırken, binlerce mermi de yerden sıkılmıştı… Yoldaşın cebindeki tütün tabakasının içindeki mıknatısı bulacak kadar bonkör kullanmışlardı mermileri… Haince…

Vurmuşlardı yoldaşları ve sonra ip takarak yeleklerine çekmişlerdi kardan aşağıya…  Ve alıp götürmüşlerdi iki yoldaşımızı…

Yağış sonrası düşman tekrar gelmişti. Ancak barınak boştu, geri kalan malzemeleri alarak gitmişti düşman… Çatışma bitmiş, birlik kurtulmuştu… Ama Özgür ve Rojat yoldaşlar yoktu. Kayaya ve kara dökülmüş kanları, tütünleri, tütün tabakaları ve yelekleri geride kalmış, barut kokusu sinmiş karların üstünde… Kayalar mermi izleriyle kararmış, duvarcının çekiciyle dövülür gibi izlenmişti düşmanın yoğun ateşiyle… 

Yoldaşların anısı önünde bir kez daha saygıyla eğilirken, tütün tabakasının anısı unutulamaz bizler için. Gönderilen hatıra da bizler için anlam yüklüdür. Rojat ve Özgür yoldaşların anısına götürecek kadar anlamlı ve değerli…

 

Önceki İçerikÇözüm-süzsüreçler devrimci savaşı koşulluyor!
Sonraki İçerikKürt Ulusal Hareketi emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele…