Unutmak ihanettir

Gazetemizin 93. Sayısında Roboskî Katliamı’na ilişkin yayınlanan, “Unutmak ihanettir” başlığını taşıyan analiz yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (21.12.2014)- 2011 yılı aralık ayı sonunda Roboskî’de gerçekleştirilen katliam, faşist Türk devletinin son yıllarda gerçekleştirdiği en vahşi-barbar-kalleş katliamlardan biri olarak tarihe not düştü. Bir yandan küçük bazı kırıntılarla Kürt ulusunun en demokratik-meşru haklarını faşist politikalarla bastırmaya çalışan ve bunun adına da ‘çözüm süreci’ deyip, diğer taraftan ise katliamlarına devam eden Türk devlet zihniyeti, bütün barbarlığıyla aktüel bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır.  28 Aralık 2011 tarihinde, yaşamlarını sürdürmek için oldukça zorlu şartlarda kaçakçılık yapmak zorunda kalan yoksul Kürt köylülerinden 34’ü bizzat Türk genelkurmayı ve istihbarat örgütünün koordineli çalışması sonucu savaş uçakları tarafından bombalanarak katledildi. Katliam gerçekleştirme ve üstünü örtmekte ustalaşan faşist Türk devleti, öncelleri gibi Roboskî Katliamı’nı da meşrulaştırmak ve unutturmak için elinden gelen çabayı gösterdi, göstermektedir. Meşru ve demokratik hak alma mücadelesinde polis infazlarının sıradanlaştığı, kitle gösterilerinin her türlü faşist yöntemle bastırılmaya çalışıldığı, bütün toplumun düşünmeyen-sorgulamayan-itaat eder hale getirilmeye çalışıldığı ve mevcut faşist yasaların yetersiz kaldığının düşünülüp, yeni birtakım yasal düzenlemelerle faşizmin koyulaştırıldığı bir atmosferde ‘’barış-çözüm’’ kelimeleri dahi ayakları havada birer boş hayalin ötesine geçmemektedir. Roboskî Katliamı, faşist Türk devletinin 91 yıllık özünün en berrak yansımalarından biridir. Osmanlıdan devralınan katliam mirasının “Cumhuriyet’’ tarihi boyunca, ezilen-emekçilere yönelik sistematik bir şekilde uygulandığını yaşadığımız onlarca örnekten bizzat bilmekteyiz. 12 yıllık iktidarı boyunca, göreve geldiği andan itibaren salyalı ağızlarından “demokrasi, barış, özgürlük’’ kelimelerini eksik etmeyen faşist AKP’nin gerçekleştirdiği katliamlarla, kurmaya çalıştığı baskı ve zulüm cenderesiyle nasıl bir barış, özgürlük ve demokrasi getireceği de bellidir. Bizzat en üst devlet kurumları tarafından sinsice planlanıp, uygulanan Roboskî Katliamı’na dair aradan geçen üç yıla karşın bırakalım adil bir yargılamayı göstermelik bazı adımların dahi atılmasından imtina edilmektedir. AKP’nin bu yaklaşımı nedensiz değildir. Geçmişte yaşanan diğer bazı katliamlara dair aralarındaki klik dalaşı vesilesiyle boş keseden bol bol sallayan Erdoğan ve partisi AKP’nin, Roboskî ve aktüel diğer birçok katliamı ağzına dahi almaması gayet normaldir. Çünkü tüm bu katliamlar üzerinden siyasi hesaplar yapılamayacak kadar faşist Türk devletinin özüne dokunmaktadır. Klik dalaşının üstünde bir anlam ifade etmektedir. Bu katliamların ucu bizzat faşist Türk devletinin en yüksek kurumlarına, Genelkurmay, MİT, AKP ve Erdoğan’a kadar uzanmaktadır. Bundandır ki Dersim Soykırımı üzerinden siyasi rant amaçlı bol bol konuşan AKP ve Erdoğan, Roboski’ye dair tek söz edememektedir. Dersim Soykırımı’nı Kemalist klik üzerinden ifşa edip, Türk devletini aklamaya çalışan bu zihniyetin bundan dolayı bugüne dair bir cevapları yoktur. Bu gerçekliği görmeyip mevcut klik dalaşı üzerinden faşist Türk devletini es geçen, ıskalayan her yaklaşım aynı zamanda o ya da bu gerici kliğin peşine takılmaya mahkumdur. Hrant Dink, Sakine, Fidan, Leyla, Ceylan Önkol, Gezi şehitleri, Kobanê eylemlerinden katledilenler ve Roboskî…saymakta zorlandığımız tüm bu katliamlar “demokrasi’’ havariliğine soyunan AKP döneminde yaşanıp, bizzat bu gerici-faşist parti yönetiminde gerçekleştirilmiştir. Yaşanan gerçeklik böylesine berrakken hala hangi barış ve hangi demokrasiden bahsedilmektedir.

‘Unutursak kalbimiz kurusun’

Roboski Katliamı sonrası sokağa çıkıp faşist Türk devletinden hesap soran on binlerce insanın hep bir ağızdan haykırdığı en önemli sloganlardan birisi, “Unutursak kalbimiz kurusun’’ sloganıydı. Bu slogan vesilesiyle yaşanan katliamın unutturulmayacağı, er geç hesabının sorulacağı ima ediliyordu. O gün başta Roboskîli aileler olmak üzere, mazlum Kürt halkı, komünist-devrimci-ilerici on binlerce insan 21. Yüzyılın en vahşi-barbar katliamlarından birinin hesabını sormak adına sokaklara çıkmış ve faşist Türk devletine öfkesini kusmuştu. Aradan geçen üç yılda Roboskî Katliamı’na dair herhangi bir gelişme yaşanmadı. Açılan davalar mahkemeler arası paslaşma trafiğiyle adeta komedi haline getirilerek takipsizlik kararlarıyla rafa kaldırıldı. Mısır’da, Filistin’de yaşanan katliamlar karşısında aslan kesilen faşist Erdoğan, kendi ülkesinde yaşanan ve Roboskî’yle tarihe geçen katliamlar karşısında ‘’kahraman asker-polisini’’ koruyup, kollamanın derdine düştü. Toplumlar tarihi ve sınıflar mücadelesi defalarca göstermiştir ki zalimden mazluma fayda gelmez. Emperyalist-kapitalist sistemden, onun yerli uşak-işbirlikçi iktidarlarından herhangi bir çözüm beklemek büyük saflık ya da bilinçli bir piyonluk olur. Katliamcılardan yaptıkları katliamların hesabını sormasını beklemek akıl kar işi değildir. Ülkemizde de sadece son 12 yılda yaptığı katliamlarla şimdiden gerici dünya yanında ilk sıralarda yerini alan AKP’den Kürt ulusal sorunu ya da başka birtakım sorunların çözümlerini beklemek, bunun için pazarlık yapmak katliamcıların ağzına yağ sürmekten başka işe yaramaz. 92 yıllık faşist Türk devlet tarihinde yaşananları bir kenara bıraksak dahi, sadece son birkaç yılda yaşanan katliamları neyle açıklayacağız. Kürt Ulusal Hareketi ve kuyrukçuluk yarışına giren bazı aklı evvel ‘’komünistlerimizin’’, Roboskî’ye, Paris Katliamına, Kobanê kalkışmasındaki katliamlara dair bu sessizlikleri neye yorulmalı acaba? Bu katliamların hesabı sorulmadan, bunlara dair vicdanları rahatlatacak bazı adımlar atılmadan AKP’yle nasıl bir barış sağlanacaktır?

Roboskî Katliamı faşizmin özüdür

Tekçi-faşist anlayış üzerine bina edilen Türk devletinin özünü, gerçekliğini bulmak isteyenlerin geçmişe ya da uzaklara gitmesine gerek yoktur. Bunun için Roboskî’ye bakmak yeterlidir. Roboskî Katliamı, faşist Türk devletinin diğer meselelerde olduğu gibi, Kürt ulusal sorununda da gerçek yüzünü temsil etmektedir. Bunun dışındaki bütün söylem ve yaklaşımlar, kendi gerici çıkarlarını ve iktidarlarını korumak amacıyla ortaya atılan koca yalanlar ve riyakar siyasi hamlelerdir. Faşist Türk devleti ve AKP iktidarı, kan ve zulümden beslenmektedir. Binlerce odalı saraylarında, zırhlı kalkanlar, koruma orduları, üstün teknolojik önlemler…bu davranışların hepsi faşizmin halk kitlelerinden korkusunu gösteren en iyi fotoğraflardır. Elleri, yüzleri, yürekleri, bütün yaşamları kana bulanmış, kanla beslenen ve büyüyen gerici-faşist bir iktidarın korkuları yersiz değildir. Bizlere düşen görev faşist iktidarın bu korkularının büyütmek ve korkuları içinde sonlarını hazırlamaktır. Ayağında yırtık lastiğiyle madende ölen oğlunun cenazesi üzerinde gözyaşı döken babanın, bu dünyanın en namuslu, en masum, en gerçekçi öfke ve hüznüyle birleşip, halkımızdan çala çala yaptırdığınız o saraylarınız bir gün başınıza yıkacağız. Katır sırtında battaniyelere sarılı halde cansız bedenleriyle 21. Yüzyıl tarihine not düşen yoksul Kürt köylülerinin “bizi unutmayın’’ diyen sözlerini kendimize rehber edinip, bütün faşist kurumlarınızla beraber o zorba devletinizi yerle bir edeceğiz ve yerine halkımızın, dünya halklarının özlemini duyduğu gerçek özgürlükle bezeli bir dünya kuracağız. Katledilişlerinin 3. Yıldönümü’nde Roboskî’de ölümsüzleşen 34 yoksul Kürt köylüsünü bir kez daha anıp, sözümüzü yineliyoruz; Unutursak kalbimiz kurusun, hesabınızı bir gün mutlaka soracağız.

 

Önceki İçerik19 Aralık anmasına polis saldırısı
Sonraki İçerikMaraş’a anma için giden kitle polis barikatlarını aştı (Yenilendi)