‘Zehra’yı Taşlamak’:Zehra Icêlo’yu tanıyın

Bu şehirde yaşayanlar, çetelerin yaptıklarını anlattıklarında hala yüzlerindeki korkuyu ve gözlerindeki acıyı görmek mümkün. Çeteler tarafından recm edilen kadınlardan Zehra Icêlo’nun hikâyesinin ise özel bir yeri var halkta. Kentte yaşayan herkes Zehra’nın hikâyesini bilir. Zehra’nın hikâyesine geçmeden önce Süreyya’dan bahsetmekte fayda var. Çünkü Zehra’nın yaşadıklarının aynısını yıllar önce Süreyya yaşamış. Aradan yıllar geçse de mekân farklı olsa da Zehra ve Süreyya’ya uygulanan yöntem aynı.

HABER MERKEZİ (10.16.2016)-Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından ortaya çıktı Zehra’nın hikâyesi. İşgal altındaki kentte iftira ile tutuklanan Zehra Icêlo, tıpkı 30 yıl önce İran’da recm edilen Süreyya gibi DAİŞ’lilerin emri ile recm edildi. Atılan taşlara göğsünü gererek direnen Zehra’nın başını eğemeyenler üç kurşunla katletti. Zehra’nın kardeşi, “Bu hikâye Süreyya’nın hikâyesi gibi tüm dünya duysun” diyor.

Ortadoğu coğrafyasının her karışında kadınlara giydirilmeye çalışılan kefen ve bunu parçalamaya çalışan kadınların hikâyesini bulmak mümkün. Kadınların özgürlüğü coşkuyla karşıladığı yerlerden biriydi Minbic. İki buçuk yıl DAİŞ çetecilerin işgali altında kalan kent, Minbic Askeri Meclisi’nin hamlesiyle 72 günde özgürleştirildi. Şimdi özgürleştirilen Minbic’in sokaklarındayız ve her sokağında yaşananların izlerine rastlıyoruz. İnsanların kafası kesilmiş, işkenceden geçirilmiş, kadınlar recm edilmiş, vücutlarına şeker sürülüp güneşin önünde ölünceye kadar bekletilmiş.

Zehra’nın hikâyesini bilen var mı?

Bu şehirde yaşayanlar, çetelerin yaptıklarını anlattıklarında hala yüzlerindeki korkuyu ve gözlerindeki acıyı görmek mümkün. Çeteler tarafından recm edilen kadınlardan Zehra Icêlo’nun hikâyesinin ise özel bir yeri var halkta. Kentte yaşayan herkes Zehra’nın hikâyesini bilir. Zehra’nın hikâyesine geçmeden önce Süreyya’dan bahsetmekte fayda var. Çünkü Zehra’nın yaşadıklarının aynısını yıllar önce Süreyya yaşamış. Aradan yıllar geçse de mekân farklı olsa da Zehra ve Süreyya’ya uygulanan yöntem aynı.

Süreyya ve Zehra’nın ortak hikâyesi

Süreyya Menuçêhrî, İran’ın Kerecê Köyü’nde 1951 yılında dünyaya gelir. 1986 yılında eşi tarafından iftiraya uğrayan Süreyya, köyün imamı ve yalancı şahit huzurunda ölüm fermanı verilir. Tüm köylülerin toplanması ile köyün meydanına getirilen Süreyya barbarca recm edilir. Halası, yeğeni Süreyya’nın hikâyesini kaleme alarak bir gazete makale olarak yayınlar ve tüm dünya Süreyya’nın hikâyesini öğrenir. Ardından “Soraya’yı Taşlamak” ismi ile filme çekilir.

30 yılın ardından aynı olay Minbic’te yaşanıyor. Arap bir kadın olan Zehra, 12 Şubat 1974 doğumlu. Kentin işgal edilmesi ile birlikte DAİŞ çetelerinin zulmüne maruz kalan Zehra, 2014 yılında doğum günü olan 12 Şubat’ta Minbic’in Rebe Emnî alanında tüm köylülerin gözü önünde recm ediliyor.

Zehra’nın doktorluk yapmasından rahatsız oluyorlardı

Zehra’nın kardeşi ismini vermek istemiyor. Zehra’dan bahsederken gözyaşlarını tutamayan kardeşi, yaşananları şu sözlerle aktarıyor: “Zehra üniversitede sağlık bölümünü bitirdi. Evlenince mesleğini bırakmadı. Eşi diğer şehirlerde ticaret yapıyordu. Zehra şehirde çalışıyordu. Evde oturmayı hiç sevmez sürekli çalışırdı. Bir süre sonra eşinden ayrıldı. Tek başına yaşamaya başladı ve doktorluğa devam etti. DAİŞ çeteleri şehre geldikten sonra hayatımız cehenneme döndü. Özellikle kadınların tüm hakları elinden alındı. Çeteler Zehra’nın doktorluk yapmasından rahatsız oluyorlardı. Her zaman bir gerekçe bularak mesleğini yapmasını engellemek istiyorlardı. Bir gün çeteler gelerek, ‘Zehra’da silah var’ diyerek aldılar. Sonra beni aldılar. 3 gün sonra hiç tanımadığımız bir erkeği getirerek, ‘Zehra’nın bu adamla ilişkisi var, birbirlerini seviyorlar’ denildi. 6 ay tutuklu kaldık.”

Cezaevi Êzidî kadınlar için cehennemdi

Cezaevinde 10 Êzidî kadının tutuklu bulunduğunu kaydeden kardeşi, “DAİŞ çeteleri Êzidî kadınları Şengal’den kaçırıp getirmişti. Êzidî kadınlara ahlaki olarak birçok iftira atıyorlardı. Müslüman kadınların yüzlerini peçe ile kapatıyorlardı. Êzidî kadınların yüzü ise açıktı ve her gün gelip kadınları sıraya diziyorlardı beğendiklerini alıp götürüyorlardı. Cezaevindeki Êzidî kadınlar birçok kişi tarafından cinsel saldırıya uğruyordu. İçlerinde hamile bir kadın vardı. Diğer kadınlar hamile kalmasın diye onlara ilaç veriyordu. Zehra ile birlikte o kadınlarla kaldık ve hamile olan kadının çocuğu doğduğunda adını Zehra koydular. Doğumun ardından çeteler kadına tecavüz etmek istiyordu ve kadında dayanamayıp kendisini yaktı. Êzidî kadınlar için cezaevleri cehennem gibiydi” sözleriyle cezaevinde yaşananları aktardı.

Erkeklerin önünde başı dimdikti

Zehra’nın cezaevinde erkeklerin önünde dimdik bir duruşunun olduğunu ve hiç baş eğmediğinin altını çizen kardeşi, “Çetelerin mollası ‘sen zina yapmışsın’ demesi üzerine Zehra da söz alarak, ‘ben zina yapmadım. Siz kadınların bir araya gelmesini istemiyorsunuz. Allah biliyor ki ben günahsızım ve bir gün gelecek siz kendi günahlarınızdan dolayı cehennem ateşinde yanacaksınız’ dedi. Molla ondan sonra Zehra hakkında recm kararı verdi. İftira attıkları söz konusu erkek te Zehra ile birlikte katledildi” diye belirtti.

Taşlara direnen Zehra üç kurşun ile katledildi

Zehra’nın recm edildiği gün kendisinden hatır istediğini söyleyen kardeşi, sonrasında yaşananları şu sözlerle dile getirdi: “Recm kararının ardından Zehra yanıma gelerek, ‘ben gidiyorum ama günahsızım. Onlar kaderimi böyle belirledi. Ama sen güçlü ve iradeli ol. Bu şehirden git ve kendine iyi bak’ dedi. Sonra Zehra’yı bir araba garajına götürmüşler ve orada bir çukur kazmışlar. Zehra’yı ve o erkeği göbeklerine kadar toprağa koymuşlar. Ardından çeteler halkı çağırarak, ‘taş atın’ demiş. Adamı üçtaşla recm etmişler. Zehra ise atılan tüm taşlara direnmiş ve sonunda 3 kurşunla katledilmiş.

Zehra’nın recm edildiği çukurda çiçekler açtı

Zehra’nın vücudunun yarısı mezarlığa götürülüyor ve diğer yarısı orada kalıyor. Çeteler her Cuma günü o meydanda insanları katlediyordu. Zehra’nın katledildiği gün çok şiddetli bir yağmur yağdı. Gök yarılmıştı adeta, sel oldu. Üç gün sonra Zehra’nın katledildiği yerde çiçekler yeşerdi. Herkes inandı ki Zehra günahsızdı. Zehra gitti ama Allah zalimlere de bırakmadı. Minbic Halk Meclisi’nin sayesinde şimdi Minbicimiz özgür artık. Ben inanıyorum ki herkes Zehra’nın çığlığını duyuyor. Tüm halk Zehra’nın katledildiği yerde yeşeren ağaçta çetelerin zulmünü hatırlıyor. Bu hikâyesi de Süreyya’nın hikâyesi gibi tüm dünya duysun.”

JINHA

 

 

 

 

Önceki İçerikDGH’den Sosyalist Öğrenci Hareketi’ne!
Sonraki İçerikDersim’de yoğun hava saldırısı ve askeri hareketlilik