Yaşamsallığa dönüşmekte olan devrimi korumak

Bizler biliyoruz ki devrime giden yol meşakkatli ve çetindir. Bu yüzden bu yolda yürürken her adımımız sağlam, kararlı olmak zorundadır. Bu gibi dönemleri atlatmanın en iyi yöntemi ise yoldaşların birbiriyle olan ilişki tarzlarının, yoldaşlık bağlarının, kararlılıklarının, inançlarının, devrimci tutumlarının, komünist kişiliklere büründürerek partiye ve mücadeleye olan inançlarıyla olanaklıdır

HABER MERKEZİ (23.12.2017) – Yaşadığımız coğrafyanın koşul ve yaşam standartlarını göz önünde bulundurursak; yaşamın her alanında topyekûn saldırı, sömürü, hak gaspı, taciz ve tecavüz, imha ve inkâr serüveninde halkları tam bir baskı altına alan faşist boyundurukla köleleştirme pratiği konseptini genişleten ‘TC’ faşizmi,  koşullarımızı KHK ve OHAL kararnameleriyle daraltmaktadır. Biz devrimciler, sosyalistler, komünistler direnerek zaferleri yaratacağımız güne ulaşma kararlılığıyla; sokaklarda, barikat başlarında, zindanlarda, dağlarda, hayatın her alanında devrime olan inanç ve kararlılığımızla bedel ödeyerek zaferin muştulanacağı cenk türküleriyle, antlarla, kavga şiarlarıyla, devam edeceğini biliyoruz. Bu durumun uzun metrajlı olmayacağını bilerek kendi konjonktürsel durumumuzu gözden geçirip bu süreçten sağlam çıkma pratik yönelim yöntemlerini tabandan en üst kademeye kadar bilince çıkartılması elzemdir.

Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın içinde bulunduğu ezenle-ezilen, sömürenle-sömürülen arasındaki savaşa öncülük ve önderlik eden, ideolojik ve politik hattıyla günün  ve geleceğin somut koşullarını bünyesinde barındıran ve bunu savaş koşullarına uyarlayan, pratiğiyle öncü bir proletarya partisi olma görevini üslenen kurum ve kuruluşların yani örgüt mekanizmasının kadro, militan, sempatizan, milis, ve taraftarlarının savaş yasalarını bilmesi yöntem ve yönelişteki hatalı pratiklerin incelenip objektif gayretle ortaya çıkarma nesnelliğini işleyişe yedirmesi elzem bir sorumluluk ve görevdir.

Dönem dönem ağır faşizm koşullarının vuku bulduğu Türkiye-Kuzey Kürdistan’da bölgesel savaş konseptleriyle kutuplaştırma ve mezhepsel çatlakların derinleştirilmeye çalışıldığı aşikârdır. Savaş koşulları ülkenin doğusu ve batısı arasında muazzam bir uçurum oluşturularak uygulandığı gün be gün ortadadır. Batıda gözaltı furyası geliştirip devrimciler tutsak edilirken doğuda bu; ağır işkence ve imha saldırılarıyla yaşam bulmuştur. Bu koşullarıyla yapıların ve oluşumların dönemsel taktik politikayla birleşip topyekûn karşı çıkışları yaşamsallaştırması şart ve vazgeçilmez bir zorunluluktur. Bu açıdan savaşı bilmek araç ve yöntemlerin neler olduğunu kavramak taktiksel ve stratejik sıçramayı sağlamak sağlamlaştırmak bu argümanları günün ve sürecin biçimlenişine göre şekillendirmek bizim için hayati, devrimin ilerlemesi için en can alıcı noktadır.

Bu süreci iyi kavrayıp hatalı yönlerimizi açığa çıkarmamız objektif mücadele biçimleriyle hedefe ulaşmamızın önündeki engelleri yok etmekte kararlı olduğumuzu dosta ve düşmana göstermeliyiz. Geçmiş hatalı yönleri açığa çıkarırken bu yönleri en aza indirme girişim teori ve perspektifimiz olumluluk arz ederken, bu hatalı çalışma tarzlarını bertaraf etmek yerine bunu alışkanlık edinip süreklilik arz eden tutumlar birbirinin tekrarı durumuna gelmiştir.

“Somut koşulların somut tahlili” ilkesiyle bütünlülük arz eden kökleri derinde olan bir can damarıyla  hareket etmeliyiz. Parti organ ve kuruluşlarının ilkesel tutumu yol yöntem metot tarzıyla günün ve ileriki sürecin stratejik sıçramasını (SHS) ileri bir atılım olarak 3.kongre kararları ve yönelimleriyle somutlaşmış ülke koşullarına uyarlanış noktasına da ileri bir atılım olarak pratikleşmiştir. Alınan kararların ideolojik politik arka zemininde yatan gerçekliğin doğruluğu kuşku getirmezken bu hattın pratik ayağındaki uygulanış biçimiyle eksiklerin ortaya çıkması olası, olmuş doğrulardır. Bu eksik ve hatalı yaklaşımların tamamen kadroların kısıtlı olması tam olarak bilince çıkarılmaması neticesinde vuku bulmuştur.

Geçmiş devrim pratiklerinde olduğu gibi ülkemiz koşullarında da devrim sürecini belirleyen esas argüman ve kaynağın iyi bir strateji sağlam bir ideolojik politik zemin ve bunlara hayat verip bu süreci kitlelere götürecek güç ise kadrolardır. Aksi durumuyla geriletecek olan da kadrolardır. Geçmişten bugüne dek kadro yetiştirme konusundaki eksikliğimiz kadrolarımızı koruyamama elimizde tutamama gibi hatalı dar pratiklerimiz olduğu görünürdür. Bugünse hala aynı yaklaşım tarzıyla aynı yöntemlerle sürdüğünü söylesek abese iştigal olmaz sanırım. Ağır koşullar altında mücadele yürüten yoldaşlarımız var elbette ki cezası onaylanmış hali hazırda tutuklanmayı bekleyen yoldaşlarımız var, bunların saklanıp güvene alınması bu ağır koşul ve şartları minimum zararla atlatma pratiğine girmekte gecikmemeliyiz. Amaç bellidir en alttan en üste ayrım gözetmeksizin yoldaşlarımızı hapishane gerçekliğiyle değil dışarıda  yani cephede, dağda, şehirde, barikat başlarında ve savaşta alanlarında  militanlaşmaya dönük pratikler sergileyerek ilerletmeli güven vermeliyiz.

Bizler biliyoruz ki devrime giden yol meşakkatli ve çetindir. Bu yüzden bu yolda yürürken her adımımız sağlam, kararlı olmak zorundadır. Bu gibi dönemleri atlatmanın en iyi yöntemi ise yoldaşların birbiriyle olan ilişki tarzlarının, yoldaşlık bağlarının, kararlılıklarının, inançlarının, devrimci tutumlarının, komünist kişiliklere büründürerek ve partiye ve mücadeleye olan inançlarıyla olanaklıdır. Aksi diğer bütün tutumlar bireyleri küçük burjuva alışkanlıkları ve yok olmuşluk bataklığına sürükler.

Burada açığa çıkan noktaları iyi tahlil edip gün be gün tutuklanan yoldaşlarımızın korunup kollanma konusunda yaslanabilecekleri bir mercisin olmasını bilmeleri gerekmektedir. Aksi durum ve koşulda bırakmış uzaklaşmış kaybedilmiş bir yaşam pratiği bireyleri devrimci tutumlarından uzaklaştırır.

Halkın Günlüğü okuru

Önceki İçerikHBDH: Tekçi faşist imha ve inkar rejiminden hesap soralım
Sonraki İçerikSınıf Teorisi dergisinin 23’üncü sayısı çıktı.