Burjuva-gerici faşist hakim sınıflara karşı, proletarya ve emekçi halk kitlelerinden yana bir siyaset ve pratik benimseyip geliştirmek yerel seçim politikamızın sınıf orijinli temellerindendir
Sınıflar mücadelesinin temel konusu iktidar sorunudur. Proletarya önderliğinde proletarya ve emekçi halk kitlelerinin temsil ettiği sınıf mücadelesinin konusu komünizm perspektifinden bağımsız olmayan devrim ve devrimin konusu olan proletarya devleti-iktidarı sorunudur. Bu temel sorunu esas alan sınıf mücadelesinin içeriği ise son derece zengin veya geniştir. Yani proleteryanın ideolojik-politik-örgütsel önderliğindeki sınıf mücadelesi devrim ve buna bağlı iktidar sorununu omuzlarken, bu mücadelesini tek tek mücadelelerden yalıtarak indirgemecilikle ele almaz. Bilakis bu iktidar mücadelesini onlarca, yüzlerce mücadele biçimiyle doldurur. Bu bağlamda sınıf mücadelesinin içeriği siyasi iktidar mücadelesine bağlı olarak tek tek çarpışma ve mücadeleleri de kapsamaktadır. Daha da açıkçası, demokratik, ekonomik, akademik, politik, kültürel ve hatta ulusal vb vs mücadeleler sınıf mücadelesinin bileşenleridir. İşçilerinfabrikadaki çalışma saati veya ücret üzerine patrona karşı verdiği mücadele, öğrenci gençliğin parasız eğitim veya harç sorunu üzerine üniversite yönetimine karşı verdiği mücadele, köylülerin HES’ler vb sorununda şirket sahiplerine karşı ve dolayısıyla iktidara karşı verdiği mücadele, kadının erkek egemen kültürün doğrudan sonuçları olan erkek tarafından uğradığı şiddet ve sömürüye karşı mücadelesi, semt sakinlerinin mahallelerinde kurulan baz istasyonlarına karşı mücadelesi, kentsel dönüşüme karşı semt sakinlerinin mücadelesi, ulaşımdaki ücret sorunuyla ilgili mücadeleler, doğanın korunmasına dönük mücadele türevleri vb vs bütün bunlar sınıf mücadelesinin tek tek parçaları ya da somut çelişkilere göre devreye giren biçimleridir.
İşte bunun gibi, demokrasi mücadelesinin bir parçası da yerel seçimler veya yerel seçimlerde gerici faşist düzen partilerine, dolayısıyla faşist düzene karşı halk sınıf katmanlarına dahil olan parti ve güçlerin temsil ettiği ya da yürüttüğü mücadeledir. Bir tarafta gerici hakim sınıflar, diğer tarafta ezilen ve sömürülen sınıflar bulunmaktadır. Kısacası, yerel seçimleri demokrasi mücadelesinden veya iktidar mücadelesinden bağımsız bir alan olarak değerlendiremeyiz. Bu bağlamda yerel seçimler ve dolayısıyla yerel yönetimler gerici hakim sınıflara karşı verilen demokrasi mücadelesinde ezilip sömürülen sınıflar lehine birer mücadele alanı ve mevzisi durumundadır demek doğrudur. Elbette sınıf mücadelesinin bileşenlerini temsil eden tek tek ve parça mücadeleler olduğu gibi, bunlardan biri olan yerel yönetimler de bir iktidar mücadelesinin unsuru değildir. Bilakis bunlar iktidar mücadelesinin destekleri, yedekleri, uzantıları veya tek tek parçalardaki ifadeleri durumundadır. O halde yerel yönetimleri siyasi iktidarı ele geçirme araçları veya iktidar organlarımız olarak telakki etmek hatalıdır-edilemezler. Buna karşın yerel yönetimlerin demokrasi mücadelesinin zengin içeriğinde yer alan bir unsuru ve demokratik mücadelenin birer mevzileri olduğu yanlış değildir.
Proletarya burjuva gerici sınıflara karşı yürüttüğü mücadelede kullanacağı araç ve yöntemlerde reçeteci dogmatik bakış açısıyla kendisini sınırlamaz. Amaç ve ilkelerine uygunluk şartıyla her türlü araç, yöntem ve biçimi prensip olarak kullanır. Bu şarta bağlı olarak hiçbir mücadele biçimini ilkesel olarak reddetmez. Bir anlamda proletaryaya yön veren sınıf çelişkileri ve bunların somutta nasıl ve hangi metotlarla çözüleceğidir. Dahası bu çelişkilerin çözümünde geçerli olan yol-yöntemin somut duruma uygun olarak saptanmasıdır. İlkesel tutum belirlendikten sonra hangi mücadele biçimi, yöntemi ve aracının kullanılacağı tamamen somut bir sorundur veya canlı yaşamın aktüel çelişkisini ele alan siyaset sorunudur.
Söz Yetki Karar:Halka
Yerel seçimlere genel bakış açımızın arka planı özet olarak yukarıdaki görüşten beslenir. Bu bağlamda yerel seçimleri sınıf mücadelesi veya demokrasi mücadelesinden bağımsız değil, bilakis onun hizmetine tabi olarak ele alıyoruz. Yerel yönetimler devrimci iktidar organlarımızı temsil eden kurumlar değildir. Aynı zamanda bu yerel yönetim kurumları iktidar mücadelesinin esas biçimleri de değildir. Ancak yerel yönetimler demokrasi ve yönetim anlayışımızı, yönetim organlarının kitlelerin inisiyatif ve hizmetinde olmasının gerekliliği, yerel yönetimlerin doğrudan kitleler tarafından denetlenip belirlenmesi ve bu yönetimlerin kitlelerle birleşip bütünleşmesinin zorunluluğu, yerel yönetimlerin yetki ve olanakları kullanılarak talan ve rant alanına dönüştürülmesine karşı, bunların şeffaf, halkçı, devrimci-demokratik niteliklerde kitlelerin tayin ettiği (atayıp aldığı) gerçek yönetimler olarak temsil edilmesi gibi bir dizi ihtiyaç zemininde önemlidir. Bu zeminde devrimci-demokratik halkçı yerel yönetim anlayışı, yerel seçimlerdeki genel yönelim veya politikamızın somut ve en özet ifadesidir. Bu mantığa uygun olarak, ‘‘Söz-Karar-Yetki Halka‘‘ şiarı yerel yönetimler anlayışımızın temel argümanıdır.
Halka sorulmadan, onlara karşın ve üstten atamalar biçiminde teşekkül eden, halkın iradesi dışında dıştan atanmış kişiler üzerinden yürütülerek esasta halkı yönetimden dışlayan veya belediyeleri imtiyaz, yiyicilik ve talan alanına çeviren her türden bürokratik, burjuva gerici yönetim anlayışına karşın, halkla birlikte ve halkın doğrudan katılımıyla belirlenmiş belirli bir program temelinde işleyen, halkı karar alma mekanizmalarına dahil ederek, söz, yetki sahibi kılarak iradelerini yansıtan, katılımcı olduğu kadar halkın her türden denetimine açık, her yönüyle şeffaf ve halka hizmet götüren, yönetim olarak halkın onayıyla gelen ve gerektiğinde halk tarafından geri alınabilen özellikteki yerel yönetim anlayışı yukarıdaki anlayışımızın içeriğidir.
Tüm sürece proletarya ve emekçi sınıfların menfaatleri açısından yaklaştığımız genel bilincimiz olmakla birlikte somutta yerel seçimler taktiğine yön veren bilincimizdir. Burjuva-gerici faşist hakim sınıflara karşı, proletarya ve emekçi halk kitlelerinden yana bir siyaset ve pratik benimseyip geliştirmek yerel seçim politikamızın sınıf orijinli temellerindendir. Yerel seçimlerle iktidar gibi ileri hedefler kazanma hayalinde değiliz. Ancak yerel seçim çalışmalarıyla bu ileri hedeflerin ideolojik-siyasi zeminini geliştirip pekiştirebiliriz. Geniş halk kitlelerini daha olanaklı şartlarda aydınlatma fırsatını değerlendirebilir, özgürlüklerine açılan yola da yaygın bir propagandayla ışık tutabilir, proletarya ve halk kitlelerinin örgütlenmesini geliştirebilir, sınıf saflarını büyütebilir ve nitekim gerici hakim sınıfların ve düzenlerinin siyasi teşhirin daha etkili olarak yürütebiliriz…
Yerel seçimlerdeki somut siyasetimiz, genel ilkesel tutumumuz ve anlayışımızdan bağımsız olmamak kaydıyla, esasta sınıf mücadelesi ve çelişkileri, somut siyasi gelişmeler, içinden geçilen güncel şartlar ve siyasi durum, devrim ile karşı-devrim arasındaki dengeler, kendi gücümüz, seçimlerin özgülde kazandığı anlam vb vs gerçekler üzerinden biçimlenmektedir. Elbette ki, devrim ile karşı-devrim arasındaki mücadelenin demokratik mevzideki bir biçimi olarak da yerel seçimler, siyasetimize temel oluşturmaktadır.
Yerel seçimlerdeki politikamız ve buna bağlı çalışmalarımızda ideolojik-teorik muhteva esasta, siyasi çizgi, hedef ve dünya görüşümüzün geniş halk kitlelerine propaganda edilmesi ve faşist düzen ile partilerinin siyasi teşhir ve tecridi iken; çalışmalarımızdaki siyasi muhteva bu siyasi teşhirdenden bağımsız olmamak kaydıyla, muhtarlıklardan belediye başkanlıklarına kadar uzanan alanda adaylarımızın kazanmasını da hedefleyen somut-uygulanan program temelinde maddileşen yerel yönetim anlayışımızın ajitasyonunu en geniş demokratik muhtevada kullanmaktır. Devrimci demokratik ajitasyon ve propagandanın en geniş halk kitlelerine ulaştırılması, yerel seçim süreci çalışmalarımızın en anlamlı kazanımı olacaktır!
Yerel seçimlerde “Söz-Yetki-Karar Halka“ şiarı ekseninde demokratik-devrimci halkçı yerel yönetimler hedefiyle somutluk kazanan demokratik anlayış politikamızın temelidir. Bu politika elbette ki öncü siyaset ve ideolojiden bağımsız tasavvur edilemez. Somut gerçekte yerel yönetimler tamamen halkın tasarrufunda ve halkın her türden imtiyazları temelinde biçimlenmek durumundadır-biçimlenir. Bu bağlamda yerel yönetimler doğrudan halkın iradesini yansıtmak ve halkın iradesinin sonuçları olarak tecelli etmek durumundadır. Yani yerel yönetimler halkın iradesine dayanıp bu iradeyi yansıtarak temsil ederken, yönetimin görevden alınması da halkın iradesine bağlı ve onun tasarrufunda olmalıdır. Aynı zamanda başkan adayları da bu zeminde halkın benimseyerek onayladığı ve olumladığı isimler olmalıdır. Bu adaylar halk tarafından seçilerek belirlenmeli, halkın üstünde davranma hakkı kullanan herhangi bir irade adayların belirlenmesine karar vermemelidir. Hiçbir kurum ve güç halkın üzerinde hak ve yetki kullanma durumunda olmamalıdır. Seçilen başkan ve yönetimin onu seçen kitleler tarafından görevden alınabilmelidir. Bu yetki halk kitlelerindir, tanınmalıdır.
Mevcut şart ve anlayış çerçevesinde ki yerel yönetimler halkın üstünde bir yetki ve yönetim anlayışı ile hareket etmemeli, bilakis halk kitleleriyle birlikte yönetim veya görev icra etmelidir. Yereel yönetimin tüm çalışmaları, proje ve planları vb şeffaf ve halka açık olmalı, düzenli halk toplantılarıyla çalışmaların raporu sunularak halka hesap verilmelidir. Halkın çıkarları ve demokratik devrimci değerlere zarar veren hiç bir uygulama veya proje gerçekleştirilmemelidir. Halka hizmet etme yönetimin temel kaygısı olmalıdır. Çevre sorunundan siyasal sorunlara kadar tüm gündemlerde emekçi halklardan yana bir tavır geliştirilmeli, bilumum gerici siyasetler karşısında halk kitleleri bilinçlendirilmeli ve bu gerici siyasetlere karşı tavır alınmalıdır. Halk kitleleriyle bütünleşme ve onlarla birlikte yönetme anlayışı pratikleştirilmelidir. Bu anlayış zemininde hareket etmeyen herhangi bir yerel yönetim halk kitlelerini temsil edemez. Özcesi yerel yönetim anlayışımız bu özette toplanabilir.
Bu seçimlerde stratejik anlayış ve taktik siyasette önemsediğimiz pozisyon seçimlere katılma ve çalışma biçimimizin ittifak eksenli olmasıydı. Bu politikamız doğrultusunda esnek davranıp tavizler verme pahasına ittifakların gerçekleştirilmesi için irade ortaya koyduk. Bu yaklaşımımız tamamen devrimci kaygılardan besleniyordu. En azından ezilen Kürt ulusunun gerici faşist düzen partileri karşısında kazanmasının önemsediğimiz husus olduğunu söyleyebiliriz. Genel anlayışımız da demokratik-devrimci-ilerici güçler arası ittifak ve çeşitli birliklerin gerçekleştirilmesini emreden temel zemindir.
I
İttifak ilkemiz yerel yönetim anlayışımızdandır
İttifak noktasında tavrımızda net olarak ilgili güçlerle ittifak görüşmelerine oturduk. Ancak bu görüşmelerde önemli bir olumlu gidişattan bahsedilse de, bu gidişatın doğru orantılı olarak tamamlanmadığı aşikardır. Kısacası ittifak görüşmelerinin anlamsızlaştırılarak rafa kaldırılmasının birinci dereceden sorumlusu, Kürt Ulusal Hareketi cephesidir. Sorumluluğun kimlere ait olduğundan daha çok seçimlere ittifaksız veya zayıf, ilkesiz ve kazanma ihtimali düşük ittifaklarla gidilmiş olması ya da önemli bulduğumuz ittifakın sağlanamamış olmasıdır.
İttifak anlayışımız elbette ki yerel yönetim anlayışımızdan bağımsız gelişemez-gelişemezdi. En azından demokratik halkçı yerel yönetim siyasetinin benimsenmesi ve her şeyden de önce demokrasinin işletilmesi, sürecin demokratik olarak yürümesi-yürütülmesi kabul edilerek başarılması gerekendi. Ne ki, yerel yönetim anlayışımız esas olmak üzere, irademizi hiçe sayan, ittifak görüşmelerini zımnen formalite olarak ilan eden ve benmerkezci yaklaşımla görüşmeleri anlamsızlaştıran pratiğin, demokrasi açısından son derece kusurlu olup ittifakı olanaksız kılan zeminde, ittifakın son tahlilde bozulması zorunlu olmuştur.
İttifak bozulduktan sonra kendi adaylarımız üzerinde yoğun bir çalışma ve örgütlenme temposu ihtiyaç haline gelerek esas yönelimimiz olarak öne çıkmıştır. Fakat belirtmekte fayda var ki, ittifakın bozulması, adayımızın olmadığı yerlerde ittifak güçleri kapsamındaki kurum adaylarını desteklemeyeceğiz anlamına gelmez. Bilakis belli şartlar temelinde bu adaylar desteklenecektir. İttifakın dışına çıkmamız strejik anlayış ve ilkesel yaklaşımlarımızın terk edileceği anlamına gelmez.
‘‘Demokratik Güç Birliği Platformu‘‘ yerel seçimlere dair ittifak eylemini sürdürmektedir. Fakat bizler özetlediğimiz şartlarda ittifak anlayışına aykırı ve bağımsız irademizi gölgeleyen,dışındaki siyasi iradelere saygılı olmayan, demokrasiyi rafa kaldıran türden ilkesel meselelere tekabül eden tutumlardan ötürü ittifak dışında yalnız olarak seçime girmekteyiz.
Her seçim, seçime katılanlar açısından kazanma eğilimi ve iradesini gündeme getirir. Seçimleri bu siyasi sonuçtan bağımsız ele almak yanlıştır. Kazanma istemi ve eğilimi genel geçer bir doğru olarak bizler açısından da bir doğruyu ifade etse de bizler esasta kazanma politikasına dönük bir anlayışa sahip değiliz. Elbette kazanmak ister ve kazanmak için çalışırız, lakin kazanma meselesini ideolojik-siyasi anlayış ve tutumlarımızın önüne koyamayız. Ancak yerel seçimler politikamızın temel argümanı kendi adayımızla sınırlı bakan bir anlayış-yaklaşım değildir. Bilakis devrimci, demokrat ve ilerici adayların desteklenmesi veya ortak aday durumuna getirilebileceğidir.
Sadece kazanma üzerine olan çarpıklık savunulamaz
Özcesi, genel olarak tüm devrimci, demokrat ve ilerici adaylar direkt ya da dolaylı olarak bizlerin adayı olma zeminindedirler. Gerici faşist düzen partilerinden olmadıkça ve kişi olarak gerici olmada, yüz kızartıcı suçlara bulaşmamış olan, esasta yukarıda özetlemeye çalıştığımız yönetim anlayışını benimseyip uygulayan her devrimci, demokrat ve ilerici şahıs bizlerin adayı olabilir. Dolayısıyla kendi adaylarımızın olmadığı yerlerde bu nitelikteki bağımsız ya da ilerici-devrimci-demokratik kurumların gösterdiği adayları desteklemek doğru olanıdır. Elbette ki, bu niteliklerdeki adayları destekleme tavrı veya bunları adayımız olarak destekleme tavrı mutlak değil, somut meseledir ve siyasetin belirlenip biçimlenmesine bağlıdır. Özel bir politikamızın olmadığı durumlarda yukarıdaki niteliklere sahip bağımsız veya ilerici kurumların adayları desteklenmelidir. Temel hareket noktamız gerici faşist parti adaylarının kazanmasındansa devrimci-demokrat-ilerici adayların kazanmasıdır; ideolojik-siyasi damgamızı taşımasa da devrimci, demokratik ve ilerici yönetimleri gerici yönetimlere yeğleriz. Bu anlamda dar grupçu olunamayacağı gibi, grupsal çıkarlara endeksli düşünce ve davranış tarzı öne çıkarılamaz.
Öncelikli siyasetimiz elbette ki, kendi adaylarımızın kazanmasıdır. Adayımız kavramı, ortak ittifak adayı olarak kitleler tarafından belirlenmiş olan adaylardan bağımsız değildir. Kurum olarak adayımızın olmadığı ya da çıkmadığı, tersinden ittifak ortak adayının çıktığı yerlerde bu adayın desteklenmesi merkezi politikamız olmakla birlikte, tüm tabanımıza kadar her düzeydeki çalışanımız açısından tartışmasız bir görevdir.
Sadece kazanma amacı üzerine kurulmuş olan bir siyaset ilkeli ve devrimci-demokratik niteliğini koruyamaz, kazanma uğruna her yolu mübah görerek burjuva sulara savrulur. Nitekim devrimci-demokrat adaylar veya bu nitelikteki kurum adaylarının girdikleri aynı yerelde başka devrimci-demokratik kurum adayını, tam bir burjuva siyaset tarzı ve kültürüyle teşhir etme tutumu bu savruluşun somut kanıtı olarak bu günden önümüzde durmaktadır.
İlkesel tutumumuz devrimci demokratik kurum ve tek tek bağımsız adayların teşir edilmesini yasaklarken, aynı ilkesel yaklaşımımız herhangi bir düzen partisi adayının desteklenmesini ve oy verilmesini de kesin olarak yasaklar. Özellikle yaratılan çarpık bilinç temelinde “AKP kazanmasın da CHP kazansın‘‘ anlayışıyla CHP’ye oy vermek ilkesel yaklaşımımıza aykırıdır. AKP, CHP, İşçi Partisi, MHP gibi tüm düzen parti ve adaylarına herhangi bir gerekçeyle oy vermek asla benimsenemez. Düzen partileri ve adaylarına oy vermek onların suçlarına katkı vermektir!