Üşüyen Van şimdi de can veriyor!

İhmali geçerek en vahim suça konu olan üç yaşındaki çocuğun ölümüne, devlet tarafından öldürüldü demek isabettir. Çünkü aile çocuğunun fenalaşması üzerine telefonla ulaşabildiğinde (ki, sonra telefon bağlantıları da kesiliyor veya ulaşılamıyor) karakol komutanını ve köydeki korucuyu (muhtemelen korucu başıdır) arayarak durumu bildirip yardım istiyor! Ancak ailenin çırpınışı faydasız kalıyor. Nitekim o an gelip çatıyor ve körpe can daha fazla dayanamayarak ölüme yenik düşüyor. Yani devlet ve kurumları ailenin yardım talebine kayıtsız kalarak çocuğun ölümüne sebep oluyor.

Gabarı, Amanosları, Ağrı’yı, Cudi’yi, Munzurları, Mercanları ve Roboski’yi bombalamak için tüm hava şartlarına rağmen bir saniye gecikmeden havalanan uçak ve helikopterler ölümle pençeleşen üç yaşındaki çocuğu kurtarmak için havalanmıyor! Havalandırılmıyor! Katletmek için kalkan helikopterler yaşatmak için kalkmıyor! İşte faşist devletin gerçek yüzü bu kadar vahşi, bu kadar barbar ve bu kadar acımasız, bu kadar korkunçtur!

Evet, Muharrem çocuk, tam üç yaşındaydı, körpecikti, tertemiz ve masumdu!… O fazla değil, tam üç yaşında bir çocuktu! ‘’Terörist’’ de diyemezler Roboski çocukları gibi… Zalimce yaşamdan koparılıp alındı! Sonra bir torba içinde babasının sırtına, evet torba içinde babasının sırtına verilerek karla kaplı buz tutmuş toprağa yollandı. Körpe beden daha fazla üşümek üzere soğuk-buzlu toprağa koyuldu!!!

Ayağa kalkıp savaşmanın bundan daha meşru sebebi yoktur! İnsanlığı utandıran o torbadaki körpe bedenin dayanılmaz acısıyla suçlu olan devlete karşı isyan edip savaşmak atlanamaz bir hak ve görevdir!

İsyan edin, savaşın.. un torbasında taşınan çocuk cesedi uğruna, insanlık adına.. faşist düzene karşı savaş.. ölmüş çocuk uğruna, devrim için savaş  ey insanlık!..

Faşist devlet ve AKP iktidarı bu utancın, bu cinayetin, bu vahşetin, bu zulmün sahibidir ve köhnemiş ahlakıyla bu utancın ağırlığı altındadır. Onun insana verdiği değer çocuk cesedini un torbasında taşıtmakla alenidir! Körpe canı acılı babanın sırtına yükleyerek saatlerce yürütme barbarlığındadır o devletin insana verdiği değer! İsyan edin; gerici faşist devleti defedene kadar savaşın!

Üç yaşındaki çocuk bu düzen tarafından soğuğa mahkum edildikten sonra hastalığın pençesine terk edilerek öldürüldü! Yoksulluğun, sefaletin, altyapı yoksunluğunun ve kapalı yolların sorumlusu ve suçlusu o yaşama mahkum edilmiş köylüler değil, doğrudan devlettir!

Faşist AKP iktidarı ve Türk devletinin gerçek yüzü, ölüm suçuna imza attığı üç yaşındaki çocuğun cesedine reva görülen un torbasında bir kez daha açığa çıkmıştır. Kürdün inanılmaz olduğu kadar dayanılmaz da olan maruz kaldığı bu zulme daha fazla boyun eğmesi zulmün üstüne zulüm çağırmaktır. İsyan edin; özgür ve yaşanılır bir dünya uğruna savaşın!

 “Barış”, “çözüm” ve “demokratikleşme’’ aldatmacasından kurtularak isyan etmek Kürt’ün hakkı, çeşitli millet ve milliyetlerden Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryası ve emekçi halklarının görevidir.

Somut parçada başlayarak tüm dünyada gerici burjuva faşist sınıfları yeryüzünden silmek için sonuna kadar savaşmak, sınıf çelişkilerinin acı tecrübelerle yaşamda önümüze koyduğu gerçeklerin koşulladığı şarttır. İşte bu zorunluluğun en yalın gerekçesi Muharrem çocuğun ölümü / öldürülmesidir. Mali’de elli bin çocuğun yetersiz beslenme yüzünden ölümle yüz yüze olmasıdır. Emperyalist dünya gericiliği ve onun kolları ya da uzantılarını kökünden kazıyıp atmanın zorunluluğu Mali çocuklarının dramında olduğu gibi, Van / Gürpınarlı Kürt ailenin Muharrem çocuğunun destanı tarafından da kanıt bulan ortak sebeptir. Muharrem Kürt ailenin çocuğu olduğu için değil, yoksul olup helikopter kaldırtacak milyonları olmadığı için öldü-rüldü!

Belleklerimiz kazınmalıdır: Van’ın Gürpınar ilçesinin Yalınca köyüne bağlı bir mezrada Muharrem isimli 3 yaşındaki çocuk devletin suçu ve devlet yetkililerinin ihmali sonucu çaresizlik içinde yaşama gözlerini yumdu. Muharrem çocuğun dramatik hikayesi öldükten sonra cesedinin bir eşya gibi un torbasında ve babasının sırtında saatlerce taşınmasının unutulmaz görüntüsüyle yüreklere kazınan içler acısı bir serüvene dönüştü…  

Bu zulmün, bu acımasızlığın ve bu dramın hesabı sorulmalıdır. Sokaklar ateşe verilmeli, meydanlar doldurulmalı, zulüm zebanilerine yaşam dar edilmelidir! Yani isyan edilmelidir! Ölmüş çocuklar adına, kanayan vicdanlar adına, ezilen yoksul dünya adına isyan edilmelidir!

Halkın kanla beslenen yarasalardan adalet ve insanlık beklentisi olamaz, onlar adaleti kendi gücüyle devrimci isyanıyla sağlayabilirler! 

Önceki İçerik3. Kongre ve Kaypakkaya (2)
Sonraki İçerikKadınlar ve 3.Kongre