YENİYİ KAVRA DEVRİMİ PRATİKLEŞTİR

Tarihte yeni olan ilk başta hitap ettiği kitle tarafından ya anlaşılmaz ya da kabul görmez, bu iki yaklaşımdan ötürü yeninin hayat bulması, pratiğe uyarlanması zaman alır. Anlaşılması da zaman alır ve gerçekliği pratikte sınandıktan sonra ispatlanır. Sonra bu yeninin yerini başka bir yeni alır ve yeninin kendiyle imtihanı sonsuza dek böyle sürüp gider. Yeni zamanı anladığı ve ondan kopup farklıyı inşa ettiği için yenidir. Geçmişin tekrarı olan ondan kopmayan yeni değildir. Hatta günün ihtiyaçlarına cevap olamıyorsa, gelişmenin önünde tıkaç olan bir dogmadır.

Bugün de bir yeninin karşımızda durduğu bir süreçteyiz. Ya onu anlayıp kavrayıp pratiğe geçireceğiz ya da geçmişin dogma fikir ve pratiklerini referans almaya devam edip yeninin yaşam bulmasını sadece geciktireceğiz. Evet, yeninin bir de böyle bir yanı var. Eğer koşulların somutluğunu tarif ediyorsa hiçbir güç ya da kimse onun yaşamsallaşmasını engelleyemez. Bahsettiğimiz yeni öncünün teoride ulaştığı son seviye ve pratikleştirmeyi hedeflediği düşünceleridir. Yeni kendi başına hayat bulamaz onu pratikle buluşturacak kadrolar onun ilerleyişinde belirleyicidir. Zaten doğruluğunun sınanacağı yer olan pratiğe doğru araç ve politikalarla uygulanmazsa bir yanlışa sürüklenmesi kaçınılmazdır. Tarihimizin sosyalizm deneyimleri bunun en iyi örnekleridir, yanlış olan sosyalizmin kendisi değildi onun yaşam bulmasını sağlayacak politikalardı. İşte yeninin sınavının ve onu pratikle buluşturacak politikaların doğru olması gerektiğinin nedenini ve önemini bu örnekten anlayabiliriz…

Tarihten, tecrübe ve deneyimlerden aldığımız referansla inşa edeceğimiz bu yeni anlayışa çıplak, yani ezberlediğimiz dogmalaşmış fikirlerle değil, MLM teorinin özü olan somut koşulların somut tahlili ilkesiyle yaklaşacağız, bir doğruyu hâkim kılmak onu yaşamsallaştırmak zor iştir. Önce onu bilimsel bir eleştirel yaklaşımla özümseyip kendimizde hâkim kılacağız sonra hedef kitlesine yayacağız. Aksi halde bilimsel olan tespitlere bir ayet gibi yaklaşıp onu kendi dogmamız haline getirmemiz kaçınılmazdır. Akıldan çıkarmamamız gereken altın kural, her fikir, teori vs. başka bir teorinin eleştirisi üzerine yükseleceğidir. İşte tarihsel ilerlemenin anahtarı buradadır. MLM teori de bu yolu izlemiş ve bugünkü halini almıştır. Yoksa o kâhinlerin bulduğu bir şey değildir. Yeniye çıplak yaklaşmak onu MLM teori süzgecinden geçirmektir. Onu şaşmaz kabul etmek teorinin kendisine yabancılaşmak ve onu zayıflatmakla eşdeğerdir. Algımız onun gününün doğrusu olduğunu ve gelecekte bunun değişebileceğine açık olmalıdır. Öncünün bugün ulaştığı seviye bu yaklaşımın ürünüdür.

Tarihin, yaşamın monolotik ve durağan olamadığı gerçekliğinden hareketle oluşturulmuş teorik formülasyon buzun kırılıp yolun açıldığının işaretidir. Bu işaret kimilerince kuşkuyla karşılansa da gerçeğin ta kendisidir. Pratiğimiz bunu ispatlayacaktır. Şimdi görev bitmez tükenmez bir enerji ve heyecanla bunu kitlelere götürüp vücut bulmasını sağlamak ve ete kemiğe büründürmektir. Teori kendi kadrosunu yaratacak ve dönüştürecektir, yeter ki buna açık olalım. Teoriye çıplak ve boş bir kâğıt misali yaklaşalım. Bugün ihtiyacımız olan bilimsel teorinin özüne sarılmaktır. Gelenekçi, dogmatik fikirlerin sonunda karaya oturacak olan gemisini yakıp, bizi halk denizinde doğru rotaya götürecek olan gemileri inşa edelim, sürekli yeni ufuklar fethetme heyecanıyla donanalım. Geçmişin eskimiş fikirlerine değil günün gerçekliğini anlatan doğrulara sarılalım, devrimin böyle kadrolara ihtiyacı var.Çağının somutluklarını anlamayanlar ya da bunu arama çabasına girmeyenler geleceği inşa edemezler. Gelecekten dem vurur yerinde sayarlar. Anı anlayıp onu dönüştürme cüretine sahip olanlar geleceği inşa edebilirler. Geleceği inşa etmek için gösterdiğimiz cüreti kendimizi yıkıp yeniden yaratmak için de gösterelim. İlerlemenin ve başarmanın yolu bundan geçer. Kendi etrafında dönüp aynı yere çıkanlar olmayacağız, yeniyi yaratmaya yöneldiysek yıkmaya kendimizden başlayacağız.

Yaşam durağan değildir. Akıcı ve her gün bir yeni doğuma kaynaklık eder. İşte karşımızda duran bir ayaklanma gerçekliği… Kitlelerin öğrettiği ceberut devlet ve ona karşı isyanın meşruluğu, sokağın, yıkıcılığın meşruluğu, değişimde zorun ve pratiğin öğreticiliği, haklılığı. Ayaklanmayı sadece bir sokak eylemi olarak ele alamayız onun açığa çıkardığı derslerle kendimize, yani düşünce sistematiğimize, devlet, devrim, toplum ve parti vs. anlayışımıza yönelmeliyiz. Ancak böyle doğru sonuçlar çıkarabiliriz, ancak böyle inşa edebiliriz yaşanılabilir özgür dünyayı ve toplumu. Ustaların yaptığı budur. Kitlelerin pratikleri ve istedikleri yaşam biçiminden doğru dersler çıkarıp yaşam bulacağı araç ve yöntemler geliştirmek. İşte Sovyetler, işte Şangay Komünü, işte Gezi Halk Komünü… Bugün inşa etmeyi hedeflediğimiz bunların gerisinde olamaz. Yıkıcı ve yaratıcı olan kitlelere yaşadıklarından farklı olmayan bir sistem önerirsek ona yanaşmazlar, hatta yaşatmaya kalkarsak onu da yıkarlar, tarih tanıktır bunlara. Yıkıcılar tarihsel rollerini oynar, yıkması gerekeni yıkar ve yeniyi kurarlar. MLM teori ışığında önderlik edebilirsek doğru olanı kurarız. Yoksa tersini yaşamaya mahkûm oluruz. İşte görev bu kadar açık ve nettir. Ne yapacağımıza kendimiz karar vereceğiz…

Önceki İçerikDEVRİMCİ EYLEM MEŞRUDUR!
Sonraki İçerikMKP 3. Kongre kararlarını kavrayalım, kavratalım! (4)