Yeni mücadele yılında ihtilalcı proletarya ve ezilenlerin başkaldırı ruhunu kuşana

Gerekli olan militan direniş çizgisinin yaygınlaştırılarak büyütülmesi, daha fazla silahlı eylem pratiğinin devreye sokulması, sınıf hareketi cephesinden devrimci savaşın dinamikleştirilmesi ve özelde de Sosyalist Halk Savaşı’nın yükseltilmesidir. Bütün bunlar için bilinçli-örgütlü sınıf hareketinin tutuk ve pas tutmaya yüz tutmuş radikal-pratik bilincine neşter vurması ve proleter ihtilal çizgisini pratiğe dökmesi gerekmektedir. Hiç abartı değil ki, süreç ve gelişmeler proletarya ve emekçilerin ihtilalcı atılımını davet etmektedir. Sorun bu davete icabet etmesi gerekenlerin edip etmeyeceğidir!

Komprador tekelci burjuva Erdoğan/AKP iktidarının topyekûn savaş saldırganlığı ilanıyla başta Kürt ulusu olmak üzere, tüm ülke halklarına dönük gerçekleştirdiği koyu faşist baskı ve büyük kitlesel katliamlarla karakterize olan vahşet dolu bir yılı geride bıraktık. Her türden muhalefet ve mücadeleyi faşist baskıyla sindirmeyi hedefleyen iktidar, Kürt ulusuna dönük işgalci ve ilhakçı kuşatmayla Kürt ulusunun demokratik mücadele ve direnişini amansız katliam saldırıları eşliğinde soykırımcı terörle boğmaya çalıştı, çalışıyor. Demokrasi düşmanı muhalefete tahammülsüz bu iktidar, Kürtlere uyguladığı barbar katliam, siyasi suikast ve cinayetlerle tüm toplumu korku ikliminin basıncı altına alarak mutlak egemenliğini pekiştirmek, sultanlık özlemine dayalı tek adam sultasını yaşatmak hayalindedir.

7 Haziran Genel Seçimleri yenilgisinden sonra tehlikeye düşen iktidar eksenli gerici düşlerini yeniden diriltmek ve gelişen demokratik muhalefeti ezerek geriletmek için seçim sonuçlarını ve halkların iradesini fiilen yok sayarak 1 Kasım Erken Genel Seçimleri’ni topluma hukuksuzca dayattı. 1 Kasım seçim sonuçlarını lehine çevirmek, bu anlamda seçimleri kazanarak iktidarını sağlama alıp düşlerini hayata geçirme yolunda topyekûn savaş ilanıyla korkunç katliamlara girişip büyük bir faşist terör dalgası estirdi. Katliam ve faşist baskılarla yarattığı kaotik koşullar üzerinden topluma mesaj vererek can güvenlikleri adına vahşi diktatörlüğüne rıza göstermelerini görece sağladı. Ne var ki, faşist baskı ve katliamlarla elde ettiği kanlı başarı suların durulmasına yetmedi, sular durulmadı. Toplumsal hoşnutsuzluk ve çelişkiler daha keskin ve daha derin sulara çekilerek dinamik olmaya devam etmektedir. Özellikle Kürt Ulusal Hareketi, Kürt ulusu tüm katliam ve kıyımcı kuşatmaya rağmen diri bir direniş ve mücadele cephesi olarak aktüel durumdadır. Öyle ki, işgalci faşist kuşatmanın tank-topları, bebek katliamlarına varan vahşi kıyımı Kuzey Kürdistan’ın direniş kaleleri karşısında aciz içinde çaresiz kalmaktadır.

Bu anlamda iktidarın barbar katliamlarına karşın Kürt ulusunun yükselen kahramanca mücadele ve direnişi de geride bıraktığımız yıla damgasını vuran önemli gelişmedir. Kürt ulusunun kahraman direnişine yol açan ihtilalcı dinamiği ezilen emekçi kitlelerin ihtilalcı ruhunu besleyen bir unsur olarak da büyük bir öneme sahiptir.

Daha da önemlisi bu kahraman direniş ve ihtilalcı dinamiğin geride bıraktığımız yılda kalmadan girdiğimiz yıla da taşınıp nüfuz etmesi gerçekliğidir. Yani, geride bıraktığımız yılın karşı-devrimci faşist karakteri gibi, Kürt ulusunun kahraman direnişinde ifade bulan ihtilalcı dinamik de girdiğimiz yeni yıla taşınmış olup devam etmektedir. Devam ediyor olması ilgilenmemiz gereken en önemli halkadır. Bu direniş ruhu ve dinamiğinin derinleştirilerek yaygınlaştırılması temel görevdir. Bu görev salt Kürt ulusunun kazanımlar sağlaması için değil, demokratik, devrimci ve sosyalist mücadelenin geliştirilmesi için de mutlaka benimsenmesi ve pratikleştirilmesi gerekmektedir. Hatta emperyalist çatışma ve çıkarlar uğruna zorla mültecilik yollarına sürülüp Aylan bebeklerin denizlerin soğuk sularında boğulmasını önlemek için de bu dinamik ve diri ruhun tüm sınıf mücadelesine kazandırılması şarttır.

 

 

 

Kürt ulusunun kazanımı sınıf mücadelesinin de kazanımıdır

Kürt ulusunun ihtilalcı direniş ruhunun bütün ülke halklarının mücadelesine kazandırılması bu mücadele yılının önemli bir görevi olarak alınmak durumundadır. Elbette bu görev Kürt ulusunun sergilediği kahramanca direnişle birleşme görevini de elzem kılar, kılmaktadır. Kuzey Kürdistan halkasından gerici faşist iktidarın kırılması veya geriletilmesi Kürt ulusunun önemli kazanımı olduğu kadar, sınıf mücadelesinin de devrimimizin de kazanımıdır. Gerici sınıf iktidarının her gerilemesi ve demokratik güçlerin her kazanımı sınıf mücadelesi lehine gelişmedir. Bu bağlamda Kuzey Kürdistan’daki direniş ve mücadelenin sahiplenilerek desteklenmesi ve ilerletilerek kazanımlara taşınması salt Kürt ulusunun değil, sınıf hareketinin de görevidir. Kuşkusuz ki devrim ve sınıf hareketinin tüm yönelim ve temel konusu Kürt ulusal sorununa endeksli olamaz. Ne var ki, keskin çatışma boyutunda seyredip reel politikte tuttuğu yer ve siyasi açıdan taşıdığı önemle birlikte, fiili savaş çelişkisi haliyle aktüel sorun olması itibarıyla Kürt ulusal hareketi sınıf hareketi ve mücadelesinden tecrit edilemez, böyle ele alınamaz. Bilakis sınıf perspektifiyle Kürt ulusu direniş ve mücadele hareketinin kazanımlara taşınarak ilerletilmesi kilit bir yerde durmaktadır. İdeolojik-siyasi çizgi sorunlarına karşın faşizme, faşist saldırganlığa karşı direnen ve etkili mücadele pratiği ortaya koyan Kürt ulusal hareketidir. Devrimci siyaset ve tavır adına, ‘Kürt ulusu kendi davası uğruna direniyor-savaşıyor’ diyerek kayıtsız kalma aymazlığı benimsenemez. Proletarya enternasyonalizminden fersah fersah uzak olduğu kadar devrimci doğa ve fikirlerle de bağdaşmayan bu tutum olsa olsa Türk hâkim sınıfları milliyetçiliğinin lekesini taşıyan şoven bir anlayış olabilir… Kürt Ulusal Hareketi karşısındaki sorumluluklarını yerine getiremeyen sınıf hareketinin, bilinçli Kürt Ulusal Hareketi devletle uzlaşıyor eleştirisinde yeterince samimi olamaz. Kürt Ulusal Hareketi’nin devrimci zeminde kalmasını isteyen ve devletle uzlaşmasını istemeyen sınıf hareketi bu istemlerine uygun olarak Kürt ulusunun direnişini aktif olarak desteklemesi, kendi perspektifiyle de olsa direnişte yer alarak onunla birleşmesi zorunludur.

Kürt ulusunun ağır şartlar altında ağır bedeller pahasına sürdürdüğü kararlı direniş ve mücadele devrimci hareketi müspet yönde etkilemektedir. Bu görülmek durumundadır. Yaşanan direniş pratiği uygun nesnel şartlara nüfuz ederek militan devrimci gelişmelere yol açmaktadır. Bireysel olarak ‘Ben Kobanê’ye gitmek, Şengal’e gitmek, Rojava’ya gitmek savaşmak istiyorum’ söylemlerinden, örgütlü yapıların savaş siperlerindeki konumlanma pratiklerine ve Sosyalist Halk Savaşı saflarına katılma şeklinde yoğunlaşarak artan ilgiye kadar tüm realite bu ekti ya da nüfuzu yansıtmaktadır. Silahlı eylem ve mücadele ülke devrimci hareketinde en yaygın kabul seviyesine çıkmış durumdadır. Pratik yetersizlik ve örgütsel zayıflıklara karşın objektif durum tam da budur. Bu olumlu etkilenme kaçınılmazdır. Fakat bu etkilenme realitesinin kendiliğinden bir eğilimden çıkarılarak bilinçli bir tutum ve yönelim çitasında daha kararalı pratikle geliştirilmesi şarttır.

Gerek karşı-devrimci sınıfların gerici savaş saldırganlığı konseptiyle yürüttüğü azgın faşist baskılar ve faşist darbe koşullarıyla birebir örtüşen katliamcı faşist dalganın tüm toplumu tesir altına alan terörü, gerekse de Kürt Ulusal Hareketi’nin demokratik cepheden yükselttiği kahramanca direniş pratiğinin ülke devrimci hareketi ve halk kitlelerine yansıyan pozitif etkisi devrimci sınıf hareketinin boy vermesine uygun şartlar sunmaktadır. Faşist baskılar anlık veya kısa vadeli bir bastırma etkisi yaratsa da, bu baskı ve katliamların stratejik açıdan devrimci durum lehine zemin geliştirdiği inkâr edilemez. Kürt ulusunun kelimenin tam manasıyla kahramanca ve kararlıca sergilediği fedakâr mücadele ise, tüm devrimci güçleri doğrudan etkileyerek olumlu rol oynamakta, devrimci koşulları geliştirerek devrimci hareketin keskinleşmesine katkı sunmaktadır. Bu tespit salt teorik bir doğru değil, pratik doğrudur da.

Özcesi süreç ikili özelliği açısından da devrimci koşulların gelişmesine uygun olup bilinçli sınıf hareketinin devrimci biçimlenişine uygundur. Salt bu değil, aynı zamanda bu süreç, devrimci gelişmelerle güçlü kazanımların elde edilmesi için de sınıf hareketine, proletarya ve emekçi halkların ihtilalcı mücadelesine ihtiyaç duymaktadır. Sınıf hareketi cephesinde gelişme sağlanmadan ne Kürt ulusunun haklı direnişi gerçek anlamda desteklenmiş olur, ne de sınıf hareketinin devrimci kazanımlar elde ederek ırkçı-tekçi faşist diktatörlüğü geriletmesi veya darbeleyerek zayıflatılması söz konusu olabilir. Gerici sınıf siyasi iktidarının alaşağı edilerek proletarya ve emekçi halk kitlelerinin sosyalist iktidarlarının kurulması ise hiç söz konusu olmaz. O halde Kürt ulusunun bağımsızlığı doğrultusunda kazanımlar elde ederek ilerlemesi, devrimci sınıf hareketinin siyasi iktidar perspektifli mücadelesinin ciddi kazanımlarla ilerletilmesi ve bütün bunların ön şartı olan gerici-faşist iktidar(lar)ın geriletilerek zayıflatılması (ve giderek yıkılması) için, kitleleri birleştiren ve kitlelerle birleşen militan mücadele ruhuyla devrimci savaş saflarını sıklaştırmanın, gerici-haksız savaş ile haklı savaş şartlarında haksız savaşa karşı haklı savaştan yana pratik irade ortaya koyarak ilerici savaşla birleşmenin tam zamandır.

Sözün hükümsüz kaldığı savaş şartlarında salt konuşup eleştirmekle yetinen irade yaşamın gerçeği karşısında boş ve anlamsızdır esasta. Andığımız bu şartlarda pratiğin dili geçerli tek dildir. Teorik tezler ve formülasyonlarla pratik savaş yürütülemez, bu savaşın görevleri icra edilemez. Bu, teorinin küçümsenmesi değil, bilakis teoriyle pratiği birleştirmeyen boşboğazlığın ve lafazanlığın eleştirisidir. Bir tek pratik davranışta bulunmayıp kitaplar dolusu boş “bilge” laflar etmenin konuşan silahlara ve can bedeli çatışmaya ne gibi bir hükmü olabilir ki? Unutulmasın ki, savaşmadan savaş kazanılamaz. Tam da burada savaşın da salt söylem ve keskinlik nakaratı tekrarından çıkarılıp hayata geçirilmesi zorunlu olup kaçınılmazdır.

Yeni mücadele yılının ağır faşist saldırılara tanıklık edeceği mevcut gelişmeler ışığında açıkken,  sınıf çelişkilerinin keskinleşerek derinleşeceğine de tanıklık edeceği bir o kadar açıktır. Gerici savaş konsepti temelinde Kürt ulusuna karşı geliştirilen soykırımcı katliamlar bu sürecin özel karakterini tayin etmektedir. Kürt Ulusal Hareketi’nin direniş ve mücadele çizgisinin başarısı faşist saldırganlık ve gerici savaşın iflas etmesi anlamına gelecektir. Bu anlamda Kürt ulusunun sürdürdüğü direnişin başarıya taşınması tam manasıyla bir kırılma noktası olacaktır. Dolayısıyla direnişin desteklenmesi ve birleşilerek başarıya taşınması ertelenemez bir görev olarak hayati önemdedir. Öte taraftan Erdoğan/AKP iktidar güruhu açısından da bu süreç iç açıcı değildir. Söz konusu faşist iktidarın su alan gemi misali iman gücüyle yürütüldüğü ve birçok açıdan kıskanca alındığı, hatta çıkılmaz bir batağa sürüldüğü bir gerçektir. Gerekli olan militan direniş çizgisinin yaygınlaştırılarak büyütülmesi, daha fazla silahlı eylem pratiğinin devreye sokulması, sınıf hareketi cephesinden devrimci savaşın dinamikleştirilmesi ve özelde de Sosyalist Halk Savaşı’nın yükseltilmesidir. Bütün bunlar için bilinçli-örgütlü sınıf hareketinin tutuk ve pas tutmaya yüz tutmuş radikal-pratik bilincine neşter vurması ve proleter ihtilal çizgisini pratiğe dökmesi gerekmektedir.

Hiç abartı değil ki, süreç ve gelişmeler proletarya ve emekçilerin ihtilalcı atılımını davet etmektedir. Sorun bu davete icabet etmesi gerekenlerin edip etmeyeceğidir!

 

Önceki İçerikKürdistan’daki tarihi direniş ve iflah olmaz sosyal şovenlerin hezeyanları
Sonraki İçerikDevrilen yıllardan, doğan yıllara…