Yeni Eğitim Yılında Üniversiteler ve Halk Gençliği

Gerici-faşist iktidarların üniversitelerdeki baskı ve tahakkümüne karşı mücadele etmek elzem ve kaçınılmaz bir sorumluluktur. “Baskı ve tahakkümün gerici-faşist iktidar tarafından artık ulaşabilecek son kerteye tırmanması ve bunun sonucu olarak üniversitelerin yarı açık hapishanelere çevrilmesi, kapılarına turnikeler koyulması, yapılan bir afiş için dahi kolluk güçlerinin en azgın bir biçimde üniversite içerisine girip öğrencileri işkence ile gözaltına alması-tutuklaması durumun vahametini ortaya koymak için yeterli gerekçelerdir”

HABER MERKEZİ (23.10.2015)-Gazetemizin 109.Sayısında yayınlanan ‘’ Yeni eğitim yılında Üniversiteler ve Halk Gençliği’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Yeni eğitim-öğretim yılı geçtiğimiz günlerde başlangıç startını verdi. Üniversitelerin mevcut iktidarın tüm gücüyle saldırılarını yoğunlaştırdığı, ticarethaneleştirdiği, anadilde hak talebinin gasp edildiği, aleni olarak kolluk güçleriyle karakola çevirdiği ve burjuvaziye köle devşirildiği bir alan olması gerçekliği en somut biçimde karşımızda duran ve kökten tüm nüveleriyle söküp atılması gereken bir gerçekliktir. Duruma itiraz eden ve itiraz etmekle kalmayıp bunun pratik karşılığı olarak bu pespayelikle mücadele etme gayretinde olan yüzlerce üniversite öğrencisinin gerici-faşist iktidar tarafından neredeyse süreklileşmiş bir biçimde dayaktan, gözaltından geçirildiği, tutuklandığı ise bilinen başka bir gerçekliktir. Hali hazırda iliklerine kadar adaletsiz olan bir eğitim sistemine ve onun getirdiği hak gasplarına karşı elzem-doğru olan elbette ona karşı mücadele vermek ve onu kökten yok etmektir. Bunun tek yolu ise örgütlenmekten ve örgütlü bir şekilde meselelere müdahil olmaktan geçmektedir. Bunun dışında irili ufaklı protestolar, kendiliğindenci ve başıboş muhalefet anlayışı ya da daha farklı biçimde bayrak yarıştırma çabaları üniversitelerdeki gençlik mücadelesini ilerletmek şöyle dursun, elde kalan dinamizmi de sönümlendirmekten öteye gitmez. Baskı ve tahakkümün gerici-faşist iktidar tarafından artık ulaşabilecek son kerteye tırmanması ve bunun sonucu olarak üniversitelerin yarı açık hapishanelere çevrilmesi, kapılarına turnikeler koyulması, yapılan bir afiş için dahi kolluk güçlerinin en azgın bir biçimde üniversite içerisine girip öğrencileri işkence ile gözaltına alması-tutuklaması durumun vahametini ortaya koymak için yeterli gerekçelerdir. Varolan tüm gücü ile gençliğin “geleceğini” kendi inisiyatifleri altında belirmek isteyen hakim klikler emekçi semtlerde nasıl ki çeteleri gençliğin karşısına dikip palazlandırıyorsa, üniversitelerde de gerici-faşist çetelerini ve kolluk güçlerini yine gençliğin karşısına koyarak otoritesini ve gücünü fiili olarak ispatlama derdine düşerek, akla hayale sığmayan pratiklerle gençlik mücadelesi baltalama, gençliğe göz dağı ve korku vererek onları püskürtme amacı gütmektedir. Bunun yanı sıra bankaların kendilerine yeni köleler yaratmak için üniversitelerin amfilerinde amiyane tabiri ile kamp kurması ve her yeni dönemde başta yemekhane ve kantinler olmak üzere en temel ihtiyaçların azami fiyatlarla öğrencilerle sunulması da yine en az yukarıda örneklendirdiğimiz meseleler gibi yeterli örneklerdir. Kürt gençliğinin anadilinde eğitim görme hakkını gasp edip, muaf tutan onları zorla istemedikleri bir dilde eğitim görmeye zorlayan, mecbur kılan zihniyet bu “mecburiyetin” mecburiyetten öte sonuna kadar karşı koyuş ve direniş gerekçesi olduğu gerçekliğinin farkında olmalıdır. Zira fiiliyatta bu “mecburiyetin” karşılığı sinip köşeye çekilmekten ziyade Kürt gençliğinin daha kararlı ve daha kitlesel bir direniş göstermesi gerçekliğidir. Mevcut iktidarın polis teşkilatı halk gençliğine dayatılan tüm bu zorbalıklara ve soygunlara önlem olarak da kendi içerisinde üniversiteler için özel birim kurmaktan imtina etmeyecek durumdadır.

Su götürmez bir gerçekliktir ki, mevcut iktidar devri-aleminin artık sonuna geldiğinin Gezi Ayaklanması gibi olası bir ayaklanmada iktidarda durma dirayetini gösteremeyeceğinin en somut biçimde farkındadır. Kürdistan’da yaptığı katliamlar, ekonomideki derin çatlak ve onun getireceği büyük ekonomik kriz, yolsuzluklar, toplumunun en alt katmanın açlık sınırında yaşaması bir yana artık gerçekten de aç yaşaması, dış politikada uyguladığı sözüm ona “stratejik derinlik” politikasının bin parçaya ayrılarak elinde kalması ve ideolojik ortağı olan İhvan’ın Ortadoğu arenasında saf dışı bırakılması ve dolayısıyla ılımlı İslam projesinin tasfiye olması AKP iktidarı için paydos zilinin çaldığına işarettir. Bu husus itibari ile hali hazırda yaşanmakta olan kaosun daha da derinleşerek büyüyeceği ve mevcut çelişkilerin had safhaya ulaşarak kendi içerisinde doğuracağı ayaklanma ile onun lokomotifi gençlik üzerindeki baskıların ve zorbalığın artması olağan bir durumdur. Bu durumda halk gençliğinin, özelde üniversite gençliğinin üzerinde durduğu temel mesele faşizmin daha da boyutlanarak büyümesine şaşırmak değil, onu alt edecek doğru mücadele biçiminin daha iyi kavranması ve somutlaştırılması durumudur. Tersi biçimde gelişecek olan meseleleri oluruna bırakmak ya da kitlelerin nasıl olsa doğru yolu bulacağı gibi yaklaşımlar hatalı ve kitlelere çözüm getiremeyecek yaklaşımlardır. Üniversiteler halk gençliği nezdinde örgütlerin kendilerini sergilediği ve faaliyetçilerin geleneklerini temsilen orada bulundukları bir arena değil gençlik mücadelesinin şah damarı olan bir alandır. Bundan kaynaklıdır ki, saldırılar ve baskılar daha çok üniversiteler üzerinden gelişmekte ve akla hayale sığmayan yeni yöntem ve “önlem”ler ilk olarak yine burada hayata geçirilmektedir. Gerici faşist çeteler yine üniversiteler üzerinden halk gençliğinin karşısına bir barikat gibi dikilmektedir. Bunun dışında özellikle de son dönemde daha da artan ve belirli üniversiteler üzerinden neredeyse kronikleşmiş bir hale gelen siyaset goygoyculuğu da altı çizilmesi gereken ayrı bir sorundur. Bu meselede yine önceki meseleler gibi üniversitelerdeki halk gençliği mücadelesini darbeleyip geriletmekle kalmayıp onun günden güne yok eden bir durum halini almıştır, almaktadır.

Özerkliğini 12 Eylül A.F.C’sinin ürünü olan YÖK ile beraber kapitalizme modern köle yaratma fabrikası halini almış üniversitelerin ve onların atanmış, yandaş rektörlerinin-yönetimlerinin halk gençliği nezdinde hiçbir hükmü yoktur. Baskı ve hiçbir meşruluğu olmayan, halk gençliğinin günden güne kanını emen bu çarka dur demek, bu pespayeliği yerle yeksan etmek yine halk gençliğinin ve onların örgütlü mücadelesinin elindedir. Halk gençliğinin bulunduğu her alanda örgütlü mücadele şiarının altını çizmek ve örgütlü mücadele yolunu seçmek başka bir alternatifi olmayan ve gün gibi aşikâr olan elzem bir tercih, gerekliliktir.

Önceki İçerikEmperyalist bloklar arasındaki çatışma ve çelişkiler
Sonraki İçerik3 TİKKO gerillasının kimlik bilgileri belirlendi