Zincirleri kırarak özgürleşenlerin iradesi teslim alınamaz

Toplumsal muhalefeti susturmanın birincil basamaklarından birisi her zaman hapishaneler olmuştur. Toplumsal kurtuluş mücadelesinin en diri ve dinamik alanlarından biri olan hapishaneler her zaman egemenlerin saldırılarının ilk hedeflerinden biri olmuştur. Bu tarihsel gerçeklikler ışığında hapishaneler her daim egemenlerin stratejik saldırı ve katliam politikalarına uğramıştır. Bu stratejik saldırılar sonucu şimdiye kadar yüzlerce devrimci, yurtsever ve komünist tutsak hunharca katledilmiştir. Egemenlerin vahşi saldırı ve katliam geleneği ne kadar gerçek ise, gerçek olan bir başka şeyde hapishanelerin aynı zamanda sınıf mücadelesinin bir direniş mevzisi olma durumudur. Ki bu minvalde hapishaneler burjuvaziyi yargılamanın, devrim ve komünizm bayrağını dalgalandırmanın en önemli alanlarından biri olmuştur her zaman. Egemenleri bu kadar pervasız kılan tarihsel gerçekliğin kendisi işte bu direniş ve teslim olmama geleneğidir.

HABER MERKEZİ(24.10.2017)-Hâkim sınıfların toplumsal muhalefete yönelik başlatmış olduğu topyekün saldırı konsepti pervasızlaşarak devam ediyor. AKP/Erdoğan iktidarı kanlı devlet geleneğinden almış olduğu desturla yol kat ederken siciline her gün yeni bir zulmü, vahşeti kaydediyor. Burjuva faşist diktatörlüğünü topluma kabullendirme, saldırılarla dinamik olan güçleri minimize etme doğrultusunda ele almış olduğu bu süreç rüştünü ispatlayarak egemenliğini ayaklar üzerine oturtma düzleminde seyretmekte. Toplumsal mücadelenin en dinamik mekanlarından biri olan hapishanelerde saldırıların yoğunlaşması baskıların artması aktüel bazda seyreden siyasal gelişmelerin bir yansıması olarak karşımıza çıkmakta. Gözaltı ve tutuklamaların geniş bir kesmi etkilemesi tecridin ve baskının sistematik hale gelmesi ne yazık ki muktedirler cephesinden tek başına yeterli değildir. Temel yönelim en diri dinamiklerden başlayarak tüm toplumsal muhalefeti itiraz edemeyecek noktaya getirmektir.  Hayata geçirilen bütün yöntemler tek tip elbisede dahil  dinamik olan güçlerin tasfiyesine yöneliktir. Hapishanelerde vuku bulan hoyratça saldırılarda stratejik bir muhteva içermektedir. An ile sınırlanmayacak uzun vadeli planın şimdiden hayata geçirilme çabasıdır güdülen politika. Faşist kuşatmanın derinleşmesi meydanlarda sulta sahiplerinin naraları tesadüf olmadığı gibi tüm muhalif güçlere yönelik saldırıların uzun soluklu olacağına delalettir.

Toplumsal muhalefeti susturmanın birincil basamaklarından birisi her zaman hapishaneler olmuştur. Toplumsal kurtuluş mücadelesinin en diri ve dinamik alanlarından biri olan hapishaneler her zaman egemenlerin saldırılarının ilk hedeflerinden biri olmuştur. Bu tarihsel gerçeklikler ışığında hapishaneler her daim egemenlerin stratejik saldırı ve katliam politikalarına uğramıştır. Bu stratejik saldırılar sonucu şimdiye kadar yüzlerce devrimci, yurtsever ve komünist tutsak hunharca katledilmiştir. Egemenlerin vahşi saldırı ve katliam geleneği ne kadar gerçek ise, gerçek olan bir başka şeyde hapishanelerin aynı zamanda sınıf mücadelesinin bir direniş mevzisi olma durumudur. Ki bu minvalde hapishaneler burjuvaziyi yargılamanın, devrim ve komünizm bayrağını dalgalandırmanın en önemli alanlarından biri olmuştur her zaman. Egemenleri bu kadar pervasız kılan tarihsel gerçekliğin kendisi işte bu direniş ve teslim olmama geleneğidir.

TTE saldırısı adım adım uygulanmaya koyuluyor!

Hapishanelerde stratejik saldırının en önemli basamaklarından biri de kuşkusuz ki Tek Tip Elbise saldırısıdır. Geçmişten beri belli tarihsel süreçlerde toplumsal muhalefetin durumuna göre gündemleştirilerek tutsaklara dayatılan TTE saldırısı devrimci/komünist tutsakların kararlı devrimci direniş geleneği ile kabul edilmeyerek parçalanmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL ve KHK hukuksuzluğu zemininde bir bütün tüm toplumu susturmayı ve bastırmayı hedefleyen Erdoğan/AKP iktidarının yine birincil hedefi hapishaneler olmuştur. OHAL ve KHK hukuksuzluğuna dayanarak burjuva gerici iktidarını zorla ayakta tutmaya çalışan Erdoğan/AKP iktidarının bu stratejik saldırılarından biride Tek Tip Elbise saldırısıdır. Toplumsal muhalefeti ve geçmiş tarihsel süreçleri dikkate alana siyasal iktidar, manıpulasyon ve bin bir türlü kirli araç ve siyasetle TTE saldırısını sürece yayarak adım adım devreye koymaya çalışmaktadır. Ki somutta birçok hapishanede buna dönük uygulamalar ve saldırılar şimdiden devreye koyulmuş durumdadır.

Fakat bizler biliyoruz ki geçmişte olduğu gibi bugünde TTE saldırısının devrimci/komünist irade karşısında hiçbir hükmü yoktur ve olmayacaktır. Geçmişte olduğu gibi bugünde TTE saldırısı devrimci/komünist tutsakların birleşik devrimci iradesi ve direniş geleneği ile bir kez daha parçalanacaktır. Ki TTE saldırısına karşı devrimci ve komünist tutsakların kamuoyuna yaptıkları açıklamalar tamda bunu açıkça ifade etmektedir. Keza yine başta tutsak örgütlenmeleri, Hukuk kurumları ve DKÖ’ler olmak üzere bir bütün toplumsal muhalefetin bu noktadaki irade beyanı ve karşı koyuşu önemli bir noktada durmaktadır. Görev bu irade ve dayanışma bilinci ve duyarlılığını daha da ileriye taşımaktır.

Devrimci ve ilerici basın tutsaklara verilmeyerek tecrit derinleştiriliyor!

Hapishanelerde öncesi olmakla birlikte özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası sistematik hale dönüşerek daha da katmerleşen tecrit, hak gaspları ve keyfi uygulamalar artarak devam etmektedir. Tutsakların en insani demokratik hak ve kazanımlarına dahi tahammül etmeyen Erdoğan/AKP iktidarı, tecrit ve hak gasplarını daha da derinleştirerek tutsaklarla dışarının bağını kesmeye çalışmaktadır. Bu saldırı politikalarının en önemlilerinden biri devrimci ve ilerici basının engellenerek tutsaklara verilmemesidir. Gazetemizde dahil olmak üzere hemen hemen bütün devrimci ve ilerici basın bazı hapishaneler başta olmak üzere bütün hapishanelerde keyfi gerekçelerle tutsaklara verilmemektedir. Tutsakların dışarıyla ve toplumsal mücadeleyle olan bağının en güçlü araçlarından biri olan devrimci ve ilerici basının engellenmesi TTE ve tecrit saldırısının daha da derinleştirilmesinin adımlarıdır.

Bir işkence merkezi Elazığ T Tipi Hapishanesi!

Son dönemlerde sistematik işkence, saldırı ve hak gasplarıyla sürekli gündeme gelen yerlerin başında Elazığ T Tipi Hapishanesi bulunmaktadır. Son iki yıldır başta Dersim olmak üzere Kuzey Kürdistan’da yapılan baskın ve tutuklama saldırılarında tutuklananların koyulduğu Elazığ hapishaneleri ve başta da Elazığ T Tipi hapishanesi işkence, tecrit ve hak gasplarının pervasızca uygulandığı yerlerden biridir. En insani talepleri dahi gasp ederek tutsaklar üzerindeki baskıyı arttıran hapishane idareleri tutsaklarla dışarının iletişim bağını koparmak için mektup ve görüş yasakları gibi klasik saldırıları devreye koymaktadır. Bununla birlikte tutsakların aileleri ve görüşçüleri üzerinde de sistematik bir baskı politikası uygulanmaktadır.

 Yaşanan saldırı ve hak gasplarına ilişkin Elazığ T tipi hapishanesinde tutsak bulunanların aileleri tarafından yakın bir süre önce gazetemize yollanan açıklamayı öneminden dolayı olduğu gibi kamuoyu ile paylaşıyoruz;

 ‘’Hak ihlallerinde gündemden düşmeyen  Elazığ T tipi hapishanesi yine ağır hak ihlalleri, işkence ve baskıyla gündeme geldi. Birçok hapishanede tutsaklara yönelik sistematik saldırılar ve teslim alma politikaları devam ederken tutsaklarda direnmeye devam ediyor. En son olarak Elazığ T tipinde görüşe giden aileler tehdit edilmiş ve görüş alanından darp edilerek dışarıya çıkarılmıştır.  Kimlik dayatmasına karşı çıkan tutsaklar ise uygulamayı protesto ederek kimlik dayatmasını kabul etmemiştir. 22 Ağustosta Dersim de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan ve daha sonra çıkarıldıkları mahkemede tutuklanan Dersim Konak, Gizem Yamaç, Çiğdem Kılınç’ın aileleri, Elazığ T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde hapishane yönetiminin kimlik dayatması ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin bilgilendirme yaptı. 


16 Ekim pazartesi (dün) görüşe giden aileler, görüş kabinlerine alındıktan kısa bir süre sonra yakınlarıyla görüştürülmeden apar topar, itile kalkıla zorla dışarı çıkarıldıklarını aktaran aileler neden görüşemediklerini sordukların da hakarete uğradıklarını ifade ettiler. Görüş kabinin de beklerken, içerden slogan, bağırış, çağırış ve çığlık seslerinin geldiğini ifade eden aileler, yakınlarının sağlık ve can güvenliklerinden endişe ettiklerini ifade ettiler. Hapishane müdürüyle görüşme talep eden ailelere gardiyanlar fiziki ve sözlü saldırılarıyla karşılaşarak darp edildiklerini aktardılar.

 

‘’Revire ancak ölecek gibi olurlarsa çıkartılacaklar’’

Tutuklu bulunan çocukları hakkın da bilgi almak isteyen aileler, hapishanede görevli bulunan askerler tarafından zorla dışarı çıkarılmaya çalışıldı. T tipi başgardiyanı, ailelere hitaben ” sizin yakınlarınız terörist ve kimlik uygulamasını kabul etmedikleri sürece, aile ve avukat görüşüne, hastaneye ve revire çıkarmayacağız, ancak komalık olup ölecek gibi olurlarsa revire çıkarırız.” diye bağırdı. Ayrıca ” bu uygulamanın genel bir uygulama olduğunu ifade eden başgardiyan.” Ailelerin, “diğer hapishaneler de böyle bir uygulama olmadığını tanıdık ailelerin görüşe gidip geldiğini bunun bu hapishaneye özel keyfî bir uygulama olduğunu ifade edip itiraz etmeleri üzerine, başgardiyan ” burada yetkili de benim kanun da benim istediğimi yaparım’’ diyerek, aileleri gardiyan ve askerlerin saldırısına uğradıklarını beyan ettiler. Aileler kendilerine yapılan saldırıyla ilgili ve de yakınlarına uygulanan keyfi uygulamayla ilgili savcılığa suç duyurusun da bulunacaklarını ifade etti. Tutuklu bulunan yakınlarının can güvenliklerinden endişe ettiklerini aktaran tutsak aileleri yakınlarımızın başına gelen ve gelecek olan her şeyden hükümet sorumlu olacaktır dediler. Elazığ’da yapılanların daha katmerli olduğunu aktaran aileler, son iki aydır kadın tutuklular görüşe çıkamıyor. Hapishane yönetimi ile yaptığımız görüşmelerde hiçbir sonuç alamadık. Bugün de tutuklu yakınları olarak görüşe gittik. Hapishane içinden bağırışlar çağırışlar geliyordu. Yakınlarımızın sağlığından endişe ediyoruz. Görüşe alınmıyoruz” diyerek kaygılarını dile getirdiler’’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerik‘’Siyasal değerlendirmelerde nesnellik ve metot tayin edicidir’’
Sonraki İçerikEmperyalist senaryolar ve İdlib işgaline giden yolda yaşanacak hüsran